"SÖYLEYİN ŞİMDİ BAKALIM: CANER AĞLAMASIN DA KİMLER AĞLASIN?"
Nedim Hazar'ın Zaman'daki yazısı:
Ağla Caner ağla!
Bir gözyaşı selidir almış başını gidiyor. Ekranı tam ortasından ikiye bölmüşler. Bir köşede Aydın ağlıyor. Ama öyle-böyle değil, bayağı bir gözyaşı seli. Dersiniz ki, büyük, onulmaz acılara gark olmuşlar, çıkışsız, çözümsüz büyük dertlere düçarlar.
Ekranın diğer yarısında durum daha vahim… Hasta yatağında, burnunda hortumlar, serumlar filan ile Caner. İki gözü iki çeşme, belli ki acılar içinde kıvranıyor.
“Gelmedi mi Aydın?” diye soruyor.
“Nasıl diyeyim arkadaşım gelmedi?..” diyor Aydın acıdan daha da kasılarak. Bekledikleri doktor ya da ilaç değil, Tülin. Sonra başka kanalda Tülin’in ablası, babası filan ağlayarak kendi kızlarının da hastanede yattığını söylüyor gözyaşlarıyla.
Aydın ağlıyor, Tülin ağlıyor, Caner ağlıyor… Tsunami, Asya’dan kalkmış Türk ekranlarına vuruyor sanki.
Yetmiyor bunca gözyaşı ve keder, Semra Hanım ağlıyor, Ata ağlıyor, Sinem de sulu sepken katılıyor bu ağlama seanslarına. Stüdyodaki teyzeler ağlıyor, ekran başındaki anneler, babalar ağlıyor. Serap Ezgü Hanım’ın konukları ağlıyor, Yasemin Bozkurt Hanım’ın misafirleri ağlıyor, Seda Sayan ağlıyor, kurbanlar ağlıyor… Bir bulaşıcı hastalık, bir salgın gibi dalga dalga yayılıyor gözyaşı.
Tsunamizedeler için yapılan konser geliyor sonra ekrana. 150 sanatçı var. Hepsi ünlü, hepsi star. İzleyici sayısı 500’ü geçmiyor. İnsanlar yardım yerine ekrana Caner’e, Tülin’e, Semra’ya, Ata’ya koşuyor. ‘Yemeği ocakta bırakıp geldim.’ diyor bir hanım teyze. Yani o kadar seviyor ağlamayı!
Filmlere konu olacak kadar melodram, trajedi var Türk’ün yaşamında. 16 yaşındaki bir genç kızı alıkoyup aylar boyu tecavüz ve işkenceyi ailesinin önünde yapıyor bir adam. Bir başkası borçlu olduğu aileyi 3 yaşındaki çocuğuna varıncaya kadar öldürüyor. Adres sorduğu kişi tarafından tecavüze uğradığını anlatıyor bir hemşire. Sonra bir başkası hemşirenin estetik ameliyatı için bu yalanı uydurduğunu iddia ediyor.
Caner ağlıyor gözlerini kırpa kırpa, Aydın ağlıyor dudaklarını ısıra ısıra…
Film mi izlediklerimiz, yoksa yaşamlarımız mı en marjinal film konularına dönüştü? Bir ulus ağlıyor adeta dostlar.
Hürriyet gazetesini okuyorum merakla. Belirli belirsiz periyotlarla Türk’e Türk propagandası yapan haberlerini gözlüyorum nicedir. Yok, epeydir yok hem de! Hani şu ‘Müthiş Türk’ başlıklı haberleri. Kendi kendine giden araba icat edenlerden, soya sosunun gazından yakıt üretenlere kadar geniş bir yelpazede, gazetenin sürmanşetinde kendine ayrılan yere yerleşen Türkleri. Onlar da yok.
İstanbul-Ankara karayolundaki kaza haberleri var onun yerine. Ülkenin en büyük iki kentinin hâlâ doğru dürüst bir otoyola sahip olamaması ağlatacak mesela bizi. Belki de Caner biraz da buna ağlıyor, Kuşum Aydın bir miktar da buna kahrediyor!
Biz 460 kilometrelik yolu doğru düzgün kat edemezken, elin ecnebisi 1997 yılında fırlattığı füzeyi saatte 30 bin kilometre hızla Satürn’e yollamayı başardı. Onlar da sevinç gözyaşı döküyorlar. Bizim televizyonlarımızda birkaç dakikalık can sıkıcı haber olarak yer alıyor bu gelişme. Bir başkası dünyanın başına gelebilecek olası tehlikeleri test etmek için kuyrukluyıldıza bir bomba yolluyor. Ola ki gelecek zamanlarda yolunu şaşıran bir kuyrukluyıldız Dünya’ya çarpmaya kalkarsa, nasıl savarız derdindeler yani.
Biz ise, ikiz kardeşin aynı kızdan hoşlanmasına şaşırıyoruz saatlerce. İşi gücü olmayan boş adamları üç ay boyunca bir akvaryuma doldurup maymunlaştırmayı televizyonculuk, onları izleyip ağlamayı da insanlık zannediyoruz sonra.
Deprem mağdurları için yapılan kampanyalara pek iltifat etmiyoruz. Oysa çok iyi biliyoruz ki, deprem yılanı bize dokunacak, bin değil belki bir yıl sonra! Saddam’ın heykelini Tokyo terlikte tokatlayan Iraklıyla dalga geçip, Bağdatlıları vurdumduymazlıkla suçlayan bizler, Bursa’da sokak ortasında kadını bıçakla kesen adama seyirci kalıyoruz.
Ve ağlıyor Semra Hanım. Ağlıyor Hamit Bey, Nurhan Bey…
Ölü topluyor Bolu Dağı’nda sağlık personeli, gözyaşı biriktiriyor televizyon stüdyoları. Sokak ortasında infazlar, tecavüzler, adam kaçırmalar, otoparkta kafaya mermi sıkmalar! 450 milyon kilometre uzağa mekik yollarken dünya ülkeleri, biz bir gerdanlık geyiğiyle geçiniyoruz bencileyin.
Söyleyin şimdi bakalım: Caner ağlamasın da kimler ağlasın?
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 23:39