
KANADOĞLU VE VURAL SAVAŞ CHP'Yİ VATAN HAİNİ İLAN ETTİ!.
Yargıtay Onursal Başsavcısı Vural Savaş, hangi partiden olursa olsun dini siyasete alet edenleri vatan haini olarak kabul ettiklerini söyledi. Şavaş, "Her parti dini siyasete alet ediyor." dedi.
Yargıtay Onursal Başsavcısı Vural Savaş, 16 Mayıs Ulusal Hukuk ve Tavır Dergisi'nin Cumhuriyet Müzesi'nde düzenlediği 'Cumhuriyetin Neresindeyiz?' konulu panele katıldı. Savaş, burada gazetecilerin sorularını da cevapladı.
Basının ve gençliğin cumhuriyeti koruma ve kollama görevini yeterince yerine getiremediğini söyleyen Savaş, "Ama biz ölünceye kadar bu mücadeleyi sürdüreceğiz." dedi. Savaş, 'Oy için dini siyasete alet etme eleştirileri vardı. Değerlendirmeniz nedir?' şeklindeki soru üzerine ise, "Her parti dini siyasete alet ediyor. Atatürk dini siyasete alet edenleri çıkardığı kanun ile, buna siyasi partiler de dahil, vatan haini ilan etmiştir. Vatan hainliğini suç olmaktan çıkardılar, ama biz Atatürkçüler dini siyasete alet edenleri vatan haini olarak kabul ediyoruz, hangi partiden olursa olsun." ifadelerini kullandı.
Panele katılan MGK eski Genel Sekreteri Tuncer Kılınç ise panelle ilgili, "Güzel, anlamlı bir mekanda panel izledik. Bu panelden memnun olduk." değerlendirmesinde bulundu.
KANADOĞLU: OY KAZANMA ÇABASI
Yargıtay Onursal Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, isim vermeden CHP'nin Kur'an kursu açılımını eleştirdi. Kanadoğlu, "Bugün belirli misyonuna karşı çıkarak, bu misyonun yarattığı görevi yerine getirmekten çekinerek, oy kazanma çabasında bu misyondan sıyrılmaya çalışanları tarih affetmeyecektir." ifadesini kullandı.
Sabih Kanadoğlu, 16 Mayıs Ulusal Hukuk ve Tavır Dergisi'nin düzenlediği Cumhuriyet'in Neresindeyiz? konulu panelde yaptığı konuşmada, laikliğin, özgürlüğün açılış kapısı olduğunu belirterek, "Çağdaşlığın, uygarlığın başladığı noktadır. Demokrasinin olmazsa olmaz koşuludur." dedi.
Laikliğin evrensel bir tanım taşımadığını kaydeden Kanadoğlu, "Her ülkenin kendi yapısına, sosyal durumuna, mensup olduğu dinin özelliklerine göre şekil alır. Hiç kuşku yoktur ki bir Türk laikliği vardır. Türk laikliğinde devlet dinin işine karışacaktır ancak, din devletin işine karışmayacaktır." diye konuştu.
"Türkiye laik Cumhuriyet'in ilkelerine aykırı hareket ettiği Anayasa Mahkemesi tarafından tespit ve tescil edilmiş bir siyasi iktidarın yönetimi altındadır." diyen Kanadoğlu, şöyle devam etti: "Zaten, bu 11 üyenin 10'unun oyu ile laik cumhuriyet karşıtı eylemlerin odağı olduğu tespit edilen ve hafif bir yaptırım ile kurtarılan bir siyasi partinin, siyasi iktidarda kalması nasıl izah edilir. Bunun izahı yoktur. Çünkü, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin de belirttiği gibi az oy almış siyasi partilere böyle bir anlayış gösterilebilir. Çünkü açık ve yakın bir tehlike ortaya koymazlar. Ancak, yüzde 20 oy almış bir siyasi partinin kapatılması zaten AİHM tarafından açık ve yakın bir tehlike olarak izah edilmiştir. Büyük oy çokluğu ile siyasi iktidar olan ve doğrudan laik cumhuriyetin karşıtı olduğu tespit edilen bir partiye bu ülkeyi yönetme izni nasıl verilmiştir. Bunun gerçekte tartışılması şarttır."
Bu durumun siyasi iktidar ile birlikte tüm yurttaşlara ve siyasi partilere bir özendirme mesajı verdiğini kaydeden Kanadoğlu; bu özendirme mesajını ise "İktidarı elde edebilmek için, seçimleri kazanabilmek için laiklik ilkesine karşıt eylemlerin bir propaganda aracı yapılmasında sakınca yoktur." olarak açıkladı.
Kanadoğlu, bu şekilde laik cumhuriyet aleyhine dinin siyasette kullanılmasının yolu açılabilir şeklinde bir özendirme yapıldığını ileri sürdü. "Bugün gördüğümüz de budur." diyen Kanadoğlu, "Madem ki oy getiriyor düşüncesi siyasi partilere egemen olmuştur, o halde bir yarış başlamıştır." açıklamasını yaptı. "Bu yarış ülkeyi nereye götürür?" diye soran Kanadoğlu, Türkiye için biçilen birçok elbise modeli olduğunu ve bu konuda çalışmalar yapıldığını söyledi. Kanadoğlu, bu çalışma içerisinde Türkiye Cumhuriyeti'ni ılımlı İslam Cumhuriyeti yapma çabasının açık bir şekilde ortaya çıktığını savundu.
Kanadoğlu, şunları dile getirdi: "Bu koşullar içinde tüm siyasi partilerin, çağdaşlık ve uygarlık olan laik Cumhuriyet ilkesini bir tarafa bırakarak oy kazanmak için dinin siyasete alet edilmesini bir yol olarak seçmeleri halinde, laik Cumhuriyet nasıl korunacaktır? Bu sorunun hepimiz tarafından düşünülmesi gerekir. Bugün eğer belirli misyonuna karşı çıkarak, bu misyonun yarattığı görevi yerine getirmekten çekinerek, oy kazanma çabasında bu misyondan sıyrılmaya çalışanları tarih de affetmeyecektir, sanırım sizler de affetmeyeceksiniz."