
Silahlar susarsa Kürt sorunu çözülür
STOCKHOLM - Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, çözüm sürecine ilişkin olarak, ''Bu sürecin sonunda şunu arzu ediyoruz; silahlardan tamamen vazgeçilmesi ve tamamen şiddetin bırakılması karşılığında zaten bizim kendi irade ve arzumuzla yapmak istediğimiz ve bir süredir yapageldiğimiz Türkiye'nin hukuk ve demokratik standartların yükseltilmesi. Bu çerçeve içerisinde bütün Kürt vatandaşlarımızın, onların da bazılarının çok dile getirdiği bu sorunların hepsinin çözüleceğine inanıyorum'' dedi.
Türk asıllı parlamenter Yılmaz Kerimo'nun, ''Sayın Cumhurbaşkanım, azınlıklar bütün haklarını alabilsinler diye bir çalışma yapmayı düşünüyor musunuz'' sorusuna Gül, ''Sizler uzaktasınız. Vatanınız Türkiye eminim ki gelip gidiyorsunuz. Geçmişte çeşitli sıkıntıların olduğunu, bunların Türkiye'nin demokratik standartlarının yeterli derecede yüksek olmadığından kaynaklandığını ifade etmek isterim'' yanıtını verdi.
Milletvekilinin söylediklerinin hepsine doğru diyemeyeceğini belirten Gül, şunları söyledi:
''Türkiye Cumhuriyeti kurulurken Lozan Anlaşması ile Türklerin kimlerin azınlık olacağı, kimlerin olmayacağı o zaman gönüllü olarak belirtilmiş. Süryani vatandaşlarımız kendileri azınlık statüsünde değiller. O zamanki anlaşmaya göre. Türk toplumunun bir parçası herkes. Türkiye'deki kanunlar önünde herkesin eşit olduğunu biliyorsunuz. Herkes her mevkiye seçilebilir, herkes her işi yapabilir. Bu bakımdan hiçbir engel söz konusu değildir.
Demokratik standartların düşük olduğu dönemlerde, zaman zaman siyasi tarihimizde olağanüstü dönemlerden geçtiğimiz dönemlerde sıkıntılar olmuştur ama sadece Süryani vatandaşlarımızla ilgili değil, bütün vatandaşlarımız ile ilgili sıkıntılar olmuştur. Bir ayrım yapmadan bütün Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları ile ilgili sıkıntılar olmuştur.
Biraz önce söylediğiniz gibi Türkiye'de çok köklü reformlar yapılmaktadır. O çok köklü reformlar, kendi halkımız, Türk halkı, kendi vatandaşlarımız hak ettiği için biz bu reformları sahiplenerek, Türkiye'nin demokrasi, hukuk, insan haklarını standartlarını sürekli yükseltiyoruz. Bunlar çok açık ve eskiden tabu olan, yasak bildiğimiz birçok şey bugün günümüzün bir parçasıdır ve bunlar gayet tabiidir, gayet olağandır.''
Herkesin farklılığını yaşamasından memnun olacaklarının altını çizen Gül, mevcut olan farklılıkları ülkenin zenginliği olarak gördüklerini, farklılığın tehdit olması durumunda onların tehdit haline geleceğini, zenginlik olarak görülmesi durumunda ise onların ülkeyi güçlü kılacağını, Türkiye'de de böyle bir anlayış bulunduğunu dile getirdi.
Okullarda tercihli dersler içerisinde herkesin istediğini okutabildiğini, farklı dillerin tercihli dersler arasında olduğunu ve isteyenin tercih edebildiğine dikkati çeken Gül, ''(Mor Gabriel kilisesi işgal altında) dediniz. Açık, biliyorsunuz bir ihtilaf var. O da çevresindeki bazı arazilerin kiliseyi mi ait, yoksa Hazineye mi ait olduğuyla ilgili bir dava vardır. Kilise açıktır. Kilisenin kapalı olduğunu söylerseniz yanlış bir imaj vermiş olursunuz. Bununla ilgili davada mahkemelerde, hukukun üstünlüğü çerçevesin içerisinde muhakkak ki çözülecektir. Ama sizler de takip etmişsinizdir. Vakıflar Yasası'nda yapılan son değişiklikle birçok azınlıklarımıza ait mülkler, onların vakıflara tekrar tescil edilmiştir. Onlar tekrar sahiplerine iade edilmiştir'' diye konuştu.
Gül, sadece camileri değil, kilise ve havraları da restore ettiklerinin altını çizerek, ''Bütün tarihi eserleri, hepsini mirasımız olarak gördüğümüz için onları restore ediyoruz. İstanbul'a giderseniz Ayasofya Müzesi'nde herkes gezebilir. Söylediğiniz tartışmayı insanlar konuşabilirler ama böyle bir teşebbüsü de gördüğüm kadarı ile sizden duydum ilk defa'' değerlendirmesinde bulundu.
Gül, sözlerine şöyle devam etti:
''Şöyle olabilir, bazen imajlarla gerçekler arasında çok fark vardır. Biliyorum ki bir zamanlar Türkiye ile ilgili demin bahsettiğimiz sıkıntılardan dolayı çok negatif bir imaj oluşturulmuştur ama Türkiye'ye gidip gelirseniz, gezerseniz herkes doğduğu topraklara giderse o zaman Türkiye'nin gerçeğinin ne olduğunu herkes görecektir.
Onun için burada dün bütün buradaki Türk toplumunun temsilcileriyle buluştum. Herkes vardı. Bütün Süryani toplumumuzun temsilcileri. Onlar da vardı. Hepsine şunu söyledim; Türkiye'ye gidin, topraklarınızı görün, gezin. Tatillerinizi orada geçirin. Herkes malına, mülküne sahip olsun. Türkiye çok farklı bir ülke.''
-AB Türkiye'nin stratejik yönelimi-
Ilımlı Parti Milletvekili Hans Valmark'ın Türkiye'nin AB üyeliğini kendilerinin de beklediğini anımsatarak, Türkiye'nin AB üyeliği yolunda İsveç olarak neler yapabileceklerini sorması üzerine Gül, AB'nin, Türkiye'nin stratejik yönelimi olduğunu bildirdi.
Gül, Türk-İsveç tarihinin hatırlanması durumunda 1700'lü yıllarda iki ülke arasında serbest ticaret anlaşması imzalandığının görüleceğine işaret ederek, ''Türkiye'nin ne kadar çok Avrupa'nın parçası olduğunu görürüz. Avrupa'daki birçok üye ülkenin saraylarında çok tarihi binalarında o zamanki Türklerle ilgili resimleri, bunları hep görürüz ki Türkiye'siz bir Avrupa, Türklersiz bir Avrupa tarihini yazmak da zaten noksan olur. Bu çerçeve içerisinde ekonomik, sosyal, kültürel ilişkiler ve müttefiklik ilişkileri bütün çerçeve içerisinde AB ile tam üyelik sürecinde güçlü bir şekilde devam ettirme azmindedir'' dedi.
Gül, Türkiye'nin 1995 yılında Gümrük Birliği üyesi olduğunu, dolayısıyla AB ülkeleri ile Türkiye arasında gümrük duvarı bulunmadığını bu bakımdan da üye olmadan Gümrük Birliği'ne üye olan tek ülke olduğunun altını çizerek, ''Biz müzakereye başlamış durumdayız. Müzakere ne demektir- AB müktesebatını, AB standartlarını her alanda aday ülkenin adapte etmesi ve kendi ülkesinde bunları geçerli hale getirmesidir. Biz bununla meşgulken, maalesef bazı üyeler bize, bu sürecin hiç de teknik yapısına yakışmayan, dolayı engellemeler çıkarmaktadırlar ve adeta süreci dondurmaktadırlar. Şimdi buna güçlü bir şekilde herkesin tepki vermesi gerekir. Özellikle bizim olmadığımız toplantılarda dostlarımızın tepkisi çok önemli. İsveç bunu yaptığı için teşekkür etmek istiyorum'' ifadelerini kullandı.
Türkiye'nin AB standartlarını 32 fasılda geçerli hale getirmesinin AB üyesi ülkelerinin lehinde olması gerektiğini vurgulayan Gül, ''Türk ekonomisi bugün çok güçlü ve Türk demokrasisi bugün çok yükselmiş seviyedeyse, bunda müzakereye başlamış olmamızın da rolü olduğunu ifade etmek isterim. Müzakere sürecinin çok katkıları oldu. Türk ekonomisi bu kadar güçlü olmasaydı, Avrupa ekonomileriyle biz bu kadar işbirliği yapabilir miydik- Veya sizin bir firmanız AB kriterlerini yerine getiren bir ülkede mi daha rahat kendisini hisseder, daha rahat yatırım yapar, daha rahat ticaret yapar. Yoksa AB kriterlerinin, hukukun, ticaret kurallarının geçerli olmadığı bir ülkede mi çok daha rahat iş yaparsınız- Her bakımdan Türkiye'nin müzakereleri bitirmesi bütün üye ülkelerin lehine olması gerekir'' diye konuştu.
Gül, enerji konusunda AB'ye en büyük katkıyı sağlayacak ülkenin Türkiye olduğuna dikkati çekerek, şunları ifade etti:
''Kafkas, Ortaasya, Ortadoğu. Bütün enerji kaynakları Türkiye üzerinden Avrupa Birliği'ne gelecek ve Avrupa'nın enerji bağımlılığı malumdur. Bunu değişik yollarla güvence altına alacak bir kaynağız biz. Ama enerji faslını bile açamıyoruz biz AB ile. Bunlara mantıki bir izah getirmek de mümkün değildir. Bu açıdan bu müzakere sürecini tekrar canlandırmamız gerekir. Fransa bir faslı açıyor ama bu bir faslın müzakere sürecinde ciddi bir etkisi olacağı kanaatinde değilim. Eğer ciddi bir etki istiyorsak, dondurulmuş bütün fasılların serbest bırakılması gerekir. Ne demek fasılları dondurmak- Yani bu çok açık bir şekilde bloke etmektir. Türkiye müzakereleri bitirdikten sonra Türkiye'nin tam üyelik yine otomatik değil bildiğiniz gibi. Bazı AB üyesi ülkeler referanduma gidecekler. Fransa, Avusturya gibi. Halklarına soracaklar. Belki o gün bizde Türk halkına soracağız. O zaman bizim halkımız ne düşünecek onları bilmiyoruz ama bunları bugün konuşmamız lazım. Her halükarda müzakere sürecini güçlü bir şekilde bitirmemiz gerekir. Biz bu yönde çok çaba gösteriyoruz. Bir bakanlığımız var AB ile ilgili. Sayın Bakan da burada. Çok büyük bir çaba içindeyiz. Hatta biz resmi olarak açılmayan fasılların içini kendimiz açıp kendimiz yapıyoruz. O fasılların bazılarının gereklerini. Ümit ederim ki AB bugünkü yaşadığı krizden kısa süre içinde çıkar ve daha güçlü olabilmek için, sadece bugününü değil gelecek nesillerini de 20-30-40-50 yıl sonrayı da düşünerek, Türkiye gibi bir ülke ile beraberliğini kendisine bir değer olarak görür.''
-Çözüm süreci-
Gül, Yeşiller Partisi Milletvekili Walter Mut'un, çözüm süreci ve ''terör örgütü lideri Abdullah Öcalan'ın gelecekte serbest bırakılması'' konusunda görüşlerinin neler olduğuna ilişkin sorusuna, ''Bunun iki veçhesi var. Bütün vatandaşlarımızın ve Kürt vatandaşlarımızın da herkesin demokratik hak ve hukuklarının en gelişmiş demokrasiler seviyesine yükseltilmesi. Bununla ilgili bazı sorunlar vardı geçmişte. Diğeri de terör meselesi'' yanıtını verdi.
Önce bu ikisinin iyice ayırt edilmesi gerektiğine işaret eden Gül, şu değerlendirmede bulundu:
''Terörü ne amaçla ve nerede olursa olsun, şiddetle teröre karşı olduğumuzu, şiddetle silahla herhangi bir hak aramanın bugünkü dünyada geçerli olmayacağını, hele sivillere karşı, hele şehirlerin merkezinde uygulanan terörü tamamen bu işlerden ayrı tutmak ve kesinlikle tavır koymak gerekir. Hatta şu kanaatimi sizlerle paylaşmak isterim ki bu işin içinde eğer terör ve şiddet olmasaydı, bu meseleleri biz çok daha erkeden, çok daha rahat çözer ve Türk demokrasisinin standartlarını çok daha yüksek seviyeye gelir ve bu dediğimiz sorunlar, Kürt sorunu veya diğer vatandaşlarımızın sorunları, bunları çok daha kolay halletmiş olabilirdik ama terör ve şiddet olunca ister istemez güvenlik politikalarını bir noktada uygulamak durumundasınız.''
Gül, şu anda silahla bir yere varılamayacağını gören terör örgütünün silahı bırakma iradesi ile ilgili çeşitli işaretler alındığını belirterek, ''Bazı görüşmeler ve bir süreç işlemektedir. Bu sürecin sonunda şunu arzu ediyoruz; silahlardan tamamen vazgeçilmesi ve tamamen şiddetin bırakılması karşılığında zaten bizim kendi irade ve arzumuzla yapmak istediğimiz ve bir süredir yapageldiğimiz Türkiye'nin hukuk ve demokratik standartların yükseltilmesi. Bu çerçeve içerisinde bütün Kürt vatandaşlarımızın, onlarında bazılarının çok dile getirdiği bu sorunların hepsinin çözüleceğine inanıyorum'' diye konuştu.
Yeni bir anayasa yapma sürecinde olunduğunu anlatan Gül, ''Bu anayasamızın AB kriterleriyle daha çok uyumlu olacağına inanıyorum. Bütün bu tip problemlerin Türkiye'de gündemden çıkmasına yol açacaktır'' dedi.
Gül, ''Öcalan, mahkemelerde yargılanmıştır ve neticede mahkum edilmiştir. Cezasını şu anda çekmektedir. Onun da bir mahkum olarak hakları neyse onlar zaten kendisine verilmektedir. Herhangi bir sağlık sorunu veya herhangi bir toplumdan tecrit edilme gibi sorunu yoktur. Kitap, gazete, televizyon bunları takip edebilmektedir. O mahkumiyetini çekmeye devam edecek ama diğer taraftan da bu sorunların bitmesi için de önemli bir sürecin içinden geçiyoruz. Tabii şu anda daha erken. Çevremizde birçok olağanüstü olaylar devam ediyor. Çeşitli kışkırtmalar, çeşitli tahrikler söz konusu olabilir. Eğer silahlar tamamen bırakılırsa ümit ederim ki bu sıkıntılardan hep beraber kurtuluruz'' değerlendirmesinde bulundu.
''Başbakan'ın rahatsızlığında büyütülecek bir şey yok
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile haberleştiğini belirterek, rahatsızlığında büyütülecek bir şey olmadığını, bir kaç gün içinde kendisini toparlamasını ümit ettiğini söyledi.
Gül, İsveç'e yaptığı devlet ziyaretini takip eden Türk basın mensuplarıyla bir araya gelerek, soruları yanıtladı. Cumhurbaşkanı Gül, sorulardan önce ziyaretinin son günü olduğunu belirterek kısa bir değerlendirme yaptı.
Hem Kraliyet hem de hükümet ile görüşmelerin çok olumlu ve verimli geçtiğini dile getiren Gül, Türk-İsveç ilişkilerinin geleceğini pekiştirecek yönde adımlar atıldığını ifade etti.
İsveç Başbakanı Reinfeldt ile bir çok konuyu konuştuklarını belirten Gül, hem ikili hem de çok taraflı meselelerin, Türkiye'nin çevresinde olup bitenlerin, AB'nin, ekonominin gündeme geldiğini kaydetti.
İsveçli iş adamlarının da görüşmelerinde detaylı sorular sorduklarını anlatan Gül, ''İlgileri genel bir ilgi değil. Dikkatliler ve ekonomik olarak Türkiye meselelerine de angaje olmuşlar'' dedi.
Parlamento ilk gün yaptığı ziyarette de terör başta olmak üzere konuların çok açık şekilde ele alındığını aktaran Gül, ''Parlamentonun vaktiyle bizimle ilgili aldığı karar var, biliyorsunuz 30'a 31, bir oy farkla. O kararın ne kadar üzücü olduğunu, yanlış kararların nasıl alınabildiğini konuştum. Gayet dostane geçti herşey. Bugün de parlamentoda konuşma yaptım. Serbest şekilde herkes sorusunu sordu, onlara da cevaplarımızı verdik'' diye konuştu.
-''Engeller varsa gidermek bizim sorumluluğumuz''-
Başbakan Reinfeldt'in dünkü basın toplantısında ve bugün Parlamentoda sorulan soruda Kürtlerin azınlık olarak nitelendirildiğinin hatırlatılması ve görüşmelerde de bu ifadenin kullanılıp kullanılmadığının sorulması üzerine Gül, Lozan Anlaşması ile azınlıkların belirlendiğini belirtti.
''Süryani vatandaşlarımız o zaman azınlıkların içinde olmadılar. Hele bizim Kürt vatandaşlarımız hiçbir şekilde azınlık değiller. Memleketin asli unsurlarıdır. Anayasa ve kanun karşısında herkes ayrım yapmadan eşittir. Yetki ve sorumluluğu açısından. Sadece azınlıklarımızın Lozan Anlaşması'nda din üzerine yapıldığı için azınlıklar, onlara verilen kendi dini hakları var. Onlar da en güzel şekilde kullanılıyor'' diye konuştu.
Vakıflar Yasası'nda yapılan değişiklikle sorunların giderildiğine işaret eden Gül, hala var olan bazı sorunlar olabileceğini, hükümetin bunların halli için açık fikirli bir şekilde çalıştığını söyledi.
Cumhurbaşkanı Gül, ''Kendi yurdumuzda olan vatandaşlarımızın farklı bir inançtaysa özgürlüğünü en iyi şekilde din özgürlüğünü yaşayabilmesi, dini öğretebilmesi en tabii haklarıdır. Bunların önünde engel varsa bunları gidermek de bizim sorumluluğumuzdadır'' değerlendirmesinde bulundu.
-''Başbakan ile haberleştik''-
Cumhurbaşkanı Gül, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın sağlık durumu anımsatılarak, görüşüp görüşmediklerine ilişkin soruyu da şöyle yanıtladı:
''Başbakan'ın rahatsızlığında büyütülecek bir şey yok. Haberleştik biz. Bir grip salgını var her tarafta. Hafta içi çalışıp hafta sonları da çalışınca, hafta sonları daha da yoğun çalışınca, bunlar oluyor maalesef, rahatsızlıklar. Hepimiz insanız, hepimizde oluyor. Ben de buralarda çok dikkat ediyorum ki grip olmasın diye. Olunca görüyorsunuz bir çok sorun çıkıyor. İnşallah bir kaç gün içinde toparlar kendisini.''
Muhsin Yazıcıoğlu'nun hayatını kaybettiği helikopter kazasının yıl dönümünün yaklaştığının hatırlatılması ve yeni bilgiler olup olmadığının sorulması üzerine Gül, DDK'nın çok detaylı bir çalışma yaptığını ve bunun savcılığa teslim edildiğini ifade etti.
''Hiçbir şüphe bırakılmamalı. Herhangi bir şüphe varsa onu tamamen yok etmek için ne gerekiyorsa onu yapmak lazım. Şüpheler ille de doğru anlamına gelmez ama bir şey şüpheli olarak kalırsa o devamlı rahatsız eder'' diyen Gül, savcıların görevlerinin de şüphelerin üzerine gitmek ve onları netleştirmek olduğunu vurguladı. Cumhurbaşkanı Gül, sürecin çok da uzun olmaması gerektiğine de işaret etti.
-''Son dakikadaki gol muhteşemdi''-
İsveç'te araştırma ve geliştirme faaliyetlerine büyük kaynak aktardığının anımsatılması üzerine Gül, İsveç ekonomisinin innovasyon üzerinde geliştiğini söyledi.
Katma değeri yüksek buluşlarda İsveç'in öncülük yaptığını, nano teknolojide çok ilerlediklerini belirterek, bilim teknoloji alanına Türkiye'nin de son yıllarda büyük önem verdiğini ve paylar ayrıldığını kaydetti.
Sadece mal alıp satmaya değil bu tür ilişkiler de kurmaya önem verdiklerini dile getiren Gül, TÜBİTAK başta olmak üzere üniversitelerle ortak çalışmalar içerisine girilebileceğini, kurumsal olarak böyle bir çalışma başlatacaklarını dile getirdi.
Galatasaray'ın çeyrek finale çıkmasına ilişkin değerlendirmesinin sorulması üzerine Gül, ''Böyle bir soru sorulur. Çok sevindirici'' dedi.
İsveç televizyonunda maçın özetini uzun uzun verdiklerini ve kendisinin de izlediğini dile getiren Gül, ''Son dakika atılan gol muhteşemdi'' değerlendirmesinde bulundu.