Beni haftalarca bir evin bodrum katında tuttular. Tavan o kadar alçaktı ki ayağa kalktığımda başımı eğmek zorunda kalıyordum. Gözlerim bağlıydı, konuşmam da yasaktı. Bulunduğum çevreden o kadar izole olduğum için benimle birlikte kaçırılan rehberim Hüseyin Hanun El Saadi ile aynı odada tutulduğumu haftalar sonra anladım. 5 ay geçmek bilmedi. Zaman geçsin diye dakikaları, kelimeleri, çevremdeki insanların attığı adımları, musluktan akan su damlalarını bile saydım. Günde sadece 80 kelime konuşuyor ve 24 adım yürüyordum. 24 saat içinde sadece 2 kere tuvalete gitmeme izin veriliyordu. Yemekte ise hemen hemen her gün pilav ve yumurta yedim.
Sürekli dövdüler
Ellerim bağlı olduğu için başımı tabağın içine sokarak yemek zorundaydım. 5 ay içinde sadece 5 kere banyo yapmama izin verdiler. Oturduğum yerde fazla kıpırdadığım ya da ''''çok'''' konuştuğum zaman fiziksel şiddet uyguluyorlardı. Bana ABD güçlerine karşı savaşan mücahidler olduklarını söylediler ve defalarca kamera karşısına geçerek hayatım için yalvarmamı istediler. Onların talep ettiği gibi ağlayamadığım için ben ''''yeterince'''' ağlayana kadar 20 kere de olsa görüntüleri yeniden çekeceklerini açıkladılar. Sonunda bir gün serbest kaldığımı söylediler. Fidye verildi mi bilmiyorum ama o gün ilk kez sandalyeye oturdum. Bana kızarmış tavuk yedirdiler. Ayrıca beni gönderirken çantamı iade etmelerinin yanısıra 2 tane yüzük ve bir şişe de parfüm hediye ettiler.
(VATAN)
Güncellenme Tarihi : 17.3.2016 12:21