RTÜK Başkanı Fatih Karaca, televizyonların kişisel çıkarlar için kullanılmaması gerektiğini söyledi. Karaca, kamuya ait olan frakanslardan maktu bir ücret talebini de hükümete ilettiklerini belirtti.
RTÜK Başkanı Fatih Karaca ile TV ve medya dünyasının sorunlarını konuştuk. Karaca, frekans ihalesinden, TV'lerin silah olarak kullanılmamasına kadar birçok konuda ilginç tespitlerde bulundu. Karaca'nın sorularımıza verdiği cevaplar şöyle:
RTÜK'ün 'Sansür Kurulu' olarak nitelendirilmesi doğru mu?
Sansür bütün dünya tarafından yayın öncesi yapılan denetim olarak bilinir. Ancak RTÜK, yayın ekrana taşındıktan, mikrofonlara taşındıktan sonra devreye girmektedir. RTÜK'e bir sansür kurulu demenin uygun bir tanımlama olmadığını ve RTÜK'ün bugüne kadar ki çalışmalarına haksızlık olduğu kanaatindeyim.
Ekran karartmalar doğru mu?
Dünyadaki örneklere bakmak gerekir. Belli maddeler dışında kapatma cezalarının zorlaştırılması önemli ve doğrudur. Yeni kanun ile getirilen programı yayından kaldırma önemli bir aşamadır. Yeni yasa bir program kendi yayını itibariyle ihlale sebep olursa bu programı 1-12 kez yayından kaldırmamızı sağlıyor. Yapımcı ve sunucuların başka bir program yapamayacaklarını ifade ediyor. Bu doğrudur. Programlar kaldırılınca RTÜK'çe kaldırılan programlar yerine eğitici yayınlar konulması da önemlidir.
ÜYELERİ MECLİS SEÇMELİ
RTÜK üyelerinin seçimi yöntemi tartışmalara neden oldu. Sizin tercihiniz nedir?
Anayasa Mahkemesi'nin yürütmeyi durdurma verdiği konu 9 üyenin 5'inin Meclis tarafından seçilmesi ile ilgilidir. RTÜK ise özerk bir kurum. RTÜK üyelerinin Meclis tarafından seçilmesi son derece normaldir.
Gündeme gelecek RTÜK Kanunu'nda öncelikle hangi düzenlemeler yapılmalı?
RTÜK Kanunu'nda öncelikle frekans planlama yetkisinin RTÜK'e verilmesine yönelik düzenleme yapılmalıdır. Frekans ihalesini yapan RTÜK'ün planlamayı da yapması gerekir. Bu konunun düzeltilmesi gerekir.
FREKANS İHALESİ ÜZÜNTÜSÜ
Frekans ihalesi senelerdir yapılamıyor. İhaleyi ne zaman yapmayı planlıyorsunuz?
RTÜK üyeleri olarak en büyük üzüntümüzdür. Biz bu konuda elimizden geleni yaptık. İhalenin yapılması ile ilgili tüm hazırlıklarımızı tamamlamış iken, Danıştay 10. Dairesi bu konuda yürütmenin durdurulması kararı verdi. Danıştay'da dava sürüyor. Biz bu konunun takipçisiyiz. Haberleşme Yüksek Kurulu'nda bu konuyu gündeme getireceğiz. Geçen hükümet döneminde, Haberleşme Yüksek Kurulu'na ihale yapılana kadar maktu ücret alınması yönünde başvuruda bulunduk ama böyle bir karar çıkmadı. Bu dönem tekrar bu isteğimizi yineleyeceğiz. İhalenin yapılmasında ısrarlıyız.
HİSSELERİ ALDILAR
RTÜK Kanunu'nun 29. maddesi değiştirilerek hisselerle ilgili sınırlamalar kaldırıldı. Televizyonlar hisse oranlarını değiştirdi mi?
Hangi kuruluşun yaptığı konusunda açıklama yapmamız doğru olmaz. Hisse oranları konusunda sınırlar varken bile bazı patronların hisselerini kontrolünü elinde tuttuğu ve hisselerini kendi yanlarında çalışanlara verdikleri bir gerçekti. Bu hisseleri kimin kontrol ettiğinin ötesinde nasıl bir yayın yapıldığı konusu önemlidir. RTÜK'ün bu konudaki görevini dikkatle yapması gekekir. RTÜK Kanunu, televizyonların kişisel çıkarlar için yayın yapması halinde hiçbir uyarıya gerek kalmadan 30 gün kapatılması ve ardından lisans iptaline kadar ceza verilmesini öngörüyor. Bu televizyonların bir silah olarak herhangi bir menfaaat elde edebilme ve ihale kazanabilme ve kendilerini devlet nezdinde nüfuzlu hale getirebilme yönündeki yayınlarına bu yasayla müeyyide uygulama imkanı vardır. İki grubun medya kavgalarına ağır kapatma cezaları verdik. Türkiye'de gerçekte Batı standartlarında medya ve medya hukuku oluşmalıdır. Radyo ve televizyonlar insanların birbirlerine hakaret ettikleri ve kendi menfaatleri uğruna kamuoyu yönlendirdikleri yayıncılık anlayışını terketmelidirler. Bu ilkel yöntem.
Olası bir Irak savaşı konusunda yayın kuruluşlarına uyarılarınız olacak mı?
Ama böyle bir durum ortaya çıkarsa Üst Kurul olarak radyo ve televizyon kuruluşlarını uyarıcı ve enforme edici yaklaşımlarımız olacaktır. İnsanlar zaten şiddet ve kan görüntüleri görmekten bıktı. Savaş görüntülerinin ne ölçüde verilebileceği bellidir.
ZERDA DİZİSİNİN HAYRANIYIM
Diziler içinde seyrettikleriniz var mı?
Zerda dizisini ilgiyle izliyorum. Asmalı Konak dizisini zevkle seyrediyorum. Bu dizilerin belli unsurlarındaki abartılarına rağmen Türk toplumunun genel değerlerine uygun olduğunu ve hayatın gerçekleri ile bağdaştığını ve zevkle seyredildiğini düşünüyorum.
Yerli diziler çok tartışılıyor. Sizin yerli diziler hakkındaki görüşleriniz nasıl?
Türk televizyonlarında yerli dizilerin sayısının artmasından ve çokça izlenir olmasından ve belli bir ölçüde kalitesinin yükselmesinden memnuniyet duyan bir kişiyim. Yerli yapım oranlarının ve özgün prodüksiyonların artması önemlidir. Geçmişte bunların çok güzel örnekleri var. Toplum güzel diziler seyretti. İkinci Bahar'ın tadı ve lezzeti hâlâ damaklarımızda. Ama zaman zaman dozun arttırıldığı ve mafya olayının fazla yaygınlaştırılıp farklı noktalara vardırılmak istenen diziler olduğu ortada. Bunlar ikaz edilebilir. Bazı duyarlılıklar yerine getirebilir. Bu diziler toplumda birşeyleri yakaladı. Reyting ölçüleri ile değil ama başarılı olan yerli dizilere olan toplumun ilgisini çevremden sezebiliyorum. Özellikle toplumu belli ölçülerde rahatsız eden konularda düzenleme yapacaklarını ümit ediyorum.
'HAVUÇ'U ZEVKLE İZLİYORUM
Çocuklar Duymasın dizisi hakkında ne düşünüyorsunuz?
Çocuklar Duymasın'ı erken yayınlandığı için saat itibariyle seyretme imkanım olmuyor. Bu diziyle ilgili çok şey söylenebilir. Artılarının yanısıra eksileri vardır. Toplumu bir yerinden yakaladığı kesin. Özellikle o tiplemelerin toplumda çokça beğenildiğini biliyorum. Öncelikle çok önemli olan ve özellikle büyük beğeni ile seyredilen tipleme 'Havuç' tiplemesidir. Havuç tiplemesinin zevkle izlendiğini düşünüyorum. Ben de 'Havuç'u zevkle seyrediyorum. Taş fırın erkek ile light erkek tiplemeleri toplumda vardır. İlgi çektiği ve beğenildiği gerçek. Bu tipler biraz abartılmış. Ama 'Havuç' tiplemesinin toplumda yaşanan ve beğenilen afacan tiplemesi olarak hayata ve gerçeğe daha yakın olduğunu düşünüyorum. Diğer tiplemeler ise topluma yabancı olmamakla berabere biraz abartılarak yansıtılmıştır.
YAYIN KURULUŞLARI SINIFTA KALDI
Biz özel radyo ve televizyon kuruluşlarına şunu söylüyoruz: ''Siz ne kadar özel yayın kuruluşu olsanız bile kamu hizmeti anlayışı içinde yayıncılık yapmanız gerekir'' diyoruz. Yayın kuruluşlarının kendi iç kontrol mekanizmalarını kurmaları gerekir. Medya dünyasından gelen birisi olarak söylüyorum yayın kuruluşları sınıfta kaldı. Çok büyük yayın kuruluşları bile kendi iç kontrollerini kuramamışlardır. Umuyorum ki bu programlar bizim tepki göstermemiz ve halkın duyarlılığı dikkate alınarak dozunun azaltılmış olmasına rağmen tamamen kaldırılması hem yayıncılık hem de toplumun daha fazla rahatsız edilmemesi bakımından uygun olacaktır. Bazıları bu programları kaldırdı. Bu topluma daha güzel şeyleri sunmanın zamanı geldi. Türk toplumunun genel değerlerine uygun ve aile yapısını rahatsız etmeyecek diziler ve programlar yayınlanmalıdır.
AŞK EVLİLİĞİ YAPACAĞIM
2002 yılının sonuna kadar evleneceğini açıklamıştınız. Ertelediniz mi biraz?
Belli bir zaman vermedim ama bir an önce yapılması noktasında söyledim. Bu konuda gayretim olduğu ortada. Mutlaka evlenilmesi gereken ve mantıkla çözülebilecek birşey olduğuna hiç inanmadım. Duygu ve düşünce yoğunluğunun önemli olduğunu düşünüyorum. Müracaatlar olduğu gibi ailemin gayreti de vardır. Bunların herşeyden önce yürek ve duygu işi olduğunu unutmayalım. Netice itibariyle sadece karşılıklı hissetmeden, duymadan, sevmeden yapılabilecek birşey değildir. Hep yaklaşımım ve düşüncem evliliğin aşk evliliği olması yönündedir.
Yakın zamanda görünüyor mu?
Nasip demek gerekir. Gayretsiz de olmaz. Ailemin bu konuda eleştirileri oluyor. Ama bu konudaki gayretimi ve umudumu tüketmedim.
'TELEVOLELER KALKMALI'
Televole türü programları izlediğiniz zaman toplumun bütün sıkıntılarını, gelir adeletsizliklerini bir kenara bırakıp tüm toplum bu havanın içinde yaşıyor gibi sanki dolce vita hayatını öne getirmelerini, mankenlerin ve ne yaptıkları kendilerince malum olan birtakım şahısların özel hayatlarının toplumunu hiç de hoşuna gitmeyecek şekilde abartılı ve gayrı ahlaki şekilde ortaya koymaları toplum vicdanını kanatıyor. Bir kişinin o programları çokca izlemesi tasvip ettiği anlamına gelmez.
Çok TV izleyen çocuklar saldırganlaşıyor
Fırat Üniversitesi'nce yaptırılan bir araştırmada fazla televizyon izleyen öğrencilerin saldırgan tutum ve davranış sergiledikleri ortaya çıkarıldı. Sınıf öğretmenleriyle yapılan bir araştırmada, fazla televizyon izleyen ilköğretim öğrencilerin saldırgan tutum ve davranış sergilediğini, doğa üstü ile gerçek dünyayı ayırt etmede de zorlandıkları belirlendi. Fırat Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Burhan Akpınar'ın, Elazığ ve Malatya'daki ilköğretim okullarında görevli 252 sınıf öğretmeniyle yaptığı ''Televizyonun, ilköğretim öğrencilerinin bilgi, tutum ve davranışlarına etkilerinin öğretmen görüşlerine göre değerlendirilmesi'' konulu araştırması, fazla televizyon izlemenin zararlarını ortaya koydu. Yarıdan fazlası 21 yıl ve daha üst kıdeme sahip katılımcılar, öğrencilerin günün önemli bir bölümünü televizyon karşısında geçirdiğini ve daha çok yabancı kaynaklı, önemli oranda şiddet içeren ve konuları doğa üstü sanal alem içerisinde işlenen çizgi film izlediğini bildirdi.
DAHA AZ KİTAP OKUYORLAR
Öğretmenler, bunun da çocukların kendilerini bu filmlerdeki kahramanlarla özdeşleştirerek, gerçek dünya ile doğa üstü dünyayı ayırt etmede sıkıntıya düşmelerine yol açtığını kaydetti. Katılımcı sınıf öğretmenleri, fazla televizyon izleyen öğrencilerin saldırgan tutum ve davranışlar sergilediklerini, daha az kitap okuduklarını, Türkçeyi yanlış ve argo biçimde kullandıklarını vurguladılar. Öğretmenler, ayrıca, televizyonun duyarsız tutum ve davranışlarda da etkili olduğunu belirttiler. Sınıf öğretmenleri, çocuk kitaplarının daha renkli ve cazip hale getirilerek televizyon izleme ihtiyacının azaltılabileceğini, olumsuz ve zararlı etkilere karşı da devletin yasal düzenlemeler yapması gerektiğini bildirdiler.
TV, ETKİLİ MODEL SUNUCU
Araştırma sonuçlarını değerlendiren Yrd. Doç. Dr. Akpınar, çocuklarda çok önemli bir öğrenme şekli olan örnek alma ve taklit etmede, televizyonun çok etkili bir ''model sunucu'' olduğunu söyledi. Televizyonun, okulun bilgi, tutum ve davranış kazandırmadaki yerini aile kurumuyla birlikte ikinci plana ittiğine işaret eden Yrd. Doç. Dr. Akpınar, olumsuz etkilere karşı şu önerilerde bulundu: ''Televizyon izleme süresi ve içeriği denetlenmeli, izlenen programlar çocuklarla birlikte analiz edilmelidir. Çocuk oyun alanları ve kütüphane sayıları artırılmalı. Aileler çocuklarla birlikte oturup televizyon izlemeli ve izlediği programdan ne anladığı konusunda sohbet etmeli. Alternatif aktiviteler için de aile çocuğu yönlendirmeli.
yenişafak
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 19:20