Gündem
  • 30.8.2010 11:54

KAPININ ÖNÜNDE BİR NOT: 12 EYLÜL GÜNÜ EVDEN SAKIN ÇIKMA! YOKSA...

“12 Eylül günü sakın sandığa gitmeyin. Gidenler tespit edilip cezalandırılacaktır!”

Van Havalimanı’ndan şehir meydanına doğru giderken CHP Şırnak İl Başkanı Çınar Öktem aktardı bu tehdidi...
Kendi deyişiyle şöyle:
“Bugün Şırnak’ta, Hakkari’de oy kullanmaya gitmek kolay değil. Çünkü bildiri dağıttılar. Evinden çıkanlar tespit edilecek. O bildirilerden birisi de bende duruyor.”
Hemen ardından Hakkari’de seçim çalışmasına giden CHP Gençlik Kolları Başkanı Umut Tunç ekliyor:
- Hakkari’de bizim de elimize böyle bir bildiri geçti. “Sandığa giden cezalandırılacak” diyor.
Şırnak İl Başkanı’na soruyorum:
- Peki nasıl gidecek vatandaş?
- Zaten birçoğu gitmeyecek. Gitmek isteyenler de bu korkuyla gitmeyecek. Orada hayat kolay değil. Hele bizim gibi partilerin siyaset yapması çok zor. Bir tarafta PKK baskısı, diğer tarafta devlet.
CHP’nin 22 yaşındaki gençlik kolları başkanı Umut’un Hakkari’den aktardığı bu gerçeği, biz Ankara’daki ve İstanbul’daki “ihtiyar heyetleri” olarak ne kadar anlıyoruz bilemem.
Yani bizim dışımızdaki bu “gece yarısı gerçeği”ni...
Ve her gece bir korkuyla yatıp, her sabah bir başka tehdide uyanmanın ne olduğunu.
Bunları anlamasak da, görülen odur ki:
Silah eğer iki taraftaysa, sivil çözüm tek taraflı olamıyor.
Bu nedenle “sivil cesaret”in yalnızca Ankara’da gösterilmesi yetmiyor. Diyarbakır’da da gerekiyor o sivil cesaret.
Ama gösteremiyorlar işte. PKK’nın emir ve komuta zinciri BDP üzerinde bir konsey oluşturmuş. Çekip çeviriyor.
Mesela “demokratik boykot” çağrısını PKK, kapı önlerine bıraktığı bildirilerle “ölüm tehdidi”ne dönüştürüyor.
Bu nedenle Kürt siyaseti sivilleşemiyor.
Şimdi en önemli ayrıntıya geliyorum.
Son zamanlarda yaptıkları açıklamalardan anlıyorum ki:
Kürt siyaseti de sivilleşmek için Ankara’dan yardım istiyor. Çünkü bir yandan demokrasi nutukları atıp diğer yandan kapı önlerine tehdit mektubu bırakılmasını o da açıklayamıyor.
İşte asıl mesele de burada düğümleniyor.
Ankara kendi içindeki “siyasi çekişme” yüzünden bu cılız talebi yeterince algılayamıyor.
Bu yüzden Ankara’nın işi daha da zorlaşıyor. Çünkü bir yandan kendi sivilleşmesini sürdürecek. Diğer yandan Kürt siyasetinin sivilleşmesini sağlayacak.
Mesela Ahmet Türk ve arkadaşlarının topladığı Demokratik Kongre’nin PKK’nın silahlı gölgesinden kurtulmasını sağlayacak.
Buna karşılık Demokratik Kongre ve BDP de diyor ki:
“Benim gücüm yetmiyor. Gelin PKK’nın sivilleşmesini birlikte sağlayalım.”
Nasıl olacak bu? Zor değil mi?
Elbette zor.
Ama eğer Ankara, bu coğrafyanın başkentiyse;
Kendisini de, çevresini de yine Ankara’nın cesareti sivilleştirecektir.
Başka çare yoktur.
Ve eğer biz bu zorluğu önümüzdeki dönemde aşamazsak.
Başkalarının “hakem olmaya” çalışmasından korkarım.

FATİH ÇEKİRGE-HÜRRİYET

Güncellenme Tarihi : 24.3.2016 03:59

İLGİLİ HABERLER