Gündem
  • 8.7.2004 12:45

SEZER 'ÇİFTE STANDARTLI' DA BASIN NASIL?

Doğru; bu iş cumhurbaşkanıyla, eğitim camiasıyla, siyasetçileriyle hiç iyi sınav veremediğimiz bir alan. Peki bütün bunları eleştiriyor görünen basın? Hiç sormayın, o da fena halde ''çifte standart''çı. Bu işi âmiyane tabirle ''dalak yarmaca'' aşamasına kadar götüren Hürriyet örneği üzerinden meseleye bakalım... Rektörlük seçimlerinde basının (da) tıpkı Cumhurbaşkanı gibi ''özne''ye göre tavır aldığını, Türk basınının ''amiral gemisi'' üzerinden göstereceğiz. Ama önce ''iğne''li, ''çuvaldız''lı o güzel atasözümüzün hakkını verelim ve bizim gazetenin (7 Temmuz) sürmanşetindeki bir bilgi yanlışını düzeltelim... Şöyle deniyordu Yeni Şafak'ın dünkü sürmanşetinde: ''SEZER USULÜ DEMOKRASİ... Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in demokrasi anlayışı dört yıl içinde büyük değişime uğradı. 2000 yılında YÖK'ün rektör adayları listesini aldıkları oylara göre sıralamadığı için antidemokratik bulan Sezer, bu kez beş üniversitenin rektörlüğüne seçimlerde ikinci sırayı alanları atadı. Sezer, Gazi Üniversitesi rektörlüğüne, 1064 oy alan Rıza Ayhan'ın yerine, 366 oy alan Kadri Yamaç'ı atadı...'' Güzel... Böylece Cumhurbaşkanı'nın son atamalarındaki problemi de (yani taze haberi de) hatırlamış olduk. Ne var ki bu haberde ciddi bir eksiklik var. Sezer, bunu ilk kez şimdi yapmıyor, dört yıl önce de yapmıştı! Doğru, Cumhurbaşkanı 2000'de seçimlerden çıkan liste ile YÖK'ün kendisine önerdiği liste arasındaki farkları değerlendirirken ''demokrasi''ye işaret etmiş, ''Geçerli bilgi ve kanıt yokken adayların aldıkları oyları gözetmemek, demokrasi ve özerk üniversiteyle bağdaşmaz'' demişti... DEMİŞTİ AMA... Evet, öyleydi ama bu 2000'in temmuz ayındaydı. Sonra Ağustos ayı başında Sezer'in atamaları açıklandı ve görüldü ki Cumhurbaşkanı birkaç hafta önce eleştirdiği şeyin aynısını yapmıştır. Yani: Dokuz Eylül Üniversitesi Rektörü olarak, öğretim üyelerinin tercihi yönünde ve YÖK'e rağmen Prof. Alıcı'nın atanması; Atatürk ve İnönü Üniversitesinin ''liste başları''nın hepten unutulması; ve sürpriz bir sonuç olarak, seçimde en fazla oyu almasının yanı sıra YÖK listesinin de başında bulunan 19 Mayıs Üniversitesi'nden Prof. Osman Çakır'ın yerine alt sıralardan bir başka öğretim üyesinin bu üniversiteye rektör olarak atanması… (''Çuvaldız'' faslını burada keserken belirtelim: Yeni Şafak, biraz sonra Hürriyet örneği üzerinden göstereceğimiz gibi zamanında ''çifte standartçı'' bir tutum almamış; açtık o günlerin gazetelerine baktık, Sezer'in tutumu eleştirel bir tonda yansımış haberlere. Yeni Şafak'ın sürmanşetini yalnızca ''eksik bilgi'' verdiği gerekçesiyle eleştiriyoruz.) Şimdi artık Hürriyet'in 2000 Temmuz ve 2001 Aralık aylarında, tıpatıp aynı olan iki YÖK tercihinde ''özne''ye göre nasıl yüzde yüz zıt bir habercilik çizgisi izlediği meselesine geçebiliriz... HÜRRİYET: 'CUMHURİYET OPERASYONU' Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök, 13 Temmuz 2000 tarihli yazısında bir nikâh merasiminde karşılaştığı YÖK Başkanı Kemal Gürüz'e YÖK'ün 9 Eylül Üniversitesi rektörlüğü için önerdiği isimlerle ilgili eleştirisini ilettiğini yazdı. Aslında, kendi ünevirsitesindeki seçimlerde en çok oyu aldığı halde YÖK'ün Cumhurbaşkanlığı'na sunduğu listede yer almayan ya da alt sıralara yerleştirilen başka adaylar da vardı ama 9 Eylül'deki rakamlar o kadar çarpıcıydı ki, basın meseleyi ister istemez o üniversite üzerinden işledi: O günlerde YÖK, Cumhurbaşkanı'na sunacağı üç adaylık için Ege Üniversitesi öğretim üyelerinden 449 oy alan Emin Alıcı ve 389 oy alan Fethi İdiman'ı değil; sırasıyla 142, 1 ve 1 oy alan üç profesörü uygun görmüştü. Dediğimiz gibi, Özkök kesinlikle onaylamıyordu YÖK'ün bu tutumunu. Kemal Gürüz'e de ''Bu kararınızı kamuoyuna zor anlatırsınız'' demişti... Peki, genel yayın yönetmeninin böyle değerlendirdiği YÖK tercihi, onun gazetesinde nasıl değerlendirilmişti? Aynen şöyle: ''YÖK'TEN LAİK REKTÖR OPERASYONU... (...) Önceki gün toplanarak, her üniversite için 6 olan aday sayısını 3'e indiren YÖK Genel Kurulu'nun aday değerlendirmesi, 'Cumhuriyet Operasyonu'na dönüştü. ''Adayların seçimde aldıkları oyu en son kriter kabul eden 22 kişilik YÖK Genel Kurulu, adayları, 'Türban yasağının uygulamasındaki kararlılık ve cumhuriyete bağlılık, yöneticilik vasfı, akademik yeterlilik, çalışmalar ve seçimlerde aldığı oy' sıralamasına göre oyladı. ''Cumhuriyet ilkesine bağlılığı esas alan YÖK Genel Kurulu, 'Bu ilkeden ödün verenler, Türkiye Cumhuriyeti üniversitelerine rektör olamaz' dedi. Genel Kurul'un, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in atamasına sunmak üzere her üniversite için hazırladığı 3'er adaylı listeye eklediği bir raporda, bazı adayların elenme nedenini, isimlerin önüne 'rejim düşmanı' şerhi koyarak açıkladı.'' ''ÖZNE'' KEMAL ALEMDAROĞLU OLUNCA... İsten inanın, ister inanmayın okuduğunuz şey bir ''haber''di ve Türkiye'nin en büyük gazetesinde yer almıştı... Fakat aynı Hürriyet, bundan 1.5 yıl sonraki rektörlük seçimlerinde ''sıralama''yla oynayan YÖK'ü ''oldu mu ya?'' diye ayıplayacak, bu tutumun ''demokratik'' olmadığını öne süreceklerdir. Çünkü YÖK bu kez kendi üniversitesinden en yüksek oyu alan Kemal Alemdaroğlu'nu ikinci sıraya itmişti... YÖK'ün ''antidemokratik'' tavrı 14 Aralık 2001 tarihli Hürriyet'in hem haber sayfalarında hem de gazetenin başyazısında topa tutuldu. Oktay Ekşi, 2261 oyun 1268'ini alan Alemdaroğlu yerine sadece 13 oy alan Dinçer Uçak'ı birinci sıraya yerleştiren YÖK'ü haklı olarak şöyle eleştiriyordu 14 Aralık tarihli yazısında: ''Eğer 2261 öğretim üyesinden tek oylamada yüzde 57 oranında destek gören aday, yüzde yarım oranında destek gören adayın ardında yer alıyorsa, orada bir sakatlık söz konusu demektir. Böyle bir sakatlığın sonuca yansımasının veya yansımamasının sorumluluğu, nihai kararı verecek olan Cumhurbaşkanı'nındır.'' Aynı gün, Hürriyet, muhtevada hiçbir fark olmadığı halde 1.5 yıl önce ''Cumhuriyet operasyonu'' diye sunduğu ''sıralamayı değiştirme operasyonu'' için bu kez ''İŞTE YÖK DEMOKRASİSİ'' başlığını uygun görmüştü... Haber, rutin bilgileri aktardıktan sonra ''Bu inanılmaz sıralama, üniversite çevrelerinde şok yarattı'' cümlesiyle devam ediyordu. Ne dersiniz, Hürriyet'in ''çifte standart''ını ''dalak yarmaca'' diye tanımlamakta haksız mıymışız? Hürriyet'e de fazla haksızlık etmeyelim: Çoğumuz ''olgu''ları, ''durum''ları, ''nesne''leri kendi içinde değerlendirmekten çok (nesnellik), ''özne''lerine bakarak değerlendirmiyor muyuz (öznellik). ''Özne'' bizdense mesele yok, değilse o ''özne''ye dünyayı dar ederiz! (A.G.) yeni şafak Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 22:32

İLGİLİ HABERLER