Medya
  • 22.5.2003 11:47

OKAY GÖNENSİN'DEN , ERTUĞRUL ÖZKÖK'E 'İŞ TAKİPÇİLİĞİ' YAZISI...

NÜFUZU KÖTÜYE KULLANMA Dün iş takipçiliği kavramı ve Türkiye gerçeklerinin "bir yanı" üzerinde durmuştuk. Aslında siyasilerin ya da güçlerini toplumsal görevlerinden alan kişilerin iş takipçiliği yapmalarının diğer adı "nüfuz suiistimali" yani "gücünü çıkar için kötüye kullanma"dır. iyasilerin iş takipçiliği yapmaları ahlâkî ve yasal olmadığı gibi, sivil ya da üniformalı kamu görevlilerinin de iş takipçiliği yapmaları ahlâkî ve yasal değildir. Buna karşılık yasal engel olmadığı halde ahlâkî olmayan bir durum da gazetecilerin iş takipçiliği yapmalarıdır. Gazeteciler... Gazeteci toplumsal gücünü, doğru haber vermek, fikir tartışmaları açmak ve kamuoyunu doğru şekilde etkilemekten ibaret olan mesleki faaliyetlerinden alır ve bu da büyük bir güçtür. Bu gücü iş takipçiliği için kullanmak hem Avrupa'da hem de Amerika'da en ayıp işlerden birisidir. Şöyle bir örnek verelim: Adam sinema yazarıdır, filmler ve sinema sanayii hakkında bilgi verip yorum yapar. Bu şekilde izleyiciyi yönlendirir. Eğer bu kişi aynı zamanda sinema salonu sahibiyse birinci ayıp söz konusudur. Bu, gazetecilik etiği açısından önemli bir "suç"tur. Bu kişi ayrıca sinema yazarı kimliğiyle kamu yetkililerinden randevu alıyor ve bu görüşmelerde kendi sinema işletmesiyle ilgili avantajlar sağlamaya çalışıyorsa, o zaman "nüfuz suiistimali" ortaya çıkar. Bu nedenle Avrupa'da ve Amerika'da gazetelerin üst yönetiminde "iş" ve "yazı işleri" sorumlulukları tümüyle ayrılmıştır. Şirket adına iş takipçiliği yapanların yazı işleriyle bir ilgileri yoktur, yazı işlerinde habercilik yapanların ve yazı yazanların da işin "iş" kısmıyla bir ilişkileri yoktur. Sahip olduğu kamusal gücü kendi çıkarları için kullanmanın adı dünyanın her yerinde aynıdır. Siyasiler... İş takipçiliğiyle ilgili bir tartışma da son olarak Berlusconi'nin cep telefonu meselesini bizzat çözmesiyle ilgili olarak gündeme getirilmiştir. İktidarda bulunan siyasilerin, kendi ülkelerinin büyük ekonomik çıkarları ve kendi vatandaşlarının daha iyi imkânlara sahip olması için yaptıkları görüşmelerin adı hiçbir zaman iş takipçiliği olmamıştır ve olamaz. Mesele, yönettiği ülkenin büyük ekonomik çıkarlarını savunmaktır. Bu, bazen bir şirket meselesine kadar inebilir, bazen bir tek kişiyle ilgili görüşme zorunluluğu bile ortaya çıkabilir. Siyasi yöneticinin bu görüşmeye konu olan işlerle hiçbir somut bağlantısının olmaması esastır. Siyasi yöneticilerin diğer ülke yöneticileriyle ekonomik konulardaki görüşmelerinin adı da iş takipçiliği olarak konursa bu kez nüfuzlarını kötüye kullananların yaptıkları iş aklanmaya çalışılmış olur. Kafaları karıştırmadan... Türkiye'nin siyasi yöneticilerinin ABD'yle ihracat kotalarının kaldırılmasına ilişkin görüşmelerini iş takipçiliği saymak, Avrupa Birliği ile yapılacak ekonomik pazarlıkları iş takipçiliği saymak sadece kafa karıştırmaktır. İş takipçiliği, tekrar edelim, kişinin sahip olduğu kamusal gücü doğrudan ya da dolaylı olarak kendi ekonomik çıkarları için kullanmasıdır. Bu da en liberal Batı ülkelerinde dahi asla hoşgörüyle karşılanmayan bir ahlâk sorunudur. (Okay Gönensin/ Vatan) Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 20:01

İLGİLİ HABERLER