KÖŞESİNDEN YAYIN YÖNEÜTMENİ SERDAR TURGUT''A AÇIK MEKTUP YAZAN ENGİN ARDIÇ, BUNDAN SONRA YAZILARINI AĞAÇ DALINA TÜNEYEREK YAZACAĞINI AÇIKLADI...
ENGİN ARDIÇ''IN YAZISI:
SERDAR TURGUT''A AÇIK MEKTUP
Sevgili dostum, sayın müdürüm,
Çetin Altan’ın bir zamanlar dediği gibi, “okuyucuda okuduğunu kıçından anlama eğilimi” vardır.
Ancak bu yanıltıcıdır. Hepsi böyle değildir. Çünkü iyi okuyucu tepki vermez.
İyi okuyucu, gazeteyi alır (ya da Internet’ten gazetenin sitesine beleşe girer), okur, beğenir ya da beğenmez ama kaleme kâğıda (şimdilerde klavyeye) sarılıp gazetenin yöneticisine ya da yazarına döşenmez. İyi okur yazarla hayatı boyunca hiç karşılaşmaz bile.
Bu gazeteyi her gün ortalama yarım milyon kişi, ama parayla ama beleşe, okuyor. Fakat her gün muntazam olarak dört budala kızınca, bize de sanki bütün okurlar budalaymış gibi geliyor.
Örneğin benim “Atatürk’e küfür ettiğimi” düşünenleri ideolojiyle mi açıklamak gerekir, yoksa IQ katsayısıyla mı?
Düşünme alışkanlığı olmayanlar (disiplinli düşünme eğitiminden bile sözetmiyorum) insanı çıldırtabilirler... Geçenlerde bir arkadaşım “son zamanlarda suya sabuna dokunmadığımı” söyleyerek beni eleştiriyordu. Suya sabuna dokunmaktan kastı “hükümete giydirmekti”. Kendisi ithalat yapıyor ve hükümetin “değerli lira” politikasıyla servetini katladı. Herhalde yeni bir hükümetin yeniden devalüasyon sarmalına girmesini ve zarar etmeyi özlüyor!
Daha da matrağı, hangi yazılarıma dayanarak böyle bir yargıya vardığını sordum, azıcık eşeleyince “son zamanlarda pek okumadığını” söyledi!
Bunu ideolojiyle mi açıklayacağız hıyarlıkla mı?
Serdar kardeşim, insanımız “irrasyoneldir”.
Bizim “eğitimli” kafamız buna basmaz.
Fakat şunu anlarız: İnsanımızın genel kültürü son derece düşük, ruh sağlığı da son derece bozuktur; üniversite araştırmalarına göre genel kültür düzeyi ilkokul üçüncü sınıf, her dört Türk’ten biri de ruh ya da sinir hastası. (Bakalım bu cümle üzerine kaç dangalak beni “Türklüğe hakaretten” savcılığa verecek?)
O zaman ne yapacaksın? Böyle bir ahmaklıkla karşılaştığında ya hiçbir şey olmamış gibi davranacaksın, lahavle çekip geçeceksin... Fakat aşırı duyarlı bir adam için bu çok zor.
Ya sen de kızıp karşılık vereceksin, genellikle bunu yapıyorum. Hata ediyorum.
Ya da en iyisini, yani senin yaptığını yapıp “sarkastik” davranacaksın, dalganı geçeceksin. (“Sinik” demedim, çünkü birçok kişi bunu “sinmek” fiillinden türetilmiş sıfat sanabilir! “İsterik” kelimesinin “istemek” fiilinden geldiğini sanmıyorlar mı? Karı istiyor abi...)
İyi fikir, bunu bir deneyeyim: Efendim, televizyon programına katıldığı için babası tarafından öldürülen merhume Nermin Ardıç’la hiçbir ilişkim yoktur.
Eşinin adı Mustafa Ardıç benim babamın adı ama, bizimki toprak altına gireli on dört seneyi geçtiği için, Nermin Hanım’ın kocası benim babam olamaz.
Ayrıca “Ardıçlıevler” sitesini de, yediğim paralarla inşa etmedim. “Ardıç Pastanesi” de, “Ardıç Eczanesi” de benim değildir.
Oturduğum yerden yazdığımı, buna karşılık kendilerinin gerçek basın emekçileri olduklarını ve benim aldığım ücretin de kendilerine verilmesini isteyen ve beni medya dedikodusu sitelerinde çekiştiren imzasız ve mert arkadaşları sevindirmek için, bundan böyle yazılarımı ağaç dalına tüneyerek yazacağımı da duyururum!
Hadi şimdi baksınlar bakalım bu yazıda “Atatürk’e hakaret unsuru” var mı? Bulurlar, bulurlar, bunlar onu da bulurlar...
(AKŞAM)
Güncellenme Tarihi : 25.3.2016 10:41