İSMAİL CEM'İN KIZINA GÖRE DSP'DEN İSTİFALARIN GERÇEK NEDENİ 'VEFASIZLIK' DEĞİL, TÜRKİYE'DEKİ 'DEĞİŞİKLİK ÖZLEMİ'
KAYNAK : Haber Vitrini
Kamuoyunun, DSP'deki istifaların ardından Dışişleri Bakanı İsmail Cem'in ne yapacağını merakla beklerken, kızı İpek Cem Milliyet'teki yazısında, "Son bir yıldır, bulanık suda balık avlamaya çalışıyorduk. Ekonomi, dış siyaset, AB ilişkileri gibi öncelikli bazı konular, bulanık suya rağmen ‘kotarılmaya’ çalışılıyordu" dedi.
Bulanık suda balık avlamak
Hareket ve değişim, her şartta atalet ve durağanlığa tercih edilmeli. Türkiye değişimden korkmamalı. Zaten ne fizik kurallarında ne de siyasi hayatta değişim ibresini geriye çevirmek mümkün oluyor. Mevlana’nın da dediği gibi ‘bu akıp giden kum seline dur demek’ imkansız, dünya sürekli değişiyor, yeni bir dünyanın temelleri atılıyor.
Değişim özlemi
DSP’de yaşanan istifalar furyasını da, yalnızca merkez solda değil, Türkiye’nin siyasi haritasındaki bir değişim özleminin parçası olarak değerlendirmek lazım. Her ne kadar, gerekçe olarak ‘vefa ve vefasızlık’ gibi duygu yüklü olgular ön plana çıktıysa da, aslında yaşanan sistemin kendini yenileme ihtiyacından başka bir şey değil.
Son bir yıldır, bulanık suda balık avlamaya çalışıyorduk. Ekonomi, dış siyaset, AB ilişkileri gibi öncelikli bazı konular, bulanık suya rağmen ‘kotarılmaya’ çalışılıyordu. Yarın, yeni bir seçim olursa her şey daha mı iyi olacak veya hangi siyasi görüş parlamentoda ağır basacak? Bunu tam bilemesek de, siyaset çarklarının yeniden hareketlenmesi, mevcut durağanlığın panzehiri olabilir.
Neden kilitlendik?
Türkiye’yi kilitleyen üç konu var: Ekonominin gidişatı, AB ilişkileri ve son zamanlarda Başbakan’ın rahatsızlığıyla yaşanan yönetim boşluğu. Hepsi de birbiriyle ilgili konular. Bu konuların diğer ortak bir özelliği de önümüzdeki aylardaki performansın çok kritik olması. Diğer bir deyişle, bu konuların muhtemel bir erken seçim öncesinde de, hangi hükümet işbaşında olursa olsun, sağlıklı bir konsensusla çözümlenmesi gerekiyor.
Kilitlenmenin yarattığı bulanıklığı aşmak yine Meclis’in iradesinde. Devam kararı da, seçim kararı da Meclis’ten çıkacak, Meclis aritmetiğiyle netleşecek. Sistem çatırdıyor, hükümette olduğu gibi parti kurmayları seviyesinde de kararların konsensusla aranmasının gerekliliği bu dönemde şiddetle hissediliyor.
Nasıl çözeriz?
Çözüm yalnızca bir ya da birkaç kişiye, veya tek bir oluşuma bağımlı olarak düşünülmemeli. Elbet liderler ve yönlendirici ekipler olacaktır. Ancak Türkiye’deki bu bulanık görüntünün, anlamlı bir bütünlüğe dönüşmesi için öncelikle merkez sol ve merkez sağda ciddi bir yapılanma olmalı. Aksi taktirde, daha uç görüşlerin ülke siyasetini yönlendirmesi ve sistemi kilitlemesini yeniden göze almaya hazırlanalım.
Kriz atlatılacak
Merkez sol ve merkez sağ ağırlığını koyacak ki, bu ülkenin büyük çoğunluğunun iradesi Türkiye rotasına yansıyacak. Çünkü hiçbir ülkede her kesimin her talebinin yerine getirilmesi diye bir durum söz konusu olamaz.
Türkiye bu siyasi krizi de atlatacaktır. Belirsizlikten çıkmasını bilecektir. Bizim kendimize ve siyasetçilerimize güven duymaya ihtiyacımız var. Bunu da hem kendimizi hem de onları yenileyerek yapabiliriz. Biz kendimize güvenmezsek, biz geleceğe umutla bakamazsak, uluslararası gözlemciler ve yatırımcılardan, hatta AB’den bunu bekleyebilir miyiz?
Mantık mantıksızlığı, sağduyu duygusallığı yenecek, bu mutlaka olacak.
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 17:24