OKTAY EKŞİ''DEN YENİ ŞAFAK''A MEKTUP: ''''SİYASİ BÜYÜKLERİN ETKİ VE BASKI ALANINDA OLUP DA GAZETECİLİK YAPMAK ÇOK ZOR VE ASLINDA PİS BİR İŞTİR''''
Oktay Ekşi''nin Başbakan''a yazdığı mektubun ardından başlatılan kampanyaya Başbakan''dan aferin almak isteyenler büyük bir rağbet göstermişti. Bir internet sitesinin de ''Oktay Ekşi''ye Allah rahmet eylesin'' başlığıyla verdiği haber ve yorumlara Ekşi ağır bir dille cevap verdi. İşte Ekşi''nin Yeni Şafak''a gönderdiği mektup...
Önce bugünkü Yeni Şafak''ın beni Hürriyet Gazetesi Başyazarlığından Aydın Doğan Medyası Başyazarlığı gibi tarafınızdan icat edilmiş yeni ve -anlaşılan- çok daha önemli bir pozisyona terfi ettirmiş olması nedeniyle teşekkürlerimi sunmak isterim.
Yazdıklarınızı okudum. Siyasi büyüklerin (veya büyük siyasilerin) etki ve baskı alanında olup da gazetecilik yapmak çok zor -ve aslında pis- bir iştir. Bir gün önce size de gönderilen bir haberi (olayımızda benim Başbakan Tayyip Erdoğan''a yazdığım Açık Mektubu) görmezden gelirsiniz, ama Sayın Başbakanın hiddet ve şiddet gösterdiği size bildirilince hemen üstüne atlar, hem bir gün önce çöpe attığınız haberi manşete taşırsınız hem de abartılı ifadelere, çarpık mantık ürünü suçlamalara ve yalana başvurmak zorunda kalırsınız.
Örnek vereyim:
Ben Açık Mektubumda Başbakan Tayyip Erdoğan''a ''''iletişim özgürlüğünü kısıp gazetecileri hapse atarak amaca ulaşmayı ummak yanlış bir yoldur. Çok denenmiş olumlu sonuç alınamamıştır'''' tavsiyesinde bulunduktan sonra kendisinin bilemediği dönemin somut olaylarını örnek gösterdim. O dönemin bizi karanlığa götürdüğünü söyledim. Bundan ''''Menderes idam edilmişti. Demek ki sen Erdoğan da idam edilir imasında bulunuyorsun'''' sonucunu çıkarmak için ya Mehmet Barlas kadar kuralsız bir kişilik yahut da ''''Havada bulut var'''' cümlesinden ''''Sen bana ördek dedin!'''' sonucu çıkaracak kadar hasta bir kafaya sahip olmak gerekir.
Beni öteki dünyaya gönderme özlemiyle tutuşanlara da söz etmek isterdim ama onlar henüz çocuk. Habasette tecrübeye ihtiyaçları. Ama bu gidişle herkesi geçecekler.
Yalanınızdan söz ettim:
1961 Kurucu Meclisinin üyesi idim. Ama beni sizin dediğiniz gibi kimse tayin etmedi. Hele Milli Birlik Komitesi üyelerinin bu konuda hiçbir rolü olmadı (olabilseydi ihtimal engellerlerdi). Beni Ankara''daki gazeteci meslektaşlarım Kurucu Meclisin teşkili hakkındaki yasanın koyduğu ''''gizli oyla seçim'''' usulüne göre birçok aday arasından seçtiler. Zaten Kurucu Mecliste ''''Basın Temsilcisi'''' sıfatıyla görev yaptım. Görevimi nasıl yaptığımı merak ederseniz konuşmalarımdan kullandığım oyların niteliğine, önerilerime kadar her şeyi o dönemin Tutanak Dergisinde bulursunuz.
Belli ki yazılarım ve mesleğime Basın Konseyi bünyesinde hizmet vermekte oluşum bazılarını -herhalde efendilerinizi- çok rahatsız etmeye başladı. O nedenle bir an önce sahneden çekilmemi amaçlayan bir kampanya başlattınız. Onun da yönetim kadrosunun, Başbakandan 15 Mart tarihinde istediğimiz randevuya 13 gün yanıt verilmemesi üzerine gösterdiğimiz haklı ve meşru tepkiyi içine sindiremeyenler olduğunun farkındayım.
Onlar size siz onlara mübarek olun.
Saygılar.
Oktay Ekşi
(SÜPERPOLİGON)
Güncellenme Tarihi : 17.3.2016 12:16