Medya
  • 30.11.2005 13:16

SEVGİLİ OLDUKLARINI AÇIKLAMADAN ÖNCE TUNA KİREMİTÇİ''NİN İCLAL AYDIN HAKKINDA YAZDIĞI YAZI

İCLAL AYDIN''A GÜLÜMSEMEK Çok güzel gülümser İclal. Ayrıca onunla sohbet ederken aklının fikrinin yazıda olduğunu farkedersiniz. Sohbetin ortasında söz bir yere gelir, biriniz bir şey söylersiniz, o an gözleri parlar İclal''in ve ''''İşte bunu yazmak lazım!'''' diye bağırır. Sonra biraz daha düşünüp ekler: ''''En iyisi sen yaz. Senin tarzına daha uygun.'''' Kısa bir sohbette bile onun yazıyla düşünen yazarak düşünen bir kadın olduğunu anlarsınız. Yazı onun omurgası haline gelmiştir artık. Kendisini daha iyi ifade edebilmek için uğraşır durur. Amacı da bellidir bence: gerçek olanı, okuyucuyu kalbinden yakalıyacak olanı bulmak. Karmaşık sözler yoktur İclal''in yazılarında. Sonu gelmeyen cümleler, zor okunan betimlemeler yoktur. Bir sonbahar yağmuru gibi yumuşak ve zahmetsizce akar kalbinize. Dünyayı nasıl görüyorsa öyle yazar. Yazdıklarıyla yaşadıkları arasına mesafe koymaz. Bazılarının pek sevdiği soyut bunalımlar ya da entelektüel buhranlar da yoktur İclal''in yazılarında. Gerçek hayat vardır. Bazen o kadar çıplak, öyle acımasız yazar ki hayatı, onun çok sevdiği ''''Hayat güzeldir!'''' sözünün gerçek anlamını birden anlayıveririz. Aynı adlı filmdeki babanın oğluna toplama kampında bile yaşama sevinci aşılamaya çalışması aklımıza gelir. İclal için de bu söz saf bir iyimserliği değil, güçlüklere karşı direnişi temsil etmektedir çünkü. İclal Aydın yazılarını bu yüzden severiz belki de. Ağır entelektüellerimiz bile onun köşesine bu yüzden gizli gizli bakar. Kısa saçlı kızın ne söyleyeceğini herkes merak etmektedir çünkü. Onun yaydığı sıcaklığa hepimizin ihtiyacı vardır. İster ev hanımı olalım, ister felsefe profesörü, yazılarıyla ruhumuzu okşayan bu kısa saçlı kızdan uzak kalmaya gönlümüz elvermez hiç. Arada birkaç gün atlasak bile, hemen ardından kendimizi onun köşesine, yakın bir arkadaşımıza kavuşmanın heyecanıyla bakarken yakalarız. Bu yüzden İclal Aydın benim için önce bir iletişimcidir. İletişim dediğimiz şeyin amacı bir duyguyu ya da düşünceyi karşı tarafa firesiz geçirmekse, bunu pek az kişi İclal Aydın kadar iyi yapabilir. Ses tonuyla, özenle seçtiği sözcükleri ve gülümseyişiyle başarır bunu. Nereden geldiğini iyi bilmektedir. Nerede durduğunu da unutmaz hiç. Hem televizyonda, hem de gazetedeki köşesinde, farklı kesimlerle duygu alışverişine girmeyi bu sayede başardığını düşünüyorum. Eğer kitaplar sadece ''''iyi yazılanlar-kötü yazılanlar'''' diye gruplansaydı, işimiz kolaydı. İclal Aydın''ı bence ilk guruba giren kitabı Gördüğüme Sevindim için tebrik eder, kendisini gözlerinden öperdik. Küçücük şeylerden yola çıkığ dantel gibi ördüğü yazılarını tekrar tekrar okur, böyle bir insanla aynı gezegende yaşamanın mutluluğunu duyardık. Yirmibirinci yüzyılın başlarında İstanbul''da yaşayan bir kadının kızına, toplumuna ve kendi iç dünyasına nasıl dikkatle baktığını hayranlıkla farkederdik. Duygularını bu kadar cesaretle yaşayabilen ne kadar az kişi kaldığını düşünür, belki biraz da hayıflanırdık. İclal''i yazı yazarken görseniz, onun bu işten aldığı keyfi mutlaka fark edersiniz. Kaşları hafifçe öne düşer, gözleri dikkatle kısılır, dudakları yazının gidişatına göre şekilden şekle girer. Heyecanlıdır, çünkü gazetesine yazı yetiştirmektedir. Her sabah okuyucusuyla randevusu vardır. Rahmetli babam, ''''İnsan her sabah bir gazeteye bakar gibi taze gözlerle bakmalı kendi ruhuna,'''' derdi. Belki de bu yüzden, gazeteleri hep tazelenmenin ve umudun simgesi gibi görmüşümdür. Ruhumuzu tazelemek için de İclal Aydın''ın yazıları birebir bence. Güzel dünyasını bize açtığı için bence teşekkür etmeli ve kendisine bol bol gülümsemeliyiz. Bir kişi gülümseyince tüm dünyaya artı yazıyor çünkü. Güncellenme Tarihi : 25.3.2016 10:32

İLGİLİ HABERLER