Gündem
  • 25.3.2011 10:59

"İMAMIN ORDUSU"NU YOK ETMEYE Mİ ÇALIŞIYORLAR?

Taslağımı nasıl sildiler?

Radikal'den Ertuğrul Mavioğlu polisin kitap silme operasyonunu anlattı...

Öğle saatlerinde çalan telefonumdaki ses “Bir tebligatta bulunmak istiyorum” diyordu. Neredeydim? Gazetemdeydim. “Geliyoruz o halde” dedi polis memuru olduğunu söyleyen ses ve bekleyiş başladı.

Bir gece önce İthaki Yayınevi basılmış, Ahmet Şık’ın ‘İmamın Ordusu’ adlı kitabına el koymuşlar, kopyasını bilgisayardan silmişler ama bununla da yetinmeyip ertesi gün ikinci bir baskın daha düzenlemişlerdi. Sadece İthaki’ye gittiklerini sanıyordum ki, Yonca (Şık) aradı. “Abi, bana bir tebligat verdiler” diyordu, titrek bir sesle. İçeriğini o anlattı. İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararına göre, Ahmet Şık’ın kitabı, kitap falan değil, düpedüz ‘Ergenekon Silahlı Terör Örgütü’nün dokümanıydı. Bu nedenle de, basılı ve dijital ortamda bulunan bütün örneklerine el konulacaktı. Bununla da yetinmeyen mahkeme, bu kitap taslağından bilgisayarında olup da teslim etmeyenler için sopayı da aba altından gösteriyordu. Tebligatta, alttan gösterilen sopa, tam olarak şu cümlelerle dile getiriliyordu:

“Mahkeme kararına rağmen vermeyen veya vermek istemeyenlerin ellerinde bulunan nüshaların temini için gerektiğinde arama yapılacağına dair karar ve ilgili savcılık talimatı, ayrıca konuyla ilgili her türlü bilgi ve belgelerin teslim edilmesi hususu aşağıda imzası bulunan kişi/kişilere tebliğ edilerek, aksine davranış gösterenlerin hem CMK 124. madde hem de örgüte yardım suçunu oluşturacağı hususu adreste bildirilmiştir.”

Ahmet Şık’ın yazdığı kitap taslaklarından birini bana gönderdiğini hiçbir yerde saklamadığım için, bana verilecek tebligatın içeriğini tahmin etmem de zor olmadı.

Kitabı ver, yoksa…

Yaklaşık bir saatlik bekleyişin ardından gazete binasına geldi polisler. Yonca’ya, Ahmet’le ortak avukatımız olan Fikret İlkiz’e ve İthaki Yayınevi’ne yapılmış olan tebligatın aynısı ellerinde duruyordu. Yani, “Kitabın taslağını ver, yoksa Ergenekon’a yardım etmiş olursun!”
Dizüstü bilgisayarımda duran 18 Aralık 2010 tarihli ‘000KİTAPSON’ başlıklı kitap taslağının çıkışı alındı, sayfalar tek tek imzalandı, avukatlarım, söz konusu çıkışların aralarına birtakım kelimeler yerleştirilme ihtimaline karşı önlem aldılar ve ardından tutulan tutanak ve tüm bu seremoni kitabın taslağının bilgisayarımdan silinmesiyle sonlandı.

Yaşananların, yani Ahmet Şık’ın tutuklanmasından bu yana geçen süre içinde olan bitenin bir izahı olmalıydı. Her şey akıldışı göründüğü, dahası bir deliye senaryo yazdırsanız bile bu kadar saçmasını yazamayacağı için akli bir neden bulamadım doğrusu olan bitenlere dair. Ama tüm bunların bazı sonuçları var ki, belki de bunu anlatmak daha doğru.

Muktedirin izniyle

Ahmet Şık, tam da karşı olduğu derin devletin, kontrgerillanın, yargısız infazcıların, Susurlukçuların yanındaymış gibi gösterildi ve 3 Mart gününden beri özgürlüğünden yoksun, sevdiklerinden ayrı. Bunun en ağır sonuç olduğuna kuşkum yok.

Yayınevi basıldı ve Ahmet Şık’ın kitap taslağına el konuldu. Öyle bir tehdit ki bu, tüm yayın dünyasınadır. Ancak muktedirin izin verdiği kitaplar basılabilirmiş bu ülkede. Bunu öğrettiler bir gecede.

Henüz basılmamış bir kitabın, ‘terör örgütü propagandasını yapmak amacıyla hazırlanan örgütsel doküman’ damgasını yedikten sonra başına her türlü melanetin getirilebileceğini gösterdiler; Türkiye’nin nasıl bir ülke olduğu konusunda bütün dünyaya bir gösteri yapar gibi.
Ahmet’in avukatı Fikret İlkiz’e gittiler ve müvekkiliyle arasında kutsal sayılması gereken mahremiyeti çiğnediler. Savunma hakkının, bir halıyı ayaklar altına alır gibi ayaklar altına alınabileceğini hepimizin yüzüne vurdular.

Yonca’ya geldiler, evini 3 Mart’ta basmış olmaları yetmemiş gibi. Eşinin kitabının bir kopyasının da onda olabileceğini her nasılsa tahmin etmişlerdi. Ruhunu bir kez daha böyle hırpaladılar.

Radikal’e geldiler, bilgisayarımı açtılar. Gazetecinin bilgi ve belgesinin mahremiyetini çiğnediler. İçinden dosya alıp götürdüler. Bizi, hepimizi otosansüre zorlamak değilse neydi bu olup biten?

Kitaplar yakıldı

12 Eylül döneminde Bilim ve Sosyalizm yayınevinin deposundan 135 bin kitabın alınıp yok edildiğini hatırlayanlar var mı? O günlere rahmet okutmak zorunda değillerdi ama yaptılar. Hem de onları aşarak. Çıkmamış kitabı yasaklayarak. Peki bunları yapanlar bilmezler mi tarih boyunca, “Okuyanın âlim, okutmayanın zalim” diye anıldığını?

'İmamın Ordusu' operasyonu! Basılmamış kitaba imha kararı

Polis, Ahmet Şık’ın ‘İmamın Ordusu’ kitap taslağına ‘örgütsel döküman” dedi

Savcılık istedi, mahkeme ‘el koyma’ kararı verdi, polis taslakları imha etti

Şık’ın eşine ‘Taslağı vermeyen örgüte yardım etmiş sayılır’ uyarısı yapıldı

Kitabın basılmadan toplatılmasına ve nüshaların yokedilmesine tepki yağdı

Türkiye’de belki de ilk defa basılmamış bir kitapla ilgili baskınlar yapıldı, taslakları toplatıldı ve tüm nüshaları imha edildi.

İstanbul Özel Yetkili 12. Ağır Ceza Mahkemesi, Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklanan gazeteci Ahmet Şık’ın tutuklanmasına gerekçe gösterilen “İmamın Ordusu” isimli kitabın taslağı ile bütün nüshalarına el konulmasına karar verdi. Şık’ın yayınlanması için acele ettiği kitap taslağına el konulması kararı Emniyet’in kitapla ilgili raporu üzerine alındı. İstanbul Emniyet Müdürlüğü, Oda TV operasyonu sırasında Soner Yalçın’ın bilgisayarında ele geçirilen kitap taslağı ile ilgili hazırlanan 49 sayfalık raporu 16 Mart’ta Savcı Zekeriya Öz’e sundu. Kitap taslağının önceden hazırlanıp “örgütte etkin konumda bulunan” Soner Yalçın’a gönderildiği iddia edilen raporda Yalçın’ın kitap üzerinde yazdığı notların, talimata dönüştürülerek Ahmet Şık’tan elde edilen kitap taslağında uygulandığının anlaşıldığı ileri sürüldü.

‘Örgütsel döküman’

Savcı Öz de bu rapor üzerine mahkemeye başvurdu. İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi de önceki gün Emniyet’in raporuna dayanarak “İmamın Ordusu isimli doküman ve tüm nüshalarına, içerik olarak aynı mahiyetteki evrak ve tüm nüshalarına, ayrıca Emniyet’in söz konusu raporunda belirtilen evrak ve tüm nüshalarına” el konulmasına karar verdi. Mahkeme kararında İmamın Ordusu isimli kitap taslağının henüz basılmadığından kitap niteliğinde olmadığı savunularak “Kitabın içindeki örgütsel emir ve talimatlar ile paragraf aralarına yerleştirilmiş, eklenmesi ve çıkarılması gereken yerlere ilişkin notlardan şu haliyle yazıların örgütsel döküman niteliğinde olduğu, örgütün amacına hizmet etmek ve propogandasını yapmaya yönelik hazırlandığı anlaşılmıştır” ifadesine yer verildi.

Öz’den polise talimat

Bu karar üzerine Savcı Öz de Emniyet’e yazılı bir talimat gönderdi. Savcı Öz, bu talimatta, Ahmet Şık’ın kitap taslağının bir nüshasını avukatına da verdiğini söylediğini belirterek avukattaki nüshaya da el konulmasını istedi. Polisten mahkeme kararına göre kitap nüshalarının bulunabileceği muhtemel adresler için “arama kararı” talep edilmesini isteyen Öz, polisten elinde nüsha olduğu halde vermeyenlere “hem CMK (Ceza Muhakemesi Kanunu) 124. madde hem de örgüte yardım suçunun oluşturacağının bildirilmesini” istedi.

Eşi muaf ama polis gitti

Polis Ahmet Şık’ın evine de gitti. Yapılan tebligatta kitap nüshasının teslim edilmemesi durumunda “örgüte yardım” suçundan ve CMK’nın 124. maddesinden işlem yapılacağı belirtiliyordu. 124. maddede delilleri vermeyenlerin 3 aya kadar hapsi hükme bağlanıyor. Uzmanlar kanuna göre, eşinin delilleri vermeme hakkı bulunduğunu belirtiyor. Ancak Savcı Öz, kitap taslağını teslim etmemenin sadece CMK 124’teki suçu değil, “örgüte yardım” suçunu da oluşturacağı yönünde bildirimde bulunulmasını istemesi nedeniyle Yonca Şık’ın CMK 124’deki haktan yararlanması da riskli hale geldi.

Yayınevine ikinci baskın

İthaki Kitabevi Editörü Ahmet Öz de şunları söyledi:”Dün akşam geldiler ve kitabı aradıklarını söylediler. Ben kendim çıkarttım verdim. Teknik sorunlar vardı. 5-6 saat bekledik, en son kaydedildi ve mühürlendi. Ve benim bilgisayarlarımdakiler yok edildi. Diğer bilgisayarlar tarandı. Aynı anda matbaada da arama yapıldı. Bugün tekrar matbaaya, dağıtım büromuza ve yayınevine geldiler. Bu sefer harddisklere el koydular. Dün evrağın silindiği hard diske el koydular.” 

Radikal'deki aramayı Twitter'dan duyurdular

Dün akşam Ahmet Şık'ın kitabının basılacağı yayınevine baskın düzenleyen polis, bugün yayınevini ikinci kez aradı... Ve az önce polis kitabın Ertuğrul Mavioğlu'ndaki kopyasına da el koymak üzere Radikal'e gitti..

Polisler şu an Radikal Genelyayın Yönetmeni Eyüp Can'ın odasındalar.

Ertuğrul Mavioğlu'nun kitabına el konulmasını Ezgi Başaran ve Ceyda Karan Twitter'da şu mesajlarla paylaştı...

Ezgi Başaran: Polis su anda kitabın Ertugrul Mavioglu'ndaki kopyasına el koymaya geldi

Ceyda Karan: Ertuğrulun yanına kitabın kopyasını almak için iki polis gönderilmiş..'Ya teslem et yahut terör propagandasıyla suçlanırsın' deniliyor!!!


İşte Ahmet Şık'ın basılmayan kitabını toplatan mahkeme kararı

Dün akşam Ahmet Şık'ın kitabının basılacağı yayınevine baskın düzenleyen polis, bugün yayınevini ikinci kez arıyor. Peki polis henüz basılmayan kitabı niçin arıyor? Medyatava, yayınevinin aranmasını emreden o mahkeme kararını ve savcı Zekeriya Öz'ün talimatını yayınlıyor...

İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından çıkarılan arama kararı şöyle: Soner Yalçin’dan elde edilen bilgi ve örgütsel dökümanlar çerçevesinde Ahmet Şık ve Soner Yalçın bilgisayarlarından elde edilen İmamın Ordusu belgeleri ile ilgili İstanbul Emniyet Müdürlüğünün 17 Mart 2011 tarih B.05.1.EGM.4.34.46 755 Sayılı yazısı ekinde sunulan 16 Mart 2011 tarihli 49 sayfalık rapor incelenmiş kitap taslağının önceden hazırlanıp daha sonra örgütte etkin konumda bulunan Soner Yalçın’a gönderildiği kitap üzerinde yazdığı notların talimata dönüştürülerek Ahmet Şık’tan elde edilen kitap taslağında uygulandığı, Ergenekon Silahlı Terör Örgütü talimatlarıyla bu kitabın yazdırılmaya çalışıldığı kitap içeriğinde açıkça terör örgütünün ve amacının propogandasının yapıldığı suçu ve suçluyu övme, adil yargılamayı etkilemeyi teşebbüs suçlarının da örgüt talimatları çerçevesinde kitaba konu edildiği ve örgüt talimatlarıyla kitabın bastırılarak sansasyon ve dezenformasyon yapılmasının planlandığı, yargılanan örgüt üyelerine de bu suretle moral ve motivasyon verilmeye çalışıldığı, 49 sayfalık inceleme tutanağında ayrıntılı olarak belirtilmiştir.

Söz konusu yazıların henüz basılmadığından kitap niteliğinde olmadığı, kitabın içindeki örgütsel emir ve talimatlar ile paragraf aralarına yerleştirilmiş, eklenmesi ve çıkarılması gereken yerlere ilişkin notlardan şu haliyle yazıların örgütsel döküman niteliğinde olduğu, örgütün amacına hizmet etmek ve propogandasını yapmaya yönelik hazırlandığı anlaşılmıştır.

Gereği düşünüldü:

İmamın ordusu isimli döküman ve tüm nüshalarına
İçerik olarak aynı mahiyetteki evrak ve tüm nüshalarına
İstanbul Emniyet Müdürlüğünün 17 Mart 2011 tarih B.05.1.EGM.4.34.46 755 Sayılı yazısı ekinde sunulan 16 Mart 2011 tarihli 49 sayfalık rapor içeriğinde belirtilen evrak ve tüm nüshalarına CMK 121,122,123/2,124,127 uyarınca el konulmasına.....

karar verildi.

SAVCI ZEKERİYA ÖZ’ÜN TALİMATI

İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesinin 23.03.2011 tarih 2011/397 Değişik İş sayılı mahkeme kararı doğrultusunda İmamın Ordusu isimli döküman ve tüm nüshalarına veya kitap taslağına, 3. kişilerde bulunan nüshalarına, kitap haline dönüştürülmüşse suretlerine içerik olarak aynı mahiyetteki evrak ve tüm nüshalarına el konulmasına ve muhafaza altına alınmasına şüphelinin avukatına da bir nüshasını verdiğini beyan ettiğinden avukatındaki nüshalara da el konulmasına mahkeme kararına rağmen vermeyen veya vermek istemeyenlerin ellerinde bulunan nüshaların temini için gerektiğinde arama ve el koyma kararı talep edilmesi bulunması muhtemel diğer adreslerin tespit edilerek bu adresler için de arama kararı talep edilmesi aksine davranışın hem CMK 124 hem de örgüte yardım suçunun oluşturacağının bildirilmesine....................

Tebliğ Tebellüğ Tutanağı

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca (C.M.K. 250. Madde ile yetkili) yürütlmekte olan Soruşturma No:2010/857 sayılı soruçturma kapsamında İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesinin 23.03.2011 tarih ve 2011/397 Değişik İş sayılı el koyma kararına konu olan İmamın Ordusu isimli döküman ve tüm nüshalarına veya kitap taslağına, 3. kişilerde bulunan nüshalarına, kitap haline dönüştürülmüş ise suretlerine, içerik olarak aynı mahiyetteki evrak ve tüm nüshalarına el konulmasına ve muhafaza altına alınmasına, Mahkeme kararına rağmen vermeyen veya vermek istemeyenlerin ellerinde bulunan nüshaların temini için gerektiğinde arama yapılacağına dair karar ve iligli savcılık talimatı, ayrıca konuyla ilgili her türlü bilgi ve belgelerin teslim edilmesi hususu aşağıda imzası bulunan kişi/kişilere tebliğ edilerek, aksina davranış gösterenlerin hem CMK 124. madde hem de örgüte yardım suçunu oluşturacağı hususu adreste bildirilmiştir. İlgili mahkeme kararı ve savcılık talimatı tabliğde bulunan şahsa okutularak ibraz edilmiştir.
İş bu tebliğ tebllüğ tutanağı taraflarca imza altına alınmıştır.

YAYINEVİNİN SAHİBİ KONUŞTU

Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklanan gazeteci Ahmet Şık’ın kitabını yayımlayacağı belirtilen yayınevine polis dün akşam saatlerinde baskın düzenledi.

İthaki Yayınevi’nin Kadıköy’deki merkezine yapılan ve 7 saat süren operasyonda, polis, “İmamın Ordusu” adlı kitabın elektronik dökümanının bulunduğu bilgisayarda incelemeler yaptı. Kitap dökümanının bulunduğu bilgisayar hard diskine polis tarafından el konuldu. Ergenekon soruşturması kapsamında odatv’ye düzenlenen baskında, Ahmet Şık’ın polis-cemaat ilişkilerini ele alan ve basımı henüz yapılmayan “İmamın Ordusu” kitabının taslakları bulunduğu ileri sürülmüştü.

'KİTABI YAYINLAYIP YAYINLAMAYACAĞIMIZ BİLE BELLİ DEĞİL'

Aramadan sonra gazetecilere açıklama yapan yayınevi sahibi Ünal Koçan, halen çok büyük bir şaşkınlık yaşadığını belirterek, polislerin genel olarak Ahmet Şık'ın kitaplarını sorduklarını söyledi.

Koçan, “Bu kitabı bizim yayımlayıp yayımlamayacağımız bile belli değil. Basılmamış bir kitapla ilgili varsayım üzerine gelmişler” diye konuştu.

Arama sırasında yayınevinde bulunan Editör Ahmet Öz ise Cumhuriyet Savcısı Zekeriya Öz'ün emriyle arama yapan polislerin, Ahmet Şık'ın daha önce yayıneviyle çalışırken bir kopyasını kendisine gönderdiği kitabı almaya geldiklerini söyledi.

'POLİS ELEKTRONİK DOKÜMANI İMHA ETTİ'

Polislerin o kopyayı aldığını, bilgisayardaki elektronik dokümanı da imha ettiğini kaydeden Ahmet Öz, gün içinde konuyla ilgili ayrıntılı bir açıklama yapacaklarını ifade etti.

Gazetecilerin, “Kitabın basımıyla ilgili bir hazırlığınız var mıydı?” şeklindeki soruları üzerine de Ahmet Öz, herhangi bir hazırlıkları olmadığını, buraya henüz iki gün önce taşındıklarını ve halen taşınma işleriyle uğraştıklarını söyledi.

Ahmet Şık'ın eşiyle telefonda görüştüğünü bildiren Ahmet Öz, şöyle konuştu:
“Galiba telefonları dinlediler. Kitabın ilk 20 sayfasını bile okumadım. Baskıyla ilgili bir hazırlığımız yoktu. İçeriden sadece kitabı aldılar. Aramanın uzun sürmesi, teknik sorunlardan kaynaklandı. Savcı Zekeriya Öz'ün kitapla ilgili bir kanısı var, ona istinaden gelmişler. Ahmet Şık tutuklanmadan önce kitabın yayımlanmasına vaktimiz olmadı, o da başka yayınevleriyle görüşüyordu.”

TOPKAPI'DAKİ MATBAADA DA ARAMA İDDİASI

Ahmet Öz, arama yapılırken içeride sadece yayınevi sahibi ve kendisinin bulunduğunu aktararak, “Geniş bir arama diyemeyiz. Kitabın bulunduğu maili ben açtım. Aramalar eş zamanlı olmuş. Topkapı'daki matbaaya, buradaki ofise ve yayınevinin Kadıköy'deki önceki binasına gidilmiş, tebligat bırakılmış” dedi.

Kitap baskını için kim ne dedi?
Ahmet Şık’ın ‘İmamın Ordusu’ kitap taslağının ‘örgütsel döküman” olarak toplatılma kararının ardından polis taslağın imhası için önce İthaki Yayınevi'ni ardından da Radikal Gazetesi'ni bastı....

Peki bu karar ve ardından yaşanan baskın medyada nasıl yer buldu? Hangi köşe yazarı ne yazdı?
İşte tepkiler;

GÜNGÖR MENGİ: Yazıklar olsun!

Özgürlük dün vahşi bir tecavüze uğradı ama çığlığı, dışardan gelen gürültülerde kayboldu.

Öldürücü darbe yiyen özgürlük, yaşamın anlamı ve ruhu olan bir özgürlüktü; “düşünce ifade özgürlüğü” ve ona bağlı “yazma, yayınlama ve yayma özgürlüğü” idi.

Ergenekon kapsamında tutuklanan gazeteci Ahmet Şık’ın “İmamın Ordusu” adlı kitabının taslağına ve “tüm nüshalarına” örgütsel doküman sayılarak el konulmasına karar verildi.

Ana muhalefet partisi “Hitler ve Musollini faşizminde bile bir kitap daha yayınlanmadan suçlu ilân edilmemiştir” diye tepki gösterdi.

Gerçekten de bizdeki örnek daha berbat!..

Çünkü basılmamış bir kitabın taslak hali yazarı bir yana kopyasını elinde bulunduranları bile hedef yapıyor.

Türkiye Yazarlar Sendikası ve Yayıncılar Birliği “Henüz basılmamış bir kitabın kopyasına el konulmasını düşünce ve ifade özgürlüğünü engelleyici çok tehlikeli bir girişim olarak değerlendiriyoruz” dedi.

Gerçekten de kitaba yapılan muamele Türkiye’deki ifade özgürlüğünü İnsan Hakları Beyannamesi’nin, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ve Anayasa’nın bile koruyamaz duruma düştüğünü gösteriyor.

Keşke bu olay hiç yaşanmasaydı.

Sansürün karanlık tarihine böyle bir katkı ülkemize sadece utanç getirecektir.

Yazarlar ve yayıncılar açıklamasında yürekten katıldığımız bir çağrı var:

“Hükümeti, hâkimleri ve savcıları, emniyet kuvvetlerini, uluslararası anlaşmaların ve Anayasa’nın düşünce özgürlüğüne ilişkin hükümlerine uymaya çağırıyoruz.”

Doğmamış kitabı öldürmek...

İktidar kendini bu kadar ağır bir suçun kötü şöhretine, hangi bahane ile olursa olsun mahkûm etmemelidir!

REHA MUHTAR: Ahmet Şık'ın kitabı 'örgütsel doküman mı?..'

...

Ergenekon olayı ciddi bir olay...

Suçlar sabitleşmemiş olsa da ciddi bir olay...

Ancak örgütsel bir suçu sabitleştirmenin yolu, “para ilişkisi”, “resmi talimat ilişkisi”, “hücre yapısı krokisi”, “gizli faaliyet belgesi” gibi dokümanlar gerekmez mi?..

Biran için dursak ve şöyle düşünsek?..

Bu insanların hiçbir örgütsel bağı ya yoksa...

Sırf bir kitabı yazarken, kendisi gibi muhalif düşünen bir meslektaşından yardım almışsa...

Bu olaylar kesinkes olmamıştır demiyorum...

Bu olayların olduğuna dair “kesin kanıtları” görmüyorum...

Kesin kanıtları görmediğim durumlarda, insanları hemen “gizli örgüt dokümanı yazmaktan” suçlamayı kafama oturtamıyorum...


“Suç örgütünü övmek...” lafı da kafama oturmuyor...

Bir kere bu örgütün “suç örgütü olduğu” mahkemece kesinleşmedi ki, övmek suç olsun...

Bana birisi şu soruma cevap verebilir mi?..

Ben mesleğimde her işbirliği yaptığım kişiden “hiçbir örgüte üye olmadığına dair kafa kağıdı mı istemeliyim?..”

Bana örgüt üyesi olsa bile, kafa kağıdını hangi aklı evvel verir?..

Ben kimin ne olduğunu nasıl anlayacağım?..

Kanun mahkemelerin yıllarca veremediği bir hükmü benden sıradan bir yaşam içinde nasıl vermemi bekliyor?..

Ben hakim miyim, savcı mıyım, her gördüğüm adamın örgüt seceresini çıkartayım?..

Bu sorulara net yanıtlar alamıyorum ve maalesef benim vicdanım bir türlü tam rahat etmiyor...

AHMET HAKAN(Hürriyet): Darbe gibi bir şey

... Aslında biz alışığız bu tür vakalara.
Bu topraklarda kitaba “terör aygıtı” muamelesi yapmak, bir ara neredeyse milli spor haline gelmişti.
Evlerimizde bulundurduğumuz bazı kitaplara hâlâ “darbede ilk yakılacak kitaplar” gözüyle bakarız.
Hepimizin darbe anılarını, “Sakıncalı kitapları evin arka bahçesinde nasıl da yakmıştık” tarzı öyküler süsler.
Sadece...
Henüz yayınlanmayan kitapların toplatılması durumuna aşina değildik, sağ olsun “yeni yargımız” sayesinde onunla da tanışmış olduk.

Ama ne kadar alışık olursak olalım, sonuçta insanız işte, yine de yadırgamadan edemiyoruz.
Düşünsenize:
“Darbeler olmasın, özgürlük olsun, kitaplar toplatılmasın” diye başlayan bir dava, sonunda “yayınevi basma, yazar hapsetme, kitap toplama” operasyonunun aracı haline geldi.
Ben artık şunu gayet ciddi bir şekilde merak eder oldum:
Madem darbe karşıtı ortamda kitaplar daha basılmadan toplatılıyor, peki darbe olsaydı ne olacaktı?

ORAY EĞİN(Akşam): Ben iyice korktum

Dört yıldır, bütün Ergenekon süreci başladığından beri ilk kez önceki gece çok korktum. Ne baskınlar, ne tutuklamalar, ne yürütülen komplolar, ne tehditler. Hiçbiri Ahmet Şık'ın yazdığı kitaba el konması, imha edilmesi, yayınevinde arama yapılması kadar ürkütmedi beni.
Ergenekon davası başladığından beri 'Hadi canım bu kadarı da olmaz' dedirten bir süreçte ilerliyor. Siz ne kadar 'Bu kadarı da olmaz' derseniz her seferinde birileri biraz daha eli arttırıyor. Ve giderek bu soruşturma çığırından çıkıyor.
Demek ki şimdi sıra yayımlanmayan kitaplara geldi; bu gözü dönmüş hınç intikamını şimdi basılmamış kitaplardan alıyor. Eskiden basılı kitapları toplar, insanları bu kitapları okudukları için tutuklar, okudukları kitapları yakalarlardı. Şimdi 'önleyici tedbir' olarak hiç okumadan müdahale ediliyor.
Ne günlere geldik.

MELİH AŞIK(Milliyet): İthaki
İthaki Yayınevi’nde polis arama yapıyor, Ahmet Şık’ın yazdığı “İmamın Ordusu” adlı kitabın bilgisayardan kopyasını alıyor, kalanı imha edip gidiyor. Sonra yine geliyor, ikinci aramayı yapıyor. Aynı saatlerde Radikal Gazetesinde de kitap aranıyor. AĞır Ceza Mahkemesinin kararı var; Bütün kopyalar toplanacak. Davanın avukatlarına tebligat yollanarak ellerinde kitabın nüshası varsa vermeleri bildiriliyor.
Yayınlanmış kitap toplatılır ama daha yayımlanmamış kitap için yayınevi basıldığı ve sürek avı başlatıldığı 12 Eylül’de bile görülmemişti... İçinde ne varsa!

Güncellenme Tarihi : 23.3.2016 19:18

İLGİLİ HABERLER