KAYNAK : Haber Vitrini
Yolsuzluk dosyalarının yargı aşamasına geldiğinde yavaşlamasını ve davanın çeşitli mahkemeler arasında gidip gelmesini eleştiren Hürriyet yazarı Sedat Ergin, Mudat Demirel olayından yola çıkarak, "Son iki yılda kamuoyuna yansıyan büyük yolsuzluk dosyalarının çoğunun yargıda henüz sonuçlanmamış olmasında, üzerinde durulması gereken sorunlu bir durum yok mudur?" diye soruyor.
İşte Sedat Ergin'in yazısı:
Yargı ve yolsuzlukla mücadele
GEÇEN pazar günü bu köşede yayınlanan ‘‘Murat Ne Yargılanır, Ne Yargılanamaz’’ başlıklı yazımıza bir hayli tepki aldık.
Örneğin bir okurumuz, ‘‘Basında Murat konusundaki bu ‘u' dönüşünün farkındayız. Bu şefkat nereden çıktı? Bari siz bulaşmasaydınız demiştim. Anlaşılan gereksizmiş. Devam edin öyleyse...’’ diyor.
Bir diğeri kızgınlığını ‘‘Bir karaktersizi ve ortaklarını nasıl savunabilirsiniz?’’ diye dile getiriyor.
Kesinlikle yanlış anlamayın. Bugünkü yazımı, o eleştiriler karşısında kendimi savunmak amacıyla kaleme alıyor değilim.
19 AY GEÇTİ AMA HÁKİMİ YOK
Yazının özü şuydu:
Murat Demirel, Egebank’ın içini boşalttığı yolunda hazırlanan murakıp raporlarının savcılığa intikal etmesinin ardından 28 Eylül 2000 tarihinde gözaltına alınmıştır.
Dosyayı önce Ankara DGM üstlenmiş, ancak iki ay sonra İstanbul DGM'nin bakması gerektiğine karar vererek görevsizlik kararı vermiştir.
İstanbul DGM, iddianameyi hazırlayıp yargılamaya başlamış, ancak bir yıl sonra DGM yasasındaki değişikliği gerekçe göstererek görevsizlik vermiş, dosyayı Ağır Ceza Mahkemesi'ne sevk etmiştir.
Ağır Ceza Mahkemesi, davanın bir yıla yakın süredir DGM'de görüldüğü halde bir hüküm verilmeden kendisine gönderilmesini isabetli bulmamıştır. Ağır Ceza da görevsizlik verip, Murat Demirel'i yargılayacak bir mercii tayini için dosyayı Yargıtay'a göndermiştir.
BU İŞTE BİR GARİPLİK YOK MU?
Sonuçta, gözaltına alınmasından bu yana yaklaşık 560 gün geçmiş olmasına karşılık, bugün itibarıyla Murat Demirel'in doğal hákimi yoktur.
Bu yazı, Murat Demirel'i savunmayı değil, yargılama aşamasındaki karambolü, tuhaflığı kamuoyunun dikkate getirmeyi amaçlıyordu.
Aradan 19 ay geçtiği halde yargılamanın boşlukta kalması ve Murat Demirel'i kimin yargılayacağının bile belli olmamasının tespitinin yapılması bir gazetecilik göreviydi.
Ama gelin görün ki, insanlar hisleriyle düşündükleri zaman bu objektif saptamayı bile göğüslemeye tahammül gösteremiyorlar.
Şu mesele üzerinde artık Türkiye'nin kafa yorması zamanı gelmiştir:
YOLSUZLUKLA MÜCADELE YARGIDA DÜĞÜMLENİYOR
Yolsuzlukla etkili bir mücadele yapılacaksa, bunun topyekûn bir strateji içinde yürütülmesi gerekiyor.
Bu mücadelenin muhtelif ayakları var. Örneğin, banka hortumlama suçları önce murakıp raporlarıyla ortaya çıkartılıyor, durum ardından savcılıklara intikal ettiriliyor. Son aşamada iş mahkemeye kalıyor.
Burada en belirleyici otoritenin yargı olduğu kuşkusuz. Çünkü, suçun oluşup oluşmadığına, oluştuğu takdirde de sanığın mahkûm edilip cezasını çekmesine mahkeme karar veriyor.
Oysa, son dönemde büyük yolsuzluk dosyalarının çoğunda gördük ki, iş nihai aşamaya, yani mahkemeye geldiğinde süreç birden yavaşlıyor, dosyalar zaman zaman sürüncemede kalabiliyor. Bazıları zamanaşımına uğruyor.
Soruyorum:
Son iki yılda kamuoyuna yansıyan büyük yolsuzluk dosyalarının çoğunun yargıda henüz sonuçlanmamış olmasında, üzerinde durulması gereken sorunlu bir durum yok mudur?
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 16:33