LONDRA - Bu sabahki basın özetlerimize İngiltere'de yayımlanan Financial Times gazetesinden bir haberle başlıyoruz.
İngiliz Financial Times gazetesinin yazarlarından Quentin Peel'e göre ''Kıbrıs konusunda Avrupa'nın başı derde giriyor''.
Peel, Avrupa Komisyonu'nun dün açıkladığı ekonomik pakete, Kıbrıslı Rum liderlerin bütün güçleriyle karşı çıkacağı tahmininde bulunuyor.
Bu pakette; Kuzey Kıbrıs'a 259 milyon Euro yardım verilmesi, limanlarının ticarete açılması ve yüzde 14'e varan gümrük vergilerinin kaldırılması gibi kararlar yer almıştı.
FinancialTimes'ın yazarı şöyle diyor:
''Kıbrıs hükümeti, Kuzey Kıbrıs yönetiminin Avrupa Birliği'nin yapısal fonlarıyla desteklenmesine razı. Ama kuzey Kıbrıs'la diğer Avrupa Birliği limanları arasında doğrudan ticaretin başlamasına, karşı. Gerekirse Avrupa Adalet Divanı'na kadar çıkarak bu öneriyle mücadele edeceklerini söylüyorlar.
''Liderleri Tasos Papadopulos, kuzeyin bütün ticaretinin kendi topraklarından geçmesini istiyor. Bu da Kuzey Kıbrıslı ihracatçıların katma değer vergisi ödemek için uzun bir bürokratik süreçten geçmesi demek. ''Yasal ayrıntılarda ısrarcı olan bu can sıkıcı tavır, Kıbrıs Cumhuriyeti'nin, Kıbrıslı Türklerin refahını düşünmediği izlenimi oluşturuyor. Sanki amaç, Kıbrıslı Türklerin dünyayla olan ilişkilerinde daima Rumların aracı olmasını güvenceye almak''
Financial Times'taki yazının devamında Kıbrıslı Türk Başbakan Mehmet Ali Talat'ın sözlerine yer veriliyor. Talat'ın 'Hedefimiz bağımsızlık değil özyönetim' sözleri aktarılıyor. Ve Kıbrıslı Rum liderlere bir eleştiri daha getiriliyor:
''Lefkoşa'daki hükümet anlaşma için ne ekonomik ne de siyasi hazırlık yapmış anlaşılan. Çünkü Rauf Denktaş'ın 'Hayır' diyeceğine emindiler. Bugün bile, birleşme görüşmelerini nasıl yeniden rayına oturtacakları konusunda bir stratejileri yok. ''Bu konuda her iki tarafın da siyasi jestler yapması ve anlaşma için şart olan karşılıklı güveni sağlaması gerek: Türkiye kuzeydeki askerlerinin sayısını tek taraflı olarak azaltabilir. ''Talat, Rumların haksız rekabetten endişe etmemesi için AB müktesebatını uygulamaya başlayabilir. Kıbrıslı Rumlar da ardı arkası gelmeyen şekilci yasal tartışmaları bir kenara bırakarak Kıbrıslı Türklerin dünyaya yeniden katılmasına izin vermeli. İç politika meselelerini Brüksel'de halletmeye çalışan bir Kıbrıs, teşekkür beklemesin''
Irak'ta dün isyancı güçlerle mücadele etmesi için Başbakan İyad Allavi'ye olağanüstü yetkiler veren bir yasanın kabulü, Avrupa basınında bir tartışma başlatmış.
IRAK'TA DEMOKRASİ TARTIŞMASI
Independent'ın haberi ''Demokrasi buraya kadar: Iraklılar sıkıyönetim ilanına hazırlanıyor'' başlığını taşıyor. Robert Fisk imzalı bu yazı hükümete sıkıyönetim, sokağa çıkma yasağı, gösteri yasağı, hareket serbestisini kısıtlama, telefon dinleme, yazışmaları okuma ve banka hesaplarını dondurma yetkilerinin verilmesini eleştiriyor.
Fisk, ''Bu kısıtlamalarla Irak şimdiden diğer Arap ülkelerine benzemeye başladı. Ülke dün tarihinde tehlikeli bir döneme daha girdi, demokrasiye pek benzemeyen bir döneme'' diyor.
Almanya'da yayımlanan Die Welt ise, Irak başbakanının olağanüstü yetkilere ihtiyacı olduğunu yazıyor. Bunun pek popüler bir karar olmayabileceğini belirten gazete, yine de, terör saldırılarının başka nasıl durdurulacağını açıklayan olmadığını yazıyor. Die Welt, şunları yazıyor: ''İnsanlar acı çekiyor ve Allavi'ye olağanüstü yetkiler tanımaya hazır. Tabii eğer karşılığında nihayet güvenlik ve barış bulacaklarsa. ''Yine Almanya'da yayımlanan Berliner gazetesiyse yeni güvenlik yasasının doğruluğu ya da yanlışlığından çok, ne derece etkili olacağını sorguluyor. Gazeteye göre yasa, İyad Allavi'nin 'mizah duygusunun kuvvetli olduğunu' kanıtlıyor.
Gazetede ''Meşruiyetini halkından almayan, ABD tarafından atanmış ve elinin altında ancak sınırlı sayıda polisle asker bulunan bir başbakan kalkıyor, kendisine olağanüstü yetkiler vererek, 150 bin yabancı askerin sağlayamadığı güvenliği sağlamaya çalışıyor'' deniyor.
RUSYA'DA BANKA KRİZİ
Rus basınıysa ülkede Mayıs ayından beri kriz işaretleri veren bankacılık sektörünün son kurbanıyla ilgili haberlere geniş yer ayırıyor. İzvestiya, orta büyüklükteki bankalardan Guta'nın Salı günü faaliyetlerini durdurması ardından ülkede 'yığınla rivayet dolaştığını' yazıyor. Dün de Merkez Bankası'nın Guta'yı satın alması için bir başka bankaya kredi açmaya hazırlandığının ortaya çıktığını anımsatan Rus gazete, şöyle devam ediyor: ''Bankacılık sektöründe büyük bir kriz mi çıkıyor? Ya da kriz bahanesiyle bir bankanın malvarlığı mı hortumlanıyor?''
Nezavisimaya gazetesi de olaylar ardından Moskova'daki pekçok bankamatiğin önünde kuyruklar oluştuğunu, ya da para kalmadığını belirten notlar asıldığını bildiriyor.
Bir diğer gazete, Novaya ise, güven sorununun Alfa Bankası'nı da sarstığını ve mevduat sahiplerinin, aslında likidite problemi olmayan bu bankadan paralarını çekmek için şubelere hücum ettiğini yazıyor.
KERKÜK'TE MÜLK ANLAŞMAZLIĞI
Guardian gazetesi, Kuzey Irak'taki Kerkük'te kurulan mülk anlaşmazlıkları komisyonuyla ilgili geniş bir habere yer veriyor. 6 hafta önce kurulan komisyonun Kürt başkanı Tahsin Hamid Yasin, şimdiden Saddam Hüseyin döneminde Kerkük'ten sürülen 4 bin kişiden başvuru aldıklarını ve bu rakamın daha da büyüyeceğini söylemiş. Habere göre komisyonda karara bağlanamayan davalar, özel bir mahkemeye gidecek. Mahkeme heyetinin başkanı bir Kürt, yardımcılarıysa bir Arapla, bir Türkmen. Kararlarını çoğunluk usulüyle alacaklar. Mülk davalarının çoğu Kürtlerle Arapları karşı karşıya getirecek; Türkmenlerse dışlandıkları görüşünde. Komisyonla özel mahkeme ne kadar hızlı çalışırsa çalışsın, davalara tek tek bakacakları için bu süreç zaman alacak.
Kerküklü politikacılarsa hızlı çözüm istiyor, ancak etnik kökenlere dayalı politika yapmaktan vazgeçmiyorlar. Amerikalılar, onları uzlaşmaya zorlamak amacıyla Kerkük bütçesinin iplerini ellerinden bırakmadı.
Irak'tan ayrılmadan kısa süre önce Paul Bremer, Kerkük Vakfı'nı kurdu. 100 milyon dolarlık bütçesi olan bu 'özel' kuruluşun amacı da 'bölgede uzun vadeli barış ve refahı sağlamak' olarak belirlendi.
VE GUARDIAN'DAN BİR HABER DAHA
''İtalyan futbolu, Alman disiplinine hazırlanıyor. İtalya'da hakemleri seçmekle görevli bir yetkili, maçlar sonrasında faul kararları, penaltılar ve ofsaytlar yüzünden çıkan ve bazen de şiddet olaylarına yol açan tartışmaları engellemek için Almanya'dan hakem ithal etmek istediklerini söylemiş. Pierluigi Pairetto, gelecek sezonda dört birinci lig maçının 'büyük olasılıkla' Alman liginden kiralanan hakemlerce yönetileceğini açıklamış. Ancak Guardian'ın bu konuda bir uyarısı var:
''Pairetto'nun Kuzey Avrupalıların dürüstlüğüne güvenme kararı, talihsiz bir zamana rastlıyor. Pekçok İtalyan, Avrupa Futbol Şampiyonası'nda kupayı, İsveçlilerle Danimarkalıların anlaşarak 2-2 berabere kalması yüzünden kaybettiklerine inanıyor.
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 22:32