Gündem
  • 17.4.2004 11:43

RADİKAL YAZARI KIRIKKANAT ''ALLAH'IN KAMU ALANINDA YERİ OLMAZ'' SÖZÜNE AÇIKLIK GETİRDİ

Bu mu demokrat kafa? Bir Taliban kafasıyla bırakın demokratik, felsefi ya da bilimsel anlamda özgürce bir tartışma yapılamayacağını biliyordum. Ancak Türkiye'de iyi kötü bir demokrasi rejimi, en azından görünüşteki özgürlük ortamında, Taliban kafasının böylesine yaygın, içe işlemiş, kemikleşmiş olduğunu hiç düşünmemiştim. Dincilerle BİLE, insanca konuşulabileceğine inanıyordum bugüne değin. Ta ki bir üniversitede, yani 'özgür tartışma'nın alanı olması gereken bir üniversite ortamında, tam olarak Bahçeşehir Üniversitesi'nde 'laiklik' konulu bir konferansa katılana kadar. Meğer AB adayı Türkiye'de bir üniversitede, hem de çoğunluğunu hukuk öğrencilerinin oluşturduğu bir toplulukta BİLE Afganistan'daki Taliban, İran'daki Molla rejimine parmak ısırtan bağnazlar kol geziyormuş. Üstelik, gencecik, dünyaya açılmaya, evrensel düzeyi yakalamalarına çalışılan, ülkemizi güya çağdaş uygarlığa taşıyacak öğrenciler arasında. Bahçeşehir Üniversitesi'nde, elbette ve iyi ki dinleyen gençlerin ezici çoğunluğunun ilgiyle, objektif bir öğrenmek merakıyla dinledikleri konferansta, Fransa'daki son laiklik yasasını, sebep sonuç ilişkilerini tarihsel bağlantılarıyla birlikte anlatmaya çalıştım. Hukuksal kapsamda ele alınan bu yasayı açarken, sekülarizm ve laiklik konularında, kendilerine örnekler verdim. Bu örneklerden biri, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nda da yer alan, Türkiye'de başta Cumhurbaşkanı, tüm 'sorumlu' devlet adamlarının ve tarafsız hukukçuların üstünde önemle durduğu 'kamusal alanda laiklik'le ilgiliydi. Ve konuşmam sırasında, mahkemelerde yargı heyeti, hastanelerdeki sağlık personeli gibi kamu görevlilerinin, kendi özel alanlarını kapsayan dini inançlarını sergilememesi gerektiğini, kendimden örnek vererek anlattım: ''Daha geçen hafta bir Fransız mahkemesinde, bir asliye ceza davası kazanan ben, eğer o mahkeme heyeti başkanı yargıç, boynunda bir haç taşısaydı, içimden 'Eyvah' derdim, 'ben Müslüman bir ülkeden geliyorum, bu yargıç koyu Katolik, bu davada tarafsız davranamaz!' Bir Hıristiyan da, ameliyat masasında hayatını teslim ettiği cerrahın Müslüman olduğunu anlayacak bir kılık sergilediğini görürse, o cerraha güven duyamaz.'' Ve bu örnekleri, ''Allah'ın kamu alanında yeri olamaz, Allah'ı kamu alanından çıkarmaya çalışıyoruz!'' diye tamamladım. Bu tümceden kasıt, kamu alanında görevli insanların beşeri yasalara ve kurallara göre hareket etmeleri; yalnız kendi kişiselliklerini ilgilendiren, özel alana giren dini inançlarını, tanrılarını özenle gizli tutmaları gerektiğini ifade etmekti. Bildiğim kadarıyla Türkiye'de, hiç olmazsa henüz, şeriat kurallarına göre adalet dağıtılmıyor, mahkemeler Allah'ın adına yapılmıyor, Allah'ın adına hüküm verilmiyor. Oysa bir hükümetin çağdaş demokrasiden söz ettiği, üstelik laik olduğunu savunarak AB'den üyelik istediği Türkiye'de benim, zaten uygulamada geçerli olan sözlerim, üstelik ne kadar acıdır ki güya çağdaş eğitim gören 'bir kısım' üniversite öğrencileri tarafından ağa babaları 'bir kısım' dinci medyaya taşındı ve ne din, ne bilim, ne özgür düşünce, ne demokrasi, zaten ne de zekâdan nasibini alabilmiş habis kişilerin dilinde, internet sitelerini geziyor. Kanal 7'nin bana pek düşkün Hüdaverdisi de konferansta çekilen amatör kaseti satın almak başarısını, ana haber rekâtlarında dönüp dönüp göstererek pazarlıyor. Beni Allahsızlıkla suçluyorlar. Oysa ben dinsizim, ancak tanrıtanımaz değilim. Özgün inançları olan biriyim. Ama bunu ayrıntılarıyla açıklamaktan, söylemekten 'imtina' ederim, çünkü özel alanıma girer. Kaldı ki, tanrıtanımaz da olabilirdim ve tanrısız olduğumu söylemek, hatta bir tanrının varlığını, yokluğunu bile tartışmak, demokratik hakkımdır. Tıpkı dinleri tartışmak hakkım olduğu gibi. Demek ki Türkiye'de, bir Fethullah efendinin çıkıp 'ateist ile terörist'i aynı kefeye koyması boşuna değil. Demek ki Türkiye'de 'athe' kelimesini bile doğru dürüst bilmeyip, 'ateist' gibi uyduruk bir kelimenin peşine düşen insanlar, tanrıtanımaz kişileri linçe hazır! Geçmişte yaptılar, yarın da yapmaya can atıyorlar. Ama asıl özgür düşünceyi öldürmeyi hedefliyorlar. Ve başarırlarsa, Türkiye'nin hayallerini, ışığını, geleceğini boğacaklar. Bu ülkenin yarınları, çocuklarının umutlarını yıkacak olan onlar. Çünkü bu bağnaz ve potansiyel canavar kafalarla Türkiye, bırakın AB'ye girmek, demokratik çağdaşlığa bile erişemez. Yazıklar olsun. Mine Kırıkkanat Radikal Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 22:02

İLGİLİ HABERLER