Gündem
  • 8.7.2004 12:50

İSRAİL AK PARTİ HÜKÜMETİNE ''28 ŞUBAT'' SENARYOSU MU HAZIRLIYOR?

''Kürt kartı'' ve İsrail'in yeni ''28 Şubat'' senaryosu İsrail istihbarat yetkilililerinin, Kürt gruplarla işbirliği yapması için Ariel Şaron'a verdiği rapordan sonra şimdi de İsrail Savunma Bakanlığı, Türkiye'nin AB üyeliğini hedef alan, işi Başbakan Tayyip Erdoğan'ın devrilmesine ve yeni bir ''28 Şubat'' senaryosuna kadar götüren bir rapor hazırladı. Türkiye ile İsrail arasındaki Kuzey Irak merkezli restleşme, İsrail istihbaratının bölgedeki çalışmaları, uçaklarla bölgeye silah sevketmesi, bağımsız devlet için Kürt grupları teşvik etmesi ile başlayan kriz, Başbakan Erdoğan'ın İsrail'i ''devlet terörü'' uygulamakla suçlaması ile zirveye çıktı. Ardından İsrail gazeteleri Erdoğan'a ateş püsküren, ''sen bize Filistin'de ne yapacağımızı, nasıl savaşacağımızı söyleyemezsin'' diyen yazılar yayınlamaya başladı. İsrail Dışişleri Bakanlığı da,''sabrımız tükeniyor'' tarzı tehditler savurdu. Seymour Hersh'ün New Yorker'daki yazısıyla da konu kamuoyuna maloldu. İsrail'de yayınlanan Haaretz gazetesi, Hersh'e bu bilgilerin Dışişleri Bakanı Abdullah Gül tarafından verildiğini yazdı. İsrail basını, istihbarat yetkililerinin ''Kürtlerle işbirliği yap'' baskısına rağmen Şaron'un buna direndiğini iddia etti. Şaron ise, Kürt gruplarla ilişkilerinin bulunduğunu doğruladı ancak ''bağımsız devlet'' iddiasını reddetti. Oysa İsrail'in siyasi, askeri, istihbari ve ekonomik alanda Irak'ta yürüttüğü çalışmalar için kanıt aramaya hiç gerek yok. Her şey ortada. Irak'ın üçe bölünmesine dair İsrail planı, daha Irak işgali başlamadan ortaya çıkmıştı. İşgalin mimarı İsrail'in Irak'tan sonra ''Suriye-Lübnan-Filistin hattı'' ve İran'la ilgili düşünceleri, ABD'yi bu amaç doğrultusunda yönlendirmesi dikkatle izleniyor. Kuzey Irak'taki çalışmaları ise, gelecekte bütün Ortadoğu'yu içine alacak ve birçok ülkenin parçalanmasına neden olabilecek tehlikeli bir senaryo olarak öne çıkıyor. İsrail imzalı senaryonun Irak'ı bir kara deliğe dönüştüreceği, Batıda Mısır ve Türkiye'den, doğuda Pakistan'a uzanan bölgeyi ateşe vereceği belirtiliyor. Irak'ta egemenliğin ''göstermelik'' devrinden sonra Türkiye, İran ve İsrail arasında müthiş bir nüfuz mücadelesi yaşanıyor. İsrail'in Arap olmayan yeni bir bölge devleti kurmaya ve bu devlet üzerinden hareket alanını genişletmeye dönük stratejisi, Türkiye ile İran'ı, ''aralarındaki rekabeti bir kenara itip'', bu yeni ve ortak tehdide karşı yakınlaşmaya itti. Türkiye ve İran'ı tehdit eden şey aslında tam olarak Kürtler değil. Tehdit, Irak'ı işgal eden irade ve bu iradenin hareket alanını genişletip Türkiye, İran ve Suriye'yi istikrarsızlaştırmasına dönük stratejisi. ''Kürt kartı''nın da bu çerçevede öne sürülmesi. İsrail şu anda bunu yapıyor. ''Türk-İsrail ekseni'' ile bölgeyi dizayn etmeye kalkışan İsrail'in, Türkiye ile ittifakını bozmayı bile göze alacak derecede tehlikeli hareketlere girişmesi, artık ''hesapların değiştiği''nin en açık göstergesi oldu. Türkiye'nin AB ile yakınlaştığı ölçüde, Ortadoğu politikasını Anglo-Amerikan gelenekten AB çizgisine taşımasının nedeni de bu. Anglo-Amerikan-İsrail cephesi, bir yandan Türkiye için en büyük tehdit haline gelirken, diğer yandan Türkiye'nin bu tehdide karşı arayışlarını cezalandırmaya çalışıyor. İsrail bazı çevrelere sinyal mi veriyor? İsrail Savunma Bakanlığı'nın hazırladığı ve 5 Temmuz'da Haaretz gazetesinin İbranice nüshasında yayınlanan rapor, bu çirkin tuzağı apaçık gözler önüne serdi. Türkiye'nin AB üyeliğinin faturasını Türk-İsrail stratejik işbirliğinin ödeyeceği vurgulanan raporda, üyeliğin İsrail'e en büyük silah müşterisini kaybettireceği, Ankara'nın silah alımlarında AB ülkelerine yöneleceği belirtiliyor. Rapor; AB üyeliği ile Türk-İsrail ekseninin biteceği, Türkiye'nin genişleyen AB blokuna katılmasının bütün Ortadoğu'da domino etkisine neden olacağı ifade ediliyor. Türk-İsrail ekseninin en zayıf döneminde hazırlanan rapor, İsrail-Türkiye ilişkilerinde bir dönüm noktasına işaret ediyor: Artık Türkiye ile İsrail'in bölgesel çıkarları çakışmıyor, çatışıyor. Irak işgalinin Türk-İsrail ilişkileri açısından sonucu bu. İsrail raporu bu tespitlerle kalmayıp, son derece rahatsız edici ifadelerle devam ediyor: AK Parti iktidarı ile ordu arasındaki çatışma tezinden hareket edilerek, yeni bir ''28 Şubat senaryosu''nu davet eden ifadelere yer veriliyor: Türkiye-AB sürecinin Erdoğan hükümetini devirmek için orduya büyük bir fırsat sunduğu belirtilen raporda, eğer Aralık'ta Türkiye'ye müzakere tarihi verilmezse, ordunun, 1997'de Necmettin Erbakan'ı devirdiği gibi Erdoğan'ı da iktidardan devirebileceği ifade ediliyor. Yani İsrail, Türkiye ile ilgili umutlarını Aralık'tan sonra meydana gelmesini umduğu bir askeri müdahaleye bağlamış durumda. Türkiye'yi hedef alan politikalarından kaynaklanan gerginliğin faturasını Türkiye'ye çıkarmaya çalışan İsrail, Türkiye-AB ilişkilerinin seyrini etkilemeye çalışırken aynı zamanda Türkiye-Suriye-İran arasındaki yakınlaşmayı sabote etmeye, Kuzey Irak'ta yaptıklarına karşı Türkiye'nin tepkisini yok etmeye, Türkiye'nin ABD-İngiliz-İsrail merkezli dış politika tercihini güvence altına almaya, 1996'dan sonra yaptığı gibi Türkiye'yi yine kendi çıkarları doğrultusunda seferber etmeye, milyarlarca dolarlık silah pastasını kaybetmemeye ve bunları sağlamak için belli çevreleri harekete geçirmeye çalışıyor. Ancak bölgenin gerçekleri 1996'dan çok farklı. Irak işgalinin Türkiye için ortaya çıkardığı tehlike, İsrail'le yakınlaşmanın ateşli savunucularını bile ürkütüyor. En azından böyle olmalı. 1996'da Türk-İsrail ekseni ile bu ülkeyi paçavraya çevirenlerin, aynı senaryoya başvurmaları, Türkiye için kapkaranlık bir döneme kapı aralayacak. Özellikle de sınırların yeniden çizilmeye çalışıldığı bugünlerde. Celal Talabani'nin Kuzey Irak'ın Irak'tan ayrılarak Türkiye'ye ait federal bir devlet olmasını teklif ettiği, bunu Türkiye'ye ilettiği, konunun tartıştığı iddiaları bu çerçevede mi ele alınmalı? İbrahim Karagül Yeni şafak Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 22:32

İLGİLİ HABERLER