Medya
  • 29.8.2002 10:29

HÜRRİYET YAZI İŞLERİNDE SEÇİM OYLAMASI

KAYNAK : Haber Vitrini Bu seçimde özgürce oy kullanacağım HER yazı işleri masasında olduğu gibi, Hürriyet'in birinci sayfasının hazırlandığı yazı işleri toplantısında da ‘‘gayri resmi bir geyik bölümü’’ vardır. Bu bölümde atış serbesttir. Yani bir tür toplu terapi niteliği vardır. ÖDP KORKUSU Dünkü konumuz, hangi partiye oy verileceğiydi. Bu seçimde herkes biraz temkinli. Çünkü genel seçimde biraz bol keseden atıldı ve Türk medyasında ÖDP'nin reytingi epey yükseldi. Seçimde yüzde sıfır küsur oy alan partinin oyu, bizim gazetelerimizin yayın kadrolarında yüzde 10'lara kadar çıktı. Bu defa dikkat ettim, herkes temkinli konuşuyor. Ama tedirginlikler, son üç seçimde yaşadığımız tedirginliklerin aynısı. Herkes istediği partiden çok, ‘‘bir öcünün’’ önünü kesmek için oy kullanacakmış havada. Ben biraz şeytanın avukatlığını yapacağım. 1991, 1995 ve 1999'da ben de bu korkularla oy kullandım. Keşke öyle yapmasaydım. Bu seçimde hissiyatım çok farklı. Ben, artık ‘‘özgürce oy kullanmak istiyorum’’. Ne birinin yolunu kesmek, ne ifrit olduğum bir politikacıyı en iyi kim halleder diye düşünmek, ne de başka endişelerle sandığa gitmek istiyorum. Özgürce sandığa gidip, kafama en uygun partiye oy vermek istiyorum. Bu duyguyla son defa 1987 yılında oy kullanmışım. Ondan sonra yapılan üç seçimde de oyumun rengini, isteğim değil, istemediğim belirlemiş. NE FAYDASI OLDU Şimdi düşünüyorum. Niye?.. Bu ‘‘göreli oy kullanma’’ kime fayda sağladı? Bana mı?.. Türkiye'ye mi?.. Bütün bu endişeler sonunda, ülkenin başına gele gele vasat siyasetçiler gelmedi mi? Öyleyse ben vasatlar arasında en iyisini seçme hakkına bile sahip değilsem, nerede ‘‘özgür seçim?’’ O yüzden bu seçimde korkularımı atmaya karar verdim. Şuna oy verirsem, oyum bölünür, şu parti gelir diye düşünmeyeceğim. Benim beğendiğim kadro şurada, ama sevdiğim lider başka yerde diye kendimi paralamayacağım. BU HAKKIM VARKEN Sol bölünür diye bir kaygım olmayacak. Sağ bölünür diye bir kaygım hiç olmayacak. Bir vatandaş olarak çok içten arzularım var. Mesela, Mesut Yılmaz'ın parlamento dışında kalmasını istemiyorum. Çünkü bana göre son yılların en olgun politikacısı o. Bu parti çatısı altındaki, Mehmet Keçeciler gibi siyasetçilere Türkiye'nin ihtiyacı bulunduğuna inanıyorum. Yeni Türkiye Partisi'nin mutlaka Meclis'e girmesi gerektiğini düşünüyorum. Kemal Derviş'in Türkiye'de kalıcı ve etkili bir siyasetçi olarak yerleşmesini çok arzu ediyorum. Kafamda AKP'nin meşruiyeti gibi bir sorun yok. AKP'nin merkez sağda Özal geleneğinin bıraktığı boşluğa aday olmasını ve Türkiye'deki muhafazakár-laik kavgasını bitirmesini samimi olarak arzu ediyorum. MHP'nin yeni bir milliyetçilik zihniyetiyle Meclis'te yer almasını zorunlu görüyorum. DYP gözümde önemli bir yere sahip. Bütün eleştirilerime rağmen DSP'nin bu ülkede hálá bir şeyleri temsil ettiğine inanıyorum. Ve bu tabloya bakıp, kendi kendime soruyorum. Önümde bu kadar seçenek varsa, ben kendimi niye strese sokayım, dar bir kılıfa sokmaya çalışayım? O nedenle kesin kararımı verdim. 1991'den beri üzerime abanan korkuyu iplemeyeceğim. Bu ülkede isteyenin istediği kadar parti kurma özgürlüğü var. Partilerin amip gibi bölünmesi özgürlüğü var, ama benim istediğim partiye oy verme hakkım yok. Sizce mantıki mi? NEYE YARADI Biliyordum, bu yazının ağır bir sorumluluğu var. Ama soruyorum. Son üç seçimde paranoyalarla, korkularla oy verdik. Neye yaradı? (ERTUĞRUL ÖZKÖK/HÜRRİYET) Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 17:58

İLGİLİ HABERLER