MİLLİ GAZETE YAZARINDAN İLGİNÇ YAZI: MÜSLÜMANDAN ENTELEKTÜEL OLUR MU?
ZEREN ÇELEBİ''NİN MİLLİ GAZETE''DEKİ YAZISI:
MÜSLÜMAN''DAN ENTELEKTÜEL OLMAZ!
Saint Preux, Jean-Jacques Rousseau''nun bir roman kahramanı. Aynı isimde yıllar önce bir sokak satıcısından aldığım bir kasetten bahsetmek istiyorum sizlere. Bir çok kasetle birlikte o kaseti de bir çok kaset arasından seçerek almıştım. Hem de kelepir fiyatına... Eve geldiğimde arkadaşlarımdan birisi beni incitmek, benimle alay etmek istemişti, el arabasından kaset aldığım için. Sanki el arabasından kaset almakla insan basitleşirmiş gibi...
Allah’a şükürler olsun ki aldığım kasetlerin hepsi de piyasada bir eşi daha olmayan, bulunamayacak kasetlerdendi. Bu gün anlatmak istediğim Saint Preux da işte o kasetlerden ve hatta hayatımın bir döneminde adeta vird edindiğim bir kasetti. Evet o kaseti vird edinmiştim. Bütün düşüncelerimin duygularımın altından akıp giden müzikti o. Hayatımın müziğiydi. Bu arada arkadaşlarımın da beğenisini kazanmıştı kaset. ''''Nereden bulabiliriz?'''' diye soruyorlardı bana. O zamanlar bildiğimiz tek albüm fotograf albümüydü. Müzikle ilgili ses kayıtlarına kaset, plak ya da sîdi deniliyordu. Albüm sözü sonradan müzik dilinde kullanılır oldu.
İşte bugün o kaseti tekrar dinlediğimde ona doymuşluğumu bir kenara bırakalım onda çok farklı lezzetler buluyorum. Onu dinlerken huzur duyuyordum. Şimdi aynı huzuru duymuyorum. Onu dinlerken düşüncelerim çözülüyordu, şimdi çözülmüyor. Çünkü o zamanlar dinlediğim o kasetteki müziklerle anlaşıyorduk. Anlaşıyorduk, çünkü aynı yolun yolcusuyduk ve aynı şeyi arıyorduk. İkimiz de aşıktık ama bizdeki aşk büyük bir aşktı. Saint Preux, bir roman kahramanı demiştik. Onun için ''''Kırdan şehre doğru bir keşif hamlesi yaptı.'''' deniyor. Benim için de benzer sözler söylenmişti...
Şehirden sevgilisine şöyle bir mektup yazıyor: ''''Her daim çarpışıp duran gruplar ve hizipler, durmaksızın ortaya çıkıveren, yenilenen önyargılar ve çatışan kanaatler... Herkes sürekli kendisiyle çelişkide ve her şey saçma ama hiçbir şey çarpıcı değil, çünkü herkes her şeyi kanıksamış. Öyle bir dünya ki bu iyi, kötü, güzel, çirkin, hakikat, erdem sadece yerel ve sınırlı olarak varoluyor.
… İnsanı içine çeken bu heyecanlı, çalkantılı hayat karşısında sarhoş olduğumu hissediyorum. Gözlerimin önünden geçip duran böylesine çok sayıda nesne başımı döndürüyor. Beni etkileyen tüm bu şeyler arasında yüreğimi saran bir tek şey bile yok. Yine de hepsi birden hislerimi sarsıyor; öyle ki ne olduğumu, neye ait olduğumu unutuyorum.'''' diyor. Mektupları bir tür keşif günlüğü adeta. Zahirinde olup bitenlerin batınına tesirleri ana teması. Acaba diyorum Rousseau’nun Saint Preux’u ile besteci Preux aynı karakterler mi?! Ya da Rousseau, Saint Preux’tan esinlenerek mi böyle bir karakter oluşturdu. Bir çok olasılık söz konusu…
Her halûkarda Saint Preux besteleri bir arayışın, bir varoluş sancısının müziğiydi. Klasik Batı Müziği hakkında ne düşündüğümü biliyorsunuz. Saint Preux da bir batı müziği bestecisi diyeceksiniz. Yönlerle bir problemim yok. Batı ya da doğu fark etmez. Irklarla da problemim yok. Beyaz ırk, siyah ırk… Sadece şeytani olana hayatımda yaşam hakkı tanımak istemiyorum. Ama şeytani olandan sıyrılma çabasını algıladığım her noktada o davaya ya da kişiye tam destek olduğumu bilir beni tanıyan herkes. Her konudaki tutumum budur, değişmez. İşte Saint Preux’un bestelerinden oluşan bu kaseti bu gün tekrar dinlediğim de dinlediklerimin birer yapıt olduğunu düşünüyor, müzisyenin kaygılarını, arayışını takdirle karşılıyorum. Romantik bir karakter, romantik besteler.
Ben inanıyorum ki o Allah’ı arıyordu. J.J. Bach, bestelerini sadece Allah için yaptığını söylüyor, olabilir. Bach dinlemeyi sevmem. Ama eskiden vird kasetlerimden , plaklarımdan biri de Bach’ın Brandenburg Konçertoları'''' idi. Bu dahiyane çalışmaların zihin ve ruh donanımıma benzersiz katkıları olacağını, beni ayrıcalıklı kılacağını düşünüyordum. Anlamaya çalışıyordum. Benim ki sınıf atlama çabası değildi lakin. Kendimi anlamaya çalışıyordum. Sonunda anladım, bu tarz müzikleri sınıf atlama çabası olan adamlar dinliyorlar, bize de gelişmiş insan olmanın olmazsa olmaz farzlarından biriymiş gibi lanse ediyorlar.
Bu yazdıklarıma çok kızacaklar ama samimiyetle kendilerini bir yoklasınlar bakalım. Lütfen yarınlar için bugünden samimi olun. Ben entelektüel değilim. Entelektüel olmak gibi bir derdim de yok. Allah’ın bilmemi uygun gördüğü her şeyi bilmek, bilmemi uygun görmediği her türlü bilgiden de sakınmak istiyorum. Bildiğim kötü şeyleri de unutmak istiyorum. Unutmayın şeytan bir alimdi ve Allah ilmini ondan geri almadı. Şu an o ilmi bize koz olarak kullanıyor. Allah’ın kendisine lutfettiği o ilimle bizleri yola girmekten alıkoyuyor ya da yoldakileri yoldan çıkarmaya çalışıyor.
Ama neyse ki Allah’ın ilmi ile savaşması mümkün değil. O yüzden müslümandan entelektüel olmaz, Allah’a dost olur, evliya olur. Şeytanın ilmi ile ilimlenen de Müslüman olmaz, şeytana veli olur, ta ki arınmak isteyinceye dek!..
Kalın sağlıcakla…
Güncellenme Tarihi : 25.3.2016 10:35