
KARISININ YÜZÜNE KEZZAP ATMAKTAN CEZAEVİNE DÜŞEN POLİSTEN ŞOK MEKTUPLAR!..
Eski polis memuru kocasının, yüzüne bir şişe kezzap boşalttığı Zeynep Türkmen, doktorların hiçbir zaman düzelmeyeceğini söylediği yeni yüzüyle hayata sarılmaya çalışıyor. Ancak eski kocasının cezaevinden gönderdiği taciz ve hakaret dolu mektuplarla Zeynep için kábus dolu günler geri geldi.
İLK görüşte başlayan aşk ve rüya gibi bir flört dönemi evlilikle sonuçlanmıştı. Ancak Zeynep’in gördüğü bu rüya daha balayında bitti. Kıskançlık krizleri geçiren kocası, eski polis Bülent Cengiz’in dayaklarından bıkan Zeynep, evliliğinin 3’üncü ayında baba evine sığınmak zorunda kaldı.
Terk edilmeyi gururuna yediremeyen Bülent Cengiz’in, aldatıldığını düşünerek, sokak ortasında yüzüne döktüğü kezzapla 21 yaşındaki Zeynep Türkmen’in hayatı altüst oldu. Yüzü tanınmaz hale gelen Zeynep, eşinin tutuklandığı haberini aldığında, ‘Kábusun bitmiş olmasını umut ediyorum’ demişti.
Hayata tüm gücüyle sarıldı
Aradan tam sekiz ay geçti. Zeynep, hastanede 42 gün süren zorlu tedavisinin ardından tekrar baba evine döndü. Yüzündeki izlerin hiç iyileşmeyeceğini bilmesine rağmen o hayata küsmemeye kararlıydı. Yarım bıraktığı grafikerlik ve web tasarımcılığı kursunu bitirdi. Üniversite sınavına da girdi. Ablasının Beşiktaş’taki bijuteri mağazasında çalışmaya başladı.
Posta kutusundaki kötü sürpriz
Açtığı boşanma davası da sonuçlanan Zeynep, mayıs ayında posta kutusundan çıkan bir mektupla sarsıldı. Hayatından silmeye çalıştığı Bülent Cengiz, tutuklu bulunduğu Ümraniye Cezaevi’nden yazdığı mektupla tacizlerine devam ediyordu. Zeynep, sinir krizleri geçirerek mektubu parçalara böldü. Ancak mektupların ardı arkası kesilmedi. Zeynep, öfkesini şöyle dile getirdi: ‘Her birinde iftiralarına ve tacizlerine devam ediyor. Bana, aileme son derece çirkin ifadelerle hakaret ediyor. Ben aylardır yaşamla ölüm arasında gidip gelirken o kendi kafasında bu halimle bile onu aldatmaya devam ettiğim senaryoları kuruyor. Bana ‘Artık hayal ettiğin hayatı yaşıyorsun. Peruklarla dolaşıyorsun. Bir gün sarışın, bir gün esmer. Göbeğini aç, askılı giy. Ne mutlu sana’ diyor. Sanki bana hiçbir şey yapmamış gibi. Bu hayal edilecek bir hayat olabilir mi? Ne yapacağımı şaşırmış durumdayım. Sinirlerim harap oldu. ’
...Göbeğini aç, askılı giy, ne mutlu sana
Bülent Cengiz’in değişik tarihlerde sayfalarca yazdığı mektuplardan bazı bölümler şöyle:
27 Mayıs 2005
‘...Her gün posta kutusunu yokladığını tahmin ediyorum. Ama şunu da biliyorum, duymak istediğin tek şey acaba mahkemede işime yarar bir şey yazar mı? Yazmamı istediğini hissediyorum.’
’...Ben gidecek o kadar kapım varken senden başkasına el sürmem. Ya sen benden sonra kaç kişiyle oldun kim bilir. Yani hayal ettiğin hayattasın. Peruklarla dolaşıyorsun. Bir gün sarışın, bir gün esmer. Göbeğini aç, askılı giy, ne mutlu sana.’
‘...Bak haziran ayı geldi. 13 Haziran. (Evlilik yıldönümü.) Bu yıl imkánsız ama her yıl aynı otelde yerimiz ayrılmış olacak. Odada her yıl 41 tane gül olacak. Ama ne sen ne ben olucam. Sen kim bilir kimle olucan?’
13 Haziran 2005 (Evlilik yıldönümü)
‘Bugün 13 Haziran. Yok yok artık benim için de özel bir gün değil. Başında peruk hatta peruk bir yanda sen bir yanda yerlerde çığlık atarken (Zeynep mahkemede sinir krizi geçirdiği sırada) görünce senden nasıl midem bulandı bilsen. Senden nefret etmemin bile seni adam yerine koymak anlamına geldiğini bile düşünüp seni artık ‘hiç’ bile saymıyorum... Tuvaletteki pislik bile senden gururlu ve namusludur.’