Medya
  • 13.12.2002 16:40

NAZLI ILICAK ''KANAL D'DE PROGRAM YAPACAK MISINIZ?'' SORUSUNA NE DEDİ!

KAYNAK : Haber Vitrini Nazlı Ilıcak'ın yeni yayına başlayan Yeni Harman dergisine verdiği röportaj. işte önemli iddialar... ******* Yeni Harman 1 Aralık 2002 Nazlı Ilıcak "EN ÖNEMLİSİ RTÜK YASASI" YH: Doğan Grubu’nun seçimlerden önce hep üstüne gittiği Tayyip Erdogan’a şimdilerde yağlar yakması AKP cephesinde nasıl karşılanıyor? NI-Tayyip Bey bu günleri "pastırma yazı" diye niteleyerek en güzel yanıtı verdi bence. Bu durum gerçekten gelip geçici, ama Doğan Grubu'nun özellikle eşit muamele arzu ettiğini görüyorum. Diyorlar ki, iktidar medya gruplarına karşı tarafsız dursun, biz de karşı tarafı desteklemeyelim. Ben Ertuğrul Özkök'le de konuştum, "Tansu Çiller bir zamanlar Sabah Grubu'na çok yakınlık göstermiş, çok büyük imkanlar sağlamıştı, biz de o nedenle Mesut Yılmaz'ı destekledik ve basının kimyası bozuldu" dedi. Yani, onlar bize eşit mesafede davransın, biz de onlara; böylece ne bizim, ne iktidarın, ne de muhalefetin kimyası bozulur demeye getiriyor. YH: Peki bu sözleri inandırıcı buluyor musunuz ? NI- O kadar inandırıcı bulmuyorum, çünkü o mesele sadece Çiller'in Sabah Grubu'nu desteklemesinden kaynaklanmadı. Bu bitince Doğan Grubu Sabah'la birleşip kartel kurdu, rakipleri ortadan kaldırmak için ellerinden geleni yaptı. Oğlum Mehmet Ali Ilıcak'a, eşim Emin Şirin'e yargısız infaz yapıldığını düşünüyorum. O meselelerde savcılık iddianamesi Emin Çölaşan'ın köşesinde yazılanlara dayandırıldı. Doğan Grubu istediklerini yaptırabilecekleri günlerin devam etmesini istiyor. Onlar son seçimlerde en azından Tansu Çiller, Mesut Yılmaz kıyıdan köşeden de olsa Meclis'e girsin istediler, böyle olacağını ve işleri eskisi gibi yürüteceklerini sandılar. AKP'nin tek başına güçlü bir iktidarla gelmesi onları endişeye sevketti. Ben bunları söylerken Ertuğrul Özkök'ü suçlamıyorum, kendisi iyi bir insan olabilir, ama o seviyeye gelen gazeteciler maalesef patronların tarafından gazetecilik dışı istikametlerde kullanılıyorlar. YH: Medya ve siyasetin içiçe geçmiş halinin sürmeyeceğinin garantisi ne peki? NI-İktidar üzerlerine gelmesin diye olumlu yazılar yazmak zorunda değiller. Ama bu iktidarın haksız şekilde gazetelerin grupların üzerine gideceğini sanmıyorum. "Şu gazetecinin yazdıklarını beğenmiyorum, onu işten çıkart" gibi bir tavra da girmeyecekleri kanısındayım. Ama medya gruplarına hak etmedikleri imkanları sırf ellerinde medya gücü var diye de vermezler. YH: Peki RTÜK yasası ne olacak ? NI-Medya için en onemli şey RTÜK Yasası zaten. RTÜK Yasası gündeme geldiğinde medya gruplarının hakikaten objektif davranıp davranmayacağını göreceğiz. Yine kendilerini kurtaracak adımlar atacaklar mı, merak ediyorum. Ayrıca BBDK'nın yapacakları ne olacak? Ben bu iktidarın BBDK'nın para tahsilatını engelleyeceğini sanmıyorum. BBDK ve medya grupları arasındaki uzlaşmanın ve tartışmanın sona erdirilmesi lazım. YH: RTÜK Yasası'nda ne tür değisiklikler yapılmalı sizce? NI-Ben medya kuruluşlarının banka sahibi olmaması gerektiğine inanıyorum. Banka sahibi olunca devletle ister istemez iş ilişkisine giriyorlar. Bir tercihle karşı karşıya bırakılmaları gerekir, ya basın sektörü ya bankacılık... Ama gerçekten sağlanmalı bu, kimse bankayı kendi üstüne, basın kuruluşunu karısının kızının üstüne yapamamalı. İkincisi, gazetede hissesi olanın aynı zamanda televizyon patronu olması engellenmeli, bir kişinin birden fazla ulusal kanala sahip olmaması sağlanmalı ve televizyonda yüzde on hisseden fazlasına sahip olanların kamu ihalelerine girmesi engellenmeli. Bir kere bu güç odağı dediğimiz medya gruplarını parçalayacaksın. Hem banka sahibi, hem gazete sahibi, hem televizyon sahibi, hem borsada oynama hakkı olmayacak. YH: RTÜK Yasası'nın AKP iktidarı için önceliği nedir? NI-AKP'nin belirli bir bölümü için çok öncelikli. Demokratikleşme paketinin içinde de var bu. Yasanın önemi medyanın yeniden yapılandırılmasıyla çok yakından ilgili olmasından kaynaklanıyor. Şu anda soru işaretleriyle dolu çok şey var yasaya dair, mesela kamu ihalelerine girilip girilmeyeceği belli değil, boşluklar var. Bu meseleler havada kalamaz, bir an önce hallolmalı. YH: Tayyip Erdoğan bu görüşünüzü paylaşılıyor mu? NI-Benim kanatime göre öyle. Zaten konu acil, iktidarının dördüncü senesinde hallolacak mesele değil. Çünkü az önce söylediklerimle sınırlı değil RTÜK Yasası. Mesela bazı RTÜK maddelerine göre televizyonlar kapatılıyor, hatta lisansları iptal ediliyor. Bu hiç demokratik değil. Radyo Televizyon Üst Kurulu'nun yapısı da hiç demokratik değil. Asker kökenli üyeler bir şekilde işin içinde. Lisans dağıtımını şekillendirme hususunda RTÜK'le çalışan başka kurumlar var ve oralarda askerle irtibatlılar. Bu bence hiç demokratik değil. YH: Derin devletin zaman zaman basını kullandığını, düşman gördüğü kurumlara, partilere, şahıslara basın yoluyla saldırdığını, zayıflattığını, yok ettiğini gördük. Aynı şey AKP'ye karşı yapılabilir mi? Bu durum karşısında AKP basınla ilişkilerini nasıl ayarlar? NI-Bence derin devlet faaliyete geçti bile. Başörtüsü meselesinin bu kadar gündeme taşınması, Cumhurbaşkanı'nın yaptığı konuşma, Deniz Baykal'ın durup dururken laikliğe sahip çıkacağız demesi, Meclis Başkanı'nın eşinin başörtüyle protokole girmesi üzerine "daha neler göreceğiz" çıkışı yapması, hepsi bilinçli ve planlı bana göre. Basında da var aynı şey... Mesela Sabah gazetesinden Erdal Şafak, AKP'ye muazzam yağ yapıyordu, pat istikamet değiştirdi. Bütün bunları yan yana koyunca tahmin ediyorum bütün medya grupları şu anda manipüle ediliyor. YH: Bunun önüne nasıl geçilir? NI-Bu mühim değil, önüne yumuşaklıkla geçilebilir. İktidar çok güçlü, Avrupa'dan destek alan, değişimci, statükoya karşı bir iktidar. Manipülasyonun önüne, bunu yapanların ağzına bahane vermeyerek geçilir. Bakın Deniz Baykal'ın o gereksizce sert çıkışına Abdullah Gül son derece yumuşak bir üslupla yanıt verdi. Ben Baykal'ın yerinde olsam çok mahçup olurdum. YH: Siz Fazilet Partisi milletvekiliyken, Aydın Doğan'ın porno yayıncılık sabıkası yüzünden gazete patronu olamayacağına dair verdiğiniz soru önergesi üzerine İçişleri Bakanlığı bir soruşturma başlatmıştı, onun akıbeti ne oldu? NI-Onu hep sürüncemede bıraktılar. İçişleri Bakanı'nın konuyu sorduğu hukuk danışmanı Aydın Doğan'ın medya patronu olamayacağını söyledi. Sonra Meclis'te benim teşvikimle basın komisyonu kuruldu, ama ben yasaklı olduğum için katılamadım maalesef. Komisyondaki diğer arkadaşların bu komisyonu başarıyla yürüttüğü kanısında değilim, çok daha verimli neticeler alınabilirdi. Sadece iki medya patronunu dinlemekle yetindiler. Burada önemli bir şey daha var, Aydın Doğan'ın durumu aynı Tayyip Erdoğan'ın durumuna benziyor. Porno yayıncılıktan aldığı ceza af kapsamına girdi, ertelendi. Af olmasa, Aydın Bey'in isminin imtiyaz sahibi olarak yayımlanamaması gerekiyordu. Acaba ertelemeye rağmen -hüküm daha önce kesinleştiği için- ortaya çıkan hak kaybı Tayyip Bey'in yasakları gibi hala geçerli mi? Bu soru çok önemli. YH: Eşiniz Emin Şirin daha ayağının tozuyla POAŞ ve Etibank dosyalarıyla ilgili iki soru önergesi verdi. NI-Emin zaten haberx.com'da bu işleri takip eden yazılar yazıyordu. BBDK hakkında verdiği önerge de çok önemlidir. Şuna inanıyor, medyadaki yapı düzelmeden, medyanın siyasetle bağı kopmadan demokrasi Türkiye'ye gelemez. Evet, derin devlet bunları kullanıyor, siyasetçi kullanıyor, istikrar bunlar yüzünden sarsılabiliyor. Çok itibar kaybettikleri için artık oy verme konusunda kamuoyunu pek etkileyemiyorlar mesela. Ama "laiklik elden gidiyor" diye kargaşa yaratma konusunda başarılı olduklarını söyleyebilirim. YH: Emin Bey'in bu girisimleri AKP’nin de görüşlerini yansıtıyor mu ? NI-Girişim kişisel, ama AKP'ye ters düşmüyor. Zaten partideki arkadaşların elliden fazlası Fazilet Partisi'nden. RTÜK Yasası'na karşı FP çatısı altında mücadele eden insanlar. Bu girişim zaten CHP'den gelemez. CHP, kendisinden böyle bir şey beklenmediği için seçim kazanamıyor. Onlar kurulu düzenin parçası YH: Aydın Doğan'ın Sabah'ı alma girişimini nasıl değerlendiriyorsunuz? NI-Hiçbir şey olmayacak. Zaten cevabını aldı. BDDK, "Bunu satma hakkı bize ait değil, çünkü biz ne kadar haciz koymuşsak da, mülkiyeti bizim değil" yanıtı verdi. Ama Sabah sonradan icra iflastan satılabilir. O zaman almaya yeltenebilir Aydın Doğan. Ben bunu çok yanlış buluyorum, karşısında rakip istemiyor çünkü. Karamehmet'le Turgay Ciner'in ağırlığı ortaya çıkınca Aydın Doğan, Dinç Bilgin'in gazetenin başına geri dönmesini sağladı, destek verdi. O zaman "bu paralar neden BBDK'ya yatmıyor, neden Sabah'ın reklam gelirlerine el konulmuyor veya ne ölçüde konuluyor?" diye sormuyordu şimdiki gibi. Ben bunu kendilerine söylediğimde "Biz o gazetenin yaşamasını istiyorduk, tekel olmak istemiyorduk" diyorlar. Peki şimdi niçin uğraşıyorsunuz? Üstelik şimdi neden başkaları da bu işin üstüne gitmiyor diye şikayet ediyordunuz. Emin şirin gitti bunların üzerine, ben defalarca yazdım, o zaman Doğan Grubu'ndan tek destek gelmedi. Aydın Doğan sadece Milliyet'in sahibiyken böyle değildi. Şimdi her şeyin üzerinde hissediyor kendini, yakında ayakları yere değer diye düşünüyorum. Umut ediyorum. YH: Sizin Kanal D’de program yapacağınız söylentiniz var. NI-Eskiden yapmıştım. Şimdi yapar mıyım allah aşkına? Zaten Show TV'de program yapıyoruz. Flash TV'den de teklif gelmişti, onu da düşünürüm, ama Kanal D'de olmaz. Saygı duyduğum patronların yanında çalışabilirim sadece. Yeni Şafak'ta bu nedenle çalışıyorum. Aydın Doğan'ın patronluğunda çalışamam. Doğrusu, geçmişte Karamehmetlerle de hoş olmayan ilişkilerimiz oldu. Bizi işten çıkardı, fakat Karamehmet Aydın Doğan tarzında biri değil. Kendini böyle büyük, erişilmez bir patron, bir imparator gibi gösterme heveslisi değil. Bu nedenle Show TV'nin çalışma teklifini kabul ettim. YH: Artık Yeni Şafak, iktidara yakın gazete durumunda. Bu sizde nasıl bir etki yaratıyor? NI-Zaman zaman benim de iktidara yakın olduğum doğru. Mesela Tercüman'da 80 öncesinde Demirel'in iktidara gelişinde kendisini desteklemişimdir. şimdi de güvendiğim bir iktidar olsa destek verebilirim. Ama şimdiki iktidar muktedir mi göreceğiz. İşte karşısında derin devlet var, CHP'nin hırpalayıcı tavrı var. Böyle bir kutuplaşmada ben de saf tutabilirim. Aslında gazetelerin AKP'ye yağ çektiğini görünce ortada bir muhalefet kalmayacak ve onu da biz üstleneceğiz diye düşündüm. Ama sonra yeniden bıçakları bilediler, belki arzu ettikleri yakınlığı göremediler bunu bilemem. Belki Emin'in verdiği önergeler de etkili olmuştur. Çünkü bunlar böyledir. Kendileri hakkında önerge verildiğinde bunu savaş ilanı gibi algılayabilirler. Mesela zamanında Bülent Arınç, yurtdışında faaliyet gösteren Born Holding'le ilgili "bu holding nedir, kime aittir?" diye önerge verdiğinde, Aydın Doğan Recai Kutan'a "Bize savaş ilan ettiniz. Size haddinizi bildiririz" demişti. Ardından Hürriyet ve Milliyet'te yoğun şekilde yayın başladı FP aleyhinde. Ertuğrul Özkök bugün şantaj gazeteciliğine, mafya medyacılığına hayır diyor, ama bunun örneklerini kendileri sıkça verdiler. Bu bakımdan ben bu iktidarı desteklemeye devam edeceğim. YH: Tayyip Erdoğan yolsuzlukla mücadeleye çok önem verdiklerini söylüyor. Peki dokunulmazlığın kaldırılmasının geri plana atılmasını bununla bağdaştırıyor musunuz? NI-Yapılan eleştiriler arasında en haklı noktaları olan bu. Ama Tayyip Bey'in de haklı olduğu noktalar var. Bir kere yargıda büyük sorun var, bağımsız da olsa, tam bağımsız değil. En azından yargıçlar kendi siyasi kanaatlerinden bağımsız değil. Tayyip Erdoğan'ın iki kere, erteleme yasası çıkmış olmasına rağmen milletvekili olamaması hukukun ne kadar siyasallaştığının örneği. Eh, burada siyasallaşıyorsa her yerde siyasallaşır. Yani sana hırsız da diyebilirler, irtikap yaptı da diyebilirler, rüşvet aldın da diyebilirler. Dokunulmazlığı kaldırdığınız takdirde, milletvekillerini ortada bir şey yokken didikleyebilirler. Bence 100. maddenin değiştirilmesi çok daha önemli çünkü bakanları, başbakanları genel kurul aklıyor ki, esas yolsuzluk o düzeylerde yapılıyor. Genel kurul aklamasın, bırakalım Yargıtay Ceza Daireleri Genel Kurulu gibi daha büyük üniteler toplansın dava açılma kararını onlar versinler. Fazilet Partisi'nin kapatılmasından, benim yasaklanmama kadar ben bu yargının neyine itimad edeyim? Yüce Divan da dahil buna. Yoksa AKP yolsuzluk yaptık, şimdi vekil olup bu yolsuzlukların üzerine yatacağız, paraları pulları cebimize indireceğiz gibi bir beklenti içinde değiller. Ayrıca burada Deniz Baykal'a sormak lazım, Mesut Yılmaz hükümeti döneminde gelen gensoru önergelerine neden destek vermediniz diye. Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 18:54

İLGİLİ HABERLER