Gündem
  • 10.1.2003 12:44

GENELKURMAY'A AK PARTİ'Lİ EMİN ŞİRİN'DEN YANIT

KAYNAK : Haber Kaynağı Önümde ''Genelkurmay Başkanlığı '' antetli kağıda basılmış, Orgeneral Sayın Hilmi Özkök'ün 8 sayfalık ''Basın Kokteyli konuşma metni'' duruyor. Öncelikle Genelkurmay Başkanımızın TSK'nın siyasete bulaştırılmaması konusuna vurgu yapmasına çok memnun oldum. Ancak, konuşma metni bir çok yerinde tamamen siyasete vurgu yapan ve maalesef Türkiye'deki siyasetin, Silahlı Kuvvetlerin etkisi ve hatta vesayeti altında olduğu intibaını verecek bir metin. Siyaseten, Silahlı Kuvvetlerin başında bulunan Orgeneralimizin aşağıda bazı detaylarını da irdeleyeceğim konularda beyanlarda bulunmasını ve bu beyanlarını bir kokteylde yazılı bir metin dağıtarak yapmasını yadırgıyorum. Ayrıca, bu davranışın hukuki olup olmadığı konusunda da tereddütlerim var. Askeri Ceza Kanunu'muzun 148. maddesi özetle, ''Askeri şahısların siyasi amaçla demeç vermelerini, yazı yazmalarını veya telkinde bulunmalarını; herhangi bir sebeple yalnız veya toplu olarak siyasi mahiyette beyanname hazırlamalarını veya yayın organlarına ulaştırmalarını veya dağıtmalarını'' suç sayıyor ve ciddi cezalar öngörüyor. *** Önce akreditasyon meselesi: Sayın Özkök, ''Türkiye Cumhuriyeti'nin temel değerlerine bakışta müşterek payda sahibi olmak kaydıyla, hangi görüşte olursa olsunlar, bütün basın yayın kuruluşlarına ve mensuplarına eşit mesafede bulunmak en çok dikkat ettiğimiz prensiplerden biridir'' diyor. Buna mukabil, bazı gazete ve gazetecilerin kokteyle çağırılmadığı biliniyor. Çağırılmayan bu kişilerin, ''Türkiye Cumhuriyeti'nin temel değerlerine bakış'' konusunda sübut bulmuş bir suçları var mı? Uygulanan kriter nedir? Kokteyle halihazırda mahkemeleri süren, kamuoyu vicdanında ''hortumcu'' diye nitelendirilen bazı şahıslar davet edilirken, gazete ve gazetecilerin görüşlerine göre tefrikinin yapılması doğru mudur? *** İkinci konu, YAŞ meselesi: YAŞ'ın serüvenini kısaca hatırlayalım; 1982'de Anayasa kabul edildi. YAŞ kararlarının idari yargı denetimine tabii tutulmayacağı 125. maddede yer aldı. 125 maddenin gerekçesinde ve madde ile ilgili müzakereler sırasında, YAŞ kararlarının sadece terfi ve kadrosuzluktan sevk ile ilgili olduğu görüşüldü. Bu konularda yargı denetimi, bence haklı sebeplerle, askeri düzen açısından sakıncalı bulunuyordu. 1983 yılında Milli Güvenlik Konseyi, TSK Personel Kanunu'nun 50/c, 94/b maddelerini değiştirdi. ''Disiplinsizlik'' gerekçesiyle ordudan ayırma yetkisini de YAŞ'a verdi. Böylece, YAŞ'ın Ordudan ayırma kararları da Anayasa'nın 125/2 maddesi kapsamına girmiş oldu ve yargı yolu kapandı. Hukuken, bu durumun doğru bir yol olmadığı kanaatindeyim. Zira, kuvvet komutanının takdiri ile Personel Yönetmeliği çerçevesinde her zaman, ''disiplinsizlik sebebi ile Ordudan ihraç'' mümkündür. Bu durumda, Askeri İdare Mahkemesi de devreye girdiğine göre, ortada sıkıntılı hiç bir durum kalmayacaktır. Bu yolun neden tercih edilmediği ve YAŞ yoluna itibar edildiği kamuoyunu rahatsız eden bir husustur. Siyaseten Sayın Özkök'ün bir kokteylde, yazılı bir metin dağıtarak ülkenin Başbakanını tenkit etmesini doğru bulmuyorum. Bu konudaki düşüncelerin ifade edileceği yer ve durum bir basın kokteyli olmamalıydı. *** Kokteylin olduğu gün, Milli Savunma Komisyonu Başkanı Ramazan Toprak istifa etti. Bugünkü gazetelerin haberlerine göre, (Vatan, Hürriyet, Radikal) askerlerin de Ramazan Toprak'ın istifası konusunda telkin, hatta talepleri olmuş. Ramazan Toprak'ın geçmişi dolayısıyla Milli Savunma Komisyonu Başkanlığı'na getirilmesi şık bulunmamış olabilir; ancak, bu durumun bir kokteylde, yine askeri vesayet intibaı yaratacak şekilde, konuşulması ve açıklanması doğru mudur? *** Türk Silahlı Kuvvetlerimiz içinde bulunduğumuz jeopolitik durum, dünya konjonktürü ve ülke savunması için daha da kuvvetli olmasını istediğimiz en önemli kurumumuzdur. Sayın Özkök'ün konuşmasında belirttiği gibi ekonomimizin zayıflığı özellikle dış politika alanında Ordumuzu daha da önemli kılmaktadır. Silahlı Kuvvetlerimizin laiklik konusundaki hassasiyetleri doğru, meşru ve hepimizin desteklediği bir hassasiyettir. Türkiye, laiktir, laik kalacaktır. Bu konuda hiçbir tereddüt yoktur ve olamaz. Türkiye, laik olmanın yanında aynı zamanda, demokratik bir hukuk devletidir. Sıfatların arasındaki denge, herhangi bir sıfatın diğer bir sıfatı ezmediği ölçülerde karşılıklı sağlanmalıdır. Silahlı Kuvvetlerimizin İç Hizmet Kanunu'nun 35. maddesi, Silahlı Kuvvetlerimize, ''Anayasa ile tayin edilmiş olan Türkiye Cumhuriyeti'ni korumak ve kollamak'' görevini veriyor. Türkiye Cumhuriyeti de Anayasa'nın 2. maddesinde belirtildiği gibi, birbirleriyle eşit ağırlıklı olması gereken Atatürk Milliyetçiliğine bağlı, demokratik, laik, insan haklarına saygılı, sosyal bir hukuk devleti. Tayin edilen tanımda kullanılan sıfat veya tanımlamaların hiçbirinin diğerine üstünlüğü yok. Üzerine titrediğimiz ve kuvvetiyle her zaman övündüğümüz Silahlı Kuvvetlerimiz Türkiye'de siyaseti vesayet altında tutan bir görüntü vermekten itina ile kaçınmalıdır. Unutulmamalıdır ki, AB'ye giden yolda önümüze çıkan en büyük engellerden bir tanesi bu vesayet görüntüsüdür. Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 19:06

İLGİLİ HABERLER