Medya
  • 14.5.2003 13:43

SERDAR TURGUT SOSYAL DEMOKRATLARA FECİ YÜKLENDİ

Son şansımız Mine Kırıkkanat Türkiye'de uzun yıllardır bir türlü başarılamayan şey deprem korkusu sayesinde nihayet gerçekleşti. Devlet yönetimi sosyal demokrat zihniyete teslim oldu sevgili okurlar. Biliyorsunuz sosyal demokrasinin Türk modelinin hayatta en büyük özelliği çeşitli sorunlar üzerine düşünmesidir. Bu hiç bitip tükenmeyen bir düşünmedir. Düşündükleri konu neyse onda her türlü olasılığı (ki bu da sosyal demokrat bir kelimedir) göz önüne almak zorunda olduklarından da bu düşünmeleri hiç bitmez. Sadece bu nedenle ben de geçmiş yıllarda bir ara sosyal demokrat partiden acaba milletvekili olsam mı diye düşündüm. Hiçbir şey yapmadan sürekli düşünmek bana tam uyan bir yaşam biçimi ama sonra 'ya seçmenler benimle görüşmeye gelirse' düşüncesi dehşet saldı yüreğime de bu fikrimden vazgeçtim. Ve hiçbir şey yapmadan düşünme imkanını bu hayatta bana zaten sağlamakta olan köşe yazarlığı işinde kaldım. * * * Neyse kişisel problemlerimle sizi meşgul etmeyeyim. Devletin sosyal demokrat zihniyete nasıl teslim olduğu konusu gayet tabii ki biraz açıklama gerektiriyor. Bunu şundan anladım. Birkaç gün önce bir kamu görevlisi İstanbul'da depremde dayanması mümkün olmayan hastanelerin sağlamlaştırılması işinin planlanmaya başlandığını açıkladı. Bunun planlanmaya başlanmasına geçme kararının böylesine hızla verilebilmiş olması gerçekten şaşırtıcı. Bakın heyecandan şu satırları yazarken bile gözlerim yaşarıyor bu hız karşısında, elimde değil kendimi tutamıyorum. Ama bence asıl önemli olan 'planlama aşamasıdır.' Bu aşama sosyal demokratların en sevdiği aşamasıdır. Öyle ki bu aşamaya bir girdiler mi bir daha çıkamazlar. Ve İstanbul'daki hızlı insanlar, düşünce adamları sonunda bu aşamaya adım atarak sosyal demokrasinin alacakaranlık kuşağına sonunda girdiler işte. Milletimizin gözü aydın olsun, artık 10-15 yıl içinde ne mükemmel planlar ortaya çıkacaktır kimbilir. Bundan böyle İstanbul'da gece yatarken içimiz rahat olacak, memleketini seven insanların biz uyurken bile harıl harıl plan yapmakta olduklarını aklımıza getirip güzel uykulara paralel geçiş yapacağız. * * * Türkiye'de bir işin zamanında yapılması mümkün değil. Örneğin önceki gün adliyeye gittim, bir duruşmam vardı. Bana saat 09.30'da olduğunu söylemişlerdi duruşmamın. Ben de sevinç içinde gitmiştim adliyeye, bir an önce davam bitecek de işime bakacağım diye. Ama tabii oradan saat 13.30 civarı çıktım. Çünkü bir planlama şaheseri yaratarak davası olan herkese 09.30 saatini vermişlerdi, herkesi orada bekletip sırayla alıyorlardı ama alışlarında bir sıra mantığı da yoktu ve liste de yoktu. Dolayısıyla orada isim çağıran mübaşir bir anda benim yaşamımda en önem verdiğim kişi oldu dört saatliğine de olsa. Diyeceğim o ki ben deprem konusunda artık Türkiye'de mantıki bazı adımların artık atılabileceğinden umudumu kesmiştim. Ta ki pazar günü bazı gazetelerde Mine Kırıkkanat'ın yeni romanının piyasaya çıktığını öğreninceye kadar umudum yoktu bu işten. Ama artık geleceğe parlak bakıyorum. Çünkü Kırıkkanat' ın romanı deprem gerçeği üzerine ve insanları tedbir almaya yöneltici bir çalışmaymış. Ben Mine Hanım'ı sadece yazılarından bilirim, hiç tanışmadık ama kime sorsam, sevenleri de dahil ondan hafif korkuyorlarmış gibi bir izlenim ediniyorum hep. Eğer Mine Kırıkkanat'ın öfkesine muhatap olacakları korkusu sararsa bizim yetkililerin yüreğini, siz hiç merak etmeyin İstanbul en fazla iki yıl içinde Tokyo'dan bile sağlam hale gelecektir, buna emin olun. Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 19:58

İLGİLİ HABERLER