Medya
  • 28.10.2002 09:43

HINCAL ULUÇ'LA İSMET BERKAN ARASINDA FİLM TARTIŞMASI...

KAYNAK : Haber Vitrini Ben sana ne diyeyim Hıncal Abi? Cumartesi günkü Sabah'ta Hıncal Abi'nin (Hıncal Uluç) köşesinin neredeyse tamamı bana ayrılmıştı. Köşe dediğime bakmayın, gazetenin İstanbul baskısında 15. sayfanın 7 sütun 20.5 santimlik ilan yeri dışında kalan tamamı 'Hıncal'ın Yeri'ydi, onun önemli bir bölümü de bana ayrılmıştı. Bu yazıya aynı ölçülerde cevap vermem imkânsız, çünkü benim o kadar geniş yerim yok. Yazı sadece benim bir filmin ortasında sinemadan çıkmamla ilgili olsaydı mesele de yoktu, bir şey yazmam gerekmezdi. Ama maalesef Hıncal Abi, öyle şeyler yazıyordu ki, cevap vermesem olmaz. Yazının girişinden bir bölümü aktarmalıyım: "... Radikal'in genel yayın müdürü radikal olmalı mı? Buraya gelince durmak gerek. Şeriatçı bir gazetenin ateist genel yayın müdürü olabilir mi? Ya da laik bir derginin başına Hizbullah militanı geçebilir mi? Gazeteler genel yayın müdürlerine sıkı sıkıya bağlıdırlar. Genel yayın müdürünün çapı, gazetenin çapını belirler. Adı üzerinde, genel yayını o belirler, yönlendirir. Gazete, genel yayın müdürünün kişiliğini yansıtır. O göreve seçilmesinin anlamı da budur zaten." Hemen söyleyeyim, Hıncal Abi'nin bu cümlelerine tümüyle katılıyorum. Bunlar, benim de bir genel yayın müdürünün vasıflarıyla ilgili düşüncelerimi yansıtıyor. Ama Hıncal Abi, yazısının geri kalanında benim İstanbul Kültür Sanat Vakfı tarafından düzenlenen 'filmekimi' festivalinde gösterilen bir filmin (Dönüş Yok) ortasında çıkmamı eleştirip, beni (herhalde) 'yeterince radikal olmamak'la itham ediyor. Bir kere şunu söylememe izin verin: Kötü ve sıkıcı filmleri; şiddeti, seksi, çıplaklığı sırf seyredenleri tahrik etme amacıyla uzun uzun sergileyen filmleri başından sonuna kıpırdamadan seyretmek bir 'radikallik' ölçüsü değildir. Bence tam tersine, hoşlanmadığınız, rahatsız olduğunuz filmi ortasında bırakıp gitmek daha 'radikal' bir tavırdır. Ama burada kim daha radikal yarışmasında değiliz. Hıncal Abi de bunun farkında olmalı ki, 'Ben gazeteci olarak 'Geceyarısı Ekspresi'ni Yunanistan'da seyrettim, Türk olduğumu bilseler beni öldürebilirlerdi ama sonuna kadar izledim' diyerek, 'Gazeteci her şeyi sonuna kadar izler' demeye getiriyor. Ben Radikal'in film eleştirmeni değilim, çok nadiren ve sadece sevdiğim zaman köşemde filmlerden de söz ederim. 'Dönüş Yok' pek benim söz etmeyi tercih edeceğim filmlerden değil. Bunu anlamak için filmin ilk 10 dakikası yeterliydi aslında. Neden tecavüz sahnesine kadar beklediğimi bugün bile kendi kendime soruyorum, çok daha önce çıkıp gitmeliydim salondan. Hıncal Abi herhalde benim gibi seçerek film seyrettiğinden olsa gerek, sondan başa doğru öykü anlatmanın ilk kez bu filmle yapıldığı gibi bir zanna kapılmış anladığım kadarıyla. Hayır değil. Öyküsünü sondan başa doğru anlatan TV dizileri bile var; yani bu yöntem sinemada çok da yeni ve 'çığır açıcı' bir şey değil artık. Hıncal Abi, yazısına filmin yönetmeninin bazı sözlerini de almış. Gerçek o sözlerde de apaçık duruyor zaten, film için söylenebilecek tek söz var: Banal. Aslına bakacak olursanız, yönetmen filmi tepki çekmek, insanları provoke etmek için yapmış. Filmde değinilmedik 'tabu' yok. Homofobi mi istersiniz, şiddet mi, tecavüz mü, çıplaklık mı.. her şey var. Bu gibi konularda hassas olan kişi ya da grupların vereceği olası tepkileri kendine reklam şansı olarak kullanmayı tasarlamak da ayrıca bir banallik. (Dada ve sürrealizm de aynı yöntemi kullandı ama hiç değilse bize içerik de sağladı, bu film onu bile yapmıyor.) Son olarak Hıncal Abi'ye iki küçük bilgi: 1. Radikal, sadece 'Dönüş Yok'un değil, bir hafta süren 'filmekimi'nin ana basın sponsoruydu, önümüzdeki yıllarda da öyle olmaya devam edecek. 2. 'Dönüş Yok'u Umut Sanat ürünleri ithal etti, önümüzdeki haftalarda bu film gösterime girecek, herhalde film eleştirmenleri o zamanı bekliyor. (İsmet Berkan/ Radikal) Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 18:30

İLGİLİ HABERLER