MEDYADA İŞ GÜVENCESİ VE SENDİKAL HAKLAR YENİDEN GÜNDEMDE
Bu Başbakan, Recep Tayyip Erdoğan’dı ve iki arada bir derede böyle konuya da değinmesi doğrusu tüm gazeteciler için şaşırtıcı oldu. Meselenin üye sayısı Anadolu Ajansı ile sınırlı Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS), Türkiye Gazeteciler Cemiyeti(TGC) ve Çağdaş Gazeteciler Derneği(ÇGD) tarafından defalarca dile getirildiği herkesin malûmu. Ancak sözünü etmek istediğimiz yan, etkin ve üst düzey bir konumdan bu durumun ifade ediliyor olmasıydı. Ama gelgelelim her olayın üzerine bir demeçle katkıda bulunan tüm bu kuruluşların temsilcileri Başbakan’ın sözlerini gazeteciliğin en temel ilkelerinden biri gereğince “Fikri Takip”le değerlendirmektense açıklamanın benimsemedikleri bir yetkeden gelmesi nedeniyle susmayı yeğlediler.
Şüphesiz medya çalışanlarının nitelikleri ve sosyal güvencesizlikleri üzerine demeç vermesi gereken kişilerin Aydın Doğan, Dinç Bilgin, Turgay Ciner, Mehmet Emin Karamehmetler ve diğer medya gruplarının(Zaman, STV, Kanal 7, Yeni Şafak, Cumhuriyet, Vatan vb.) patronları olması beklenemez. Böyle bir şey eşyanın tabiatına aykırı. Oysa üzeri kalın bir örtüyle kapatılan niteliksizlik ve sosyal güvencesizlik medya sektöründe kanayan biryara halinde, çoktan kangren olmuş durumda. Bu hastalığın tüm yansımalarına medyada ve medya ilişkilerinde hemen her gün A’dan Z’ye tanık olunmakta.
Ama bu defa, “Sessizlik Suikasti” gazetecilerin sosyal güvenlik kuruluşları tarafından hayata geçirildi. Kaldı ki sözkonusu meselelerde takip birkaç demeçle bitmiyor. Örneğin, Başbakan’a, bu sözlerinin ardından gazetecilerin sosyal güvenceleri ve sendikalaşma hakları üzerine bir yasa tasarısı sunulmuş mudur? Bugün, yeni yasal düzenlemeler sayesinde sendikalaşmak daha güvenceli bir hale geldi. Sendikal nedenlerle işten çıkarmaların ağır cezasal yaptırımları var. Ancak medya kuruluşlarının kendilerine özgü koşulları da var. Bir kere diğer işyerlerinden bu konuda daha pervasız ve korkusuz olabiliyorlar çünkü arkalarında büyük bir güç onlara bu cesareti sunuyor. Öte yandan medya çalışanlarının kendilerine özgü koşulları var. Bu meslek bireysel gelişime ve yükselişe çok açık. Bir medya kuruluşunda çalışmak Türkiye gibi bir ülkede hâlâ birçok konuda itibar sağladığından, genel olarak da Türkiye’deki yaygın işsizlikten ötürü sendikalaşma çabalarına girişmenin getireceği riskleri kimse almak istemiyor. Öyle görünüyor ki medya patronajı sözkonusu riskleri daha rahat kendi lehine değerlendirmekte.
Bu durumda yalnızca gazete çalışanlarına değil, sendikalar(derin uykularından uyanacaklarsa şayet), Gazeteciler Cemiyetleri, Çağdaş Gazeteciler derneği, hatta Basın Konseyi’ne önemli bir görev düşüyor. O da sendikal haklar, iş güvencesi konusunda yapılacak işbirliğinin en azından birçok önemli sonuç doğurabileceği fark edebilmeleri.
(www.dorduncukuvvetmedya.com)
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 20:54