KAYNAK : Haber Vitrini
HINCAL ULUÇ
Amaç TRT'yi susturmak ya da kontrol etmek mi?.
Önüne gelen nerdeyse ağzından salyalar akarak, yüzde 3.5 TRT payına saldırıyor.. Bütün iştahlar TRT'yi yemeye yönelik.. Neymiş.. Bu payı kaldırırlarsa, elektrik yüzde 3.5 ucuzlayacakmış..
Politikacı hava atacak.. "Elektriği yüzde 3.5 ucuzlattım bak.."
Bürokrat kasılacak.. "Bak, kurumun karını nasıl arttırdım.."
Sanayici de "Aman elektriği yüzde 3.5 eksik aldım" diye sevinecek tabii..
TRT'nin, Türkiye'nin Sesinin susturulması pahasına yapılacak işler mi bunlar.. Durmadan anlatıyorum. TRT'nin çok ama çok kritik, stratejik işlevi olduğunu.. Bunların hiçbirini özel ve yaşamları reklama dayalı TV'lerin yapamayacağını..
Görünen o ki, kimsenin umurunda değil..
Şimdi AKP Hükumeti diyebilir ki, "Biz yüzde 3.5'u kaldıracağız, ama her yıl TRT'yi yaşatacak ödeneği bütçeden ayıracağız.."
Hayır, ayıramazsınız. TRT özgür ve özerk bir kuruluştur. Onun için saygın, onun için inandırıcıdır. Özerk ve özgün olmanın yolu, ekonomik özgürlükten geçer. Yüzde 3.5 elektrik payı, TRT'nin özgürlüğüdür. Bunu kaldırıp, yerine "Bütçe"yi koydunuz mu, TRT hükümetlerin kontrolüne girer.
Beğenmedin, kıs bütçeyi, cezalandır. Yola getirene kadar boğazını sık..
Sana köle, emir kulu mu oldu, besle, öyle besle ki, besleme basın olsun.
Mevcut statü her türlü tehlikeyi, baskıyı önlemek üzere düşünülmüş fevkalade bir çözümdür.
Şimdi çeviriyorum madalyonun arka tarafını ve yeni Enerji Bakanı Hilmi Güler'e soruyorum.
Türkiye'de elektriği ucuzlatmanın yolu, TRT'nin yüzde 3.5 payına göz dikmekten mi geçiyor ille..
1. Şebekenin eskiliği ve çağ dışılığı ile kaybedilen, toprağa verilen, resmen hiç kullanılmadan ziyan olan elektrik, üretimin yüzde kaçıdır?.. Bu yüzde, TRT'nin göz dikilen yüzde 3.5'unun kaç katıdır?. Bu kaybın azaltılması için neler yapılıyor?.
2. Eylül ayında Bedaş'ın bir açıklaması oldu. Sadece İstanbul'da 300 milyon dolar, Türkiye genelinde 1.5 milyar dolarlık elektrik kaybının kaçak elektrik kullanımından geldiğini belirttiler. Sadece İstanbul'da 3 milyon 200 abonenin sayacında mühür yok.. Buna hiç sayacı olmayanları da ekleyin.. Bu kayıp, TRT'nin yüzde 3.5'unun kaç katıdır?.
3. Yap İşlet ve Yap İşlet Devret anlaşmaları ile, hazine tarafından garanti edilen ve ödenen elektrik ücretlerinin getirdiği yük ne kadardır ve bu yük, TRT'nin yüzde 3.5'unun kaç mislidir?.
Görülüyor ki,Türkiye'de elektriğin pahalı olmasında TRT'nin yüzde 3.5'u devede kulaktır. Oysa yıllar boyu elektrik kurumlarının, hükümetlerin, beceriksizlik ve başarısızlıkları yüzünden, Türk halkı ve sanayicisi, elektriğe en az yüzde 50 fazla ödeme yapmak zorunda kalmaktadır.
Sayın Bakan, sadece şebeke kaybını ve kaçak elektrik kullanımını yarıya indirebilirseniz, TRT'nin payından misli misli ucuzlatmaz mısınız elektriği?..
Peki o zaman RTE'nin, başbakanın açıklanacağı gün "Devlet benim" dercesine yaptığı basın toplantısında, enerjiyi ucuzlatmak için alınacak önlemler arasında, ziyandan ve kaçaktan değil, TRT'nin yüzde 3.5'undan söz etmesi ne demektir?.
Amaç üzüm yemek mi, bağcı dövmek mi?. Amaç elektriği ucuzlatmak mı, yoksa TRT'nin otomatik gelirini ortadan kaldırıp, hükümetlere, şu anda AKP hükümetine köle yapmak mı?.
Hangi iktidar TRT gibi dünyaya yayılmış bir gücü elinde ve emrinde bulundurmak istemez?.
Türkiye'de kayıp ve kaçak elektriğin miktarları ve üretime oranları resmen açıklanmadan, bu kayıp ve kaçakların önlenmesi için yapılacak şeyler açıklanmadan, TRT'nin yüzde 3.5'unun kaldırılmak istenmesinin samimiyetine inanmak zordur.
Yeni Enerji Bakanı Hilmi Güler'in ilk işi, Türkiye'de elektrik konusunu tümüyle şeffaflığa kavuşturmak ve kamuoyuna açık, doğru ve net rakamlar vermek olmalıdır. O zaman, TRT'nin boğazını sıkmanın ve Türkiye'nin Sesini kısmanın gerekip gerekmediği yorumlarını daha akılcı yapmak mümkün olacaktır.
--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
İLKER SARIER
TRT Kurumu
Elektrik faturalarından TRT'ye kesilen "yüzde 3.5'luk" payın "kaldırılacağı" önerisi, yepyeni bir tartışmayı gündeme taşıyacak gibi görünüyor.
Gerçekten de, TRT denilen devlet kuruluşunu tartışmayı bir hayli zamandır unutmuştuk.
Öylesine acil sorunlar gündemi işgal ediyordu ki, TRT kimsenin aklına gelmiyordu.
Yeni hükümetin "elektrik faturalarındaki payın kaldırılacağını söylemesi" bu kurumu yeniden gündem alanına sokuverdi.
****
Bir gazeteci olarak, elektrik kullanan her vatandaşın fatura üzerinden TRT'ye "zorunlu" bir ödeme yapmasını, "anlamadığımı" daha doğrusu anlamakta güçlük çektiğimi söylemek isterim.
Çağdaş dünyada bütün yurttaşlara dayatılan "zorunlu bir ödemeyi" kabul edebilmek için, bu ödemelerin neye hizmet ettiğinin açıklanması ve yurttaşların "rızasının" alınması gereği açıktır.
Denebilir ki, TRT bir devlet kuruluşudur.
O devlet kuruluşu, ülkenin ulusal menfaatleri yönünde yayın yapmaktadır. Bu sebeple, her yurttaşın o kuruma ödeme yapması doğaldır.
Buna itiraz ederim.
Anayasal düzenlerde, yurttaşlardan alınan bir tek delikli kuruşun bile "hesabının verilmesi" esası tartışılmaz.
Bu, "şeffaflık" konseptinin gereği...
Şöyle bir örnekle mesele açıklanabilir de:
Bu ülkenin Silahlı Kuvvetleri'ne, "ihtiyaç" olduğu belirlenen silahların alınması "ulusal menfaatle" ilgili midir, evet ilgilidir.
Buna rağmen, silahlara ödenen vergilerimizin "şeffaf" olmasını istemek hakkımız var mıdır.
Elbette vardır.
Bunu isteme hakkımız vardır çünkü, Silahlı Kuvvetler'e bile harcansa, tek kuruşun dahi vatandaşa "izahı", çağdaş, şeffaf ve makul olmanın şartlarındandır.
Silahlı Kuvvetler için hal böyleyken, nihayet "yayıncılık" yapmakta olan bir kuruma harcanan paraları "sorgulamaktan" tabii ne olabilir?
****
İkinci ve en önemli "bilinmeyen" ise şudur:
TRT'nin çalışan sayısı, harcanan bütçelerin büyüklüğü ile yarattığı ekonomik ve kültürel değer arasındaki denge, makul ve ekonomik midir ? ayrıca yarattığı toplumsal yarar ne seviyededir?
TRT'nin yayınlarının "politik" içeriği, topluma verdiği düşünce ve kavrayışların çağdaşlığı, sergilediği genel duruş konularına henüz girmedik.
Sadece, şunu vurguluyoruz:
"Devlete ait" olan bir kurum da, öteki özel kurumlar gibi "aynı ekonomik" kriterlere bağlı olarak işlev yürütmelidir.
Bu iki bakımdan gereklidir.
Birincisi, genel ekonomik adalet bakımından böyle olmalıdır.
Özel bir yayın kuruluşu, varlığını sürdürmek için ülkede mevcut ekonomik şartlarla boğuşurken, devlet kuruluşunun ekmek elden, su gölden bir rahatlık içinde olması, adalet ve eşitlik ilkesine aykırıdır.
İkincisi ve belki de daha önemlisi;
Böylesi bir devlet kuruluşu, başka kriterlere göre işlev yürütürse, o kuruluşun mantığının ve rantabilitesinin neye göre değerlendirileceği bilinemez.
Türkiye'nin bilmem şu kadar özel yayın kuruluşu, şu şu şu kriterlere göre "rantabl" iken, TRT neye göre "rantabl"dır?
Daha spesifik de sorulabilir:
TRT'nin dünyanın kuş uçmaz, kervan geçmez bölgelerine yaptığı yayınların veya GAP TV'nin yararı ve faydasını neye göre anlayacağız?
****
Sonuç olarak...
Türkiye'nin anayasal hakları bulunan bir yurttaşı olarak, hayatımı kazanmak için tıpkı bir koşu atı gibi koşturmak zorunda bırakılmışken, kazandığım üç kuruş ile evimdeki elektrik faturasını öderken, bunun üzerine bana "danışılmadan" ve "rızam alınmadan" bir TRT payı koymak, birey haklarını hiçe saymaktır.
Bu konuya devam edeceğim.
(Sabah)
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 18:42