Medya
  • 25.6.2003 10:25

SERDAR TURGUT, YENİ BİR EKONOMİK KRİZİN GELDİĞİNİ İDDİA ETTİ!

NE YAZIK Kİ YENİ KRİZ GELİYORUM DİYOR Doğrudur, kriz konuşmaya başlayan ülkelerde kriz gelmeyeceği varsa da gelir. Çünkü ekonomide beklentiler önemlidir ve kriz geleceği beklentisiyle yeniden pozisyon alan beklentiler, krizi yaratan en büyük neden olabilir. Dolayısıyla siyasetçilerin ve iktisatçıların durduk yerde kriz olabilir türde konuşmalar yapılmasından hiç hoşlanmamalarından daha doğal bir şey yoktur. Ancak bu böyle diye, eğer bir tehlike ortaya çıkmaya başlamışsa buna işaret etmekten kaçınmak da yanlıştır. Maalesef bugün Türkiye'de yeni bir krizin oluştuğu yolunda sinyaller alınmaktadır durmadan. Ama psikolojik negatif etki olmasın diye bu görülmez, unutulmaya çalışılır ve gerekenler yapılmazsa çok şiddetli bir darbe daha yemekten kaçınmamızın çok zor olacağı düşüncesindeyim. * * * Neden böyle düşündüğümü açıklamaya çalışayım. Ben birçok bilgili ve deneyimli ekonomistin aksine krizin oluşma noktasını değerlenen Türk Lirası'nda, büyüyen dış ticaret açığında, ihracatın ithalatı karşılama oranının düşmesinde, dış ve iç borç yükünde aranmasının doğru olmayacağını düşünüyorum. Doğrudur, bunların hepsi tetikleyici bir faktör anında olabilirler, hepsi de önemlidir. Ama sonuç itibariyle bu konuların hepsi çok daha derinde içi fokur fokur kaynamakta olan son derece tehlikeli yapısal sorunların bir sonucudur. Bunlardan aşağıda sayacağım şu iki unsur, Türk ekonomisinin yakın dönemde yeniden bir kısır döngüye girmesine maalesef yol açacak gibi gözüküyor: 1- Bir süredir hükümet ve bazı işadamları ekonomide bir düzelme olduğundan bahsediyorlar. Gerçekten de döviz kurundaki düşüş ile başlayan süreçte ekonomik göstergelere baktığınızda rakamlar bir rahatlama yaşanması gerektiğine işaret ediyor. Ancak burada çok önemli bir sorun var. Rakamlar düzeyinde aranılıp çıkarılabilecek bu rahatlama gerçek yaşamda etkilerini göstermiyor. Yani daha net ifadeyle iş bekleyen, işinde biraz daha ekonomik rahatlama bekleyen milyonlarca insan yaşanmakta olduğu söylenen iyileşmenin sonuçlarını kendi yaşamlarında göremiyorlar. Burada rakamlar ile gerçek yaşam arasında bir kopukluk var. 2- Ekonomiye yol gösterici otorite yok. Kimse, ne işadamı, ne ihracatçı, ne ithalatçı, ne sanayici ne de tarımdaki önemli oyuncular gelecekte ne olacağı konusunda bir fikir sahibi değiller. Çünkü makro politika yok, mikro yönetim var. Makro politika olmayınca, iş mikro ve çok kısa dönemli yönetime kalınca, her kurum ve kuruluş ülke ekonomisini yönlendirme görevinin kendisine düştüğünü sanmaya başlar. Merkez Bankası kendisini en önemli sanmaya başlar, Hazine ayrı havada çalar, Maliye ben en büyüğüm der, büyük işadamı kendi stratejisinin ülkeyi yönlendirdiğini sanmaya başlar. Bu koordinasyonsuzluk en basit bir tetikleme durumunda krizin bir anda ülke ekonomisini yakmaya başlamasının ve zor durdurulan bir süreç olmasının da en büyük garantisidir. * * * Açıkça söyleyelim, korkmadan konuşalım. Şu anda herkes tedirgin ve herkes yol gösterilmeyi bekliyor. Merkez Bankası bağımsızdır, piyasaya dokunulmaz o istediğini yapar türündeki söylemler ekonomi kitaplarına ait olan ve gerçeklikle pek de ilişkisi olmayan fantezilerden öteye gitmez. Türkiye ekonomisini mutlaka planlamak, düzene sokmak, beklentilerin ileriyi görerek pozitif oluşmasına yardımcı olmak zorundadır. Planlama denince herkes 'eskiye mi döneceğiz o günler geçti artık' diyor. Evet o günler geçti de yeni günler onun yerine pek de bir şey kuramadı. Krizin kronik hale gelmiş olduğu bir yapı içine düştük ne yazık ki. Bu yapıyı kırmamız, bu ülkede elini taşın altına sokup hem para kazanacak hem de ekonomiye değer yaratacak, iş imkanı yaratacak insanlara güven duygusunu vermeliyiz. Türkiye, makro planlar hazırlayıp; kısa, orta ve uzun vadeli stratejik hedeflerini ortaya koymak, bu hedeflere giderken birçok, faiz, dış borç, kur gibi parametrelerde olabilecek değişiklikleri göz önüne alan bir model geliştirmek ve bunu 'bilginiz olsun' diyerek ülke ekonomisinin aktörlerine sunmak zorundadır. Ancak bu olduğu takdirde yatırımlar açılabilir ve insanlar nihayet rakamlarda yaşandığı söylenen ekonomik iyileşmenin sonuçlarını kendi yaşamlarında da iş bularak, yaşayacak maaş alarak görmeye başlayabilirler. * * * Bunlar çok genel laf olarak gelebilir size, biliyorum. Ancak inanınız bu söylediklerim ilk bakışta düşünüldüğü kadar zor işler değil. Türkiye'nin bu işi başaracak birikimli insanları var, yeter ki bunu yapmaya niyet gösterilsin. Bu tür adımlar serbest piyasa ekonomisine karşı olmak filan da değildir. Dünyanın en serbest piyasalarına sahip olduğunu iddia eden ülkelerde bile orta ve uzun vadeli hedefler, stratejiler var. Durum böyleyken Türkiye'nin son derece hassas dengeler üzerinde yürüyen ekonomisini desteksiz, plansız, programsız, hedefsiz, başıboş bırakmakta ısrarlı olması intihardan başka bir şey değildir. Bugün bu işe başlanmaz ise altı ay içinde iş işten geçmiş olabilir, benden söylemesi. Aman ne olur bana 'Ben dememiş miydim 'demek fırsatını da vermeyin, çünkü bu fırsatı tepe tepe kullanıp herkesin sinirini bozarım ha! (SERDAR TURGUT/ AKŞAM) Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 20:13

İLGİLİ HABERLER