Gündem
  • 3.2.2006 11:40

KURTLAR VADİSİ'NDEKİ 'SANAL İNTİKAM' RAHATLATIR MI?

CENGİZ ÇANDAR'IN BUGÜN'DEKİ YAZISI:

FİLM SENARYOLARI - GERÇEK STRATEJİLER

Bakıyorum, "Kurtlar Vadisi" adlı gayet popüler televizyon dizisinin daha büyük "rant"a dönük amacıyla çekilen "Türk süper-prodüksüyonu"nun, "Kurtlar Vadisi- Irak"ın galasına gitmeyen ya da davet edilmeyen gazeteci kalmamış. Ben davetli değildim.

Sanırım filmi çekenler, gösterime sunulacak filmden hiç etkilenmeyecek "tek bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı" olsa, onun da ben olacağıma haklı olarak hükmetmiş olmalılar, galaya davet filan etmediler. İyi yaptılar. Etkilenmemin imkânsız olduğu, içeriğinin saçma sapan olduğunu öğrendiğim bir filmin gösteriminde boşa vakit harcamadım.

Filmin konusu olan bölgeyi, yani Kuzey Irak'ı, topoğrafyası ve diğer özellikleriyle gayet yakından biliyorum. İşin ilginç tarafı, filmin konusunun üzerine oturtulduğu "Süleymaniye'deki çuval olayı"nın kahramanlarını doğrudan tanıdım. O olayın ardından serbest bırakılmaları üzerine Süleymaniye'ye dönmüşlerdi ve onları, olayın cereyan ettiği yerde, özgürlüklerine kavuşmalarından 24 saat geçmiş iken gören ve görüşen kişilerden biriydim.

Yani, "artistler"i değil, "gerçek aktörler"i tanıdım. "Film seti"ni değil, "gerçek saha"yı biliyorum ve filmin gıdıklayacağı "ilkel duygular" a kapılmayacak kadar "konu"ya "ayrıntıları" yla da vakıfım. Yıllarımız bu konu üzerinde geçti ve tabii ki boşuna geçmedi.

Filmin "anti-Amerikan propagandası" filan umurumda değil. Michael Moore'nun dünya çapında etki yapan filmi de öyleydi. Umurumda olan, Türk kamuoyunun "gerçek durumlar"a karşı "sanal intikamlar" la aptal yerine konularak rahatlatılma yoluna gidilmesi. Yani, kamuoyumuza "hastalıklı bir ruh hali"nin egemen olması. Bunun umurunda herkesin olması gerekiyor. Koskoca Başbakan bile buna "yeşil ışık" yakıyor; bakanlar, belediye başkanı vs. böyle bir filmin galasına koşarak, kendi "mezar kazıcıları"nı kutsamış oluyorlar.

"Gerçek durum", Süleymaniye'de 4 Temmuz 2003 tarihinde bir grup Özel Kuvvetler personelimizin başına çuval geçirilerek önce Kerkük'te, ardından Bağdat'ta gözaltında tutulmalarıydı. "Sanal intikam" ise Şubat 2006'da beyazperdede senaryo gereği rol kesen birinin, Irak'taki Amerikalıları havaya uçurması. Rahatlamış mı oluyoruz?

Enayi yerine konularak, filmde Amerikalıları seyredenlerin, Amerika politikası ve daha önemlisi "Amerikan stratejisi"nin ne olduğundan haberleri yok. Kendisini asla enayi yerine koymayacak olan "kanaat önderlerimiz" in önemli bir bölümünün de "Amerikan stratejisi"nin ne olduğuna kafa yorduklarından emin değilim.

Çünkü, Amerika'nın Irak Savaşı öncesi ve sırasındaki "jeostratejisi"nin, çok ciddi bir değişikliğe uğradığı, bu değişikliğin Amerikan Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice'ın 18 ve 19 Ocak'ta Washington'da yaptığı iki konuşmayla vurgulandığı, Amerikan kaynaklarınca belirtiliyor. Bu, Amerika'nın Bush yönetiminin ilk dönemine damgasını vuran "tek yanlılık"tan ziyade "çok taraflı ittifaklar" a ağırlık vermeyi öngören ve bir iddiaya göre ideolojik planda "neo-con'lar"ın etkisini kırarak, Amerikan dış politikasını "realpolitikçi" yani "güçler dengesi doktrini"nin çerçevesine çeken bir yeni yaklaşım.
Zaten, "neo-con'lar"ın nüfuzunun 2004'ün ikinci yarısından itibaren Washington'da kırıldığı ve 2005 yılında Rice'ın dışişleri bakanlığına dek, dış politika çizgisinin belirlenmesi bakımından bir "boşluk" yaşandığı biliniyor.

Amerika gibi dev bir "transatlantik"in "iskele" veya "sancak" yönüne dönmesi, ikisinden biri diğerinden çok farklı, büyük sonuçlar doğurmaya adaydır. Rice'ın konuşmalarının 2002 tarihli "Ulusal Güvenlik Stratejisi" Belgesi'ni değiştirdiği ileri sürülüyor. Irak Savaşı'nı mümkün kılan "önleyici savaş doktrini" o belgeye dayanıyordu. Şayet bu değişiyorsa, "Amerikan stratejisi"nde muazzam bir değişiklik meydana geliyor demektir.

Bu konudaki bir Amerikan düşünce merkezinin değerlendirmesi şöyle:

"Rice, 'devletlerin, savaş hazırlığı halinde değil, ama artan ölçüde rekabetçi ve barış içinde işbirliği eğiliminde olduklarını' vurguladı. Kesişen ve çatışan çıkarların karmaşık şebekesi bölgeler arasında gücün dağılımı çerçevesinde cereyan ediyor. Bu, çok kutupluluğun alameti farikasıdır. Bölgelerin kendi içinde, dominant güç merkezleri doğuyor. '21.Yüzyıl'da Hindistan ve Çin ve Brezilya ve Mısır ve Endonezya ve Güney Afrika gibi yükselen uluslar tarihin yönünü biçimleyecekler.' Rice'ın görüşüne göre, 21.yüzyıl, bir ikinci 'Amerikan yüzyılı' olmayacak; 'yeni bölgeselcilik' diye tanımlanabilecek küresel bir yüzyıl olacak."

Bu, tabii ki, bir görüş. Ama, yabana atılamayacak bir görüş, "Amerikan jeostratejisi" nde "nüanse" gibi gözüken, yukarıya aldığımız görüş bakımından "radikal" değişiklikleri biz de bir süredir fark etmekte ve gözlemekteyiz.

Türkiye'nin AB içindeki konumu ve geleceği; Ortadoğu'daki gerilimlerin izleyeceği rota ve bu rotada Türkiye'nin güzergahı ve işlevi; bu "jeostratejik değişiklik"lerden ister istemez nasibini alacak.

Türkiye'nin bugünü ve geleceğini, Kuzey Irak'ta çevrilen "ulusal Rambo" filmlerinde deşarj olarak anlayamaz, göremezsiniz.

"Stratejik bakma"ya haftaya devam...

Güncellenme Tarihi : 25.3.2016 10:05

İLGİLİ HABERLER