Gündem
  • 27.2.2013 17:37

IMF Türkiye'den borç istedi

VİYANA  - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 28 Şubat sürecine ilişkin, ''16 yıl önce, onun da öncesinde bu millete yaşatılanların tekrar yaşanmaması için çok hassasız. Hiç kimsenin vatan hasreti içinde gözlerini kapatmasını istemiyoruz. Hiç kimsenin kendi vatanında yaşam imkanı bulamayıp gurbete gitmesini istemiyoruz. Hiç kimsenin devlet karşısında kendisini, horlanmış, aşağılanmış, dışlanmış hissetmesini asla ve asla istemiyoruz'' dedi.
      Erdoğan, MÜSİAD Avusturya ve Viyana Uluslararası Öğrenci Aktivitelerini Destekleme Derneği WONDER tarafından onuruna verilen öğle yemeğinde, Türk vatandaşlarına hitap etti.
      Türkiye'nin son 10 yılda geldiği noktanın önceki dönemle karşılaştırılması durumunda, hiçbir dönemle mukayese edilemeyecek bir başarının görüldüğünü, başarıları katlayarak yürüdüklerini söyledi. Erdoğan, her yerde Batı'nın 'bunu nasıl başardınız' sorusuyla karşı karşıya kaldıklarını belirtti.
      Başbakan Erdoğan, 28 Şubat sürecini değerlendirirken şunları kaydetti:
     ''16 yıl önce kendilerine öz yurtlarında garip, öz vatanlarında parya muamelesi yapılan o çocuklar, o gençler şu anda Türkiye'de kardeşliği büyütmenin, kardeşliği yüceltmenin mücadelesini veriyorlar. Eğer sabrederseniz, eğer kalbinizi temiz, ruhunuzu diri tutarsanız, eğer başınıza gelenler karşısında metanetinizi, imanınızı, inancını korursanız, şer bildikleriniz hayır olur. Biz o günlerde o baskının, o zulmün en şedit olduğu günlerde tekrar tekrar kendimize bir şey söyledik. Ne dedik biliyor musunuz- Hak şerleri hayreyler, zannetme ki gayreyler, arif anı seyreyler, Mevla görelim neyler, neylerse güzel eyler. İşte biz direnerek, sabrederek, dua ederek ama en çok da çalışarak, mücadele ederek şerlerin hayra dönüşmesine vesile olduk.''
     
     -''Yaşadıklarımızı başkalarına yaşatmamak konusunda çok ama çok hassasız''-
     
     Kendilerinin 16 yıl önce yaşadıklarını başkalarına yaşatmamak konusunda çok hassas olduklarını vurgulayan Erdoğan, şunları söyledi:
      ''Sadece bu kadar değil, 16 yıl önce onun da öncesinde bu millete yaşatılanların tekrar yaşanmaması için çok hassasız. Hiç kimsenin vatan hasreti içinde gözlerini kapatmasını istemiyoruz. Hiç kimsenin kendi vatanında yaşam imkanı bulamayıp gurbete gitmesini istemiyoruz. Hiç kimsenin devlet karşısında kendisini, horlanmış, aşağılanmış, dışlanmış hissetmesini asla ve asla istemiyoruz. 10 yıldır çok net bir şekilde şunu söylüyoruz, Türkiye Cumhuriyeti içinde 76 milyonun tamamı birdir, beraberdir, kardeştir. 76 milyonun her bir ferdi, devlet karşısında birinci sınıf vatandaştır. Önce devlet değil, önce insan. Bunu tesis etmek için de çok yoğun bir mücadele içindeyiz. Yaptığımız reformlarla attığımız adımlarla Türkiye'nin çehresini, Türkiye'nin demokrasisini köklü şekilde değiştirdik.
      Benim için Türk'ü, Kürt'ü, Laz'ı, Çerkez'i, Gürcü'sü, Abaza'sı, Boşnak'ı, Roman'ı böyle bir şey yok. Ben hepsini seviyorum. Hepsine eşit mesafedeyim ve benim çalışma arkadaşlarımın hepsi de eşit mesafede. Niye- Çünkü biz yaradılanı yaradandan ötürü seviyoruz. Bir ayrım söz konusu olamaz.
      Baştan beri bir şey söylüyoruz, biz etnik milliyetçiliği ayağımızın altına aldık. Biz, bölgesel milliyetçiliği de ayağımızın altına aldık. Biz, dinsel milliyetçiliği de ayağımızın altına aldık. Bizim anlayışımızda bu tür milliyetçilikler yok. Biz millet kavramına ciddi manada sahip çıktık, milliyet kavramına ciddi manada sahip çıktık. Bu istikamette de yolumuza devam ediyoruz. 'O kafatasçılığı, ırkçılık, kavmiyetçilik anlayışındaki milliyetçilik şeytanidir, şeytandandır' dedik. Bunu da çok açık, net ortaya koyduk. Bu konuda inşallah İbn-i Haldun'un Mukaddime'sini şöyle bir açıp okuma fırsatı bulanlar olursa o da zaten orada gayet güzel bir şekilde bunu açıyor, ortaya koyuyor. Ama bazıları da bu arada İbn-i Haldun'u da tanımış oldular, Mukaddime'yi de tanımış oldular. Belki onlar da onu okuma fırsatını bulurlar.''
     
     -''Milletin mayasında böyle bir talep var''-
    
     Eğitimden sağlığa, adaletten emniyete, konuttan ulaştırmaya, enerjiden ticarete, spordan sanata her alanda Türkiye'yi büyüttüklerini ve büyütmeye devam ettiklerini dile getiren Erdoğan, şunları kaydetti:
      ''Bakınız şu anda eğitim alanında 4+4+4, kod numarası 444. 444'le Türkiye'de bir değişim dönüşüm başladı. Düşünebiliyor musunuz, serbestsiniz. Düz liselerde ne kadar Kuran-ı Kerim dersine girmek isteyen var- Bir anda baktık ki 500 bine yakın, 467 bin sadece oralarda müracaat oldu. Siyer-i Nebi dersine girmek isteyen ne kadar var- Baktık ki 250 bini aşkın orada da müracaat var.
      Demek ki bu milletin mayasında böyle bir talep var. Bu talebe niye hayır diyorsun- Ekonomide 'arz talep dengesi' diyorsun da bilimde niye 'arz talep dengesi' demiyorsun- Burada da var. Aynı şekilde biz rekabeti buraya da getirdik. Meslek liselerinin önünü açtık ve meslek liselerinde de hamd olsun ilk yıl imam hatiplerde biliyorsunuz ciddi patlama var. Şu anda yetiştiremiyoruz. Hem fiziki mekanlarda hem öğretmenler noktasında sıkıntı çekiyoruz. Onun için bir an önce dönmeniz lazım. Bu açığı kapamamız lazım. Açığı kapayacağız. Bir taraftan yetiştireceğiz, bir taraftan da yola evelallah devam edeceğiz.''
      Sağlık alanında, Türkiye'nin dört bir yanındaki hastanelerle çok büyük imkanların yakalandığını ifade eden Erdoğan, şöyle devam etti:
      ''Şimdi yeni bir adım, burada da doktor noktasında sıkıntımız var. Buradan doktorlar da geri dönsün. Burada durmanıza gerek yok. Geleceksiniz tabii. Yeni bir adım daha inşallah atacağız. O da şu, devlet hastanelerindeki uzman doktorlarla ilgili olarak onların da devlet hastanelerinin üniversitelerle müşterek yapacağı çalışmalarla kariyer yapma yolunu açacağız.
      Bu zaten uzman doktor değil mi- Hemen ver ona yardımcı doçentliği ondan sonra olsun doçent, aynen zaten pratiğin içinde. Ondan sonra doçentliğini alsın belli bir süre sonra profesörlüğünü de alsın böylece bu sıkıntıyı aşmış olalım.
      Afiliye çalışmalarını yapıyoruz. Bunlar da oluyor, olmaz diye bir şey yok ama sizin niyetiniz bozuksa olmaz. Ama niyetiniz bozuk değil hayırsa olur. Bunun önü açılır. Bunu, rektörlerimizle istişarelerimizi yaptık inşallah bunun önünü de açacağız. Ona göre de gerekli yasal düzenlemeleri yapacağız.''

Başörtüsüyle uğraşırken ülkeyi yağmaladılar

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, iktidara gelmeden önce Türkiye'nin kötü yönetildiğini ifade ederek ''Onlar başörtüsü ile uğraşırken, onlar İmam-Hatip'lerle uğraşırken, onlar Anadolu çocuklarının önünü kesmeye çalışırken birileri de ülkeyi yağmalıyordu ve bunlar hortumcular familyasındandı'' dedi.
      Erdoğan, MÜSİAD Avusturya ve WONDER tarafından onuruna verilen öğle yemeğinde, Türk vatandaşlarına hitap etti.
      Konuşmasında Türkiye'de altyapı ve üstyapı konularında büyük sıkıntıların aşıldığını ve daha da iyi olacağını belirten Erdoğan, iç politikadan dış politikaya, demokrasiden ekonomiye kadar her alanda Türkiye'yi bir dünya lideri yapmak için canla başla çalıştıklarını bildirdi.
      Öncelikli olarak insanı çok daha güçlü bir noktaya getirmeyi hedeflediklerini belirten Erdoğan, başta Avrupa olmak üzere dünyanın bir çok ülkesinin küresel krizi yaşarken Türkiye'nin büyümeye, yatırım ve ihracat yapmaya, işsizliğini azaltmaya devam ettiğine işaret etti.
     
     -Hortumcular familyası-
    
     Tüm dünyada bütçe açıkları ve borç yükü artarken, faizler tırmanırken, işsizlik yükselirken Türkiye'nin tam tersine son derece olumlu bir seyir izlediğini vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti:
      ''On yıl önce görevi devraldığımızda bizim IMF'ye olan borcumuz 23,5 milyar dolardı. Şu anda bizim IMF'ye olan borcumuz 400 milyon dolar.
      Onlar başörtüsü ile uğraşırken, onlar İmam-Hatip'lerle uğraşırken, onlar Anadolu çocuklarının önünü kesmeye çalışırken birileri de ülkeyi yağmalıyordu ve bunlar hortumcular familyasındandı. Hep bunu yapıyorlardı. Onlar halkın çocuklarına zulüm ederken bankaların içi boşaltılıyordu. Faizle, enflasyonla milletin sofrasındaki ekmek yağmalanıyordu. Devlet memuruna maaş ödeyecek para bulamıyordu.
      Onlar MÜSİAD ile MÜSİAD üyesi işadamları ile uğraşırken geliyor işyerlerini basıyor, defterlerini vesaire alıp götürüyorlardı ve Anadolu'daki işadamlarını hedef almak suretiyle onları, çarşaf çarşaf gazete sayfalarında karalarken, birileri de hazineye bağladığı hortumla milletin kaynaklarını hortumluyordu.''
     
     - ''Eğer anlaşabilirsek 5 milyar dolar IMF'e borç vereceğiz''-
    
     Erdoğan, Mayıs ayında IMF'e olan 400 milyon dolarlık borcun da ödeneceğini belirterek ''Böylece IMF ile işimiz bitiyor'' dedi. Erdoğan, ''Fakat şimdi IMF, bizden istiyor. Şimdi biz teknik görüşmeleri yapıyoruz eğer anlaşabilirsek 5 milyar dolar IMF'e borç vereceğiz'' dedi.
      Merkez Bankası'nın döviz rezervinin 10 yıl önce 27,5 milyar dolarken bugün 125 milyar doların üzerine çıktığını belirten Erdoğan, ''Eğer bu hortum kesilmemiş olsaydı bizim buralara gelmemiz mümkün değildi'' görüşünü dile getirdi.
      Erdoğan, şöyle devam etti:
     ''Benim zavallı memurumun işçimin kasasından cebinden Zorunlu Tasarruf adı ile kaynağında parayı kestiler. Bizden önceki tüm iktidarlarda bu oldu. Devletin işçiye, memura 13,5 milyar lira borcu vardı, yani eski rakamla 13,5 katrilyon borç vardı. Dedim 'Devlet işçisine, memuruna borçlu olur mu'. Daha göreve geldiğimiz ilk haftalar 'Arkadaşlar şunu hemen toparlayın, sendikalarla bir araya geleceksiniz hemen oturup konuşacağız, takvime bağlayacağız ve bu parayı ödeyeceğiz' dedim. Ve 13,5 milyar lirayı ödedik, bitirdik. Şu anda işçiye, memura borcumuz yok.
      Çok daha enterasan bir şey söyleyeceğim; bir de Konut Edindirme Yardımı adı altında çok ilginç... 3,5 milyar, orada da devlet işçiye, memura borçlanmış. Çünkü para bulamıyorlar, para bulamadığı için ne yapıyor- Memura para verecek para yok, Konut Edindirme Yardımı adı altında bir fon, oradan kesiyor. Öbür tarafta Zorunlu Tasarruf, oradan kesiyor ve böylece benim işçi ve memur kardeşimi sömürdüler. Biz o 3,5'u da ödedik eğer şu anda da yine makbuzlar gelirse onları da ödüyoruz.''
      Liradan altı sıfır attıklarını anımsatan Erdoğan, liradan altı sıfır atılırsa Taksim meydanında ''anıracağını'' söyleyen bir gazetecinin, ''Bunlar tabi sözlerinin eri hiçbir zaman olamadıkları için, oraya da tabi çıkıp anıramadı. Ama şu anda köşesinde o görevi ifa ediyorlar'' dedi.
      Erdoğan, hem Türkiye Cumhuriyeti pasaportunun, hem de ay yıldızlı bayrağın dünyanın her yanında gurur, onur ve şerefle taşındığını bildirdi.
      Yılgınlık, yorgunluk, umutsuzluk, gibi kavramların kendilerine uzak olacağını ifade eden Başbakan Erdoğan, küresel barışa da katkı sunmaya devam edeceklerini söyledi.
      Başbakan Erdoğan, Türkiye'den gelip Avusturya'da öğrenim görenlerin, eğitimlerini başarıyla tamamladıktan sonra Türkiye'ye dönmelerini rica etti ve üniversitelerde ders vereceklerini söyledi.
      Türkiye'de siyaset, bürokrasi, bilim, sanat ve sporun kendilerini beklediğini vurgulayan Erdoğan, Avusturya'da doğmuş, büyümüş, ailesi ile orada olan ve orada yaşayacak olanların da özlerini, köklerini, kültürlerini ve özellikle de dillerini unutmadan kalmalarını istedi. Erdoğan'ın, ''En az üç çocuğu da unutmayın'' cümlesi salonda alkışlandı.
      ''Türkçeyi asla ve asla unutmayın ama aynı zamanda da unutturmayın. Burada Almanca öğrenmeyi, hem de çok çok iyi öğrenmeyi de ihmal etmeyin'' diyen Erdoğan, ''Her zaman söylüyorum; entegrasyona evet, asimilasyona hayır'' görüşünü dile getirdi.
      Erdoğan, konuşmasını ''Burada, siyasette, ekonomide sosyal hayatta varlık gösterin ama aslınızı, özünüzü yani bizi asla unutmayın, biz sizi unutmuyoruz, unutmayacağız'' sözleri ile tamamladı.
      Başbakan Erdoğan'a, konuşmasının ardından üniversiteyi Avusturya'da okumuş ve doktorlarını yapmış Türk vatandaşlarının başarılı bulunan tezlerinden Almanca basılmış kitap hediye edildi. Erdoğan da günün anısına gümüş tabak armağan etti.
      Toplantıya Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan, kızı Sümeyye Erdoğan, Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, bazı milletvekilleri ve Başbakanlık Müsteşarı Efkan Ala da katıldı.
      Yemek öncesi ve sonrasında Başbakan Erdoğan ve eşi Emine Erdoğan, Türk vatandaşlarının yoğun ilgisiyle karşılaştı. Başbakan Erdoğan, vatandaşlarla sohbet de etti.
      Erdoğan, WONDER binasından ayrılırken, kendisine tezahüratta bulunan Türk vatandaşların yanına gitti, bir çocuğu kucağına alarak sevdi.

 

Güncellenme Tarihi : 19.3.2016 17:39

İLGİLİ HABERLER