Gündem
  • 29.1.2013 16:09

"O savcı, savcı değil, AKP'nin memuru..."

 CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Eskişehir Büyükşehir Belediyesi'ne yönelik operasyonla AK Parti'nin bu kentte yerel seçim kampanyasını başlattığını ileri sürerek, ''O operasyonu başlatan savcı, savcı değildir. AKP'nin memurudur. Bir savcı, memur konumuna düşüyorsa zaten orada adalet bitmiştir'' dedi.
      Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
      Demokratik bir ülkede anamuhalefet partisinden beklenenin siyasal iktidarların açıklarını, hatalarını eleştirmek ve bunları kamuoyuna duyurmak olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, muhalefetin olmadığı bir rejimde demokrasiden söz edilemeyeceğini söyledi. CHP olarak üzerlerine düşeni yapacaklarını, iktidar partisini hata yaptığı zaman sonuna kadar eleştireceklerini kaydeden Kılıçdaroğlu, ''Ama bizim demokrasimizde, batı demokrasilerinde öngörülen bir iktidar yok. Buradaki iktidar farklı bir iktidar. Devleti yönetmek için gelen değil, devleti ele geçirmek için gelen bir iktidar'' diye konuştu.
      CHP'nin ise hiçbir zaman hiçbir ortamda demokrasi dışı bir söylemin arkasından gitmediğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, devletin baskıyla yönetilemeyeceğini dile getirdi. Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
      ''AKP, Eskişehir'de yerel seçim kampanyasını başlattı. Nasıl- Sabahın altısında operasyon yaparak, Eskişehir Büyükşehir Belediyesi'ndeki pek çok bürokratı gözaltına alarak. Yılmaz Büyükerşen, kim ne derse desin, Eskişehir'i bir dünya markası yapan kişidir, Eskişehir'i bir Türkiye markası yapan kişidir. İki yıl önce bir konu gitmiş, şikayet edilmiş. İçişleri Bakanlığı, 'soruşturmaya gerek yoktur' demiş. Başsavcı Eskişehir dışındayken bir savcı dışarıdan da emniyet güçleri getirerek, memurlar getirerek Eskişehir Belediyesinde operasyon yapıyor. Sen o operasyonu yaparak bizim gözümüzü korkutacağını mı sanıyorsun- Hiç kimse endişe duymasın buradan, CHP Grubu'ndan Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı'na, onun bütün çalışanlarına yürekten sevgilerimizi, saygılarımızı gönderiyoruz.''
      Eskişehir'in Anadolu'nun önemli kentlerinden biri olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Büyükerşen'in bu kentte başarılı çalışmalara imza attığını söyledi. Kılıçdaroğlu, ''O operasyonu başlatan savcı, savcı değildir. AKP'nin memurudur. Bir savcı, memur konumuna düşüyorsa zaten orada adalet bitmiştir'' dedi.
     
     -''Haysiyet cellatlarına izin vermeyeceğiz''-

    
     Operasyon ile CHP'li belediyenin çalışmasının engellenmeye çalışıldığını, itibarsızlaştırma politikası izlendiğini savunan Kılıçdaroğlu, ''İzmir'de ortaya koydukları oyunun bir benzerini Eskişehir'de yapmak istiyorlar. İzmir'de geri tepti, Eskişehir'de de geri tepecek'' diye konuştu.
      CHP olarak soruşturma yapılmasına değil, soruşturmanın yöntemine karşı olduklarını söyleyen Kılıçdaroğlu, ''Sabahın köründe basıyorlar ama önce medyaya haber veriyorlar, 'biz operasyon yapıyoruz' diye. Bunların adalet anlayışı bu'' ifadesini kullandı.
      Kılıçdaroğlu, yarın Eskişehir'e giderek, Büyükşehir Belediye Başkanı Büyükerşen'i ziyaret edeceğini belirterek, ''Haysiyet cellatlarına izin vermeyeceğiz biz'' dedi. Eskişehir halkının Büyükşehir Belediyesi'nin arkasına olduğunu ve belediye başkanlarına sahip çıktığını da anlatan Kılıçdaroğlu, bunun için Eskişehirlilere teşekkür etti.
      Kemal Kılıçdaroğlu, daha önceki bir grup toplantısında Türkiye Taş Kömürü Kurumu'nun borçlu çalışanlarına yönelik 'borçlarına kapatmaları' uyarısını içeren genelgesini eleştirdiğini hatırlatarak, eleştirilerinin ardından genelgenin yürürlükten kaldırıldığını söyledi. Genel Maden İşçileri Sendikası'nın Zonguldak'ta düzenlediği miting ile taşeron işçilere sahip çıktığını da aktaran Kılıçdaroğlu, CHP'nin de taşeron işçilerin sorunlarına sahip çıktığını kaydetti. Örgütlü toplumun önemine değinen Kılıçdaroğlu, CHP olarak örgütlenmenin önündeki engellerin kaldırılması için gerekli çabayı göstereceklerini ifade etti.
     
     -''Haberal'ın hapiste mi ülkeye yararı var, ameliyathanede mi-''-
    
     Konuşmasında Hazreti Ali'nin ''Bana bir harf öğretinin 40 yıl kölesi olurum'' sözünü aktaran Kılıçdaroğlu, bunun eğitime ve insana verilen önemin bir göstergesi olduğunu söyledi. Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
      ''Geldiğimiz noktaya bakın; Fatih Hilmioğlu, onlarca, binlerce, yüzlerce insanı yetiştirdi. Bilgisini onlara aktardı. Onların bu toplumda uygar bir kişi olarak yetişmelerine katkı sağladı. 'Görevim' dedi. Bilgisini, aklını genç kuşaklara aktardı. Sonra aldılar onu hapse koydular. Şimdi kanserle mücadele ediyor. Neden- 'Bana bir harf öğretenin 40 yıl kölesi olurum' diyen bir düşünceden onbinlerce üniversite öğrencisini yetiştiren bir hocanın neden olduğu belli olmaksızın bir gerekçeyle yıllardır hapiste tutulmasının aklı ve mantığı gerektiren gerekçesi nedir- Birisi çıkıp anlatsın. Böyle bir şey olabilir mi-''
      Ergenekon Davasının tutuklu sanıklarından Mehmet Haberal'ın da yüzlerce insana hayat veren bir bilim adamı olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, ''Hapiste mi bu ülkeye daha çok yararı var, yoksa ameliyathanede mi- Almışsınız, içeri atmışsınız. Hangi gerekçe ile-'' diye sordu.
      CHP milletvekillerinin cezaevlerine ilişkin hazırladıkları rapor hakkında da bilgi veren Kılıçdaroğlu, hapishanelerin kabul edilebilir koşullarda olmadığını, 2002 yılında 59 bin olan tutuklu ve hükümlü sayısının 2012'de 130 bini aştığını söyledi. Bunun bir sorunun göstergesi olduğunu savunan Kılıçdaroğlu, sosyal devletin bir gereği olarak cezaevleri koşullarının düzeltilmesi gerektiğine işaret etti.
     
     -''Eleştiri yapanları darbeci olarak suçlayan sen değil miydin-''-
    
     Bir ülkede özel yetkili mahkemeler varsa orada adalet olamayacağını savunan Kılıçdaroğlu, bu mahkemelerin siyasi otoritenin talimatıyla hareket ettiğini ileri sürdü. İktidarın bu eleştirilere önce itiraz ettiğini, ancak şimdi ise özel yetkili mahkemelerin kaldırıldığını söyleyen Kılıçdaroğlu, ''Özel yetkili mahkemeleri kaldırdınız da yerine ne getirdiniz- Davaları da kaldırdınız mı- Hayır. Bu davalara bakmaya devam ediliyor. Onun için söylüyoruz. Bunlar siyasi infaz kurumlarıdır. Bunlara mahkeme denmez, orada görev yapan yargıçlara da yargıç denmez, savcılara da savcı denmez'' şeklinde konuştu.
      Bu eleştirileri yaptığında bir grup medya mensubunun kendilerine 'siz darbecisiniz' dediğini aktaran Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
      ''(Allah büyüktür) diye bizde bir söz vardır. Bir değerli Türk büyüğümüz 25 Ocak 2013'de televizyon programına çıkar. Bakın bu değerli Türk büyüğümüz ne buyuruyor; 'Bunların içinde karacısı var, denizcisi var. Şimdi bizim bu kadar firkateynlerimiz, gemilerimiz vesairemiz var. Yani neredeyse komuta kademesinde oralara gönderecek subayımız, kalmıyor. Böyle şey olmaz'. Günaydın beyefendi, yeni mi aklın başına geldi senin- devam ediyor, 'Türk Silahlı Kuvvetleri, özellikle bu dönem içerisinde bana göre kendi demokratik parlamenter sistemi ile en uyumlu bir çizgiye gelmiş noktadadır. Ancak zaman zaman yani bazı medya organları TSK'ya çok haksız yere saldırının içerisine giriyorlar'. Günaydın beyefendi. Eleştiri yapanları darbeci olarak suçlayan sen değil miydin- O davaların savcılığını üstlenen sen değil miydin- Nasıl oluyor da bu kadar hızlı bir çark gündeme geldi.
      Meşhur bir fıkramız vardı; adamın biri ölmüş öbür dünyaya gitmiş, duvarda binlerce milyonlarca saat var. 'Bu saatler kime ait-' diye sormuş. 'Dünyada yaşayan herkesin bir saati vardır. Yalan söylediği zaman saati hareket eder' demişler. Demiş ki 'şu karşıda bir saat var, akreple yelkovan 12'nin üzerinde duruyor. Kime ait bu saat-'. Demişler ki, 'Türkiye'de Mustafa Kemal Atatürk diye birisi vardı, ona ait. Hayatında hiç yalan söylemedi. Merak edip soruyor, Lenin'i, Gandhi'yi aklına ne gelirse. Bir an aklına geliyor, 'Bizim ülkemizde Recep Tayyip Erdoğan diye birisi vardı. Onun saati de burada mı-' 'Valla onun saatini zebani cehennemde kullanıyor' diyorlar. 'Üstelik vantilatör olarak'..''
     
     -''Gözünüz aydın artık bir darbecimiz daha var''-
    
     Gelinen noktanın hayret verici olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
      ''Bu değerli Türk büyüğümüz devam ediyor, 'Şu anda içeride 400'e yakın emekli, muvazzaf subay, astsubayımız var. Bunların hemen hemen ağırlıklı kısmı tutuklu. Bir ara bir ajan meselesi çıktı. Şimdi hele hele çok daha ağır olanı örgüt kurmaktan, örgüt elemanı olmaktan. Böyle bir şeyin delileri kesinse ver hükmünü, işi bitir. Ama elinde kesin hükümler yok da sen yüzlerce subayı, astsubayı örgüt elemanı olarak veya örgüt kuran olarak hele hele genelkurmay başkanını kalkıp bu şekilde değerlendirirsen burası silahlı kuvvetlerin moral değerlerini altüst eder. O zaman terörle nasıl mücadele edecek bu insanlar'. Günaydın beyefendi. Ben daha bundan altı ay önce güvenlik güçlerinin moral değerleri çok önemlidir, moral değerlere önem vereceğiz, yıpratırsanız, bu iş tankla silahla olmaz, moral değerler önemlidir dediğimde, arkadan bizi darbeci olarak suçlamışlardı. Gözünüz aydın artık bir darbecimiz daha var.''
      Özel mahkemelerin adalet dağıtmadığını, adaletsizlik yaptığını savunan Kılıçdaroğlu, mahkemeye talimat verenin bile mahkemeden şikayet eder noktaya geldiğini öne sürdü.
      Kılıçdaroğlu, ''Bunları söyleyen Sayın Başbakan'ın vicdanı yeni mi uyandı, jeton yeni mi düştü, bilmiyoruz. Ama geldiği nokta Türkiye açısından iyi bir nokta, haksızlığı o da görüyor. Doğu Akdeniz'e deniz kuvvetlerini gönderemiyorlar artık. Güney Kıbrıs Rum Kesimi, milyarlarca metreküplük doğalgaz buldu. Sözde savaş hali ilan edecektik. Dededen kalma Piri Reis'i gönderebildik, gemi bile gönderemedik. Çünkü komutan yok. Onun için yeni bir süreci başlatmak zorundayız'' dedi.

Başbakan, 'yargıya talimat verdik' dedi, neden sesiniz çıkmadı

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, her CHP'linin son derece dikkatli olması gerektiğini ifade ederek, ''Parlamento kürsüsünde konuşurken bir üniversiteye konuşmuyoruz, ders vermiyoruz. Kullandığımız sözlerin, cümlelerin nerelere çekiştirileceğine dikkat etmemiz gerekiyor. Dikkatli ve özenli üslup kullanacağız. A dersiniz, B yazarlar'' dedi.
      Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM Grubu'nda yaptığı konuşmada, eleştirisi üzerine HSYK'nın bir bildiri yayımladığını anımsattı.
      Muhataplarının siyasiler olduğunun ifade edildiğini belirten Kılıçdaroğlu, ''HSYK, bağımsız kurulsa, siyasi otoriteye bağlı değilse eleştirinin odağında o vardır. 'Ben bağımsız değilim, siyaset kurumuna bağlıyım, bana verilen talimata göre iş yapıyorum' diyorlarsa, o zaman bizim muhatabımız siyasetçiler oluyor'' dedi.
      Kılıçdaroğlu, anayasaya göre, hukukun üstünlüğü bağlamında bağımsız bir kurul olarak gördükleri için HSYK'yı eleştirdiklerini belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:
      ''Siz, bizi eleştirmeyi, her eleştiriden sonra görev sayıyorsanız yanlış adrestesiniz. Bu ülkenin Başbakan'ı 'yargıya talimat verdik' dedi, neden sesiniz çıkmadı sizin- Talimat aldıkları için. Ne desinler, 'almadık' deseler yanlış söylemiş olacaklar. Siyasi otoriteden talimat alan bağımsız kurumun bağımsızlığı, sadece Türkiye'de değil dünyanın her yerinde tartışılır.
      Alt alta yazın, Silivri davalarında görev yapan yargıçların tamamı, tutukluluk kararına imza atanların tamamı terfi etmiş, reddedenler ise alt göreve atanmıştır. HSKY'ya sesleniyorum; bunların tamamı tesadüf mü, bir tane istisna yok mu- Kayseri Büyükşehir Belediyesi'nde olan rüşvet defterini görmeyen yargıca, savcıya siz ne yaptınız- Kalkacaksınız eleştireceksiniz. Sen önce yargıç olmanın, üst kurul olmanın, bağımsız olmanın gereğini yap; siyasi iktidarın çömezliğini yapma.''
     
     -''Geyik muhabbeti yapmıyorsunuz''-
    
     Kılıçdaroğlu, ''değerli Türk büyüğünün'', Rusya Devlet Başkanı Putin'e, ''AB'den çıkalım Shanghay İşbirliği Örgütü'ne girelim'' dediğini belirtti.
      Bir ülkenin devlet başkanıyla konuşurken, ülkenin dış politikasının çok iyi bilinmesi gerektiğini ifade eden Kılıçdaroğlu, ''Geyik muhabbeti yapmıyorsunuz'' dedi.
      ''Shanghay İşbirliği Örgütü'ne neden girmek istiyoruz, AB'yi neden dışlıyoruz-'' sorularını yönelten Kılıçdaroğlu, 1071'den bu yana yönlerinin batıya çevrili olduğunu söyledi. Batının, bir coğrafyanın değil uygarlığın, ahlakın adı olduğunu, Jön Türk hareketinin orada başladığını belirten Kılıçdaroğlu, ''Siz o çağdaş dünyadan kendinizi koparmak istiyorsunuz. Hangi gerekçeyle, kime danıştınız, kiminle konuştunuz. Davutoğlu ile mi kafa kafaya verip bu işe karar verdiniz- Shanghay İşbirliği Örgütü'ne gireceksiniz orası güvenlik açısından önemli, o zaman NATO'yu ne yapacaksınız-'' diye sordu.
      Kılıçdaroğlu, bir ülkenin başbakanı özellikle dış politikada konuşurken son derece dikkatli üslup kullanması gerektiğini dile getirdi. Kılıçdaroğlu, sözlerini ''Eğer siz 1950'lerde İsmet İnönü'nün imzaladığı AB sürecini görmezden gelip 'buradan çıkacağım' diyorsanız, bu millete çıkıp hesap vermelisiniz. Hangi gerekçeyle çıkacaksınız- 'Sizde demokrasi yok' diyorlar, yanlış mı, özgürlükleriniz kısıtlandı, insan hakları ihlalleri var, gazeteciler boşu boşuna hapiste; yanlış mı- Hepsi doğru ama içine sindiremiyor. Shanghay'a giderse bu soruların muhatabı olmayacak. Bizim bu konularda AKP'yi daha dikkatli izlememiz gerekiyor. Shanghay İşbirliği Örgütü ile ilişki kurmak, işbirliği yapmak bizim açımızdan sakıncalı değil. Dünya değişiyor ama bu batı uygarlığından kopma anlamında değil. Çin, Hindistan, Rusya ile işbirliği yapabiliriz ama batı uygarlığından bizi kimse çekip, koparamaz'' diye sürdürdü.
     
     -''Kimseyi ötekileştirmedik''-
    
     Cumhuriyet'i 90 yıl önce kurduklarını, bir imparatorluktan mirası devraldıklarını dile getiren Kılıçdaroğlu, Osmanlı İmparatorluğu'nun etnik kimliğinin bulunmadığını, her etnik kimlikten insanların imparatorluk çatısı altında olduğunu söyledi.
      Kılıçdaroğlu, Türkiye Cumhuriyeti'ni kurarken, mücadelelerini, kavgalarını ortak verdiklerini, üzüntülerini ortak paylaştıklarını, barışı ortak kurduklarını, bayrağı yücelttiklerini, Sevr'i yırtıp atıp, Lozan'ı ülkenin tapusu haline getirdiklerini anlattı.
      90 yıllık mücadelede ekonomik, siyasal, sosyal olarak güçlenmek, her alanda bağımsız ve özgür Türkiye'yi kurmak istediklerini vurgulayan Kılıçdaroğlu, tek partili yaşamla başlayıp, çok partili yaşama geçtiklerini, Cumhuriyet'i kurduklarını, halkın egemenliğini esas aldıklarını, halkın seçtiği milletvekilleriyle ülkenin yönetilmesine karar verdiklerini belirtti.
      Kılıçdaroğlu, ''Hiçbir zaman ne etnik kimlik ne inanç bağlamında hiç kimseyi suçlamadık, ötekileştirmedik. Evrensel ahlakta, evrensel ilkelerde buluştuk. Her aşamada özgürlüklerin, demokrasinin alanını genişlettik, büyüdük. CHP'nin programlarını değişen dünyaya koşut olarak yeniledik, çağdaş Türkiye'yi kurmak için hak ve özgürlüklerin mücadelesi verdik. Her dönem darbelere, siyasal idamlara karşı çıktık, idamların parlamento oylamasında hiçbir CHP'li milletvekilinin eli kalkmadı, hiçbir zaman CHP'liler 'üç üç' diye bağırmadı. Bu ülkede barış ve huzuru sağlamak istiyoruz. Temel görevimiz budur'' diye konuştu.
     
     -''Herkesin etnik kimliği kendi şerefidir''-
    
     TBMM gündemine ''anadilde savunma'' şeklinde bir tasarı geldiğini anımsatan Kılıçdaroğlu, bunun adının yanlış olduğunu; bunun, anadilde savunma değil, savunma hakkı olduğunu vurguladı.
      Kılıçdaroğlu, bunu etnik kimlik bağlamında bir hak olarak görmenin doğru olmadığını, olaya da böyle değil, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nde ne gerekiyorsa öyle baktıklarını belirtti.
      Görüşlerinin açık olduğunu, önergelerinin bulunduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, evrensel, çağdaş hukuk varken dar alana sıkışıp politika yapmanın, kendilerine de Türkiye'ye de yararı olmayacağını kaydetti.
      Hiçbir zaman etnik kimlik, inanç siyaseti yapmadıklarını, yapanları aşağıladıklarını, kötülediklerini belirten Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
      ''İsmet İnönü, Konya'ya gidiyor. 'Paşa, dini hassasiyetler var, konuşmanızı yaparken ne olur Allah'tan da bahsedin' diyorlar. Paşa ise 'Din, siyasete alet edilmez. Din kutsal bir alandır, herkesin inancına saygılı olacağız, dini siyasette kullanırsak bunun sonu gelmez.' Partililer ısrar ediyor, Paşa da 'Olur, söz' diyor. Konuşmasını yapıp, sonunda 'Allahaısmarladık Konyalılar' diyor. Sonra partililere, 'Bakın Allah'tan da bahsettim' diyor.
      Siyaset farklı bir şey. Ülkede bu kadar ciddi sorunlar yaşanıyorsa, derin fay hatları oluşuyorsa, etnik kimlik ve inanç üzerinden yapılan siyasetten kaynaklanıyor. Biz neden Doğu ve Güneydoğu için üçüncü yol diyoruz. Çünkü biz dini siyasete alet etmiyoruz, herkesin inancına saygılıyız, herkesin inancı bizim başımızın üzerinde diyoruz. Çünkü biz etnik kimliği siyaset konusu yapmıyoruz, herkesin etnik kimliği kendi şerefidir, herkesin kimliğine saygılıyız.''
     
     -''A dersiniz, B yazarlar''-
    
     Kılıçdaroğlu, son bir haftadır gazetelerde hedefin CHP olduğunu savundu.
     Hiç kimsenin, etnik kimliğini belirleme hakkına sahip olmadığını ifade eden Kılıçdaroğlu, anne, baba ve kimlikleriyle gurur duyduklarını, bunun siyasete malzeme yapılacak bir alan olmadığını kaydetti. Kılıçdaroğlu, ''72 millet birdir bize'' diyen, herkesi kucaklayan bir felsefeden geldiklerini vurguladı.
      Avrupa'nın, etnik kimlik siyasetini yasakladığını, etnik kimlik üzerinden siyasetin milyonlarca insanın yaşamına mal olduğuna işaret eden Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
      ''Bu topraklarda hepimiz eşitiz, özgürüz, hepimizin bayrağı tek, hepimiz bu ülke için çalışıyoruz, hepimiz ülkemizi savunacağız. Ortak paydamız bayraktır, İstiklal Marşı'dır. Ama bireyin hak ve özgürlüğüne önem vermek zorundayız. Yasaklayıcı bir dünyadan gelmiyoruz. Özgürlükleri genişlettiğiniz zaman ülkede barışın olduğunu göreceksiniz. CHP bu felsefeden gelmiştir.
      Koro halinde bizi eleştiren o medya mensuplarına şunu söylemek isterim; hiçbir zaman medya mensuplarını çok ağır dille eleştirmedim en ağır ifade yalaka medya olmuştur. Ama o değerli Türk büyüğü 'Sizin boyunlarınızda tasmalar vardı, ben çıkardım' dedi. Neden eleştirmediniz- Hala boynunuzda tasma olduğuna mı inanıyorsunuz- Demokrasisi sağlıklı çalışan, medyasının özgür olduğu bir ülke olsaydık bu lafı bir başbakan edemezdi, etseydi o koltukta oturamazdı. Hala oturuyor, medyayı dizayn ediyor. Medyaya verilen talimatı biliyoruz. 'CHP'nin iç işini karıştırın' diyenleri, bunu görev addedenleri de biliyoruz. O nedenle sorumluluğumuz çok daha ağır. Her arkadaşım konuşurken laflarının nereye çekilebileceğini iyi bilmeli. Konuşmalarımıza dikkat edeceğiz. Önümüzde sağlıklı çalışan, kafa yoran medya yok. 'Acaba CHP'de karışıklığı nasıl çıkarırım' böyle bir medya var. 'Boynunuzda tasma var' dediği zaman sessiz kalan, 'yalaka medya' dediğiniz zaman ayağa kalkan bir medya var. Medyada son derece saygın, eleştiriyi çok iyi yapan, Sayın Başbakan'ın kullandığı üslup dolayısıyla en sert eleştiri yapanlar da var. O nedenle parlamento kürsüsünde konuşurken bir üniversiteye konuşmuyoruz biz, ders vermiyoruz biz. Kullandığımız sözlerin, cümlelerin nerelere çekiştirileceğine dikkat etmemiz gerekiyor. Dikkatli ve özenli üslup kullanacağız. A dersiniz, B yazarlar, bundan endişeniz olmasın. O her şeyi söyleme özgürlüğüne sahip, çünkü onun medyası var. Emin olun Kapıkule'den kar yağışı beklendiğine ilişkin program yapılsın, emin olun söz dönüp dolaşıp yine CHP'ye gelecektir. Her CHP'linin son derece dikkatli olmazı lazım. ''
     
     -''Ulusalcı olmayan mı var-''-
    
     Kılıçdaroğlu, sosyal demokrat, sosyal demokrasiyi ülkeye getiren parti olduklarını dile getirdi.
      Aynı zamanda milliyetçi olduklarını, ülkelerini sevdiklerini belirten Kılıçdaroğlu, ''Efendim ulusalcılar. Ulusalcı olmayan mı var- Altı okumuzdan biri bu'' dedi.
      Kılıçdaroğlu, ''Duymayan sağır kulaklar da duysun'' diyerek, parti programından ''CHP, Atatürkçülük milliyetçiliğini desteklemektedir. Türkiye Cumhuriyeti, din, dil, ırk, etnik köken temelleri üzerinde değil, siyasal bilinç ve ideal beraberliği üzerinde kurulmuştur. Milliyetçilik, ırk, köken, din, mezhep, bölgecilik, kavimcilik anlayışlarının ulusal düzeyde aşılmasıdır. Türkiye, hiçbir zaman ırk, kan, kafatası esasına göre yönetilen bir devlet olmamıştır ve olmayacaktır. Ülkenin sorunlarının çözümüne, ırk temelinde değil, yurttaş temelinde yaklaşmaktayız. Türkiye'nin bölünmesine ve parçalanmasına yönelik tüm düşünceleri CHP, kesinlikle reddeder. Milliyetçiliğimiz, çoğulculuk anlayışını benimser, tüm etnik ve kültürel kimliklere saygılıdır. Devletin ırkı olmaz, tüm etnik kimliklere eşit mesafede durur'' şeklinde yazan milliyetçilik bölününü okudu.
      Bu anlayışın çağdaş, bütün yurttaşları kucaklama anlayışı olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle tamamladı:
      ''Bu anlayış bölünmeye değil, birliğe davet anlayışıdır. Bu anlayış, hiç kimsenin ötekileştirilmediği, herkesin kucaklandığı bir anlayıştır. Bu anlayış, Türkiye'yi çağdaş uygarlığa taşıyacak anlayıştır. Onun için bizim milliyetçiliğimiz kafatasçı milliyetçiliği değil, herkesi kucaklayacağız, beraber olacağız, her düşünceye saygı göstereceğiz. Bizim parlamentoda görüşülen tasarıyla ilgili öngördüğümüz düzenleme, insan hakları bağlamında AKP'nin düzenlemesinden çok daha iyi. Ama bizim önergemiz reddedilmiştir, bunu bilinçli olarak görmeyen o köşe yazarlarına sesleniyorum; demokrasi, özgürlük diyorsunuz, önergemizi bile görmüyorsunuz. Sonra oturup masa başında CHP ile ilgili ahkam kesiyorsun. Bizim karnımız tok. Bu ülkede barış içinde kardeşçe yaşamak istiyoruz.''


 

Güncellenme Tarihi : 21.3.2016 12:00

İLGİLİ HABERLER