Gündem
  • 10.11.2007 06:23

SINIR ÖTESİ OPERASYONLA SIFIRLANMAZ DARBE VURULUR

GENELKURMAY BAŞKANI BÜYÜKANIT'IN ÖNEMLİ AÇIKLAMALARININ TAMAMI
Konuşmasına, "Bu klasik bir basın toplantısı değil" diyerek başlayan Genelkurmay  Başkanı Orgeneral Büyükanıt şöyle devam etti:


"Amacım şu anda toplumda yanlış algılanan, farklı yorumlanan çok konu birikti.
Özellikle sınır ötesi kararı Millet Meclisi'nde kabul edildikten sonra 19'unda da
Resmi Gazete'de yayınlandı. Çok çeşitli yorumlar çıkmaya başladı. Arkasından Sayın Başbakan'ın ABD'ye gidişi ve oradaki görüşmeler, olayların tartışma boyutunu daha da genişletti. Benim amacım sizlerle terör, sınır ötesi harekatın bizi ilgilendiren kısmına, Dağlıca olayını, 8 tane askerimizi yani şu anda kamuoyunun gündeminde olan olayları sizlerle paylaşacağım. Konuşmamım sonunda terörle mücadele ve basın konusunda bazı görüşlerimizi sizlerle paylaşacağım. Bunu peşinen söylüyorum bir eleştiri olarak kabul etmeyin. Çünkü olaya sizler haberciler bir açıdan bakarsınız, askerler güvenlik boyutundan bakar, toplum psikolojisi açısından bakar. Bu konuyla ilgili rastladığımız bazı şeyleri eleştiri olarak kabul edersiniz ister olur ister olmaz. Dolayısıyla böyle bir formatta bazı şeyleri size ifade etmeye çalışacağım." Büyükanıt, zaman sınırlaması olmaksızın basın mensuplarının sorularını alacağını belirtti ve "sorularınızı alacağım ve cevaplamaya çalışacağım. Bazı sorularınıza çok açıklıkla cevap veremeyebilirim. Bunun için kusura bakmayın. O taktiğin arkasına da
saklanmayacağım. Bir şey söyleyemeyeceksem söylemem" dedi

SINIR ÖTESİ OPERASYONLA SIFIRLANMAZ DARBE VURULUR
Genelkurmay Başkanı Büyükanıt, sınır ötesi operasyon ile terör örgütünün sıfırlanmayacağını ama darbe vurulacağını belirtti ve şunları söyledi:
"Toplumda bir kere bazı şeyler söyleniyor. Sonra bu kesin doğrular kabul edilip
yorumlar yapılıyor. Ve yanlış anlamalar varsa bunları da özellikle söyleyeceğim ki
tekrar etmesin. Bundan önce 23 tane sınır ötesi operasyon yapılmış sonuç alınmamış.


Onun için gerek yok çok yaygın kullanılan bir tez. Bir kere sınır ötesi 23 tane
değil çok daha fazla. Sayısını ben bile hatırlamıyorum. Bazıları büyük çaplı,
bazıları çok büyük çaplı, bazıları da küçük çaplı. İkinci körfez harekatına kadar ne
zaman ihtiyaç duyduysak Kuzey Irak'ta bir çok operasyon yapılmıştır. Şunu da ifade etmek isterim. Bir operasyonla terör örgütü sona ermez. Dünyada bu olmamıştır, bunu öncelikle vurgulamak isterim. Evet terör örgütünü bitiremezsiniz, askeri bir operasyonun gayesi terör örgütünü sıfıra indirmek değil, olamaz da zaten yapılamaz da. Çünkü terör tek boyutlu bir olay değil."
Genelkurmay Başkanı Büyükanıt, terörle mücadelenin çok boyutlu olduğunu belirterek, "Onun içinde diplomasi vardır, siyaset vardır, askeri önlemler vardır, ekonomi vardır, psikoloji, sosyoloji vardır. Bunların hepsinin terörle bağlantıları vardır. Ama başarılı bir sınır ötesi operasyonla örgüte darbe vurabilirsiniz. Ve daha önce ifade ettiğim bir şey terörle mücadelede en büyük en önemli husus, terör örgütünün umudunu kırmaktır. Sınır ötesi operasyonlarda bu önemli bir avantajdır" dedi.

TERÖR ÖRGÜTÜNÜN ÜMİDİ KIRILMALI
Büyükanıt, terörle mücadelede örgütün ümidinin kırılmasının çok önemli olduğunu vurguladı ve "Eğer ortaya çıkan toplumsal atmosfer, diğer dalgalanmalar, terör
örgütüne ümit verirse o zaman bizim işimiz zorlaşır. Dolayısıyla onun ümidini yok etmek lazımdır. O ümidi yok etmek hem yurt içinde hem yurt dışında silahlı unsurla mücadele ile başlar. Ama silahlı mücadele dediğinizde bir tek vasıta değildir" dedi.


Yaşar Büyükanıt, terörle mücadelede en büyük dayanak olarak basını gördüklerinin belirterek, "Terörle mücadelede bizim en büyük dayanağımız basındır. Tanktan toptan daha önemlidir. Bunu söylerken kesinlikle aklımın köşesinden güdümlü bir basın olsun da bizi övsünler methetsinler zihniyetinde olmadığımı beni tanıyan herkes bilir. Ama bakın mesela 1998 sonbaharındaki Suriye krizinde sonuç almamızdaki etkenlerden bir tanesi basın. Bir şey söylemedik, basın onu bir misyon olarak aldı. Tabi her şeyin ölçüsünü de iyi tutmak lazım" diye konuştu.

RAKAMLARLA SINIR ÖTESİ OPERASYON ANALİZİ
Orgenreal Büyükanıt sınır ötesi operasyon ile sonuç alınamayacağı yönündeki
değerlendirmelere, daha önce yapılan operasyonların analizini yaparak şöyle karşılık verdi:"Büyük operasyonlarda sonuç alınmıyor deyince ben bir iki rakam vermek istiyorum size. Terörist miktarının yıllara göre analizini yapmak istiyorum. Biliyorsunuz bu terör belası ülkemize 1984 yılında başladı ve 1984 yılında bizim bilgilerimize göre terör miktarı sadece 300'dü. Ama 1989 -1991 aralığında bu miktar 4 bin 845'e yükseldi. Sebebi ne diye baktığınız zaman 1988 Halepçe olayları ve göç. Birinci Körfez harbinden sonra gerek harp esnasındaki göç, gerek Irak kuzeyinde oluşan otorite boşluğu. 1992'ye geldiğimizde terör mevcudu 8 bin 750 oldu. Ve terör örgütü bu yıl da hedefini 10 bin olarak tespit etti. 1992-1995-1997'de üç büyük herakat yapıldı Irak'a biliyorsunuz. 8 bin 750 rakamına ulaşan terörist ilk büyük operasyonda 5 bin 240'a düştü. Yani 2 bin 510 terörist ölü, sağ, firar nedeniyle bir çok şey gitti. Ama bu pahalıya da mal oldu. Şimdi 12 kişi şehit olduğu zaman çok haklı olarak toplum dalgalanıyor. Biz o mücadeleyi yaparken, 1994'de 867 şehit verdik. Ama terör örgütü de büyük bir darbe yedi. Bunların hepsini sıfırlarız demiyorum. Terör dediğim gibi çok boyutl.u Bunların hepsini birlikte düşünmemiz lazım. Silahlı mücadele boyutuna baktığımız için bunlardan bahsediyoruz. 1995 yılına gelindiğinde örgütün çok yakından biliyoruz teröristlerin çok büyük ölçüde ümidinin kırıldığını bunları takip edebiliyoruz. Olay kültürel ve siyasal alandaki faaliyete doğru bir kayma gösterdi. 1996'da tekrar yükselme eğilimine girdi. 5 bin 200'e inen 5 bin 900'e doğru çıktı. Ve Çekiç Harekatı uzun süreli bir harekat. Çok güçlü birliklerle yapıldı ve işe yaramıyor dediğiniz sınır ötesi harekattan sonra terör örgütü 5 bin 900'den 4 bine indi. 1992 ile kıyaslanırsa yarı yarıya gitti. Bin 900 terörist. Ama Çekiç Harekatı'nda bir şey vardı. Sınırdan içeri hiçbir gazeteciyi sokmadık. Habur sınır kapısı bizim kontrolümüzdeydi. Ama başka bir şey daha vardı. Barzani peşmergelerini silahlı kuvvetlerin emine verdi. Vermesinin sebebi o tarihte KYB PKK ile birleşmiş Barzani'ye saldırıyordu. Ve durumu çok kötüydü. Gerçekten bir
büyük darbe yedi 1900 terörist. Yaralı sağ veya ölü olarak ele geçirildi. Basını
oraya sokmamakla biz haber almasını önlemek istemedik. Basın ne kadar girerse bize dış etkiler o kadar artıyor. Kimse orada ne olduğunu bilmiyor biz işimizi yapıyoruz. Yani büyük çaplı operasyon dediğim gibi bir kerede bütün herşeyi bitirmez. Yapıldığı taktirde konjonktür de müsaitse o taktirde başarılı olabiliriz diye düşünüyorum. Bu düşüncemi de sizlerle paylaşmak istedim."

SINIR ÖTESİ HAREKAT İÇİN NEREDEYİZ
Orgeneral Büyükanıt, sınır ötesi harekat konusunda gelinen nokta ile ilgi
değerlendirme yaparak şöyle konuştu:


"Sınır ötesi herakatta geldiğimiz nokta ne. Silahlı kuvvetler olarak neredeyiz. Onu
kısaca size içtenlikle ifade edeceğim. TBMM kararı 17 Ekim 2007 tarihinde alındı.
Resmi gazetede 19 Ekim'de yayınlandı. Ekimin son haftasında Başbakanlıkça
Genelkurmay'a yapılacak olası harekatla ilgili tekliflerimizin neler olacağı resmen
soruldu. Detayını söyleme durumunda değilim. Gizlilik derecesi yüksek ama normal prosedür budur. Kesin tarihini söylemeyim ama ekimin son haftası diyeyim. Biz de Genelkurmay Başkanlığı olarak bu ayın başında görüşlerimizi Başbakanlık'a ilettik ve Başbakanlık Dışişleri bizim tekliflerimiz üzerinde çalışıyorlar ve bu bir hükümet direktifine, bize operasyon yetkisi verilecekse hükümet yetkisine dönüşüp bize gelecek. Normal planlama. Usulleri budur. Şunun için söylüyorum basında efendim askere yetki verildi, verilmedi. Bunu size o kadar açıkça söylüyorum ki, şu andaki tabi yetki hükümetin. Devredilecek ise bize tabi olayın sadece askeri boyutu yok. Politik boyutu da var, diplomatik boyutu da var. Onları da değerlendirecekler. Böyle bir harekatın gerektiğine şey olursa şu çerçevede şu kısıtlamalarla, veyahut hiçbir kısıtlama her neyse bu operasyonları yapılır denilecek. Zaten biz asker olarak her türlü olasılığa karşı önceden planlama yaparız. Bir çatışma çıktıktan sonra planlama
olmaz. Dolayısıyla askeri birliklerimize bir görev verildiği taktirde kısa süreli
bir ikazı müteakip, son hazırlıkları müteakip bu operasyonu yapabiliriz. Geldiğimiz nokta budur."

TEZKERE TARTIŞMALARI VE MANGO'NUN KİTABINA ÖVGÜ
Büyükanıt konuşmasında Tezkere'den sonra yaşanan tartışmaları ise şöyle değerlendirdi: "Tezkerenin geçmesi üzerine yurt içinde ve dışında büyük bir tartışma başlamıştır. Ortaya çıkan tartışmalara baktığımız zaman yurt içindeki reaksiyon nasıldır. Yurt içindeki reaksiyonlar, bir kısım basın veya toplum sınır ötesi operasyonun gerekli olduğunu ifade ediyor, bir kısmı da hayır böyle bir harekata gerek yoktur diyor. Bu da gayet normal bir şey. 70 milyonluk koca bir Türkiye'de ya da koca bir basın herkesin tek sesli olmasının mümkün değil. Tabi ki bunlar tartışılacak. Önemli olan tabi ki tartışmanın şeklidir. Yurt dışına baktığımız zaman genellikle çok büyük ölçüde bütün herkes karşı. Herkes Türkiye'ye itidal tavsiye ediyor. Terörizm bugün yaşadığımız küresel bir sorun haline gelmiştir. Bunu herkes kabul ediyor. Bu nedenle terörizmle küresel boyutta çifte standart uygulamadan mücadele etmek gerekir.


Türkiye olarak bu konuda yeterli ve gerekli desteği alamamıştır. Bunu da üzüntüyle beyan ediyorum. Aksine bir çok ülke bizi desteklemek yerine terör örgütünü desteklemiştir, terör örgütünü desteklemeye devam etmektedir. Bu çok dikkat çekicidir. Mutlaka, okumuşsunuzdur 2005 yılında Anrdea Mango'nun bir kitabı çıktı. Türkiye'deki terörle ilgili. Mango'nun tespiti çok ilginç, o Türkçe'ye de çevrildi. Kitabın adı Türkiye'nin terörle savaşı. Halbuki Mango'nun koyduğu isim 'Türkiye'nin terörle savaşı, Türkiye'nin terörle 40 yıldır terörle tek başına savaşı' olmalı. 40 yıldır neden diyor. Tabi o 60'lı yıllardan terörün ortaya çıkmasından sonra işte Dev-Sol, Dev-Yol onları da almış. Bir iyi tarafı çok dipnot var. Kendisiyle müteahhit defa görüştüm kitap yazılırken, kolay okunabilir bir kitap olsun dedim ama dipnottakileri de söylersem iki cilt bir kitap olur. Halbuki bu kitap süratle okunabiliyor. Ben kaleme alsam o kadar güzel kaleme alacağımı sanmıyorum. Önyargısız ve olaya bir bütün olarak bakmış. Kitabın reklamını yapmaktan çok terörle tek başımıza savaştığımızı vurgulamak istedim."

TERÖRLE MÜCADELEDE BM KARARLARI VE ABD'NİN TUTUMU
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, Türkiye'nin terörle mücadelesinde Birleşmiş Milletler (BM)'in aldığı kararların etkisini şöyle değerlendirdi: "12 Eylül'de BM Güvenlik Konseyi 1368 sayılı kararı aldı. Burada açıkça uluslar arası terörizme karşı devletlerin meşru müdafaa hakkının bulunduğunu açıklıyor. Geçiyoruz 28 Eylül 2001. 373 sayılı karar. Can alıcı noktalarını söylüyorum. Ülkelere terörizme karşı güç kullanabilmeleri de dahil olmak üzere tavsiyelerde bulunuyor. Diğer yandan aynı kararda terörizmin önlenmesi dahil olmak üzere tüm devletlerin teröristlere ve destekçilerine güvenli bölge oluşturmaktan kaçınmaları diğer devletlere veya bu devletlerin vatandaşlarına karşı yasa dışı olarak kullanmalarının önlemeleri gerektiğine işaret ediyor. 2001 yılının BM sözleşmesinin 51. Maddesine göre ki bu meşru müdafa hakkı dediğiniz, meşru müdafa hakkının sınırlarını genişletmiş ve ön alıcı meşru müdafa kavramını ön plana çıkardı. O size saldırmadan da yakın tehlike olduğunda siz ona saldırabilirsiniz.


8 haziran 2004 tarihine baktığımızda 1546 sayılı karar. Üye ülkelerin Irak'a veya
Irak'ın diğer devletlere terör örgütlerinin faaliyetlerinin önlenmesinin yükümlülüğü
altında olduğuna işaret etmiş. Aynı zamanda koalisyon güçlerinin orada duran meşru güç olarak almış ve o görevi ona vermiştir. Bu görevi ona vermiştir. Gerek Irak'ın içinde gerek Irak topraklarından komşularına bunları önle demiştir. Bütün bu gerçekler göz önündeyken o zaman insan düşünüyor. BM Güvenlik konseyi'nin kararları bazı ülkeleri ilgilendiriyor, bazılarını ilgilendirmiyor mu ? Bu kararlar uluslar arası topluma karşı kollektif değil mi diye insan sormadan edemiyor. Bazı önemli kişilerin beyanları var. Bu beyanları o kişileri tenkit etmek için değil, o söylenenleri kabul ediyorum. Ama Türkiye'nin önüne bazı şeyler çıkarması insanı düşündürüyor. Mesela ABD Başkanı Bush 22 Ağustos 2005'te 'Vatandaşlarımızı yaşadığı coğrafyada savunmanın tek yolu teröristleri yaşadığı yerde vurmaktır' diyor. Çok doğru. Aynen katılıyorum. Ama bu bütün ülkeler için geçerli. Bizimkiler de insan. Bakın, 2002 yılına kadar AB PKK'yı terörist olarak kabul etmedi. 11 Eylül olayından sonra ortaya çıkan şey, benim bildiğim açık kaynaklardan 11 Eylül'de 2 bin 2500 ABD vatandaşının öldüğü söyleniyor. Ne kadar doğru bilemiyorum. Dikkat ederseniz, olaydan sonra ne bir rakam telaffuz edilmiştir, ne de bir görüntü. Belki doğrudur, insanların psikolojik yapıları etkilenir, onun için yapmışlardır. Bilmiyorum. Zaten Irak ve Afganistan'da kaybettiği askerlerin cenaze törenlerini filan göremezsiniz. Gören varsa söylesin bana. Gazetelerinde de çıkmaz. Ama bu şu demek değildir ki, şehitlerimizi saklayamayız ki. Şehitlerimizi saklayamayız. Ama onlar o kuralı işletiyorlar. 2002'ye kadar terör örgütü bile kabul edilmemiştir. Yine Başkan Bush'un bir sözünü "Bir teröristi barındırıyorsanız siz de en az teröristler kadar
suçlusunuz" 10 Nisan 2007'de söylemiştir. Bir başka sözü de 2006 tarihinde Kenya Başkanı'nın ziyareti sırasında söylenmiştir. Ekim 2006 İsrail'in Lübnan'a
saldırısıdır. Onu soruyorlar. Nasıl değerlendiriyorsunuz diyorlar. 'İsrail kendini
savunma hakkına sahiptir. Kendisinin vatan savunmasında herhangi bir kısıtlama içinde hissetmemesi gerekir' diyor. Şimdi bunlar teorik olarak ülkenin savunmasıdır, bunların hepsine katılıyorum. Terörle mücadelede karşılaştığımız en büyük sıkıntı çifte standarttır. BM Güvenlik Konseyi kararları doğru olmakla beraber konu Türkiye olunca mahiyet değiştiriyor. Sınırlarımızın ötesinde yaklaşık 3 bin 500 terörist. Ülkemizin içinde bin 500 bin 600 civarında. Ve 1984'den beri devam eden terörle mücadele şeklinde izah etmek mümkündür. Orgeneral Petraus 12 Eylül 2007 tarihinde söyledi. Diyor ki İranla ilgili olarak "Yakın bir zamanda bir yetki almamız lazım. Bu yetki İran'a karşı yalnız Irak'ın içinde değil, İran'ın içinde de kullanabilmemiz lazım.' Bu misalleri çoğaltmak mümkün."

Güncellenme Tarihi : 24.3.2016 15:43

İLGİLİ HABERLER