Medya
  • 30.1.2004 13:29

SERDAR TURGUT'TAN TÜRKİYE-ABD İLİŞKİSİNE İLGİNÇ YORUM...

SERDAR TURGUT/ AKŞAM MERAK ETMEYİN, DEĞİŞEN BİR ŞEY YOK Ben uzun yıllardan beri Amerikan sosyal yaşamını ve siyasetini amatör bir merakla yakından izlerim. Ve aynı zamanda mesleğimin sağladığı şans nedeniyle Türk-Amerikan ilişkilerini de ciddi bir şekilde takip etme imkanım oldu. Birçok Başbakan'ın kendi dönemlerinin Amerikan Başkanları'yla yaptıkları görüşmeleri izledim yıllar içinde. Uzun yıllar süren deneyimim sonucunda artık şunu rahatlıkla söyleyebilirim: İstisnasız her Türk Başbakanı ve Cumhurbaşkanı, Amerikan Başkanı ile kendi yapacağı görüşmenin o güne kadar yapılmışlar içinde en önemlisi olacağı yolunda bir izlenimi vermiştir. Bunu belki samimi olarak öyle düşünmüştür, belki de seçmen mennun etmek için bunu böyle lanse etmiştir, hangisi doğrudur bunu bilemem. Ame değişmeyen kural Amerikan Başkanı'nı en son görmeye giden Türk Başbakanı'nın kendisinin yaptığının o güne kadar olanlar içinde en önemlisi olduğunu düşünmesi veya düşünür gibi yapmasıdır. * * * Halbuki bunun gerçeklikle uzaktan yakından alakası yoktur. Evet, Türk Başbakanlar'ın nasıl karşılandıkları ve ağırlandıkları dönemine, Amerika'nın o dönemdeki çıkarlarının yapısına göre değişmiştir, bu doğrudur. Ancak uzun yıllar içinde Amerika'nın Türkiye hakkında ne düşündüğü, ne planladığı ve neyi nasıl söylediği pek fazla değişmemiştir. Washington'a giden her Türk Başbakanı'na aynı şablon laflar edilmiş, aynı diplomatik manevralar sergilenmiş ve aynı yalanlar tekrar edilip durulmuştur. Amerika'nın uzun dönemli çıkarları, planları ve bu çıkar ağı ve planlar içinde Türkiye'ye kendine göre biçmiş olduğu bir rol vardır. Bunun Washington'da konuşarak değiştirilmesi mümkün değildir. Türk Başbakanı istenildiği kadar iyi ağırlansın, yemek mönüleri muhteşem olsun, yatak çarşaf satenden olsun bunlar sadece makyajdır ve olsa olsa bunlar Türk üst düzeyine medya manipülasyonu aracılığıyla övünme fırsatı verir. Bilmem ne köyünde bilmem ne ağa televizyonda bunları görür ve gururlanır, Türkiye'nin ne kadar güçlü olduğunu da düşünür. Sonuçta belki de Washington gezintilerinin işe yaradığı tek yön de budur. Türk siyasetçileri bu gezileri Curriculum Vitae'lerine (İş yaşamı özgeçmişi) eklediklerinde lokal düzeydeki mitinglerde bunu anlatıp insan memnun edebilirler. Ama işin özü, değişmeyen gerçeklik şudur: Hiçbir Türk Başbakanı, Washington ziyaretiyle Amerika'nın fikrini etkilemeyi başaramamıştır. Amerika'nın fikrinde bir değişiklik gerekiyorsa onlar bunu zaten kimseye sormadan yaparlar. Değişiklik zamanlaması Türk Başbakanı'nın ziyaretiyle çakıştırılırsa da bilin ki Amerika o günkü Başbakan'a 'Bizim oğlan' veya Çiller döneminde olduğu gibi 'Bizim kız' olarak bakmakta ona bir kıyak çekmektedir. Dolayısıyla sevgili okurlar siz siz olun şu aralar Başbakan Erdoğan'ın gezisiyle ilgili çıkacak yazı ve yorumları aman ne olun büyük kuşkuyla okuyun. Umarım Başbakan Erdoğan da Türk'ün Türk'e propagandası sendromuna kapılıp da geziyle ilgili denilecek olumlu laflara gerçekten inanmaya başlamaz. * * * Bütün bunlar böyle de hele bir de siz Amerikan Başkanları'nın Türkiye ile yapılacak görüşmelere nasıl hazırlandıklarını bir bilseniz o zaman bu tür ziyaretlerle ilgili haberleri belki de hiç okumazdınız. Yarım saat mi verirler görüşmeye hazırlanmaya 45 dakika mı bilemem. O güne kadar haberdar olmadıkları sorunlar onlara başlıklar halinde özet olarak sunulur. Her sorunlar ilgili ne diyecekleri de kısa cümlelerle ve yine özet olarak aktarılır. Sonunda onlar gerçekte bilmedikleri, tanımadıkları, sorunlarını anlamadıkları ve sorunlarını umursamadıkları bir ülkenin lideriyle konuşmaya kafalarında minimum bilgiyle ve şablonlarla girerler. Toplantıdan da aynen öyle hiç değişmeden çıkarlar. Tipik Amerikan Başkanı'nın kafasında Türk Başbakanı'yla görüşürken Lowa'daki çiftçinin gübre meselesi, Florida'daki şeker lobisi, Teksas'taki ineklerin neden daha az süt vermeye başladıkları gibi problemler vardır. Amerikan Başkanı örneğin Bill Clinton ise bu sorunların yanı sıra görüşmeler sürerken en azından Tük Başbakanı'nın dediklerini duyar. Belki bazılarını da anlar. Ama o anki Başkan bir Bush ise düşünme kapasitesi daha gübre meselesini düşünürken tamamen dolacağından onun kendisine ne denildiğini bırakın anlaması, duyması bile mümkün değildir. Durumları bilin yani. Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 21:32

İLGİLİ HABERLER