Gündem
  • 28.2.2021 08:42

İsmail Kahraman: 28 Şubat'ın ekonomiye maliyeti tam 390 milyar dolar

Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu Başkanvekili Kahraman, 28 Şubat'ın planlanmış bir darbe olduğunu ve Türk ekonomisine maliyetinin 390 milyar dolar olduğunu söyledi.

Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu Başkanvekili ve Eski TBMM Başkanı İsmail Kahraman, Türkiye tarihindeki 17 darbe ve teşebbüsü arasında 28 Şubat'ın da büyük darbe teşebbüsleri arasında yer aldığını belirterek, "Planlanmış, programlanmış ve neticesi alınmış bir darbedir. Baştaki hükümeti indirdi. Suni bir hükümet ve beraberlik oluşturuldu. İlerleme durduruldu. 28 Şubat'ın Türkiye ekonomisine maliyeti, 390 milyar dolardır. Sosyal, siyasal, ekonomik, manevi hayata çok büyük olumsuz tesirleri oldu." dedi.

Refahyol Hükümeti'nde de Kültür Bakanı olarak görev alan Kahraman, 28 Şubat postmodern darbesinin 24'üncü yılı dolayısıyla açıklamalarda bulundu.

28 Şubat sürecini 'Siyasi tarih açısından kara gün" olarak tanımlayan Kahraman, yaşananların Türkiye'nin gelişiminin engellenmesi için büyük bir tertip olduğunu söyledi.

Kahraman, 28 Şubat'ta ortaya konan senaryoya dikkati çekerek, "Senaristi, rejisörü yurt dışında, derin karargah... Rejisör ve senarist dışındakiler de yerli, aktörleri yerli. Türkiye ne zaman kalkınmaya doğru gidiyorsa, esenlik içindeyse, Türkiye'de derhal bir hava meydana getirilir ve bu ilerleme durdurulur. 1950'de Demokrat Parti seçimle iş başına geldi. Türkiye'de siyasi hayatta demokrasi, 1950 ile başlar. Daha önce milletvekilleri yoktur, milletvekilliğine tayin edilenler vardır. Seçim yoktur, tek parti vardır ve liste tektir. 1950'de bir serbest seçim yapıldı ve Demokrat Parti kahir ekseriyetle iktidara geldi, Menderes başbakan oldu." diye konuştu.

Demokrat Parti'nin 5 hükümet kurduğunu ve 3 seçim kazandığını hatırlatan Kahraman, 10 yıllık iktidar sürecinde Türkiye'nin 4 kat büyüdüğünü dile getirdi.

Kahraman, Demokrat Parti iktidarında müthiş gelişmeler yaşandığını belirterek, çok sayıda baraj, liman, fabrika, yol yapıldığını ifade etti.

"28 Şubat'ın Türkiye ekonomisine maliyeti, 390 milyar dolardır"

1950'ye kadar büyük bir vurdumduymazlık yaşandığını anlatan Kahraman, ciddi bir geri kalmışlığın yaşandığını söyledi.

Kahraman, yaşanan gelişmeler neticesinde Türkiye'nin 1960'ta şaha kalkacak duruma geldiğini belirterek, "Bir darbeyle Türkiye'nin gelişmesi önlendi. 27 Mayıs... Bu darbeden 15 Temmuz'a kadar 16 darbe vardır. Darbe ve darbe teşebbüsü, açık veya gizli... Tahakkuk eden veya etmeyen..." dedi.

Darbe ve darbe teşebbüslerinden bazılarının gerçekleştiğini bazılarının ise gerçekleşmediğini hatırlatan Kahraman, şöyle devam etti:

"28 Şubat da büyük darbe teşebbüsleri arasında yer aldı. Planlanmış, programlanmış ve neticesi alınmış bir darbedir. Baştaki hükümeti indirdi. Suni bir hükümet ve beraberlik oluşturuldu. İlerleme durduruldu. 28 Şubat'ın Türkiye ekonomisine maliyeti, 390 milyar dolardır. Sosyal, siyasal, ekonomik, manevi hayata çok büyük olumsuz tesirleri oldu. Yaraların sarılması da uzun zaman almıştır."

Kahraman, Refah Partisi iktidarında 1 yıl içinde çok ciddi ilerlemeler yaşandığını anlatarak, bu kısa süre zarfında hiç borç alınmadığına dikkati çekti.

Dış kaynakların kendilerine çok kez borç teklifinde bulunduğu bilgisini veren Kahraman, "Bize Lehman Brothers 10 milyar dolar 10 yıl vadeli, 7 yıl ödemesiz, libor eksi yüzde 2, kredi teklif etti. 'Böyle bir teklif reddedilemez, görülmedi.' denmişti o dönem. Başbakanımız Erbakan, 'Hayır borç almayacağız. Borç alan emir alır. Biz borçlanmayacağız. Borçları ödeyeceğiz.' dedi. Aynı teklifi Almanya yaptı. Commerzbank, yine 10 milyar mark, libor eksi yüzde 2, 10 yıl vadeli 7 yıl ödemesiz. Almayacağız. Biz kendimizi kendimiz idare edeceğiz." dedi.

Kahraman, Fehim Adak'ın kurduğu havuz sisteminin bankaların önünü tıkadığını, dışarıdan borç alınmamasının da oradaki finans çevrelerinin önünü kestiğini söyledi. 32 milyar dolarlık iç borcun 25 milyar dolara indiğine vurgu yapan Kahraman, aksi durumda bu borcun kümülatif artışla 52 milyar dolara çıkacağını anlattı.

Kahraman, tarım ürünlerinin tavan fiyatlarında çok ciddi yükselmeler yaşandığını, maaşlara beklenmeyen zamlar yapıldığını, eşel-mobil sistem uygulanarak sözleşmeler imzalandığını kaydetti.

D-8'i kuran liderlerin akıbetleri

Asker maaşlarında tarihin en büyük artışlarının hayata geçirildiğinin de aktaran Kahraman, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Bunlara rağmen borç almıyorsunuz. Ürettiğiniz malların satışına da zam yapıyorsunuz. Harika bir gidiş. Erbakan Hoca'nın 250 projeyi açıklaması vardır. Türkiye'nin her yerinde tesis. Erzincan'dakinin temelini bir Erzincan senatörü söktü, Meclis'e getirdi. 'Bu ne? Bir tarlaya temel koydun, milleti kandırıyorsun.' dedi. Sonra baktı ki diğerleri gerçekleşiyor. Sonra Başbakan'a geldi. 'Efendim ben bir hata ettim, temeli yeniden atın.' dedi. Bu projelerden 75'i gerçekleşti. Yine güzel bir proje vardı. Türkiye'yi bir dikdörtgen olarak düşünün. Dört taraftan birleşmiş, ortadan köşegenler... Otoyol. Geçenlerde vefat etti. İtalyan bir profesör vardı. Otoyollardaki tesislerin gelirine karşı o yollar yapılacaktı. Müthiş bir kalkınma.

Bir de D-8'i kurdu Hoca. Amerika, Rusya, Varşova ve NATO dışında bir D-8. Endonezya, Pakistan, Bangladeş, Malezya, İran, Mısır, Nijerya ve Türkiye. 8 ülke ve 800 milyon bir nüfus o gün için. Büyük bir güç. Ne oldu? Dünyadaki o derin karargah, 8 devletin imza atan başkanlarını 1 yıl içerisinde uzaklaştırdı, hapse attı, öldürdü. Onlardan birisi de Erbakan'dı. Erbakan illa hapse atılacaktı. Müthiş bir baskı... Nuh Mete Yüksel denen adamlar vardı. Kim kurtardı hapisten? Tayyip Erdoğan. Cumhuriyet Halk Partisi'nden Deniz Baykal'ın hakkını teslim etmek lazım. 'Bir başbakanın hapse atılması olmaz. Biz Anayasa Mahkemesi'ne gitmeyiz.' diyerek affı gerçekleştirdi."

Kahraman, 28 Şubat'ın büyük bir sabotaj olduğunu dile getirerek, aynı şeyin belediye başkanlığı sırasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a da yapılmak istendiğini söyledi. Hükümette erken davrandıklarını ama Erdoğan konusunda öyle olmadığını yineleyen Kahraman, "Burada tohumlar yeşerdi. Ürünler meydana çıktı ve burada muvaffak olamadılar. Hükümetimiz 1 yıl daha devam etseydi, deviremezlerdi. Basınımız yok, televizyonumuz yok. Anlatamıyoruz. 'Türkiye elden gidiyor.' 'Sürekli aydınlık için 1 dakika karanlık.' Elinde sopalar, üstlerinde cübbeler aczmendiler yürüyor. Biz gittik ertesi gün aczmendi yok, Müslüm Gündüz, Fadime Şahin, Ali Kalkancı... Darbelerde reçete nedir? Bir iç düşman icat et, kötüle, gözden düşür, pasifize hatta imha et." diye konuştu.

"28 Şubat'ta hükümet istifa etseydi, MGK'yı üstümüz kabul ederdik"

Milli Güvenlik Kurulunun (MGK) 28 Şubat'ta aldığı kararın 4 madde olduğunu belirten Kahraman, "Oradaki diyor ki Türkiye'de bölücü-gerici cereyanlarla mücadele edilecektir. Ek-A'daki tedbirler uygulanacaktır. Arkasında MGK üyelerinin imzası. EK-A denilen kağıdı da İlhan Kılıç hazırlıyor, MGK Genel Sekreteri. 18 madde. Onun altında kurul üyelerinin ve Erbakan'ın imzası yok. Diğer bakanların ve komutanların yok. Sadece İlhan Kılıç. Orada 18 maddede sayıyor, kurslara, imam hatiplere karşı 18 madde. Seni neden ilgilendiriyor? Bu bir tavsiyedir. Şöyle diyorlar 'Neden 28 Şubat'ta hükümet istifa etmedi?' Bunu kendi aramızda konuştuk. 28 Şubat'ta hükümet istifa etseydi, MGK'yı üstümüz kabul ederdik. Üstümüz değil, istişare olayı. Toplanır fikrini beyan eder. İstifade ederiz, etmeyiz, bu hükümete aittir. Hükümet etseydi. 'Yukarısı emretti.' olacaktı. Yukarısı değil ki. Bir de zaten gitmeni istiyor mihraklar. Senin kalkmanı istiyor. 28 Şubat'tan Haziran'a geldik. Eğer Süleyman Demirel, Doğru Yol Partisini oymasaydı, 42 milletvekili gitmeseydi ve çoğunluğumuz devam etseydi biz hükümette kalmaya devam edecektik. Türkiye'nin bahtiyarlığına olacaktı." değerlendirmelerinde bulundu.

28 Şubat'tan 15 Temmuz'a FETÖ

Kahraman, 28 Şubat'ta FETÖ'nün iştiraki olduğunu belirterek, onların süreci desteklediklerini kaydetti. O dönem FETÖ'nün okullarının kapatılmadığını dile getiren Kahraman, şunları söyledi:

"Çevik Bir'e mektup yazmıştır, 'Bütün okullarım emrinizdedir.' diye. Dede İsrail, baba İngiltere, oğul ABD'dir. Onlar da o üçlü karargahın uzantısıdır. Düşünebiliyor musunuz? Bir devlet 160 ülkede okul açacak. Devlet açamaz. Kimi demokrattır, kimi diktadır, kimi Hristiyandır, kimi dinsizdir. Bu ülkelere gidip medrese mezunu imam bir okullar açacak. Amerika'nın daha önce Merzifon'da Tarsus'te Elaziz'de açtığı okullar var."

Kahraman, FETÖ'ye bağlı yayın organlarında Refahyol hükümetinin bırakması yönünde haberler yapıldığını anımsatarak, propagandanın insanları fazlaca etkilediğini söyledi.

Yaş ve siyasi tecrübe bakımından darbeleri yaşadığını dile getiren Kahraman, öncelikle darbe ve ihtilal kavramlarının iyi anlaşılması gerektiğini ifade etti.

Kahraman, Türkiye tarihinde 2 ihtilal olduğunu aktararak, "1908'de İttihat Terakki'nin gelişi ve 1923 Cumhuriyetin kuruluşudur. Bir sistemi sosyal, ekonomik, siyasi bütünüyle değiştiren hareketlere ihtilal, idare edenleri değiştirenlere darbe denir. Dolayısıyla bizde 2 ihtilal vardır. Gerisi hep darbedir. 15 Temmuz ihtilal de darbe de değildir, Türkiye'nin işgali hareketidir. Bunun üzerinde ısrarla duruyorum. Misal Suriye, Rusya, AB, Fransa, ABD gitti. İşgaldir. Aynısını yapacaklardı. Darbeleri biliyorum. Darbelere karşı direnildiğinde darbe tahakkuk etmez. Bir sürü örneği vardır." ifadelerini kullandı.

15 Temmuz'a kadarki darbelerde Meclis'in açılmadığını anımsatan Kahraman, TBMM Başkanlığı dönemine denk gelen FETÖ'cü kalkışmaya dair şunları aktardı:

"Televizyonda tankların köprüye girişini gördüm. Beylerbeyi Sarayı'ndaki gece nöbetçilerin tabancalarını aldılar. Haber geldi, darbe oluyor. Askerler geldiler ve gördüler ki Türkiye'yi idare etmek kolay değil. 1960'ta geldiler, 1980'de geldiler, mahalli ve merkezi idareye geldiler. Öyle kışladaki gibi emir versen 'Hay hay' demez millet. Askerlik peygamber ocağıdır diye sana 'hazır ol'da durur. İdare edemedikleri için bir daha olmaz diye düşündük. Ama ne yazık ki o derin karargah düğmeye bastı. Önceki darbelerdekinden daha güçlüydüler. Kara kuvvetleri var, zırhlı birlikler var, hava ve deniz kuvvetleri var. Güçlü bir kalkışma. Ankara'daydım. Akşam yemeği yiyordum. Cumhurbaşkanımızı ve Başbakanımızı bulamadım. Şimdi ne yapacağım? Açacağım bu Meclis'i. Açmak lazım. Cumhurbaşkanı ve Başbakan ne olacak bilmiyorum. Nitekim Cumhurbaşkanı 20 dakika daha gecikse infaz ediliyordu. Abdestimi aldım, Meclis'e gittim. Anadolu Ajansına ve TRT'ye yazı yazdım. Yarın 14.00'te Meclis'i açacağım, milletvekillerine duyurudur. Meclis'in olağanüstü toplantı yapması için milletvekillerinin beşte birinin imzası veya Meclis Başkanının resen kararı lazım. Kendi yetkime dayanarak Meclis'i olağanüstü toplantıya çağırıyorum. İki; meclis başkanvekillerine mesaj. Meclis'i açıyorum, Meclis'te sabahlayacağız. Bunlardan sonra hükümete Çankaya'ya çıktım. Hükümet de Meclis de bir arada olmalı. İki bakan kaldı orada hükümeti temsilen. 107 milletvekili toplantıya katıldı. 81'i AK Partili, bunun 13'ü kadındır. 16 CHP'li, 10 MHP'li. Meclis'teki sandalye dağılımına göre oranladığımızda yüzde 22, yüzde 21, yüzde 20 katılım vardır. Eskilerle beraber bu sayı 260'tır."

 

Güncellenme Tarihi : 28.2.2021 08:46

İLGİLİ HABERLER