ORDU'DA ASTSUBAY'IN EMRİNE GİREN TARİKATÇI ÜSTEĞMENLER VAR
ANKARA/Komutanların, hafta başında görüştükleri TBMM Başkanı Bülent Arınç'a ordu içerisindeki irticai faliyetlerle ilgili üç ayrı örnek verdikleri ortaya çıktı.Komutanların verdikleri örneklerden birisi son derece ilginç.Olay da Deniz Kuvvetleri'nde geçmiş.Donanmaya ait bir muhrip, İsrail'e ziyarete gidiyormuş.Gemideki subaylardan biri ‘‘Ben gitmem’’ diye itiraz etmiş.Nedeni sorulunca da şu cevabı vermiş:‘‘Ben Müslümanım. İsrail, Müslüman Filistinlilere eziyet ediyor. O nedenle ben o ülkeye gitmem.’’Ertuğrul Özkök, bu çarpıcı örnekleri köşesine taşıdı.
İŞTE ÖZKÖK'ÜN YAZISI;
ÖNCEKİ akşamki davette Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök, sivil elbisesiyle yaptığı konuşmaya çok yumuşak bir girişle başladı.
Genelkurmay'ın basına açılımını anlattığı bu ilk bölümden sonra konuşmanın tonu değişmedi ama üslup belirgin bir şekilde farklılaştı. Orgeneral Özkök, deyim yerindeyse, kadife eldiven içinde demir bir yumruk çıkardı.
ARINÇ'A SÖYLENDİ
Konuşmasının Yüksek Askeri Şûra ile ilgili bölümünde, hükümete ağır bir uyarı vardı.
Belli ki askerler, YAŞ kararlarına muhalefet şerhi konulmasına bile çok içerlemişler.
Orgeneral Özkök, konuşmasında çok ilginç bir örnek verdi.
Üstü biraz örtülü biçimde, bir üsteğmenin, astsubayın emrine girdiğini söyledi.
Özkök bu sözleri söylerken, yanımda bir komutan vardı.
Bunun ayrıntısını merak ettim.
Bana çok ilginç üç örnek verdi.
Anladığım kadarıyla, komutanlar, hafta başında görüştükleri TBMM Başkanı Bülent Arınç'a da bu üç örneği anlatmışlar.
Yanımdaki komutanın bana anlattığı bu üç ilginç örnek şunlar:
TARİKAT ŞEYHİ ASTSUBAY
Önce Özkök'ün verdiği örnekten başlayayım.
Birkaç yıl önce bir birlikte çok ilginç bir ast-üst ilişkisi ortaya çıkarmışlar.
Aynı birlikte görevli bir üsteğmen, tarikat üyesi olmuş.
Ancak aynı tarikatta, o birlikten bir de astsubay varmış.
Ve bu astsubay, tarikatın şeyhiymiş.
O nedenle, üsteğmen tarikat içinde astsubayın müridi olarak emrine girmiş.
Komutan ‘‘Orduda böyle bir ast-üst ilişkisine izin verilir mi’’ diyor.
Haksız da değil.
Nitekim her ikisi de YAŞ kararıyla ordudan ihraç edilmiş.
NAMAZA GİDECEĞİM
İkinci ilginç örnek ise şu:
Bir birlikteki subay, bir gün nöbete çıkmayı reddetmiş.
‘‘Neden’’ diye sorulunca, ‘‘Namaz saatime rastlıyor. Ben o saatte namaza gidiyorum, o nedenle nöbet tutamam’’ demiş.
Tabii bu da askeri açıdan bağışlanacak bir davranış değil.
Ayrıca dinde de böyle bir zorunluluk olduğunu söyleyemem.
Kuvvet komutanlarının Arınç'a verdiği üçüncü örnek de en az ötekiler kadar ilginç.
Bu olay da Deniz Kuvvetleri'nde geçmiş.
Donanmaya ait bir muhrip, İsrail'e ziyarete gidiyormuş.
Gemideki subaylardan biri ‘‘Ben gitmem’’ diye itiraz etmiş.
Nedeni sorulunca da şu cevabı vermiş:
‘‘Ben Müslümanım. İsrail, Müslüman Filistinlilere eziyet ediyor. O nedenle ben o ülkeye gitmem.’’
Hangi ordu, bu kafada bir subayı görevde bırakabilir?
Nitekim o da YAŞ kararıyla ihraç edilmiş.
Tabii bunlar uç örnekler.
Bunun dışında tartışmalı durumlar da var.
Mesela Dokuzuncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in görev süresince kendisine Bosna konusunda danışmanlık yapan askeri bir yetkili varmış.
YARGI YOLU AÇILMAMALI
Görevi sırasınca 12-13 defa taltif almış.
Ama bu subayı günün birinde ‘‘irticai olaylara karıştığı’’ gerekçesiyle ordudan uzaklaştırmışlar.
Tanıyanlar kendisinin irticayla ilişkisinin bulunmadığına eminler.
Peki bütün bunlara bakarak, YAŞ kararlarına yargı yolunun açılması istenebilir mi?
Bana göre, orduların niteliği nedeniyle bu yolun açılmaması gerekir.
Çünkü ordudan atılıp yargı kararıyla görevine geri dönen bir subayın durumu, disiplini çok olumsuz etkiler.
İşte o nedenle YAŞ kararlarının, çok ince elenip sık dokunması gerekir.
Dosyaların çok titizlikle hazırlanması ve insanların haksız yere mağdur edilmemesine azami dikkat sarf edilmelidir.
Orgeneral Özkök, sivil toplumla ilişkilere çok dikkat eden bir komutan.
Önceki akşam yaptığı konuşmayı çok dikkatle dinledim.
ÖZEL DURUMA İTİRAZ
Konuşmanın YAŞ'la ilgili bölümündeki hassasiyeti anlıyorum. Ancak açık söylemek gerekirse, Başbakan ve Milli Savunma Bakanı'nın YAŞ kararlarına şerh koymasına daha dengeli bir tepki gösterebilirdi diye düşünüyorum.
Çünkü geçen hafta konuştuğum AKP'lilerin büyük bölümünün, ordunun YAŞ'la ilgili hassasiyetine hak verdiğini bizzat kendi ağızlarından dinledim.
Onların bazı özel durumlara itirazı olması da normaldir.
Ama şurası da unutulmamalı.
Sonunda itiraz şerhi koymakla birlikte bu kararı imzalamışlardır.
MGK'NIN ÖNEMİ
Onların söylemek istediği, ‘‘dosyaların hazırlanmasında daha dikkatli ve hukuki davranılması’’.
Ben yine geçtiğimiz günlerde yazdığım görüşümü tekrar edeceğim.
Bu tür konuların kamuoyu önünde tartışılması yerine, MGK'da bütün açıklığıyla konuşulması daha yararlı olur.
Müslümanlar ulülemre yani devlete itaatle yükümlüdür
Bir subay veya astsubay tarikat lideri ya da üyesi olabilir mi?
Tarikatçı düşman safına bile geçer
BİR tarikata üye olmak demek, tarikatın prensiplerine uymak demektir. Bütün tarikatlarda temel prensiplerden biri müridin, yani tarikat üyesinin, tarikat şeyhine yani liderine kayıtsız şartsız teslim olmasıdır. Klasik ifadeyle mürit şeyhine, bir ölünün yıkayıcıya teslim oluşu gibi teslim olmadıkça, tarikatından zevk alamaz, feyz alamaz. Dolayısıyla, tarikat üyesi kişi şeyhine kayıtsız şartsız bağlanmak, emirlerine uymak zorundadır. Bu durumda şeyh efendinin iradesi ile ilgili askerin söz konusu askerin komutanlarının iradesi çatıştığı zaman tarikat üyesi olan asker, ister istemez şeyhine uymak zorunda kalacaktır, bundan da çok tehlikeli sonuçlar çıkacaktır. Bu tehlikeli sonuçlar, barış zamanında yeteri kadar gözükmese de sefer ve savaş zamanlarında çok tehlikeli biçimde ortaya çıkabilir. Sonuç olarak komutanlarının emrine uymaz, gerekirse düşmanın safına dahi geçebilir. Kendisi tarikat lideri olursa daha da tehlikeli. Tarikat liderlerinin de aynı biçimde üst liderleri vardır. Merkez diyebileceğimiz daha üst şeyhleri vardır. Onlara uymak durumunda kalır. Dahası var. Yaşayan lideri yoksa, ölmüş olan liderine rabıta yapar, rüyasında görmeye çalışır, ondan aldığı emirleri uygular. Bu nedenle tarikat bağlılığı ile emir-komuta zinciri içersinde görev yapmanın çoğu kez çelişeceği ve çatışacağı açık bir gerçektir.
Bir asker ‘‘Namaz saati geldi, nöbet tutmam’’ diyebilir mi?
Askeri görevler birer ibadettir
BU hareket İslami kurallara uygun düşmez. Çünkü, askerlerin bütün işleri, hatta yatıp uyumaları dahi, ibadet hükmündedir. Zira, bu okunan ezanlar, kılınan namazlar vatan ve milletimizin huzur içinde yaşaması, o askerlerin, askerlik görevini layıkıyla yapmaları sonucundadır. Dolayısıyla, ülkemizde işlenen bütün hayırlardan, yapılan bütün ibadet ve iyiliklerden askerlerin ve diğer güvenlik görevlilerinin büyük payları ve hisseleri vardır. O nedenle askerlerin ve güvenlik görevlilerinin uyumaları dahi ibadet hükmündedir. Namaz, kazaya bırakılabilir. Her namaz saati geniştir, tehir edilebilir ve iki namaz birleştirilebilir. Dolayısıyla namaz saati ile nöbet saatini çakıştırmak dini açıdan mümkün değildir. Yanlış bir anlayıştır. Bir başka İslami kural da kul hakkı ile Allah hakkı çeliştiği zaman, kul hakkı tercih edilir. Yani burada, asker için Allah'ın hakkı olan namaz saati ile görev saati olan insani haklar çatıştığı zaman görev hakkı tercih edilir. Allah hakkı tehir edilir, başka türlü ifa edilir. Bu genel kuraldır.
Asker, ‘‘Ben Müslüman'ım İsrail'e gitmem’’ diyebilir mi?
İslami kurallara tamamen aykırı olur
BİR asker, ‘‘Bana verilen şu görev İslam'a uygun değildir, ben o görevi yapmam’’ veya ‘‘Filanca ülkeye gidip, savaşmam. O ülke ile çatışmam, oraya gitmem’’ diyemez. Bu da İslami kurallara aykırı olur. Çünkü, Nisa suresi 59'uncu ayete göre, Müslümanlar ulülemre yani devlete itaat etmekle yükümlüdürler. Hangi işin İslam'a uygun, hangi işin İslam'a ters olduğuna dair kararı teker teker askerler vermezler. Bunu üst kademedeki yetkili komutanlar veya devlet adamları verirler. Yapılan görevde herhangi bir günah söz konusu olursa, o günahın vebali askerlerin üzerine olmaz, o kararı veren üst makam yetkililerine ait olur. Sadece şu mümkündür: Bir komutan bir askere kanunsuz bir emir verirse, mesela suçsuz bir insanı öldürmesi veya bir binada yangın çıkartması gibi açık suç olan emri verirse o asker uymayabilir.
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 19:06