Medya
  • 18.11.2003 11:08

SERDAR TURGUT, DENİZ GÖKÇE TARTIŞMASINDA YENİ BOYUT: BAŞLARIM ŞİMDİ LORENZ EĞRİSİNE DE GİNİ KATSAYISINA DA

SERTAR TURGUT/ AKŞAM Deniz Gökçe'nin yazılarından kaynaklanan düşünme sürecine devam etmeden önce dünkü yazımda bir cümleden kaynaklanabilecek yanlış anlama olasılığını önlemeye çalışacağım. Karl Popper ile ilgili yazarken onun 'paradigmatik dönüşüm' adını verdiği dönüşüm süreçlerini incelediğini söyledim. Büyük filozofun 'The Logic of Scientific Theory' (1959) adlı çalışmasında bu tür süreçleri mercek altına aldığı doğrudur ancak 'paradigmatik dönüşüm' kavramını ilk adlandıran 'The Stracture of Scientific Revolutions' (1962) adlı çalışmasıyla Thomas Kuhn'dur. Birçok insana detay olarak gelebilecek bu düzeltmeyi, detayda yeni bir tartışmaya girip de esas olanı gözden kaçırma riskini önlemek için yapmak zorundaydım. * * * Dün de söylediğim gibi sevgili Deniz Gökçe'nin düşünce sistematiğinde - ki bu son derece iç tutarlılığa sahip ve bilimsel bir düşünce sistemi, bir paradigmadır onunki - radikal bir değişiklik yapıp yeni bir düşünce sitemi kümesine geçiş yapmaya ihtiyacı var. Bunu neden gerekli gördüğümü gayet tabii ki anlatacağım ancak daha önce ben bu sefer Deniz Gökçe ile neyi tartıştığımızı tam anlamış değilim, bunu vurgulamalıyım. Bakın 16 Kasım Pazar günkü yazısında Gökçe ne diyor: 'Tersine ekonominin kriz yaşadığı dönemlerde dünyada hemen her ülkede gelir dağılımının düzeldiği görülüyor.Türkiye son 15 yılda son derece kötü yönetildiği için, üst üste krizler, felaketler yaşadığı için, yani başka bir deyişle büyüme durduğu, üretilen pasta küçüldüğü için, insanlar işsiz kaldığı ve sefil olduğu için, 'küçülen pastanın paylaşımı' dağılım anlamında düzelme getiriyor' Peki ama şimdi ben ne demişim 12 Kasım tarihli yazıma bir bakalım lütfen. Gini katsayısının işaret ettiği gelir dağılımı düzelmesini kastederek şöyle yazmışım: 'Şimdi, nüfusunun yüzde 90'ının üzerinden silindir gibi geçen bir ekonomik kriz yaşanmış, yüz binlerce insanı işsiz kalmış, bilgili, birikimli, kaliteli eğitim almış on binlerce insanını bir gecede sokağa koymuş bir ülkede böyle şey olur mu, bu bir şaka mı diye soracaksınız, biliyorum. Hayır değil, çünkü öyle fakirleştik ki, toplumun büyük bölümü öyle acımasız darbe yedi ki, insanlar arasında gelir dağılımı eşitsizliği gerçekten azaldı, çünkü hemen herkes fakirlik ortak paydasında buluştu.' Evet ben de bunu söylemişim. Görüleceği üzere ikimiz de aynı şeyi söylüyoruz, yaşanan süreç üzerine tespitlerimiz arasında bir fark yok. Şimdi diyeceksiniz ki o zaman problem ne, yani o beş yazı yazdı bu konuda sen de kimbilir kaç yazı daha yazacaksın, temelde aynı şeyi söylüyorsanız ne gerek var ki buna. Anladığım kadarıyla Deniz Hoca bizim aramızda üç yıl önce yaşanan meşhur tartışmada benim Türkiye'de gelir dağılımı bozuluyor diye konuşmamın bilimsel temeli olmadığını anlatmak için bunları yazdı. Doğrudur 2000 yılında 'Öteki Türkiye' tartışması patladığında benim elimde sınıflararası gelir dağılımı konusunda veriler yoktu, dolayısıyla gelir dağılımı bozuluyor demem teknik anlamda belki yanlıştı. Burada 'belki' demem de şu nedenden dolayı. İkimiz de ekonomik kriz dönemlerinde bir ülkede gelir dağılımının düzelebileceğinde hemfikir olduğumuza göre, benim o günlerde gelir dağılımı bozuluyor diye tutturmam bir ihtimal doğru da olabilir çünkü o tartışmalarımız Türkiye'nin üzerinden silindir gibi geçen büyük krizden önceydi. O krizden sonra herkes yara aldı, gelir dağılımı da düzeldi, belki öncesinde daha bozuktu, kimbilir? * * * Şu son söylediklerime bakınca teknik düzeyde götürülen bir tartışmanın aslında pek de öneminin olmadığı net olarak ortaya çıkıyor. Benim derdim sosyal bir süreci çözümlemek, sosyal sürecin sınıfsal temellerini ortaya çıkarmak ve evet siyasi düzeyde bu sürece müdahale yollarını araştırmak. Bu ülkede son dört yılda korkunç darbe yiyen kitlelere 'gini katsayısı gelir dağılımının düzelmekte olduğunu gösteriyor derseniz, müjdeler olsun', alacağınız cevap en terbiyelisinden ' başlarım şimdi gini katsayısına da lorenz eğrisine de, bunları söyleyenlere de' olacaktır. Tabii bu kitlesel tepki Deniz Hoca'nın dediklerinde yanlış olduğunu göstermez sadece kendi iç tutarlılığı olan, bilimsel olan düşünce sistematiğinin artık sosyal gerçekliği kavramakta yetmediğini gösterir. Düşünce sistematiklerimiz arasındaki farklılığa yarın gireceğim ancak ondan önce bugün son olarak bir noktaya işaret etmek istiyorum. Şimdi benimle birlikte basit bir oyun oynayın lütfen. Sol yumruğunuzu sıkın. Bu sol yumruk ülke nüfusunun açlık sınırındaki dar gelirlilerini temsil etsin. Sağ yumruğunuzu da sıkın bu da orta ve üst gelir düzeyini temsil ediyor varsayın. İki kolunuzu öne uzatın, sağ kolunuzu dikey havaya kaldırın epey yüksekte tutun. Krizden önce bu iki yumruk grubunun temsil ettiği toplum kesimi arasında böyle bir uçurum vardı. Şimdi sol yumruğu havaya kaldırın sağı da indirmeye başlayın. Çünkü hem sağ yumruğumun temsil ettiği nüfus azaldı onlar artık sol yumruktalar hem de sağ yumruk krizlerden daha büyük darbe yedi. Sonuçta sağ yumruğu sol yumruğun biraz yukarısına gelecek şekilde kollarınızı önünüzde tutun. Gelir dağılımı bundan düzeldi gibi gözüküyor ama başka bir şey daha var. İki kolunuzun yanında da büyük ve derin bir boşluk var ya işte asıl sorun orada, orada kayıtdışı ekonomi var. Kayıtdışı ekonomi o kadar büyük ki ne dar gelirlinin gerçek durumunu ne de orta-üst sınıfların gerçek durumunu kayıtlara dayanılarak oluşturan istatistiklerden tam anlayamayız. Açıkça ve net söylemek gerekirse bu ülkede istatistikler ve veriler hep eksik olmuştur, yanlışlık payı büyüktür ve bunlara bakılarak sosyal politika oluşturma kadar büyük bir hata da olamaz. Bu son söylediklerim de bizi yarınki yazıma bağlayacak. Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 21:04

İLGİLİ HABERLER