Merakımı mazur gör ey babıali
Acaba yine bir gün gelecek gazete idarehanelerinde şu aşağıda anacağım durumlar hasıl olacak mı? Olacaksa ne zaman olacak?
* Her sabah yazı işleri toplantısının birinci konusu hangi haberi nasıl atlattığımız, hangisini nasıl ve niye atladığımız olacak mı?
* Haber atlanmışsa. Hele de atlanan haber büyükse, tepeden tırnağa tüm gazete kadrosu, tüm samimiyetiyle; başlarına büyük felaket gelmiş gibi dokunsan ağlayacak, sinirden çıldıracak bir hale gelecek mi?
* Haber atlatılmışsa. Hele de atlanan haber büyükse, tepeden tırnağa tüm gazete kadrosu, tüm samimiyetiyle; keyiften dört köşe, sevinçle mutlu hale gelecek mi?
* Gazetecilikte en kutsal şeyin haber olduğu. Yalın, doğru, önemli, nesnel bir haberin (haberciliğin) zaman-zemin eleğinde teller üzerinde kalacak yegâne unsur olduğu bilinecek, gözetilecek, ustadan çırağa öğretilecek mi?
* Gazetelerde muhabirler, istihbarat şefleri, haber müdürleri birinci derecede önemsenen kadrolar olacak mı? Dahası bunun bir tercih değil, meslek doğasının dayattığı bir zorunluluk olduğu (yeniden) anlaşılacak mı?
* Yaşamı boyunca (gazete fotoğrağçılığı şöyle dursun) yaş günlerinde pasta kesilme fotoğrafını bile çekememiş kimsenin fotoğraf değerlendirmesi bitecek mi?
* Hayatı boyunca hasarlı bir trafik kazası, kıytırık bir yangın, basit bir aile kavgası, ''yağmur yağdı, şehirde neler oldu?'' filan gibi bir şehir haberini bile koşup, gidip, takip edip, kotarıp, yayına hazırlamamış kişilerin haber değerlendirmesi sona erecek mi?
* Yani sözün özü; gazetecilik kendi doğal sınırlarına çekilip, özüne dönecek mi? Gazeteciliğin ''kurtuluş savaşının'' başlayacağı ve zafer kazanacağı günleri, bizim, sizin, hepimizin gözleri dünya gözüyle görecek mi?..
(Sabah)
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 20:10