Gündem
  • 2.9.2025 20:09

Ömer Çelik'ten 'CHP Kongresi' yanıtı: MYK'da bunu konuşmadık

CHP İstanbul İl Kongresi'nin iptal edilmesine ilişkin açıklamalarda bulunan Ömer Çelik, MYK'da bu konuyu değerlendirmediklerini belirterek, "Nihayetinde mahkeme ile ilgili bir süreç" ifadesinde bulundu.

AK Parti Merkez Yürütme Kurulu, bugün Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında toplandı.

Toplantıda, iç ve dış politikadaki güncel gelişmeler ile parti içi stratejiler ele alındı.

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, AK Parti Merkez Yürütme Kurulu toplantısı sonrası önemli değelendirmelerde bulundu.

Kendisine yöneltilen soruları da yanıtlayan Ömer Çelik, CHP İstanbul İl Kongresi'nin iptal edilmesine ilişkin de konuştu.

"Tabii biz siyasi partilerin bu şekilde gündeme gelmesini istemeyiz. Ama siyasi partiler açısından herhangi bir usulsüzlük varsa da bunu mahkemenin tespit etmesi ve bununla ilgili adım atması da işleyen yargı süreciyle ilgilidir." ifadelerini kullanan Çelik'in açıklamalarından satır başları şöyle:

"CHP İSTANBUL İL KONGRESİ'NİN İPTAL EDİLMESİ" DEĞERLENDİRMESİ

MYK, bunu herhangi bir şekilde değerlendirmedik. Nihayetinde mahkeme ile ilgili bir süreç, orada sadece bazı yayınlarda kayyum atandı falan deniyor. Halbuki yargı süreci gördüğümüz kadarıyla devam ediyor. İhtiyati tedbir kararı almış orada mahkeme ve daha önceki bir CHP il yönetimini tekrar atamış. Bir öncekinde siyasi yasaklık durumu olduğu içindir belki o. Onu tabii mahkemenin nasıl takdir ettiğini bilemiyorum. Ama bu ihtiyati tedbir olarak gündeme gelmiş bir şey.

"İTİRAZ SÜRECİ DEVAM EDİYOR, BİZ DE ONU TAKİP EDİYORUZ"

Tabii biz siyasi partilerin bu şekilde gündeme gelmesini istemeyiz. Ama siyasi partiler açısından herhangi bir usulsüzlük varsa da bunu mahkemenin tespit etmesi ve bununla ilgili adım atması da işleyen yargı süreciyle ilgilidir. O bakımdan onunla ilgili herhangi bir detay değerlendirme yapmamız doğru değil. Ama görüldüğü kadarıyla CHP yönetimi alınmış ve daha önceki bir CHP il yönetimi oraya ihtiyati tedbir açısından, yani kayyum olarak değil, koyulmuş ve yargı süreci dönüyor. İtiraz süreci devam ediyor. Biz de onu takip ediyoruz.

"TEŞKİLATLARIMIZ TÜRKİYE BULUŞMALARI KAPSAMINDA SAHADALAR"

Ekonomi Başkanlığımızın bir sunumu var. ARGE Başkanlığımızın sunumu var. Çevre Başkanlığımızın bir sunumu var. Cumhurbaşkanımız ve Bakanlarımız açılışta iç politikaya, dış politikaya dair ve kendilerinin Çin seyahatine dair kapsamlı değerlendirmelerde bulundular. Tabi biliyorsunuz, şu anda teşkilatlarımız Türkiye buluşmaları kapsamında sahadalar. Arkadaşlarımızla birlikte 15 Eylül'e kadar bu çalışmaları sürdüreceğiz.

"BİRİNCİ GÜNDEMİMİZ, NETANYAHU HÜKÜMETİNİN GAZZE'DEKİ SOYKIRIMI DEVAM ETTİRMESİ"

İç politikayla ilgili ve dış politikayla ilgili gündemi yakın takip ediyoruz. Birinci gündemimiz her zaman olduğu gibi Netanyahu hükümetinin her geçen gün daha fazla katliam yaparak, Gazze'deki soykırımı devam ettirmesi. Dünyanın gözü önde Gazze'nin işgal edilmesine dair talimatlar verildiği ve buna göre hareket planları hazırlandığı açık bir şekilde ifade ediliyor.

Nazilerin yaptığını bile geride bırakacak, insanlık tarihinin en barbarca ve soykırımın bir örneğidir. Bütün dünyada Filistin’in tanınmaması konusunda hareketlilik var, buna karşılık ABD’nin vizeleri iptal etmesi yanlıştır, Filistin Devlet Başkanının ve diğer yetkililerin vizelerinin iptali adaletsiz ve hakkaniyetsiz bir karardır. Uluslararası hukuk ve meşru zeminler, BM zemininde görülmeyen yaklaşımların tamamen berhava olduğunu göstermektedir. Bu karardan geri dönülmelidir. Yıllarca Cumhurbaşkanımız Filistin davasını en yüksek sesle haykırmaktadır. Netanyahu’nun gerçekleştirdiği soykırım, BM’ye damgasını vuracaktır. Devletlerin meselesi olmaktan aşmış, insanlık ittifakı meselesidir.

Bu artık devletlerin meselesi olmayı çoktan açmıştır. Bu bir katliam şebekesi ile insanlık ittifakı arasında bir meseledir. İnsanlık ittifakı eninde sonunda değerlerin kazanımı, medeniyetin kazanımlarının korunması için bu katliam şebekesini yenmek zorundadır. Dolayısıyla hep beraber Sayın Cumhurbaşkanımızın Filistinli yetkililere izin verilmese bile Sayın Cumhurbaşkanımızın yapacağı konuşmanın Filistin'in en gürsesi olarak Birleşmiş Milletler'de ve bütün dünyada yankılanacağını görüyoruz, değerlendiriyoruz.

"ÇELİK KUBBE DÜNYADA YANKILANIYOR"

Tabi bu Zafer Haftası ayında çok önemli gelişmeler oldu. En önemlilerinin başında çelik kubbe ile ilgili geldiğimiz nokta söz konusu oldu. Bütün dünyada yankılandığı gibi ülkemizin savunması açısından da son derece önemli bir eşik geçilmiş oldu. Görüldüğü gibi geçmişte sıradan bir tabanca almak için başvurduğumuzda bize bunları bile vermeyenler, ambargo uygulayanlar, bugün Türkiye'nin savunma sanayinin geldiği noktayı manşetlerinden indiremiyorlar. Tabi bizim savunma sanayimiz kimse için bir tehdit değil. Kendi milli güvenliğimiz için bunu gerçekleştiriyoruz. Bu başarılara imza atıyoruz.

Cumhurbaşkanımız biz yapabiliriz, daha iyisini de yaparız diye bütün kurumlarımıza bu yönü, bu istikameti, bu vizyonu vermişti. Ve geldiğimiz noktada dünyanın barbarlık tarafından teslim alınmaya çalışıldığı ve Türkiye'nin etrafında neredeyse dünyadaki çatışmaların %70'e yakınının gerçekleştiği bir ortamda ve büyük potansiyel krizlerin var olduğu bir ortamda savunma sanayimizin geldiği nokta tabi ki gurur vericidir. Çelik kubbenin dünyada bu kadar yankılanması, herkesin aslında bütün bu meseleleri hem okumakta hem de bunlara karşı savunma sanayi açısından somut tedbir almakta çok geç kaldıklarını itiraf ettiği bir noktada Türkiye'nin öngörüsünün, Cumhurbaşkanımızın vizyonunun Türkiye'yi içinde tuttuğu hattın ne kadar kıymetli olduğu bir kere daha görülmektedir.

"TÜRKİYE'NİN GÜCÜ BARIŞIN TEMİNATIDIR"

Tabii bazı komşu ülkeler, Türkiye'nin çelik kubbe diye attığı imzanın kendileri için tehdit oluşturduğunu söylüyor. Onlara bir kere daha ifade ediyoruz. Türkiye'nin gücü kimse için tehdit değildir. Türkiye'nin gücü barışın teminatıdır. Ama Ege'de, Akdeniz'de, başka yerlerde hiç kimsenin yanlış işler peşinde koşmaması lazım. Meseleleri masada, müzakereyle, diplomasıyla halletmemiz lazım. Bu işler sahaya kalmaması lazım. Dünyanın zaten büyük streslerle yüklü olduğu, büyük fay hatlarının tetiklendiği bir dönemde, daha fazla strese ve fay hatlarının tetiklenmesine gerek yok. Onun için biz komşularımızla barış içerisinde ve herkesin güvenliği bizim güvenliğimizdir. Herkesin refahı bizim refahımızdır. İlkesiyle hareket ediyoruz. Kimsenin güvenliğinde bir zaafa düşmesini, kimsenin refahtan mahrum kalmasını arzu etmiyoruz. Topyekun bir barış, topyekun bir refah peşinde koşuyoruz.

"MAVİ VATAN KONUSUNDAKİ GELİŞMELERİMİZ SON DERECE KIYMETLİ VE ÖNEMLİDİR"

Yine tabii, geçmiş dönemde gördük, burada sizlerle basın toplantısı yaparken ifade ettim. Suriye'deki olaylar sebebiyle ve başka gelişmeler sebebiyle, o kadar çok savaş gemisi pek çok ülke tarafından Akdeniz'e gönderildi ki, daha önce ifade etmiştim, neredeyse Akdeniz'de balıkçı gemisi koyacak yer kalmadı, balıkçı kayığı koyacak yer kalmadı diye. O sebeple mavi vatan vurgumuz, mavi vatan konusundaki gelişmelerimiz son derece kıymetli ve önemlidir. Bu sene Teknofest gençliğini mavi vatanla buluşturan Teknofest Mavi Vatan'ın hayata geçirilmesi de, bu konudaki gelişmelerin gün yüzüne çıkması, gençlerimizin bu alandaki çalışmalarının teşvik edilmesi bakımından son derece önemlidir.

Teknofest'in Milli Savunma Bakanlığı ve Sanayi Bakanlığımızla birlikte, Teknofest'in bu sene deniz kuvvetlerimizle birlikte böylesine kapsamlı bir şekilde yapılmış olması, aslında Türkiye'nin mavi vatan vurgusu ve mavi vatanın geleceğine dönük olarak etrafımızdaki denizlerde oluşan kaynamalara karşı, daha büyük meydan okumalara karşı hazırlıkları açısından da son derece önemlidir. Burada gençlerin yaptığı çalışmalar, orada ortaya konulan icatlar, kazanımlar, geleceğe denizlerde de damga vuracağımızı göstermesi bakımından önemlidir. Tabii, sık sık kahraman silahlı kuvvetlerimize, gerek devlet kurumlarımız tarafından, savunma sanayi kurumlarımız tarafından, gerek diğer alanlarda bu teslimatların yapılması, bunların birleşik ve entegre bir şekilde gündeme gelmesi, önümüzdeki dönemin önümüze gelecek meydan okumaları açısından son derece kıymetli sonuçlar da olacaktır.

TERÖRSÜZ TÜRKİYE DEĞERLENDİRMESİ

Değerli arkadaşlarım, Terörsüz Türkiye konusu her zaman gündemimizde, Sayın Cumhurbaşkanımız, Genel Başkanımız açış konuşmasında da bu noktaya değindi. Biliyorsunuz, Sayın Devlet Bahçeli'nin tarihi çağrısı, Sayın Cumhurbaşkanımızın devlet başkanı olarak koyduğu iradeyle, Cumhur İttifakı bu konuda yekpare bir şekilde bu konuyu sonuca ulaştırmaya kararlı olduğunu süreci başlatan taraf olarak da ifade etmiştir. Cumhur İttifakı'nın buradaki duruşu net bir şekilde, bütün gelişmelerle bir şekilde doğrulanıyor, ne kadar kıymetli olduğu görülüyor. Cumhur İttifakı'nın yanı sıra Sayın Cumhurbaşkanımızın devlet kurumlarına talimat vermesiyle birlikte bu süreçle ilgili olarak, aynı zamanda bir devlet politikası haline gelmiştir.

"KOMİSYONUN ASIL ODAĞININ PKK'NIN FESİ VE SİLAH BIRAKMASI OLDUĞUNU GÖZDEN KAÇIRMAMAK GEREKİYOR"

Yine burada Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin PKK terör örgütünün fesi ve silah bırakmasıyla ilgili yol haritası oluşturması ve dayanak oluşturması, yasal dayanak oluşturması ile ilgili bir komisyonun kurulmuş olması, Yüce Meclis'in buraya katılan partilerle birlikte siyasi partilerin desteğini de alacak şekilde sürecin yürütülmesine imkan vermektedir. Tabii komisyon vesilesiyle komisyonun asıl odağının PKK'nın fesi ve silah bırakması olduğunu gözden kaçırmamak gerekiyor. Bunun dışında başka konuların öne çıkarılmaya çalışılması, PKK'nın fesi ve silah bırakılması gündeminin terdelenmesi, örtülmesi ya da aksatılmasına dönük bir takım gündemler ve ajandalar olarak gündeme gelmektedir. O daha bu işin tabii ki silah bırakma ve fesih sürecinin gerçekleşmesidir.

Burada da PKK terör örgütünün bütün şube ve uzantılarıyla, bütün illegal yapılarıyla, bütün finans odaklarıyla ve propaganda merkezleriyle, bu terörsüz Türkiye ve aynı zamanda terörsüz bölge sürecine uygun olarak yapılan çağrılar çerçevesinde silah bırakması ve kendisini fes etmesi gerekir. Bunun dışında herhangi bir şekilde bu odağın kaybına yol açacak davranışların aslında terörsüz Türkiye söylemini kullanmakla birlikte bu süreci akamete uğratacak davranışlar ve söylemler olduğunu ifade etmek isteriz.

"TERÖRSÜZ TÜRKİYE SÜRECİYLE TERÖRSÜZ BÖLGE SÜRECİ İKİ AYRI SÜREÇ DEĞİLDİR"

Sayın Cumhurbaşkanımız, Genel Başkanımız, bugün MYK'daki açış konuşmalarında bu konuda bir odak kaybı yaşanmaması gerektiğini, bazılarının odak kaybı yaşadığını ve bu gündemlerin doğru olmadığını ve bir odak kaybı yaşanmaması gerektiğini ifade etmişlerdir. Yine MYK'mız başlarken Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli'nin yaptığı açıklamalar hem komisyonla ilgili hem Suriye'yle ilgili son derece önemlidir. Tabii bu çerçevede biz terörsüz Türkiye derken PKK'nın şu adresi ya da bu adresinin değil, bütün adreslerinin, bütün şube ve uzantılarının legal ve legal görünümlü, illegal, Avrupa'daki bir takım legal görünümlü yapılarının ve illegal yapılanmalarının tamamının feshedilmesi gerektiğini ve silah bırakılması gerektiğini daha bu sürecin başında ifade ettik.

Bu sürecin başında bundan bunu anladığımızı ve bunun anlaşılması gerektiğini söyledik. Ama bunun dışındaki yaklaşımlar olursa bu gerçekten terörsüz Türkiye sürecine, terörsüz bölge sürecine zarar verir. Terörsüz Türkiye süreciyle terörsüz bölge süreci iki ayrı süreç değildir. Bunlar entegre süreçlerdir.

"GENEL BAŞKANIMIZIN YÜZÜNÜ ANKARA'YA VE ŞAM'A DÖNENLER KAZANACAKTIR İFADESİNİN ANLAMI BUDUR"

Çünkü bunlar ülkemize dönük terör tehdidi topraklarımızın içinde gerçekleştiği gibi asıl merkezleri topraklarımızın dışındaki ülkelerdir. O ülkelerdeki otoriteler bunu bu tehdidi bertaraf edecek bir irade ortaya koymayınca Türkiye Cumhuriyeti Birleşmiş Milletler şartının kendisine verdiği yetki çerçevesinde bu terörle mücadelesini uluslararası hukuka uygun olarak sürdürmüştür. Dolayısıyla terörsüz Türkiye'yle terörsüz bölge sürecini birbirinden ayırmaya çalışmak sağlıklı bir yaklaşım değildir.

İkincisi bölgede özellikle Suriye'de net bir şekilde gözlemliyoruz. Silah bırakmaktan kaçınmak Suriye'deki merkezi yapıyı sabote edecek davranışlar içerisine girmek ve Türkiye'deki terörsüz Türkiye sürecinden ve terörsüz bölge sürecinden kendisini ayrıştırmak kendisine başka bir pozisyon belirlemek bununla birlikte silahlanmak şeklindeki davranışların bütün bu sürece karşı davranışlar olarak kodlanması gerektiğini değerlendiriyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımızın, genel başkanımızın yüzünü Ankara'ya ve Şam'a dönenler kazanacaktır ifadesinin anlamı budur.

"TERÖRÜN KİMSEYE KAZANDIRACAĞI BİR ŞEY YOKTUR"

Yine bugün MYK'mız başlarken Sayın Devlet Bahçeli'nin yaptığı açıklamada son derece önemli bir cümle var. Deniyor ki orada Sayın Bahçeli tarafından bu süreci akamete uğratmaya çalışanlar Suriye'de başka bir plan peşinde koşanlar esasında terörsüz bölge sürecinin değil Siyonizmin planının parçası durumuna düşeceklerdir. Şimdi burada bunları söylediğimiz zaman birileri tutuyor. İşte diyor ki Kürtlerin kazanımlarına karşı bir şeyler söylüyorsunuz. Hayır. Hiçbir terör örgütünün varlığı ya da hiçbir terör örgütünün birileri tarafından desteklenmesi Kürtlerin kazanımı değildir. Türklerin kazanımı değildir. Arapların kazanımı değildir. Sünnilerin kazanımı değildir. Alevilerin kazanımı değildir. Dürzilerin, Nusayirlerin, Şiilerin hiç kimsenin kazanımı değildir. Hiç kimse herhangi bir terör örgütünün varlığını ya da birileriyle iş tutmasını kendi kimliğinin kendi aidiyetinin, kendi mensubiyetinin kendi siyasal kimliğinin, etnik kimliğinin, mezhebi kimliğinin kazanımı olarak görmemelidir. Terörün kimseye kazandıracağı bir şey yoktur.

"HAK VE ÖZGÜRLÜKLER KONUSUNDAKİ EKSİKLİKLERİN GİDERİLMESİ SÜRECİ HER ZAMAN DİNAMİK BİR SÜREÇTİR"

Aslında herhangi bir terör örgütü ben şu mezhepten gruplar ya da bu etnik gruptan gruplar adına onların hakları adına savaşıyorum dediğinde mücadele ediyorum dediğinde aslında bunu binlerce kere Orta Doğu'da gördük. 1960'lı yıllarda da görüldü. 70'li yıllarda da görüldü. Şimdi de gözüküyor. Bunların hepsi bir takım emperyalist planların bugün bunun yerini bir takım siyonist planlar almıştır. Onların taşeronu olarak hareket etmek anlamına gelir. Biz terörsüz Türkiye ve terörsüz bölge sürecini sonuca erdirmekte. Bunu hedeflerine ulaştırmakta kararlıyız. Buna dönük olarak bir takım devletlerin örtülü operasyonlarını görüyoruz. Silah bırakması gerekenlerin bir takım zikzak çıkan açıklamalarının arkasındaki organizasyonları görüyoruz. Onun için bir kere daha ifade ediyoruz. Hem ülkemizin kazanımı için. Ülkemizdeki herkesin kazanımı için. Hem de bölgemizdeki yakın bölgemizdeki Türklerin, Arapların, Kürtlerin, Sünnilerin, Alevilerin, Şiilerin, Nusayirlerin, Düzilerin, Yezidilerin, herkesin kazanımı için terör örgütlerinin silah bırakması ve terör gündeminin ortadan kalkması gerekir.

Biz bunu net bir şekilde büyük bir Türkiye içerisinde demokrasiyle Türkiye'nin içerisinde bir takım reformlarla büyük yollar aldık. Büyük mesafeler kat ettik. Yıllar içerisinde. Dolayısıyla hak ve özgürlükler konusundaki eksikliklerin giderilmesi süreci her zaman dinamik bir süreçtir. En baştan itibaren söyledik. Bu meselelere bakışımız terörsüz Türkiye'ye ulaşma hedefinde esas bunun şemsiyesi tek vatan, tek millet, tek devlet, tek bayrak ülkesidir. Bunlardan taviz yoktur. Bunlarla ilgili bir pazarlık yoktur. Bunlarla ilgili bir müzakere yoktur. Devletin nitelikleriyle ilgili ve milletin değerleriyle ilgili herhangi bir pazarlık söz konusu değildir.

"TERÖR DEVLETÇİLERİNE MÜSADE ETMEYECEĞİMİZİ GEÇMİŞTE CUMHURBAŞKANIMIZ BİR GECE ANSIZIN GELEBİLİRİZ MOTTOSUYLA İFADE ETMİŞTİ"

Aynı şekilde, biz komşumuz Suriye'nin egemen bir devlet olarak toprak bütünlüğüne sahip, tek ülke, tek Suriye ve tek ordu temelinde geleceğe bakmasının, şimdiye kadar yaşanmış deneyimler çerçevesinde en doğrusu olduğunu düşünüyoruz. Hem bu Kardeş Suriye halkı için, hem Kardeş Suriye Devleti için, hem Türkiye'nin milli güvenliği için en doğru yol haritasıdır. Bunun dışına çıkan yaklaşımların bizim tarafımızdan tabii ki olumlu görünmesi, herhangi bir şekilde söz konusu olmayacaktır, mümkün değildir. PYD yöneticisi Salih Müslüm'ün bahsettiği açıklamasını gördüm. Önceki açıklamalarıyla birleşik bir açıklama. Biz dediğimiz gibi, Şam'daki merkezi hükümetle çatışma şeklindeki bir tutumun terörsüz bölge sürecine karşı bir tutum olduğunu değerlendiriyoruz.

Aynı şekilde, PYD'nin SDG'nin silah bırakmasına, yani Suriye PKK'sının silah bırakmasını engellemeye çalışanların, bu terörsüz bölge ve terörsüz Türkiye sürecine karşı, bugün Sayın Bahçeli'nin açıklamasında da var, bu işi geciktirmeye, zamana oynamaya ve sulandırmaya dönük bir yaklaşım olduğunu görüyoruz. Tabi o açıklamada, zaman zaman biliyorsunuz bu teröre destek verenler bir takım meşru kavramları tüketim malzemesi olarak kullanırlar.

Aslında Adem'in merkeziyetçilik diye bahsettiği şey bir Adem'in merkeziyetçilik değil. Bizim orada, bunun adı, kendisinin Adem'in merkeziyetçilik dediğinin fiili karşılığının ne olduğunu bilecek Milli Güvenlik Bilincine sahibiz. Onun Adem'in merkeziyetçilik dediği şey bizim açımızdan terör devletçidir. Dolayısıyla terör devletçilerine müsaade etmeyeceğimizi geçmişte Cumhurbaşkanımız bir gece ansızın gelebiliriz mottosuyla ifade etmişti. Biz bir devlet politikası olarak ve bütün siyasi partilerin katılımıyla yüce mecliste kurulmuş bir komisyonla bu sürecin terörsüz bölge ve terörsüz Türkiye sürecinin hedefine ulaşması için bu gayreti gösteriyoruz.

 

Güncellenme Tarihi : 2.9.2025 20:15

İLGİLİ HABERLER