DEMİR BİLİRDÖNMEZ
ERZURUM - Hemen hemen herkesin etkisine inandığı nazarın; gözden yayılan şuaların insanlara ya da eşyalara olan yansıması olarak kabul edildiği, bu arada müspet ilimlerin ise gözle görülmeyen, elle dokunulmayan bu tip sübjektif hadiseleri kabul etmek durumunda olacağı belirtilerek, konunun bilimsel olarak incelenmesi gerektiği ileri sürüldü.
Erzurum Bölge SSK Hastanesi Psikiyatri Servisi Şefi Dr. Mehmet Yavuz, artık nazar olayının gerçek olduğunu, ancak bilimsel olarak buna yaklaşımının gerekli olduğuna inandığını söyledi. Dr. Yavuz, ''Hayranlık ve aşırı beğenme esnasında biraz da kıskançlığın etkisi ile gözlerden yayılan şuaların meydana getirdiği ve genelde bakılan nesnelerin bozulması, kırılması ya da eğer insansa sağlığının bozulması şeklinde tezahür eden olaylar, halk arasında nazarla açıklanmaktadır. Nazar etkisinin ve gözden yayılan ışınların doz ve oranının insanların kızgın, sinirli, heyecanlı ve kıskanç anlarında daha da arttığı ve tahrip gücünün yükseldiği tahmin edilmektedir. Bu güç, renkli gözlü insanlarda, diğer göz renklerine sahip insanlara nazaran daha artmakta ve tehlikeli olmaktadır'' dedi.
''NAZAR GERÇEK BİR OLAY''
Nazar olayının bilimsel olarak incelenmesi ve irdelenmesi gerektiğini belirten, bu konuda biyo enerjinin de dikkate alınması gerektiğini söyleyen Dr. Yavuz şöyle dedi:
''Bioenerji ile çeşitli hastalıkların tedavi edildiğini ya da edilmeye çalışıldığını hepimiz bilmekteyiz. Bioenerji gerçeğini artık yavaş yavaş modern tıp ta kabul etmeye başlamıştır, şurası bir gerçek ki, vücuttan henüz ne olduğunu anlayamadığımız bir enerji yayılmaktadır. O halde neden gözden de, elektromanyetik, ultraviyole, kızılötesi ya da morötesi gibi ışınlar yayılmasın. Bu olgudan hareketle bugün nazarı reddeden bilim adamlarının daha ihtiyatlı ve toleranslı davranmaları gerektiği inancındayım. Nitekim bazı insanların çok beğendikleri insanlara veya mallara, bakışlarıyla ve sözleriyle zarar verdikleri tarih boyunca görülmüş bir gerçektir. Siz de kendi hayatınızda, durup dururken bardağınızın kırıldığına, vazonuzun veya aynanızın çatladığına, yeni aldığınız ve üzerine titrediğiniz bir eşyanın durup dururken bozulduğuna şahit olmuşsunuzdur. Veyahut da kendinizi çok sıhhatli ve zinde hissettiğiniz bir anınızda birden bire halsizleşip, sebepsiz bir yere hastalandığınız olmuştur. Tüm bu olayların nedeni ve sebebini bilmediğimiz nazar etkisi olsa gerektir.''
Nazarın, çok eski yıllardan beri gelen bir inanış olduğunu belirten Mehmet Yavuz, ''Nazar olayına, dünyanın her tarafında çok eski çağlardan beri inanılmaktadır. Hatta cahiliye döneminde nazar değmesi çok meşhur bir kişi, iki gün aç bırakıldıktan sonra koskoca koyun ya da deve sürülerini nazarla telef edebilecek bir güce sahipmiş. Bu kişiyi müşriklerin Peygamber Efendimizi nazarla öldürmesi için kiraladıkları, ancak Allah'ın yardımı ile muvaffak olamadıkları sahabeler tarafından bildirilmektedir. Her şeye rağmen, gerek folklor olarak, gerekse dini bir inanç olarak, dünyanın hemen her yerinde milyonlarca insan nazarı tanımakta ve ona inanmaktadır. Nazarla ilgili olayları anlatan haberler de tevatür derecesine ulaşmaktadır. Nazarın mahiyetinin bilinmemesi, onu inkar etmeyi gerektirmez. Nitekim mahiyeti henüz anlaşılmamış nice olaylar vardır'' dedi.
''BİLİM KABUL EDECEKTİR''
Nazardan korunmak için kullanılan mavi boncuk gibi şeylerin de paratoner vazifesi yaparak, gözlerden yayılan zarar verici ışınları emerek zarar vermelerini önlediklerine inanıldığını belirten Dr. Yavuz, her şeye rağmen modern tıp ve bilim adamlarının nazarı kabul etmekten henüz çok uzak olduklarını kaydetti. Dr. Yavuz şöyle devam etti:
''Ama bildiğimiz bir şey var ki; Taoizm'e sırtını dayamış geleneksel Çin tıbbı teorisi, vücutta içerisinde Chi denen hayati gücün dolaştığı, her biri belli iç organlara tekabül eden enerjetik kanalların varlığı fikrinden hareketle son derecede sofistike, karmaşık ve kendi içerisinde tutarlı bir 'tıp metodolojisi ve epistemolojisi' kurmuştu ve buna dayanarak uygulanan akupunktur ve benzeri tedavilerin belli durumlarda işe yaradığını batıda da kabul görmüştü. Halbuki modern tıp, uzun süre alternatif tıbbın akupunktur söylemine karşı çıkmış ve kabul etmemekte direnmiştir. Bu yüzden metodolojik olarak nazar ve nazar etkisinin, belki de ilerde kabul görmesi mümkün olabilecektir. Nitekim alternatif Çin tıbbi teorisine göre, vücutta içerisinde Chi denen hayati gücünün dolaştığı, her biri belli iç organlara tekabül eden enerjetik kanallarla bu gücün bünyeyi sağlam ve dinç tuttuğu iddia edilmektedir. Ama chi adı verilen hayat gücü, hiç bir zaman somut olarak ortaya konamamıştır. Bugün tıp dünyasında akupunktur kabul gördüğüne ve hatta akupunktur tedavisi ile alakalı bilim dalları geliştirdiğine göre, biz objektif ve somut kavramlar dışında başka paramedikal alanlarla ilgilenmiyoruz demeleri, acaba bir tezat ve zıtlık değil midir? Öyle sanıyorum ki, bir gün müspet ilimler, gözle görülmeyen, elle dokunulmayan sübjektif hadiseleri de istese de, istemese de kabul etmek zorunda kalacaktır.''
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 22:19