Medya
  • 31.7.2003 17:51

ÖCALAN'A SELAM GÖNDEREN GAZETECİ M.ALİ BİRAND ÇIKTI!..

ANKARA/Star Gazetesi'nin manşetinden duyurulan Öcalan'ın avukatlarıyla konuşan gazeteci M. Ali Birand çıktı. Star Gazetesi M.Ali Birand'ın Öcalan'ın avukatlarına "Siz kendisine selamlarımı söyleyin. Deyin ki çıktığınızda ilk röportajı o yapmak istiyor. O günler olacak, ben çok umutluyum...' dediğini iddia etmişti. İŞTE STAR'IN VERDİĞİ HABER... Müvekkilimizin size selamı vardı. Sizi izliyor, zaman zaman aktarıyoruz, kritik bir dönem olduğunu, rolünüzün önemli olduğunu belirtiyor. Son günlerdeki değerlendirmelerini bir dosya halinde sunuyoruz. Teşekkür ederim, çok iyi. Sağlığı nasıl? Ciddi bir zorlama yok ama bilinen tecrit koşulları devam ediyor. Ortalık gergin, karışıyor. Ciddi belirsizlikler var. Neler oluyor? Size açıkça şunu söyleyeyim, MİT, Öcalan'ın barış yolu ile sorunu çözme isteğini biliyor ve buna da inanıyor, bunu sürekli olarak etrafına enforme ediyor. Bu belirttiğimi bizzat duyduğum için rahatlıkla söylüyorum. Bu son Kerkük olayı sertlik isteyenlerin elini güçlendirdi. Aslında orada çok karışık şeyler oluyor. Kimin ne yaptığı da belli değil. Mesela KADEK İran çatışmaları, geçmişte böyle bir şey yoktu. Şimdi sınırda çatışmaların olduğu söyleniyor. Basında yer alanlar doğru değil. KADEK açıklama yaparak yalanladı. Olabilir, zaten büyük bir dezenformasyonun olduğunu biliyoruz. Aslında örgüt de olup biteni tam göremez bir tarafını görür, Öcalan da bir tarafını görür, analar bir tarafını görür, hepsini bir anda görmek de zaten mümkün değildir. Aslında Kerkük olayının altında Kürt sorunu yatıyor. ABD ile Türkiye'nin stratejik ortaklığı bitti. Herkes bunun farkında. Bu demek değil ki düşman olacaklar ama eskiden Türkiye, ABD'yi arkasına alarak işlerini yürütüyordu şimdi o durum ortadan kalktı. Bakın bir şeyler oluyor. Tunceli çatışması gerginlik yaratıyor, çözüm istemeyenlerin elini güçlendiriyor, parayı kaybedecek, unvanını kaybedecek, satüsünü kaybedecek o kadar çok beslenen var ki bu işlerden. Bu Tunceli olayı, bu güçleri, işte bakın Terörle Mücadele Kanunu 8. Maddesi'ni kaldırıyorsunuz, işte olanları görüyorsunuz diyecekler. Bölgeden gelen bilgiler, çatışma döneminde pek çok faili meçhul olaylara adı karışmış, sertlik yanlısı kadronun tekrar eski görevlerine döndüğü konumlandırıldığı yönünde ayrıca çok yoğun operasyonlar var. Savaş hazırlıkları yapılıyor, kayıplar yaşanıyor, meşru müdafaa hakkı kapsamında cevap verildiği belirtiliyor. Biliyorum ama bunlara çanak tutmak lazım. Ellerini güçlendirmemek lazım. Ben bu günlerde programıma barış annelerini çıkaracaktım bu olaydan dolayı vazgeçtim. Şimdi bana diyecekler ki barış annelerini çıkarıyorsun ama adamlar askerlerimizi öldürüyorlar. Örgüt içinde de radikaller var, ılımlılar var. Zaten bu işin tümden bitmesi mümkün değil. 500-600 kişi her zaman dağda kalacaktır, onlarla yaşamaya devam edeceğiz, sorunlar olacaktır. Devlet de aslında tümünün gelmesi yönünde bir beklenti içinde değil, biliyor hepsinin gelmeyeceğini ancak yasa ile en azından 2-3 binini getirmeyi düşünüyor, bunu bir aşama olarak görüyor. DEHAP Başkanı'nı da programıma çıkardım. Çok iyi buldum, akıllı bir çocuk. Önce nedir nereden çıktı dedim ama baktım aklı başında olgun biri. Programda, 'genel af' dedi. Hatta Öcalan'ı da kapsayan genel bir af istemini belirtti. Arada kendisine, 'Ne yapıyorsun şimdi sırası mı?' dedim. Dikkat ederseniz ben onu manşete vermedim ama diğer gazetecilerin gözünden kaçmadı, hemen verdiler. Talep doğru ama zamanlama açısından yanlış. Bu haliyle bile zorlanıyor. Türkiye bu anda affa hazır değil, genel af ancak 2004'te AB'den tarih aldıktan sonra gündeme gelecek, hem de çok hızlı bir şekilde gündeme gelecek. 2004'te tarih alınacağına inanıyor musun? Evet inanıyorum. Türkiye başka bir seçeneğinin olmadığını iyi biliyor. Ancak devlet içinde buna engel olanlar var. Sayın Öcalan da aslında devletin tümden demokratik çözüm karşıtı olmadığını ancak devlet içinde bir grubun savaş istediğini belirtiyor, bunlara karşı dikkatli olunması gerektiğini ve sürecin kritik olduğunu ifade ediyor. Evet doğru. AKP ile ordu arasındaki ilişkiler nasıl? Bir sorun yok. AKP bu süreci iyi götürüyor. Tabii belli olmaz. İyi gidiyor ama bir süre sonra AKP'nin tabanı, hani başörtüsünü çözecektin diyecektir. Ama şimdilik askerlerle ilişkileri iyi. Kompleksleri yok. YÖK tasarısını geri çektiler. Basiretli davrandılar, uzlaşıyorlar. Yeri geldiğinde AKP'ye karşı mücadele edilir. Şu anda Öcalan'ın prestijini yükseltecek şey nedir biliyor musunuz? Barış ve birlik istiyoruz, bütünlük istiyoruz diyecek, böyle bir çağrı yapacak, bu mesajı mümkün olduğunda geniş kesimlere de iletecek. 5 yıldır belirttiğiniz bu vurguları sürekli yapıyor ve bunlar kamuoyuna duyruluyor. Biliyorum haklısınız onlar da diyecekler, 5 yıldır bekliyoruz hiçbir şey yok, onları da anlıyorum. Ancak bir şeyler de oluyor. Yapmayın Allah aşkına, AB çerçevesinde paketler çıkıyor, 7. paket gelecek, önemli değişiklikler var. Görmelisiniz bunu, AB'den tarih alındıktan sonra işler yoluna girecek, çözüme gidiyor, başka da bir yolu yok bu işin. Hiçbir şey yapmasanız da bu süreç işleyecek, olay çözüme doğru gidiyor. Ben Öcalan'ı yakından tanıdığım görüşlerini paylaştığımdan değil, asılmasın dedim, çünkü asılırsa milyonlar sokağa dökülür bu mesaj yeter, bu hissi veriyorsa bu olay bitmiştir. İşte AİHM davasında ordaydım. 50 bin kişi mahkemenin etrafında sessizce oturdu, bir konserde 100 bin kişi bir araya geliyor. Bu noktada herkes durmak zorunda. Bakın birini kapatıyorlar diğeri açılıyor, hemen örgütleniyorlar. Sizce ABD, KADEK olayına nasıl yaklaşıyor? Bu son Kerkük olayı da Kürt sorununun çözümü ile bağlantılı, altında bu yatıyor. ABD'nin Türkiye'den beklentileri var, yerine getirilmiyor ve bu gerginliğe neden oluyor. ABD, Türkiye'ye diyor ki; Ben Öcalan'ı sana teslim ettim, şartlarım vardı, birincisi öldürmeyeceksin. İkincisi de bunları Meclis'e götüreceksin. Yasal sürece katılacaklar. Birileri diyecek katil Türkler, siz bize şöyle yapmıştınız birileri de kuyruklu Kürtler siz bize böyle yapmıştınız. Bunları söyleyecekler ama parlamentoda söyleyecekler. Aslında Özal bunu zamanında söylemişti. Bunları içimize alalım demişti. Ama ordunun kafası uçları düşünüyor. Bugün bunu yaparsak yarın bizden toprak isteyecekler diyor. Toprağı ne yapacak, orada sıkışmış bir devleti ne yapacak, yaralı bir halde olacağına buradaki zenginliği niye bıraksın, paylaşmasın. Pişmanlık Yasası ABD'nin bu yönlü istemlerinin sonucu olarak mı gündeme geldi? Tabii bir arayışın sonucu bu. Ancak bu yasanın çözüme hizmet etmesi mümkün değil, geçmişte 6 kez çıkarıldı. Toplam yararlananların sayısı 800 civarında. 800 civarında öyle mi? Pişmanlık Yasası'nın tutmayacağını ben de biliyorum ama bu yasa geçmişte çıkanlardan farklı, mantığı farklı. Bu adım atma çabalarının bir parçası. Pişmanlık yasaları daha önce de çıktı. Sonuç alınamadı. Yasanın kapsamı geniş ancak düşünce mantığı aynı, suç ve suçla mücadele gibi kriminalize etme var, örgüt içerisinde yasa kapsamında bir görüş ayrılığının yaşandığı ve çatışma durumunun olduğu yönündeki haberler yalanlandı, ayrıca yasanın hiçbir şekilde tartışma konusu yapmayacakları belirtiliyor. Tabii birileri çıkıp biz çökertmek için yapıyoruz dese de işin özü böyle değil. Bu mesajı da kendi kamuoyuna vermek zorunda. Aslında özü böyle değil. 2000-2500 kişiyi getirmeyi hedefliyorlar, bunu başarı sayacaklar. ABD aslında diyor ki; aç kapıları bunlar gelsin, sen de kurtul ben de kurtulayım. Yasa ABD'nin istediği doğrultuda mı çıktı sizce? Hayır tam ABD'nin istediği gibi olmadı. Emin misiniz ABD'nin istediği gibi olmadığından? Net biliyorum, duyum değil. Öcalan, bu yasanın kendisini de kapsamasını mı istiyor? Hayır aslında ne af, ne pişmanlık yasasının çözüm olmayacağını, toplumsal barış için demokratik katılım yasalarının bir paket içinde 2005 yılına kadar bir yol haritası biçiminde düzenlenerek uygulanmasını istiyor. Bu yol haritasının adım adım hayata geçirileceğini, bu çerçevede kendilerine düşen adımları da atmaya hazır olduğunu, örneğin böyle bir plan çerçevesinde 500 kişinin dağdan, 500 kişinin Avrupa'dan gelebileceğini ve bunun adım adım gerçekleştirileceğini belirtiyor. Ayrıca son görüşmemizde kendisine yönelik olarak da eğer çözüm noktasında benim durumum bir engel oluşturuyorsa bir fedakarlık daha yaparak sürgün formülü içerisinde başka bir ülkede kalabileceğini de ifade etti. Bu konuda arabulucuların olacağını da belirtiyordu. Ancak başını ezerim, gövdesini kurda kuşa yem ederim mantığının, şiddeti davet ettiğini ve kabul edilemeyeceğini belirtiyor. Rusya olur, Kafkasya olur, ya da herhangi bir yer olabilir diyor öyle mi? Bu mesajı basına yansıtmıştı. Kürt basınını izliyorum ama bunu bilmiyordum. Bu mesajı bana iletir misiniz? Şunu da söyleyeyim Irak'ta her gün ABD'lilere karşı öldürmeler devam ederse ABD güçlerini çekebilir. Kamuoyu baskısına dayanamayabilir. O zaman Araplar, Şiiler hepsi Kürtler'in boğazına yapışır. Kürtler'in imdadına Türkiye yetişir, bunu da unutmayın. Barzani'nin, Talabani'nin bugüne gelmesi Türkiye sayesinde oldu. Bilerek ve isteyerek olmamıştır ama sonuçta böyle oldu. Hatta bazıları diyordu, bu adamları biz kendi elimizle besliyoruz. Bakın KADEK'in çatışmaları devam ederse ABD onların başına da biner. 5 bin kişidir. ABD için nedir ki? Ama böyle yapmak istemiyor. Hak, özgürlük onların umrunda olmaz ona bakmaz. Sürgün formülü Türkiye tarafından kabul görür mü sizce? Tabii olacak. Ancak 2004'te tarih aldıktan sonra gelişebilir. O zaman AB elinde sopa, reform yapmayanlara yapın diyecek. Şimdi yapmalısınız diyor ama o zaman yapın diyecek. Öcalan'ın durumu da gündeme gelecek, hem de çok kısa sürede bunu söyleyecekler. O zaman ben de bırakın, bırakın diyebileceğim. Siz kendisine selamlarımı söyleyin. Çıktığınızda ilk röportajı o yapmak istiyor. Çok güzel bir şey olur eminim. Eminim ki onun da en fazla istediği şeylerden biridir. O günler olacak, ben çok umutluyum... *** İşte, bu yazarımız, televizyoncumuz böyle diyor. Bebek katili Öcalan'ın özgürlüğüne kavuşmasını sanki en çok o istiyor... Şimdi Öcalan'ın avukatı değil, ben sana soruyorum: Onbinlerce insanın ölümünden birinci derecede sorumlu bir kişinin özgür kalmasını nasıl olur da savunursun? Ününe biraz daha ün, servetine biraz daha servet katma uğruna, gözü dönmüş canilere yol gösterirken vicdanın hiç mi sızlamıyor?... *** Evet, buldunuz mu bu gazetecinin kim olduğunu? İŞTE BİRAND'IN AÇIKLAMASI... Mehmet Ali Birand, Star gazetesi yazsarı Sezai Şengün tarafından hakkında kaleme alınan iddialarla ilgili suskunluğunu bozdu. İşte Birand'ın "O gazeteci benim" dediği açıklaması... MEHMET ALİ BİRAND'IN AÇIKLAMASI O GAZETECİ BENİM Bugünkü Star gazetesinde Öcalan’ın avukatlarıyla “görüşme yapan gazeteci kimdir?” başlıklı haberde sözü geçen kişi benim. Ancak haber çarpıtma ve yanlış bilgilerle dolu olduğu için şu düzeltmeyi yapma ihtiyacı hissediyorum. 1- Avukatlarla görüşmem gizli olmamış, herkesin gözleri önünde yapılmıştır. Öcalan’ın avukatları başka gazetecilere olduğu gibi bana da gelerek PKK liderinin birkaç gün önce yayınlanan makalesindeki “sürgüne gönderilme önerisini” anlatmışlardır. 2- “Kendilerine konuşmamda Öcalan’ın görüşlerini paylaşmadığımı net şekilde söyledim. Ne bugünkü ne de önümüzdeki dönemde kurulacak bir hükümetin Öcalan’ı sürgüne gönderebilecek güce sahip olamayacağını, kamuoyunun bunu kabul edemeyeceğini, pişmanlık yasasının bir genel affa döndürülemeyeceğini, Türkiye’nin bundan daha ileri gidemeyeceğini, örgüt’ün gerçekçi olması gerektiğini” anlattım. 3- PKK-KADEK’in silahlı mücadele döneminin artık kapandığını, Kuzey Irak’ta da kalmalarının imkansızlaştığını, eğer KADEK direnmeye devam ederse Amerikan askerlerinin onları silahla susturacağını, örgüt’ün yaptırım gücünün bittiğini ve DEHAP’ın boğazına basıp etkilemekten vazgeçmesi gerektiğini söyledim. 4- Benim PKK-KADEK ile ilgili görüşlerim nettir: Örgüt silahlı mücadeleden vazgeçmek zorundadır. 4- Star gazetesinde Öcalan’ın avukatları ile yaptığım görüşmedeki sözlerimin herbiri yazılarımda defalarca tekrarlanmış, kamuoyu tarafından bilinen ve arkasında durduğum değerlendirmelerdir. Bunları bir komplo teorisi içinde ele alıp gizli rapor havasına sokmanın hiçbir anlamı yoktur. Avrupa Birliğine tam üyelikten sonra birçok ülkeden Öcalan’ın serbest bırakılması yolunda baskıların geleceği Devlet tarafından da bilinmektedir. Ancak bugünden 10 sene sonranın hesaplarını yapmak imkansızdır. PKK ile ilgili görüşlerim 30 yıldır aynı çizgide devam etmektedir ve bugün POSTA gazetesinde çıkan yazımda da net şekilde ortaya konmuştur. Ne bu görüşmenin ne de söylediklerimin utanılacak bir tarafı vardı. Türkiye’nin Kürt sorununu çözdüğü anda gerçek barışa ulaşacağına başından beri inandım ve hala da inanmaktayım. PKK’nın kanlı taktiklerle bu soruna yanıt getiremeyeceğini de defalarca yazdım yine de tekrar ederim. MEHMET ALİ BİRAND Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 20:25

İLGİLİ HABERLER