SERDAR TURGUT/ AKŞAM
Yine ekonomik kriz mi?
Hafızası zayıf olanlara yine hatırlatmalıyım.
Bundan önceki büyük krizimize giden yolda, bütün medya 'Model ülke Türkiye'nin' başarıları, bizim ülkenin ekonomik gücünün nasıl dünyaca hayranlıkla izlendiğini filan yazarken, yani düpedüz yalan söylerken, ben ve birkaç insan 'Dikkat kriz geliyor' diye bas bas bağırmıştık.
Biliyorum 'Ben demiştim' türünden yazılar sinir bozar ama ne yapacaksınız, arada bir de hatırlatma yapmazsanız da millet tümden unutacak olan biteni.
Ders almıyoruz biz bir türlü.
Daha doğrusu ders almak istesek de yapılacak bir şey yok çünkü dönemsel olarak büyük krizler yaratan ve de yine yaratacak olan model bizi teslim almış durumda.
Bu modelin temel hatları şöyle:
1- Çok yüksek oranda dış ve iç borç. Yine çok yüksek oranda dış ve iç borç faiz ödemeleri.
2- Gelir dağılımında çarpıklık. Orta sınıfın tamamen silinmiş olması
3- Çok yüksek oranda işsizlik.
4- Çok düşük düzeyde ücret ve maaşla çalışan ezici çoğunluk.
5- Tarım kesiminin fiilen ölmüş olması.
6- Ülkeyi ileriye taşıyacak sanayi dallarında yatırım yapılmaması, genelde durgunluk.
7- Ülkeyi her an, saniyesinde terk etmeye hazır sıcak para.
Ülkemizde geçerli olan ekonomik modelin temel hatları bu şekildedir.
Siz eğer bu ekonomik sisteme dışardan şok edici bir müdahalede bulunmazsanız, bu sistem hiç durmadan hem de kısa aralıklarla büyük krizler üretir.
Ve o model içinde sıkışıp kalındığı sürece de periyodik krizleri önlemenin imkanı yoktur, çünkü krizler o modelin kendi içinde düzeni sağlama yoludur.
* * *
Uzun zamandır enflasyonun düşürülmüş olmasıyla övünülüyor.
Bu kendi başına övünülecek değil, endişe duyulacak bir şeydir.
Bir ülkede yatırımlar yapılır, ekonomi büyürken, zenginlikler yaratılırken enflasyon düşürülürse bu başarıdır.
Siz büyük bir durgunluk yaratırsınız, yatırımları büyümeyi durdurursanız enflasyon oranı da sıfır olabilir.
Örneğin Kenya'da enflasyonun sıfır düzeyde olması o ekonominin ABD ekonomisinden güçlü olduğunu göstermez.
Gerçi bizim istatistikçiler arada bir ekonominin büyüme oranlarını da yayınlıyorlar son zamanlarda.
Açıkça söylemek gerekirse hangi ekonominin, nasıl büyümekte olduğu da meçhuldür.
Piyasaları bilen, işlerin içinde olan, elini taşın altına koyup fabrikalar kurmuş arkadaşlarım var. Hangisiyle konuşsam bu ekonomik büyümeden kendilerinin haberdar olmadıklarını söylüyorlar.
Tabii ki bir zamanlar dibe vurmuştuk sonra dipten hafif kıpırdanmalar başladı bu da istatistiklere büyüme olarak yansımış olmalı.
Ancak yukarda saydığım yapısal özellikleri nedeniyle hiç durmadan periyodik kriz yaratacak olan sistem ile ilgili ciddi bir şeyler yapılamadığı takdirde bu 'büyüme' geçici bir kandırmaca olmaktan ibaret olacaktır.
* * *
Türkiye, kısa bir aradan sonra gelecek ikinci büyük krizi kaldıramaz.
İlk krizde radikal kararlar son anda alınmamış olsaydı ülke uçuruma düşecekti, kenardan zor bela döndük.
Kısa süre içinde olabilecek ikinci bir krizde uçuruma gidişi önleyebilecek dayanma, direnme gücümüzün olabileceğini sanmıyorum.
Ne yazık ki yine önceden olduğu gibi ekonomi birçok tehlike sinyalini tekrardan hem de güçlü biçimde vermeye başladı.
Şimdi olanların tek farkı birçok yazarın ilk krizdeki yanlışlarından ders alıp 'yaklaşan tehlikeyi' görmezden gelmekten vazgeçmiş olmalarıdır.
Bu konuda daha şimdiden bir tartışma başlamış olması bile bir şanstır.
Ancak dikkat ederseniz tartışmalar da yine yukarıda ana özelliklerini saymış olduğum modelin sınırları içinde kalınmaya özen gösterilerek yapılmaktadır.
Bu model çok matah bir şeymiş gibi bu özenin neden gösterildiğini anlamak da çok zor.
Dolayısıyla model içi o tartışmaların da uzun dönemde bir yararı olmayacaktır.
O tartışmalardan üretilecek fikirlerle ancak krizden kısa çıkış yolu belki açılacak ama krizin bir süre sonra tekrar kapıyı çalması için gereken fikirler üretilemeyecektir.
Yapılacak tek iş var, korkusuzca ve risk alarak bazı yapısal sorunların üzerine gitmektir.
Türk ekonomisi başıboştur, plansız, programsızdır.
Türkiye'nin geleceği 'piyasa faktörlerinin ve oyuncularının' eline bırakılmıştır. Ama unutulan şudur ki piyasa faktörlerinin ve oyuncularının vatanı yoktur.
Onlar bir vatanın çıkarlarını gözetmek zorunda değillerdir, böyle bir sorumlulukları hiç olmamıştır.
Bu bir suçlama filan da değildir, kapitalizmi iyi anladığını sanan bir insanın durum tespitinden ibarettir.
Türkiye sanayi yatırımı yapmadan, tarımını canlandırmadan, ülkesinin yatırımcısına, kapitalistine geleceğini görebilecek bir program, bir plan sunmadan, hep kısır döngünün içinde kalmaya mahkum olacaktır.
Türkiye'nin bu durumunda, dünyanın da gidişatına bakınca, ben ekonomimizin halinin de bir ulusal güvenlik meselesi haline iyice geldiğini düşünüyorum.
Eğer bu kabul edilirse, konuyu sadece bir fikir jimnastiği olmaktan çıkarıp, ülkeye yeni yollar açacak ekonomik-stratejik işbirliklerine gitmemizin önünü açabilecek adımları atmamız da kolaylaşır.
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 22:07