Medya
  • 22.5.2003 11:48

İLKER SARIER NAZLI ILICAK'A SORDU: HUZUR İÇİNDE UYUYABİLİYOR MUSUN?

"Ilıcak" sendromu!.. Rahmetli Kemal Ilıcak'ın oğlu M. Ali Ilıcak, önce bir gazete çıkarmış, sonra Türk medyasının başına "tebelleş olan" promosyon furyasına doludizgin girişip, okuyuculara vaad ettiği binlerce televizyonu dağıtmadan sırra kadem basmıştı, anımsayacağınız gibi... Herhalde oğlu M. Ali Ilıcak'ın çevirdiği dolaplardan annesi Nazlı Ilıcak sorumlu tutulamazdı, tutulmadı da... Hanımefendi, bu sakandallara rağmen hiç istifini bozmamış, Türk siyasetine, medyasına ve karışılacak ne kadar maydanoz konu varsa "burnunu sokup" bir çeşit "etik kursları" yürütür olmuştu. Hanımefendi'ye siyaset alanı da dar geldiği için Refah Partisi'ne kapağı atmış, Meclis'e sızmış ve Merve Kavakçı hadiseleri ile gündemin baş köşesine oturmuştu. O sıralar, "büyük medya"da kendine yer bulamadığından, Yeni Şafak ile yetiniyor, orada "döktürmeye" devam ediyordu. "Yolsuzluk dosyalarına" karşı "aşırı hassas" bir profil çiziyordu. Özellikle büyük medya patronlarına karşı yürüttüğü husumet ve öfke, antik Roma kraliçelerinin zulmünü ve öfkesini bile gölgede bırakacak şiddette idi... Tabii ki zamanla Yeni Şafak da dar geldi hanımefendiye, zaten Erbakan da siyasetten uzaklaşmıştı, artık yeni vaziyetler alınmalıydı. Ana-oğul karar verip, Kemal Bey'den doğal olarak "tevarüs" ettiklerini düşündükleri Tercüman Gazetesi'ni yayın hayatına sokuverdiler. Tabii ki "hayırsever" Aydın Doğan'ın inayeti ile... Gazetenin "yayın haklarının" kimde olduğu önem taşımıyordu, baskın basanındı... Güzide basınımızda şu anda "iki" adet Tercüman'ın bulunması işte bu yüzden... Zaten son zamanlarda Babıali'de "benzer gazeteler" çıkarmak neredeyse itiyat haline geldi, SABAH'ın "ucuz" bir kopyasının da bir süredir yayın hayatında oluşu, bizzat kendi ifadeleri ile yine Aydın Doğan beyefendinin "yüksek hayırseverliği"nden ilham almış bulunur, bildiğiniz gibi... Artık şundan iyice eminiz ki, Aydın Bey'in yüreği çok yufkadır, kapısına kim gitse, "ayıp ettin iki gözüm, dükkan senin" diye elinden geleni yapmaktadır. Bir taraftan da herhalde, köşelerinde ikide bir "Olsun olsun, biz yine de bağımsızız" diyenlere kimbilir nasıl gülüyordur... Fakat bakın ne olmuş? Ilıcaklar, Doğan Medya Holding'in inayeti ile Almanya'da basıp dağıttıkları gazetelerinde, rakip Tercüman'ın bazı yazarlarının yazılarını yayınlamaya başlamışlar. Çoğu "eski Tercümancı" olup, o marka ile özdeşleşmiş bu imzaları kendi gazetelerine koymalarının amacı belli Okuyucuda, "Bakın, Ergun Göze, Servet Kabaklı, Mim Kemal Öke ve hatta Suat Yalaz gibi imzalar da bizim gazetemizde" havasını yaratmak... Karamehmetler'in Tercüman'ı da tabii davayı hemen açmış... Benim sormak istediğimse çok basit Rakip bir gazetenin "yazarlarını transfer" edemeyince, "yazılarını yürütmek", hangi etiğe, hangi vicdana ve insafa sığdığını bir yana bırakın, şeytanın aklına gelir miydi? Yapma, böyle bir iş M. Ali Ilıcak'ın aklına gelmeyecekti de kimin gelecekti, diyebilirsiniz... İyi de... Bütün memlekete ders vermek üzere "fahri etik kursları" yürüten ve yolsuzluklara karşı çok "duyarlı" olan Nazlı Ilıcak, bundan hiç mi hicap duymadı, duymayacak?.. Gündüz böyle bir işe göz yuman insan, akşam nasıl huzur içinde uyur?.. Nasıl uyur?.. (İlker Sarıer/ Sabah) Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 20:01

İLGİLİ HABERLER