Gündem
  • 2.5.2002 11:35

ŞARLAK PAŞA ÖZAL'IN ÖLÜM ANINI ANLATTI : İLK SİNYALİ AYAKLARI VERDİ

KAYNAK : Haber Vitrini ANKARA/GATA Eski komutanı Prof. Dr. Ömer Şarlak, anılarını yazdı. Özal'ın gut hastalığından öldüğünü iddia eden Şarlak, Cumhurbaşkanı'yla Türk Cumhuriyetleri gezisinden önce şu konuşmayı yaptı... Özal: Ayağım ağrıyor Paşam beni bir görür müsün? Şarlak: Sayın Cumhurbaşkanım bu gut belirtisi. Kalp ve böbrek damarlarına zarar verir bu durum. İzin verin, yarım saat konsültasyon yapalım. Özal: Olmaz, olmaz dönüşte yapalım Özal geziden kötü döndü. Çünkü Türk Cumhuriyetleri'nde gutu azdıracak et yemeklerinden çokça yemişti. Bence ölüm nedeni kalp. Otopsi yapılmasına gerek görülmedi. Ve zehirlenme emaresi yoktu SEKİZİNCİ Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın ölümü ile ilgili tartışmalar sürerken, o dönemin GATA (Gülhane Askeri Tıp Akademisi) Komutanı Tümgeneral Prof. Dr. Ömer Şarlak'tan SABAH'a çarpıcı açıklamalar geldi. GATA Komutanlığı sırasındaki anılarını yazan Şarlak Paşa, kitabında Özal'ın ölümünü ayrı bir bölümde detaylarıyla anlattı. Emekli Tümgeneral Prof. Dr. Şarlak, Özal'ın ayak başparmağının ani ölümünün sinyalini bir hafta önceden verdiğini açıkladı. AYAĞIM AĞRIYOR PAŞAM ŞARKLAK'IN verdiği bilgilere göre, Özal bir haftalık Türk Cumhuriyetleri gezisine çıkmadan bir gün önce, akşam saat 23.00'te kendisine telefon açtı: "Ayağım ağrıyor paşam. Beni bir görür müsünüz?" Paşa hemen Köşk'e gitti. Evde Semra Hanım da vardı. Özal'ın ayak başparmağının şiştiğini görünce şunları söyledi: "Sayın Cumhurbaşkanım bu gut belirtisi. Bu asit üriğin yükselmesinden olur. Asit ürik yükselmesi ayak başparmağında, dizde ağrı yapar. Ayrıca kalp damarlarına böbrek damarlarına da zarar veren bir hastalık. Ben size ilaç verip rahatlatacağım. Ama seyahate gitmeden önce sizin bir konsültasyona ihtiyacınız var. Müsaade buyrun yarım saat içinde tüm arkadaşları buraya toplayayım, hemen yapalım." Özal, gut olduğuna inanmak istemedi ve şu tepkiyi gösterdi: "Bir ay önce tetkik yaptırdım. Her şey normal çıktı." Özal'ın isteği üzerine tetkik sonuçları getirildi. Paşa baktı, "Sayın Cumhurbaşkanım. Burada da gut tehlikesi görülüyor" diyerek tekrar konsültasyon için izin istedi. Özal, "Şimdi olmaz, geziye çıkıyorum. Dönüşte yapalım" dedi. Şarlak ısrar etti: "O zaman müsaade buyrun, yarın sabah yapalım. Vaktinizi almayız. Konsültasyonu 15 dakikada bitiririz." Özal yine direndi: "Olmaz olmaz. Dönüşte yapalım. Sen şimdilik bana bir ilaç ver." Şarlak Paşa, Cumhurbaşkanı'na ilaç verdi. Sabah seyahate gitmeden önce tekrar arayarak durumunu sordu. Özal'ın "İlaç iyi geldi, ayağım rahatladı" dedi. GEZİDE YEMEKLERE GÖMÜLDÜ ÖZAL , Türk Cumhuriyetlerine bir hafta süren, hızlı bir gezi yaptı. Hiç durmuyor, bir ülkeden diğerine koşturuyordu. Özal'a ilgi yoğundu. Kardeş ülkelerin devlet başkanları Özal için sürekli davetler veriyor, ikramlarda bulunuyordu. Türk Cumhuriyetlerindeki beslenme alışkanlığı et ağırlıklıydı. Ve "duygusallığın zirvede olduğu bir dönemde" ikramları geri çevirmek, kırgınlık yaratabilirdi. Ayrıca Özal yemek yemeyi de severdi.. Şarlak Paşa anlatıyor: "Gut kalp hastalıklarında önemli bir etkendir. Zaten kroner by-pass'lı bir insanın kalp damarlarını etkileyebilir. Sayın Özal'daki gut çok belirgindi. Türk cumhuriyetlerinde gutu çok fazla artıracak yemekler yemişler. Doktoru Cengiz Aslan bunu bana söyledi. Hatta Cengiz Bey dedi ki, 'Ben 2-3 kilo aldım. Turgut Bey de yedi. Yemeklere gömüldük.' Tabii çok ikramda bulunmak istiyormuş Türk Cumhuriyetlerindeki devlet büyükleri. O da geri çevirmemiş. Halbuki Gülhane'de yapılan yemeklere katıldığında çok dikkat ederdi. Beyaz eti tercih ederdi." ACELE KÖŞKE YETİŞİN PAŞAM ŞARLAK , kitabında Özal'ın ölüm gününü şöyle anlatıyor: "Mesai dışı günlerde göreve gitme alışkanlığım nedeniyle 17 Nisan 1993 Cumartesi günü erken saatlerde Gülhane'de idim. Görevli arkadaşlarım ve emir subayım Yarbay Uğur Şengül'le birlikte pek çok klinik ve birimi dolaştım. Sonra makam odama döndüm. Kahvemi içiyordum ve saat 10 sularıydı. Emir subayım Köşk'ten çok acil olarak arandığımı ve hatta bağladığını bildirdi. Telefondaki şahıs telaş ve heyecan içinde "Şarlak Paşam, acele yanınıza kardiyoloji uzmanı da alarak Köşk'e yetişin. Lütfen çabuk olunuz" diyebildi. Konunun ciddiyeti apaçık ortada idi. Çok meraklanmıştım. Acil durumlarda, hastane dışındaki olgularda kullanabilmek amacıyla bir çanta hazırlatmıştım. Bu çantanın içinde hayat kurtarıcı akla gelebilecek her türlü malzeme ve ilaç vardı. En zor şartlarda bile aradığımız tıbbi malzemeyi kolayca bulmamızı sağlayacak bir düzen içinde yerleştirilen bavul büyüklüğündeki iki çanta makam aracıma konuldu. Çağrı cihazı ve telefon irtibatı ile kardiyoloji profesörleri Tuğgeneral Deniz Demirkan ve Albay Ertan Demirtaş'ın çok acele çağırılmaları emrini verdim. Çok sevdiğim ve takdir ettiğim bu iki profesör arkadaşım çok kısa sürede bana ulaştılar. Makam arabama acele bindik ve Cumhurbaşkanlığı Köşkü'ne doğru yola çıktık. Aniden araç telefonu çaldı. Cumhurbaşkanlığı'ndan arıyorlardı. 'Şarlak Paşam, biz Gülhane'ye gidiyoruz. Rahatsızlanan Cumhurbaşkanı Özal'dır. Aracımızı Gülhane'ye doğru geri çevirdik. Acil merkezimizin önünde durduğumuzda iki hocamızla birlikte merkeze girdik. Her türlü tedbiri almıştık. Tekrar telefon çaldı. Telefonda Başyaver Aslan Güner, 'Komutanım, ambulanstan arıyorum. Trafik çok sıkışık. Gülhane'ye de daha çok yol var. Yolumuzun üzerindeki Hacettepe Acil Servisi'ne gireceğiz. Lütfen oraya yetişiniz' dedi. Bunun üzerine Hacettepe Acil Servisi'ne doğru hızla hareket ettik. Merdivenleri koşarak çıktık. Yoğun bakım odasının kapısına geldiğimde, odanın sağ köşe yatağında Özal'ı gördüm. ŞİŞMAN VÜCUDU YUKARI FIRLADI ÇIPLAK yatıyordu ve karın bölgesi ile alt tarafı bir çarşafla örtülü idi. Yüzünde gülümseyen bir ifade vardı. Üzerine eğilmiş iki genç doktor gayretle kalp mesajı yapıyorlardı. Genç doktorların göğüs bölgesine her basışlarında hastaya bağlı hayati fonksiyonları gösteren monitörde sivri bir dalga oluşuyordu. Kalp masajı yapan el göğüsten kalkınca monitörde sadece düz bir çizgi ortaya çıkıyordu. Bu arada devamlı bir şekilde oksijen veriliyordu. Monitörde bir dalga oluşması belki yanlıştı ama bende kalbin tekrar çalışacağı umudunun doğmasına sebep olmuştu. Turgut Bey, Hacettepe'ye ulaştırıldığında göz bebeklerinin genişlemiş olduğu saptanmış. Bu da beyin ölümünün önemli bir belirtisi idi. Bizim hocalar da kalp masajına katıldılar ama genç doktorlar daha güçlü idiler. Cumhurbaşkanımızı tekrar hayata döndürebilmek için canla başla ve yorulmadan kalp masajına devam ediyorlardı. Durmuş kalpleri elektrik akımı şokları ile tekrar çalıştırabilen defibralatör isimli cihaz Turgut Bey'in yattığı karyolaya yanaştırıldı. 200'den başlayarak 360 volta kadar çıkılarak yapılan defibrilasyonlarda Turgut Bey'in şişman vücudu yataktan yukarıya doğru fırlıyor, tekrar düşüyordu. Fakat bağlı olduğu monitörde kalp atımları görülmüyordu. Bu uygulamadan hemen sonra iki genç doktor muntazam, ritmik ve etkin bir şekilde kalp masajı yaparken Özal'a peys maker ve ayak damarından intraaortik balon uygulaması yapıldı. Seruma devam edildi. İçine gerekli ilaçların yanı sıra bikarbonat da eklendi. O esnada bulunan bütün tıp mensupları, ellerinden geleni, çırpınarak, inanıyorum ki içlerinden dualarını da yaparak yapıyorlardı. Bu arada Hacettepe'nin kardiyoloji profesörlerinden Ali Oto ve İlhan Paşaoğlu da geldi. Bazı eklemeler yaptılar. Sonuç değişmiyordu... Yüzündeki gülümseme ile Özal sanki bizleri izliyordu ve bu yüz ifadesi, olan bitenden pek de şikayetçi olmadığı duygusunu uyandırıyordu. SEMRA ÖZAL: KURTULABİLECEK Mİ? ACİLE girerken zemin katta Semra Hanım'ı görmüştüm. Teselli edici bir şeyler söylemek için yanına gittim. Büyük üzüntü ve şaşkınlık içinde idi. Bana 'Şarlak Paşa kurtulabilecek mi?' dedi. Yüzüme dikkatle bakıyor, iyi bir haber alabilmek, bir umut ışığı sezebilmek istiyordu. Ben de o anda gerçeği söylemenin faydasızlığına karar vererek 'Hanımefendi, lütfen merak etmeyiniz. İnşallah düzelecektir. Çok yoğun bir şekilde gereken her şey yapılıyor. Bağlı olduğu monitörden uygun sinyaller de alınıyor. Bu sinyallerde biraz daha artma olursa düzelmesi umutlarımız da artacak' dedim. Hacettepe Üniversitesi Rektörü Profesör Yüksel Bozer de oraya geldi. Birkaç dakika içinde gelişmelere tümüyle hakim oldu. Bozer birkaç dakika sonra Denizli'de bulunan Başbakan Süleyman Demirel'e Özal'ın sağlık durumunu açık ve net bir şekilde iletti. Telefonumdan yaklaşık yarım saat sonra Orgeneral Fikret Küpeli ve Hava Orgeneral Halis Burhan Hacettepe'ye geldiler. Bozer Hoca Turgut Bey'in by-pass geçirmiş olması nedeniyle açık kalp masajı dahil olmak üzere başka zorlayıcı tedavilere imkan olmadığını bu konuşmalar arasında açıkladı.. MİLLETİMİZİ ÖLÜME HAZIRLADIK OLAYLARI büyük bir heyecan içinde izleyen radyo ve televizyonlardan haber bekleyen milletimize durum hakkında bilgi vermek ve yoğun çabaların devam ettiğini bildirmek üzere Prof. Bozer, Genel Sekreter Kemal Yamak ve Büyükelçi Kaya Toperi tarafından kesin sonucu ifade etmeyen bir metin hazırlanarak basına duyurulmak üzere Cumhurbaşkanı başdanışmanı Kaya Toperi'ye verildi ve açıklama yapıldı. Açıklamanın söylenmeyen bir maksadı daha vardı. Toplanan ve hastanenin önünde devamlı artış gösteren kalabalığı ve milletimizi kesin ölüm haberine resmen hazırlama ihtiyacı. Sonuçta Azrail galip gelmişti. Saat 14.30'da Yüksel Bozer hoca ve profesörler toplandık. Rektör Yüksel Bozer Hoca 'Uygulanan tıbbi tedaviler ve yoğun gayretlere rağmen Sayın Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın enfarktüs nedeniyle duran kalbinin tekar canlandırılamadığı, kalp durmasından sonraki dört saate yakın zaman içinde yapılan kalp masajı ve destek tedavilerine cevap alınamadığı, sonuçta vefat ettiğini' toplantıda bulunanlara açıkladı. Serumlar, monitör ve oksijen bağlantıları çıkarıldı. Bir süre yatağında kaldıktan sonra morga kaldırıldı ve bizler de yorgun ve üzgün olarak ayrıldık."SABAH Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 16:43

İLGİLİ HABERLER