
MESUT YILMAZ'IN YARGILANDIĞI DAVADA MİT ESKİ MÜSTEŞARI ATASAGUN'DAN İLGİNÇ AÇIKLAMALAR..
EDA HAN
ANKARA - Türkbank ihalesine fesat karıştırdığı iddiasıyla Eski Başbakanlardan Mesut Yılmaz ve Devlet Eski Bakanı Güneş Taner'in Yüce Divan'da yargılanmasına devam edildi.
Anayasa Mahkemesi'nin Yüce Divan sıfatıyla yaptığı yargılamanın öğleden sonraki bölümünde tanıkların dinlenmesine devam edildi. Tanık iş adamı Erol Aksoy, Türkbank ihalesine girdiklerini ve üçüncü geldiklerini söyledi. İhaleyle ilgili tehdit ve bir tavsiye almadıklarını dile getiren Aksoy, ihale sürecinde Hayyam Gariboğlu'nun bazı tehditler aldığını kendisine söylediğini öne sürdü. Bir soru üzerine Aksoy, tehdit edenin Çakıcı olduğunu iddia etti. Korkmaz Yiğit'in ise kendisini 2 kere ziyaret ettiğini kaydeden Aksoy, Yiğit'in kendisine ortaklık teklif ettiğini ancak kendisinin bunu kabul etmediğini ileri sürdü.
Duruşmada tanık olarak dinlenen Hüsamettin Cindoruk ise, 1998 yılında Cefi Kamhi'nin kendisinden randevu istediğini ve yanında bir arkadaşını getireceğini söylediğini belirterek, "Kamhi ile birlikte gelen Yiğit bana Türkbank ihalesine girmek isteğini, mali imkanları olduğu halde ona rağmen ihaleye katılmasının engellendiğini söyledi. Yiğit bana medya, bankacılık ve inşaat alanında büyümek isteğini, 'Sayın Başbakana eksik bilgi verilmiş, randevuya ihtiyacım var. Beni görüştürür müsün? Kendim ikna edeceğimi düşünüyorum' dedi. Kendisi ile ilgili bilgiyi ise Oramiral Güven Erkaya'dan alacağımı söyledi. Ben bunu araştırmadım ve Yiğit'in randevu almasını sağladım. Aradan bir ay geçti Yiğit'in Milliyet'i aldığını öğrendim. Beni arayarak teşekkür etti. 3 sene sonra bir restoranda karşılaştık, tekrar bana teşekkür etti" dedi. Yiğit'in, kendisi ile ilgili 'Cindoruk bana, Alaaddin Çakıcı adamımız, onu kontrol ederiz, o Yavuz Ataç'a bağlı, o kontrol eder' sözlerine tepki gösteren Cindoruk, "Yiğit'in bir hafıza kaybı olduğuna inanıyorum. Bu zat benimle öpüşüp koklaşırken böyle demiyordu" ifadesini kullandı.
Çakıcı ailesini nasıl tanıdığını da anlatan Cindoruk, "Alaaddin Çakıcı'nın babası Ali Çakıcı, ben İstanbul'da 1980 öncesinde Adalet Partisi İl Başkanı olarak görev yaparken, Seyrantepe Mahallesi'nin muhtarı idi. Ali Çakıcı şehit edilmişti. Ben bir partili olarak onun cenazesini aldım, insani görevimi yerine getirdim. Ondan sonra da Çakıcı'nın ailesi ile hiçbir görüşmem olmadı. 12 Eylül oldu, zincir koptu. Bir daha görüşmedik. Yiğit bu hadiseyi gazetelerden okuyunca kendi beyninde zincir kurdu" diye konuştu. MİT'ten hiç kimseyi tanımadığını belirten Cindoruk, sadece eski MİT Müşteşarı Sönmez Köksal ile sinema sanatçısı Filiz Akın'ın düğününde nikah şahitliği yaptığını belirtti.
Cindoruk, Yiğit'in anlattıklarını Kırgız destanı Manas'a benzeterek, "Yiğit de anlattıklarını Maras Destanı gibi uzatıyor" dedi. Cindoruk, Türkbank ihalesi olayı ile ilgili bilgisi bulunmadığını ve bu konuda Yılmaz'a bilgi götürmediğini öne sürdü.
Tanık olarak dinlenen Hüsamettin Özkan ise, DSP olarak bu ihalenin yapılmaması gerektiği yönünde bir görüşe sahip olduklarını, bu görüşünü dönemin Başbakan Yardımcısı Bülent Ecevit'e de aktardıklarını belirterek, ihale yapıldıktan sonra iptaline karar verdiklerini ve bu bilgiyi yurtdışından dönen Başbakan Mesut Yılmaz'a da aktardığını, onun da hazineden sorumlu dönemin Devlet Bakanı Güneş Taner yurtdışından gelince gereğinin yapılacağını söylediğini kaydetti. Aynı gün İstanbul'da Yiğit'i makam arabasına alarak kendi evine götürdüğünü belirten Özkan, "Yiğit'e ihalenin iptal edileceğini söyledim ve kendisinin de vazgeçmesi gerektiğini anlattım" dedi.
Özkan, başka bir soru üzerine ise, dönemin Başbakan Yardımcısı Bülent Ecevit'in Aydın Doğan'a yaptığı ziyaretin, Milliyet Gazetesi'nin Yiğit'e satılmaması için olduğunu, bunun gerekçesinin de Ecevit'in "gazetecilik endişelerinden" kaynaklandığını belirtti. Çakıcı ile Yiğit arasındaki kaseti açıklayan Sağlar'ın, "hükümetin bu ilişkiden haberi vardır" şeklindeki sözlerinin hatırlatılması üzerine Özkan, "Bilseydik bu duruma gelmezdi, bununla hükümetin düşmesini sağladılar" yanıtını verdi.
Duruşmada tanık olarak dinlenen eski MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun ise, 11 Şubat 1998'de MİT Müsteşarlığı görevine geldiğini ve sanık Mesut Yılmaz ile de ilk görüşmesini 14 Şubat 1998'de yaptığını söyledi. Görüşmede Yılmaz'ın, organize suç örgütleri ile daha etkin bir şekilde mücadele edilmesini istediğini kaydeden Atasagun, MİT'in genelde organize suç örgütlerini takip ettiğini ve gelen bu bilgileri şifahi olarak haftalık görüşmelerde Başbakan'a ilettiğini ifade etti. Yiğit'in özel olarak takip edilmediğini, özellikle bazı organize suç örgütü liderleri takip edilirken bu arada Yiğit'in takip edildiğini belirten Atasagun, "Alaaddin Çakıcı ve Sedat Peker'in ihaleye girecek isimlere müdahale edeceği yönünde bilgilerimiz vardı. Ancak bu tip insanların onlarca telefonu var. Bunlar dinlendiklerini bildikleri için kendi aralarında yaptıkları konuşmalarda yanıltma amaçlı bilgiler de verebiliyorlar" şeklinde konuştu.
Atasagun'dan sonra duruşmada söz alan Yılmaz, Çakıcı-Yiğit arasında ilişki olduğu konusunda, emniyet ve MİT'ten net bir bilgi alamadıklarını öne sürerek, "Fikri Sağlar'ın kasetleri açıklaması ile durumu öğrendik ve 5 Ekim 1998'de de ihalenin iptaline karar verdik. MİT'in iyi niyeti ve görevde olmamasına rağmen çabaları, emniyetin de iyi niyetine rağmen alt kademedeki bazı işgüzarlar nedeniyle bu bilgiler bize geç ulaştı" dedi.
Duruşmada söz alan Yılmaz'ın avukatı Aydın Metin ise, asılsız ihbar mektuplarının Yüksek Mahkeme tarafından dikkate alınmamasını istedi. Metin, Turgut Yılmaz hakkında 14 milyon dolarlık rüşvet iddiasında bulunan Victor Karahanlı ile ilgili bilgi verdi. Metin, kayıtlarda bir tek kişinin bulunduğunu, onun da 1890'da doğduğu, 1933'te öldüğüne dair bilgi olduğunu söyledi.
Tanıkların dinlenmesinin ardından duruşmaya 20 dakika ara verildi. Aranın ardından Mahkeme Başkanı Tuğcu, bir dahaki duruşmada 5 tanığın dinlenmesine, tanık Hayyam Gariboğlu'nun polis zoruyla getirilerek tanık olarak dinlenmesine karar vererek duruşmanın 4 Ekim 2005 tarihine ertelendiğini bildirdi.