KAYAHAN HANGİ ÜNLÜ POPÇU''NUN SESİNE TAHAMMÜL EDEMİYOR?
-Öncelikle yeni çalışmanız ''''Kelebeğin Şansı'''' hayırlı olsun. Baştan aşağıya dinleme şansını yakaladım ve gerçekten çok başarılı olduğunu söylemek istiyorum. Fakat hemen şu dikkatimi çekti; en az diğer albümlerinizdeki şarkılar kadar romantik, fakat duru ve daha toz pembe parçalar mevcut içinde.. Değişmiş olduğunuzu varsayarak şaşırdım. Nasıl bir ruh haliydi size bu sözleri yazdıran..
Bakın, 1984 yılında kar yağışını alaca kuşlara benzetmiştim burada ''''beyaz gül'''' olarak nitelendirmişim. Demek ki o günden bugüne hayatımda daha pozitif bir açı geliştirmişim. Belki eskiye oranla daha iyi yaşamak, biraz daha rahat olmak beni böyle yaptı, bilemiyorum.
-Albüm çalışması devresinde, hani o beste ve şarkı oluşumu aşaması vardır ya, nasıl bir yöntem deniyorsunuz. Atıyorum kendinizi günlerce dört duvara mı hapsediyorsunuz veya ne bileyim yemeyip içmiyor musunuz? Milyonların gönlünü şaha kaldıran bu şarkılar nasıl ortaya çıkıyor?
Evet, kendimi odaya kapatıyorum. Perdeleri kapatıyorum ve sadece çalışıyorum. Çok çalıştığınızda daha bir konsantre oluyorsunuz. Plağın sonlarına doğru çok daha iyi şarkılar yazılır genelde. O arada öyle bir şarkı çıkar ki bütün yaptıklarının üzerine çıkar. Bunun da sebebi çok iyi konsantre olmaktan geçer. Her geçen gün yaptığın işe daha çok pişersin böylelikle..
-Bu işe yıllarınızı verdiniz. Eminim çok cefa çekmişsinizdir. O günlerden bugüne müzik adına ne kadar ilerledik sizce?
Zamanları mevsim gibi görürsek, ilkbahar, yaz, sonbahar geçip gitti. Kıştayız şimdi. İnsanlar müzik için iş yapmıyorlar. ''''Nasıl para kazanırız? Ne yaparsak tutar, cebimiz para görür'''' mantığıyla hareket ediyorlar. Vaziyet çok kötü.. Kışları açan Kardelen Çiçekleri var arada.. Ama pek nadir. Tek tük.. İnşallah müzik tekrar bahara döner.
-Unkapanı müzik piyasası feryat figan ediyor. Albüm satışlarından memnun değiller. Tek bir albümün 1.5-2 milyon satış rakamını bulduğu dönemlerle, bugünün farkı nedir?
Satış iki türlü düştü. Halkın keyfi yok. Bu keyif işi. İnsanların zamanları az ve huzursuzlar. Bir de doğru dürüst şarkı da yok. Aslolan şarkıdır. İyi bir şarkıcı, kötü şarkılar söylerse olmaz. İyiler doğru şarkılarla buluştuğunda iyidir.
İyi şarkı dediniz de siz kendiniz haricinde hangi şarkıcıları dinliyorsunuz?
20 senedir aynı şeyleri dinliyorum. Frank Sinatra, Quinn, Nothing Cole, Sting ve klasik müzik tabii.. Bu şunun için; bestecilik zor zanaat. Kulağınızın arınması lazım. Bir beste yaparsınız, dinlediğiniz bir şeye benzeyebilir. Ben bu ihtimale düşmemek için dinlememeyi tercih ediyorum. Ha, şöpheye düşersem, neler dinlediğime bakıyorum. Evimde televizyon açılmaz. Beyazcam yaşadığım dünyayı bozuyor.
-Çevrenizde olup bitenlerden haberiniz olmaması sizi rahatsız etmiyor mu? Örneğin, sizin bir parçanızı, başka bir şarkıcı alıntı yapıp kullanabilir ve ruhunuz bile duymaz. Ee bu da emeğe saygısızlıktır elbet.
Ya, şu anda benden alıntı yapan çok sanatçı var ama bundan dolayı rahatsızlık duymuyorum. O şarkıların hiç biri benim tapulu malım değil ki? Allah bana bir yetenek vermiş, onun bahşettiği bir hikmetle ben müziğimi yapıyorum. İhtirasla sahiplenmiyorum onları.. Çok şükür kazancım yiyeceğime sütüme yetiyor daha.. İstediğimin fazlasını aldım bugüne kadar. Şimdi halkıma bir borcum var. Sokaklarda ıslık çalarak boş boş gezemem. Belki bu bir ihtiras..
-Şarkılarınızı başka sanatçılarla paylaşmak bazen size zor geliyor mu?
Şarkılarımı herkesle paylaşmam. Ben şarkımı şu şartlarda veririm. Önce o şarkının başarılı olması benim için çok önemli olduğundan onun zaferini etkileyen hiçbir risk almam. Sözü müziği bellidir zaten. Şarkıyı hangi tonda söyleyeceğinden tut, hangi sazlarının çalınacağına, miksinden, kaydından, masteringine kadar her şeyiyle ben uğraşırım. Tabii onların plaklarında satış işlerini ben yapmıyorum, başkaları yapıyor. Ama o konuda da tavsiyelerim oluyor. Kısacası her kapımı çalana şarkı vermem. Çünkü şarkı söyleyecek insanlar da az Türkiye''de.. Zor şarkıları hiç söyleyemiyorlar, ama iş kolay şarkıları gelince tabii söylerler. Etrafta çok var öyle şarkıcı.. Çoğu kez şunu gördüm; müzik adına ince işlenmiş, biraz oyalanmış, dantellenmiş şarkılarımı hiçbiri söyleyemiyor. Şimdiye kadar şarkı verdiğim isimler bellidir. Bakın sıralayayım; İbrahim Tatlıses, Muazzez Abacı, Emel Sayın, Sezen Aksu, Kibariye, Nilüfer, eşim ve Suat Suna, o kadar..
-Duyduğumuza göre sizden şarkı almak da çok tuzluymuş? Ne istiyorsunuz?
Benden şarkı almaya gelen insanın gözlerinde en az 500 bin satacağı parıltıları var. 500 bin satacağını düşündüğünde yanılmadılar tabii. Zaten hepsi onun için gelmişlerdi. 500 bin satan bir kasetten elde edilen gelir 1.5 milyon dolardır. Siz bunun içinden 50 bin dolarını alırsanız, konuşuluyor işte.. Bu arkadaş zaten yola çıkarken 1 milyon dolar cebime kalsın diye bakarken 50 bin dolarını siz alsanız ne olur, almasanız ne olur. İşin aslı bu değil. Ben çok az alıyorum diye düşünüyorum. Yani başarılı olan bestecilerden bahsediyorum. Bir patatesi alırsınız kötüdür, pişirirsiniz aynı et, aynı yağ, aynı ateş sonuçta bir şeye benzemez. Ama çok şükür ben böyle bir hataya düşmedim. Şunu kati söylüyorum; çok kepaze insana zaten şarkı vermem.
NAZAN ÖNCEL ÇOK KOLAY İŞLER YAPIYOR
-Şöyle bir ayrıntıdan bahsetmeden geçmeyelim lütfen. Çok satış yapmak iyi bir sanatçı olmak anlamına mı geliyor? Türkiye''de kaseti iyi satan sanatçılar var. Bir Mustafa Sandal, bir Serdar Ortaç veya Nazan Öncel.. Bunlar sizin onay verdiğiniz kategoriye mi giriyor?
Serdar Ortaç''ı dinlemeye bile tahammül edemiyorum. Bakın, ''''Serdar ve onun gibileri'''' diyelim böyle çok örnekler var. Ben burada yaptıkları müziğin bir şey katmadığını söylemeliyim. İlerlemiyor, büyümüyor, değerlenmiyor. Onu sevenlerin olması, kasetlerini satın almaları iyi olduklarını göstermez. Çünkü iki şekilde tiraj yakalanır. Bugün televizyonların yaptığı gibi, bence çok kötü yayın yaparak da tiraj alırsınız. Dolayısıyla doğru olan, iyi iş yapıp çok kişiye ulaşmaktır. İyi olanlar arasında ben Serdar gibi, Nazan gibi veya Mustafa gibilerinin olduğunu sanmıyorum. Onlar sadece düzenin içindeler. Burada ben hangi müziği, neyi bilir, neyi bilmez onu tartışmıyorum. Gördüğüm kadarıyla kolay işler, kolay şeyler yapıyorlar.. Nazan Öncel de çok kolay işler yapıyor. Sadece Türkiye''ye has bir şey değil bu. Her ülkenin Frank Sinatrası da var, alakasız başka bir şeyi de var. Daha net bir deyişle her malın da bir kör alıcısı var. Ama müzik adına söylüyorsanız, benim 39 senedir emek verdiğim işi konuşuyorsak eğer, bir şey katmıyorlar. Ama ne? Sevenleriyle Allah mutlu etsin onları, o başka bir şey..
-Çocuklar şu altımdaki kot 16 yıllık biliyor musunuz? Ama bak hala giyiyorum. Sapasağlam. Kendim için bir şey aldığım yok ki? Bak geçen ay, yaptığım masrafı hesapladım 650 milyondu. İşte çocukların, eşimin masrafı oluyor onları alıyoruz. Ben bilmem parayı, öyle söyledikleri gibi sevmem de.. Ahh bak aklıma büyükannem geldi şimdi. 250 gram kıymayla üç gün köfte yapardı kadıncağız. Öyle de güzel olurdu. Tadından yenmezdi. Şimdi zaman değişti. Herkes müsriflik yapıyor.
-Her şeyi bir kenara bırakın. Sunucularımıza bakın. Sunucularımız harfleri bile doğru teleffüz etmiyorlar. Bir kültürün değerleri niye yıkılır? Çünkü değerli olanlar azalmıştır. Değerli olanları çoğaltmak zor olduğuna göre, o zaman millet değersizleri çok etmenin peşine düşüyor. Şimdi pek çok değerli spikerleri hatırlayın. Daha ekrana çıkarken, gözleri, telaffuzu ve bakışıyla size, ''''dur beni dinle'''' diyorlardı. Şimdikilerde bu yok. Evde bile insan bu kadar kötü Türkçe konuşmaz ki? En kızgınken bile harfleri, kelimeleri böyle kullanmaz. Türkiye''de sanatın, sanatçının değerinin farkında değiller. Ben ne zaman bu ülkede 10''uncu sınıf sanatçı sıfatına konulurum, o zaman Türkiye gelişmiş olacaktır. Türkiye''nin ciddi müzisyenleri ve şairleri var. Yaşar Kemal, Nazım Hikmet kaç kişiye ulaşıyor, soruyorum size? Bu yüzden bu insanların yanında ben neyim ki diyorum ve sanatçı adayıyım diyorum.
-Sizce bu ülkeye layık bir sanatçı olabildiniz mi peki?
Tam bu ülkeye layığım. Benim haricimdekiler ''''Bu ülkeyi nasıl sövüşleriz?'''' diye bakıyor, bense tam tersini yapmaya çalışıyorum. Olması gerekenleri, öğretmenlerimin, ailemin bana öğrettiklerini yapıyorum. Şimdi İngilizce tercümeler Türkçe''ye girdi mesela. 4.5 yaşında bir kızım var. Ona öğrettiğim şey şudur; ''''Sen eğer bir Türk''le konuşuyorsan ona ''Hoşça kal'' ya da ''Allah''a emanet ol'' de, asla ''Bye Bye'' deme. Bir yabancıyla konuşurken de tam tersini yap''''.. Bunun altında ne yatıyor dersiniz? İnsanlarla anlaşmak için yabancı dil öğrenelim. Onlardan olmak için değil. Kendi şeklimizden vazgeçip bir tavus kuşuna benzemeye çalışırsak ''''Ezop''''un hikayesine döneriz. Biz buyuz. Aslında dil bozulmuyor, yaşam bozuluyor. Buna benzeyen çok lafa taktım. ''''Gönül Köşkü''''ne kaymakamlıktan Türk bayrağını dikme izni aldığımda balkona çıktım ve gözyaşlarına boğuldum. Bugün kim bunu yapıyor. O bayrağın, o şehitlerin kanı olduğunu kaç kişi anlayacaktır. Askere gitmenin ne kadar önemli olduğunu, kaytarmanın yerine kim koyacaktır. 56 yaşındayım iki nesil gördüm. Geriye dönüp baktığımda, kendimizden o kadar çok şeyi kaybettiğimizi görüyorum ve içim dağlanıyor. Yazık çok yazık..
D.B.Tercüman
Güncellenme Tarihi : 17.3.2016 10:58