SERDAR TURGUT, AK PARTİ'YE ALTERNATİF OLUŞTURMAK İÇİN YAZI DİZİSİ BAŞLATTI...
SERDAR TURGUT/ AKŞAM
AKP'YE ALTERNATİF İÇİN HAREKETE GEÇİLMELİ -1
AKP'nin iktidara gelmesi Türkiye'de 'eski rejimin' sonu oldu.
'Eski rejim' temelde halkın gerçek istek ve arzularının, özlediği yaşam biçiminin, duyarlılıklarının siyasi düzeyde karşılanması mümkün olmayan bir yapıya sahipti.
Bu yapıyı kırma yolunda yapılan her deneme- ki bu ilk kez Demokrat Parti tarafından gündeme getirilmişti- nihai analizde çeşitli tepkilerle geriye itilmiş, bastırılmıştı.
Türkiye'de 'çok partili yaşam' olarak adlandırılan 50 küsur yıllık sürecin sürekli krizler, darbeler, çatışmalar ile dolu olmasının temelinde yatan en önemli neden de budur.
'Eski rejim' kendi koyduğu ilkeler ve kuralla bir türlü uyum sağlayamamış, demokrasi halkın gerçek taleplerinin de gündeme gelmesi 'tehlikesine' yol açınca gerektiğinde ondan da rahatlıkla vazgeçilmiştir.
Sonunda, bütün bu çelişkileri ve rahatsızlıkları içermesi nedeniyle Türkiye'de adı demokrasi olan ama demokrasi olamaması için de çeşitli mekanizmalarla donanmış, desteklenmiş son derece tuhaf bir sistem ortaya çıkmıştır.
Bugün Türkiye'yi yönetmekte olan ve ülkenin geleceğini tayin etmede en büyük faktör olacak Recep Tayyip Erdoğan'ın üç yıl önce hapse atıldığını hatırlarsanız, şimdiye kadar etmiş olduğum soyut lafları anında somutlayacak bir küçük örnek de oluşturmuş oluruz.
* * *
Türkiye'de 1990'lı yıllarda yaşananlar, zaten çökmekte olan, bunun farkına varmış bulunan eski rejimin çırpınış dönemi olarak görülmeli.
Eski rejimin partileri birbiri ardına iktidara gelip giderken, kendi kurmuş oldukları sistem onları da yiyip bitirdi.
Halkının yüzde 90'ını bilinçli olarak fakirleştiren bir düzen Stalinizm zamanında bile bu kadar acımasızca işlemeye cesaret edememişti.
Türkiye'de bunu yaptılar. Ahlaksızca işleyen bir düzen kuruldu o yıllarda. Hukuksuzluk, yasadışılık, memleketin geleceğine değil özel çıkarları korumak için kurulan ahlaksız ilişkiler sonucunda zaten kör topal var olmaya çalışmakta olan 'burjuva' düzeni tam anlamıyla iflas etti.
28 Şubat süreci o konjonktürde geldiği için, ahlaksız düzen o süreci de kendisine benzetmeyi başardı.
Ve o güne kadar tüm Cumhuriyet tarihinde görülmedik bir şey oldu. 28 Şubat süreci o süreci ele geçirenlerce ahlaksız düzenin son koruyucusu haline getirilince, bu tür tartışmaların dışında tutulmaya çalışan ordu da maalesef o dönemde büyük yara aldı.
Açıkça söylemek gerekirse askerler iş işten geçtikten sonra kendi meşru duyarlılıklarının nasıl da yanlış kanallara akmakta olduğunu fark ettiler.
Ekonomik kriz nedeniyle Türkiye bir Arjantin gibi uçuruma yuvarlanmaya hızla giderken, 'eski rejimin' aktörleri bu gerçeğe rağmen ülkeye müdahale etmezken ordunun Türkiye Cumhuriyeti tarihindeki en sert, en ağır uyarı mektubunu dönemin hükümeti hakkında yayınlamış olması hayli gecikmiş olarak fark edilen bu duyarlılığın en büyük göstergesiydi.
* * *
Bunları hatırlamamız, meseleler hakkında konuşmamız, düşünmemiz lazım.
'Eski rejimin' nasıl da kokuşmuş olduğunu iyice anlamak için isterseniz dönemin gazetelerine arşivlerden gidip ordunun o yaz ayında yaptığı olağanüstü açıklamayı baştan sona okuyabilirsiniz.
Her şey orada özetleniyordu ve işin trajik yanı da hükümete karşı bu duyarlılık gösterilmesine rağmen ordunun da sert açıklamalar yapmaktan başka yapabileceği bir şey artık yoktu.
Açıklamalar önemsiz demiyorum ama nihai analizde 28 Şubat sürecinde manevi darbe alan ordunun tamamen iflas etmiş 'eski rejimi' kurtaracak gücü artık kalmamıştı.
'Eski rejim' çöküşe yaklaştığını fark ettiğinden, son bir çabayla Türkiye'de hiçbir şansa sahip olmayacağı baştan belli olan suni partiler filan da yaratmaya başladı.
İşin garibi, içinde bazı medyanın da yer aldığı 'eski rejimin' savunucuları, gözleri tamamen kararmış olduğundan olsa gerek İsmail Cem başkanlığında kurdurulan partinin kendi sistemlerini gerçekten kurtarabileceğine samimi olarak inandılar da.
Bütün bunlar olurken böyle suni partilerle iş kurtarılamaz, AKP iktidara geliyor, hazır olun diye yazdığımda Türk medyasında çok önemli bir ismin bana telefon açıp, 'Bunu nasıl biliyorsun, partinin işe yaramayacağını nasıl söylersin, bilmediğimiz bir şey mi biliyorsun, yoksa sadece hislerini mi yazıyorsun' diye sorması, aklına güvendiğim insanların bile eski rejimin acımasız süreçleri içinde mantıki düşünme yeteneklerini nasıl da kaybedebildiklerini göstermişti bana.
Özellikle o konuşmadan sonra Türkiye'de düzenin eski rejimin sahiplerince tamamen AKP'ye ikram edilmekte olduğunu, o noktadan sonra yüzde 90'ı ezilen, fakirleştirilen ve sistem dışı tutulmaya, unutulmaya çalışılan halkın akacağı AKP dışında bir varlık kalmadığını da anladım.
* * *
'Eski rejim' tamamen çöktü. Gayet tabii ki ülkelerin yaşamında gelişmeler yazıda soyut anlatıldığı gibi düz çizgi halinde olamıyor.
'Eski rejim' bugün dahi mücadelesini sürdürüyor arada bir çıkışlar yapıyor. Ama ne için mücadele ettiği de belli değil, çünkü nüfusunun neredeyse yüzde 100'ünün farklı bir yaşam özlemekte olduğu ülkeye farklı ne söyleyeceğini bilemiyor.
'Eski rejimin' savunucuları artık sadece tepkiciler çünkü asıl farklı mesajları AKP vermeye başladı, bu mesajlar her geçen gün daha da güçlü olarak gelecek ve bu yüzden de tepkicilerde, halkın da benimsediği bu mesajlar karşısında ne yapacağını bilememenin getirdiği büyük panik ve telaş var.
AKP Meclis'teki koltuk dağılımı nasıl olursa olsun fiilen tek parti iktidarına doğru gidiyor.
İşte bu yüzden de kısa vadede kendine karşı kurulan tuzaklara cevap verme niyetinde değil çünkü orta ve uzun vadede sürecin normal kanallardan kendi lehine çalışacağı tespitini yapmış gibi görünüyorlar.
Bu sürece Türkiye'nin geleceği için müdahale etmek, AKP'yi alternatifsiz olmaktan çıkarmak, Türkiye'yi geçmişteki tek parti iktidarının bir anti tezini oluşturacak bir yeni fiili tek parti rejimine gitmekten kurtarmak için bir şeyler yapmak lazım.
Neler yapılabileceği konusunda yarın yüksek sesle düşünmeye devam edeceğim.
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 21:02