Ekonomi
  • 5.5.2004 13:18

SEZER, İKTİSAT KONGRESİNDE ORTAYA ÇIKTI: EKONOMİMİZİN YAPISAL SORUNLARI TÜMÜYLE ÇÖZÜMLENMEDİ

Son dönemdeki makro ekonomik göstergelerin olumlu gelişmelere işaret ettiğini kaydeden Cumhurbaşkanı Sezer, ancak ekonominin yapısal sorunlarının tümüyle çözümlenmemiş olduğunun hatırdan çıkarılmaması gerektiğini söyledi. Cumhurbaşkanı Sezer, İzmir'de çalışmalarına başlayan 4. Türkiye İktisat Kongresi'nin açılışında yaptığı konuşmaya, Mustafa Kemal Atatürk'ün ''Yeni Türk Devleti, cihangir bir devlet değil, iktisadi bir devlet olacaktır'' sözlerini hatırlatarak başladı. Bu söylemin, dile getirildiği dönemde henüz çok yeni olan siyasi bağımsızlığın ekonomik egemenlikle pekiştirilmesinin ne denli gerekli olduğunun vurgulanması yönünden önemine değinen Sezer, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Cumhuriyetin ilk yıllarındaki yokluklara ve Anadolu insanının yorgunluğuna karşın, Atatürk'ün başlattığı çağdaşlaşma savaşımı sonucunda toplum, özgüvenini hiç bir zaman yitirmeden, ileriye hep umutla bakabilmiştir. Cumhuriyetin onuncu yılında bu savaşıma olan inanç, toplumun tüm kesimlerinin katılımıyla yüksek sesle dile getirilmiş, daha sonraki kuşaklar için tarihsel bir dayanak ve özenilecek bir model oluşturulmuştur. Bilindiği gibi Yüce Atatürk, ülkenin bağımsızlığı konusunda askeri alanda kazanılan zaferlerin, ekonomi alanında elde edilecek başarılarla bütünleştirilmesini gerekli ve bu yönde yapılacak çalışmalara temel oluşturmak üzere Türkiye İktisat Kongresi'nin düzenlenmesini uygun görmüştür. Henüz Cumhuriyet ilan edilmeden ve Türk Devleti'nin sınırları Lozan'da tanınmadan önce atılan bu adım, genç Cumhuriyeti kuran kadroların, Türk tarihindeki yükseliş ve çöküş nedenlerinin öncelikle ekonomik kökenli olduğu bilincine sahip bulunduğuna işaret etmektedir.'' ''ÇAĞDAŞ TÜRKİYE'NİN YOL HARİTASI'' Ulu Önder'in, 17 Şubat 1923'te toplanan Birinci İktisat Kongresi'nin çağdaş Türkiye'nin ekonomik yaşamında bir yol haritası çizme amacını güttüğünü ifade eden Cumhurbaşkanı Sezer, bu kongrenin, yeni Türkiye'nin uygulayacağı sistem konusunda dünyaya bir mesaj vermek ve bu konuda kimi devletlerde oluşan kaygıları gidermek yönünden bir denek taşı olarak kabul edilebileceğini söyledi. Sezer, kongre sonuçlarının genel olarak serbest girişim yanlısı, ekonomik uygulamalarda özel sektöre öncelik veren, yabancı sömürüsüne kesin olarak karşı çıkan ve gereksinim duyulan yabancı sermayeyi yasalarla uyumlu olmak koşuluyla ülkeye çağıran bir anlayışa dayandırıldığını ifade etti. Daha sonraları ülkede uygulanan devletçilik modelinin, özellikle 1929 uluslararası ekonomik bunalımının yarattığı sorunlar ve özel girişimcilikteki sermaye yetersizliğinin ortaya koyduğu gereksinimler doğrultusunda biçimlendiğini kaydeden Sezer, ancak bu modelin, hiç bir zaman ideolojik bir devletçilik modeli olmadığını, 20. yüzyıl boyunca Türkiye'de kamu kesiminin olanaklar çerçevesinde her zaman özel sektörü desteklediğini belirtti. Cumhurbaşkanı, bu durumun, imparatorluktan ulus devlete geçişte özgür dünyanın içinde yer almak isteyen Türkiye'nin, 20. yüzyıl vizyonuyla da uyumlu olduğunu söyledi. Cumhurbaşkanı Sezer, 1981 İkinci İktisat Kongresi'nde planlı kalkınma döneminin 20 yıla ulaşan deneyimi ışığında, 1980'ler ve sonrasında Türkiye'nin iktisadi kalkınmasını engelleyen ödemeler dengesi problemleri, alt yapı kapasitesinin geliştirilmesi, kalkınmaya katkı sağlayacak yabancı sermayenin özendirilmesi, dışa açık sanayi yapısının kurulması ve teknolojik gelişme konularının ele alındığını hatırlattı. Sezer, 1992 Üçüncü İktisat Kongresi'nin ise dünyada küreselleşme sürecinin hızlandığı bir dönemde yapıldığını, kongrede ülke ekonomisinin makro ekonomik istikrarının sağlanmasına öncelik verildiğini anlattı. Sezer, bugün açılışı yapılan 4. İktisat Kongresi'nin ise dünyada ve ülkede ekonomik krizlerin yaşanmasının ardından ve Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne üyelik için görüşmelere başlama gününün belirlenmesinin öncesinde gerçekleştirildiğini ifade etti. İLK KONGREDEN BUGÜNE Ülkenin bugünkü sosyo-ekonomik yapısının, Birinci İktisat Kongresi'nin yapıldığı dönemle çok kısa da olsa karşılaştırılmasının, Türkiye Cumhuriyeti'nin 81 yılda elde ettiği ilerlemenin ortaya konulması yönünden yararlı olacağını belirten Sezer, bugün 70 milyon olan nüfusun, 1923'te 14 milyon civarında bulunduğunu, ekonomik yaşamda tarımın yerinin, yüzde 40'tan yüzde 13 dolayına indiğini, sanayinin payının ise yüzde 13'lerden yüzde 29'lara çıktığını anlattı. Cumhurbaşkanı Sezer, 1920'lerin başında 241 milyon dolar düzeyinde bulunan dış ticaret hacminin, bugün 117 milyar dolara ulaştığını, 45 milyon kilovat saat olan elektrik enerjisi üretiminin ise 140 milyara çıktığını kaydetti. Bu tür karşılaştırmaları sosyo-ekonomik konularda da yapmanın mümkün olduğunu kaydeden Sezer, ''Gelişmelerin niteliği ve yeterliliği kuşkusuz tartışılabilir. Ancak tartışılamayacak tek konu, ülkemizin Cumhuriyet ile birlikte Atatürk'ün gösterdiği doğrultuda önemli kazanımlar edinmiş olmasıdır'' dedi. ''TEK TEK ÜLKE MODELLERİNDEN ESİNLENMEK YERİNE...'' Cumhurbaşkanı Sezer, ekonomik gelişmenin sağlanmasında, ekonomik kurumlar kadar sosyal kurumların ve değerlerin de öneminin bulunduğunu belirterek, bugün AB ile uyum sürecinde tek tek ülke modellerinden esinlenmek yerine, Birliğe üye ülkelerin tümü için geçerli olan, onları ortak konuma getiren kurallar bütününü göz önünde tutmak gerektiğini vurguladı. Sezer, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Temel amaç, demokratik ve çağdaş toplumun gereksinimlerini karşılamaktır. AB ile ilişkilerimiz, sosyo-ekonomik gerekler ve bu çerçevede öngörülen reformlar bu amaca hizmet etmelidir. Bugün gelişmiş ya da gelişmekte olan, dünya ile bütünleşmenin önemini kavramış tüm ülkeler kesintisiz bir reform süreci içindedir. Bu sürecin aksamasının, içsel ya da dışsal bir nedenle kesintiye uğramasının maliyetinin yüksek olduğunu, hepimiz son yıllarda yaşadığımız olumsuz ekonomik gelişmeler nedeniyle çok iyi biliyoruz. Büyük çaplı bunalımlar, toplumsal sonuçlar doğurmaktadır. Toplumun tüm kesimleri belli ölçülerde etkilenmekle beraber, bunalımlardan yoksul kesimlerin daha fazla etkilendiği kuşkusuzdur. Bu kesimlerde toparlanmanın gecikmesi ise toplumsal dengeyi olumsuz etkilemektedir.'' Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, halkın geleceğinin, ekonominin iç ve dış dengelerinin istikrara kavuşturularak güçlendirilmesiyle yakından ilgili olduğuna işaret etti. Son dönemdeki makro ekonomik göstergelerin, olumlu gelişmelere işaret eder nitelikte bulunduğunu belirten Sezer, Gayrısafi Milli Hasıla'daki büyüme oranı, enflasyon oranındaki düşme, dış satımda kaydedilen önemli artış, sanayi üretimindeki yükselme, üretim değeri ağırlıklı kapasite kullanım oranının yukarı doğru çıkışının umut verici göstergeler olduğunu kaydetti. Sezer, ancak ekonominin yapısal sorunlarının tümüyle çözümlenmemiş olduğunun hatırdan çıkarılmaması gerektiğini belirterek, ''Türkiye genelindeki işsizlik oranının yüksekliği, işsizliğin ulusumuzu hem ekonomik hem de toplumsal yönden ne denli olumsuz etkilediği göz önünde bulundurulduğunda, sürdürülebilir istihdam politikası önlemlerinin bir an önce yaşama geçirilmesinin, ülkede toplumsal barışın sağlanmasıyla yakından bağlantılı olduğu kolayca anlaşılacaktır'' dedi. Yatırım eğiliminin canlandırılmasına, istihdamı artırıcı tasarılara öncelik tanınmasına, küçük ve orta büyüklükteki işletme girişimciliğinin özendirilmesine nitelikli işgücü eğitiminin yaygınlaştırılmasına ve iş kurmanın kolaylaştırılmasına önem verilmesinin yararına değinen Cumhurbaşkanı, ''Düzlüğe çıkabilmemiz için büyümenin sürdürülebilir kılınmasına yönelik çabaların yoğunlaştırılması gerekmektedir'' diye konuştu. Cumhurbaşkanı, bunun yanında dış satımda son olarak kaydedilen artışın sürekliliğinin, verimliliğe ve yeni teknolojilere ağırlık verilmesine, maliyet baskılarının hafifletilmesine ve dış satımın itici gücü durumundaki sektörlerin sayısının artırılmasına bağlı olduğunu kaydetti. Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 22:09

İLGİLİ HABERLER