İSTANBUL'DAKİ ikiz saldırıları El Kaide terör örgütünün üstlenmesinden sonra Ankara'nın zirvesine ulaşan bir istihbarat, saldırının üst düzey isimler tarafından da işaret edilen örgüt tarafından gerçekleştirildiği yolundaki iddiaları iyice kuşkulu hale getirdi. Ankara'da zirveleri karıştıran bu istihbarat, İstanbul'da sinagogları vuran terör eylemlerini El Kaide'nin değil, içinde iki devletin gizli güçlerinin bulunduğu bir başka örgütün işi olduğu bilgisini içeriyor. Saldırıya ilişkin tüm gizli istihbari bilgiler, Cuma günü Çankaya'da yapılacak Milli Güvenlik Kurulu toplantısında ayrıntılı olarak ele alınacak.
İstanbul'daki bombalı saldırılarda maşa olarak kullanılan isimler birer birer ortaya çıkarken, saldırının asıl karar vericilerinin ortaya konulmasına yönelik iddia ve istihbari bilgiler de kulislerde konuşuluyor. Başbakan Erdoğan başta olmak üzere hükümetin etkin isimleri, saldırıyla bağlantılı olarak El Kaide örgütünün ismini ortaya atarken, Ankara'ya ulaşan istihbari bilgiler, farklı adresleri işaret ediyor.
'GİZLİ GÜÇLER'
SaldIrIdan El Kaide'nin değil, iki devletin gizli güçlerinin içinde bulunduğu bir başka örgütün işi olduğuna ilişkin bu bilgiye göre, uluslararası bazı güçler, Türkiye'den taleplerini dile getirmek ve perde arkasından bunları gerçekleştirmek için baskı unsuru yaratmak istiyor.
Devletin en tepesine ulaştırılan ve büyük önem taşıyan bu istihbarat, Ankara zirvelerinde bağımsız olarak ele alındı, kısa süreli telefon görüşmeleriyle istihbari bilgi üzerinde görüş alışverişi gerçekleştirildi. Konu hakkında güvenlik ve istihbarat birimlerinin elde ettiği bilgilerin, Cuma günü yapılacak Milli Güvenlik Kurulu toplantısında ayrıntılı olarak ele alınacağı belirtildi.
PEKİ AMAÇ NE?
KAMUOYUNA yansıtıldığı gibi El Kaide'nin değil de, iki devletin gizli güçlerinin biraraya getirdiği başka bir örgütün gerçekleştirdiği saldırı için sağlam gerekçeler de ortaya konulabiliyor. Birincisi, Türkiye kamuoyunda destek arayışı. Türkiye, Amerika'nın Ortadoğu'da giriştiği 'yeniden yapılandırma' operasyonunda çok önemli. Oysa Türkiye, kamuoyu baskısı nedeniyle bu konuda tereddüt geçiriyor. ABD için birinci tezkerenin TBMM'de reddi bu tereddüdü ortaya koyan en önemli belirti.
ABD'nin bilinen Ortadoğu Planı ve bu plan doğrultusunda, Avrasya'ya açılma stratejisi içinde Türkiye öne çıkıyor. Çünkü ABD, hem Ortadoğu'daki planlarını uygulayabilmek, hem de Avrasya'ya açılabilmek için Türkiye'nin çekincelerini ortadan kaldırmak zorunda. İşte bu çekincelerin ortadan kaldırılması ve kamuoyunun, 'Teröre karşı mücadele' adı altında ABD'nin Ortadoğu politikalarına desteğini arttırabilmek için saldırılar gerçekleştirildi.
11 EYLÜL SALDIRILARI
BU konuda ülkelerin ve toplumların tavır koymalarındaki yeni milat, 11 Eylül saldırıları. Bugün bütün dünya kamuoyunda kabul gören düşünce, '11 Eylül saldırıları olmasaydı, ABD Afganistan'dan sonra Irak'a giremezdi' yönünde. Yani 11 Eylül, ABD başta olmak üzere dünya kamuoyunun bu 'yeni stratejiler zinciri' karşısındaki çekincelerini büyük ölçüde gidermiştir. Türkiye'deki ikiz saldırılardan önce Ortadoğu politikalarına karşı tereddüt içinde olan kamuoyunun büyük bölümü şimdi infial halinde. 11 Eylül sırası ve hemen sonrasındaki infial, dünya kamuoyunu nasıl yönlendirdiyse, 15 Kasım'daki infial de Türk kamuoyunu ABD ve İsrail ile yakınlaşmada itici güç haline dönüştürebilecek.
'KÜRT DEVLETİ'
SALDIRININ ikinci bir gerekçesi olarak 'Kürt Devleti' amacı gösteriliyor. Türkiye, yıllardır hafifsediği ayrılıkçı terörün, 'devlet' olarak karşısına çıkabileceği tehlikesini açık olarak ilk kez ABD'nin öncülüğündeki 1990 Körfez Savaşı'nda hissetti. 36. Paralelle Irak'tan fiilen kopartılan 'Kuzey Irak', Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) ve 'Kürdistan Demokrat Partisi'nin (KDP) serbestçe at koşturduğu alan haline geldi. Bölgede kendisine hareket alanı bulan bir başka örgüt te PKK idi. Üstelik bölgedeki otorite boşluğu PKK'yı 'Silah zengini' bir terör örgütü haline getirdi.
O dönem İncirlik Üssü'nü merkez alan 'Çekiç Güç'ün PKK'ya zaman zaman helikopterle mühimmat indirdiği iddiaları kamuoyunda günlerce tartışıldı. İkinci Körfez Savaşı'nda ise ABD'nin Irak'ın kuzeyinde bir Kürt Devleti kurulmasını istediği, Türkiye'nin de bu devleti tanımasını sağlamaya çalıştığı sıkça dile getirilir oldu. Aynı şekilde İsrail'in de bölgede Kürtler'le çok yakın ilişki içinde olması ve Musevi asıllı Kürtler'e, bölgede yer araması dikkat çekici gelişmelerin başında yer aldı. Son terör olayı ile de Türkiye bu plan konusunda iknaya çalışılıyor.
Bunun olabilirliği yönünde bir gelişme yok. Olması da çok zor. Kamuoyunu bu konuda ikna etmek neredeyse imkansız. Türkiye'nin yıllardır sürdürdüğü 'Devlet politikası', bunun önündeki en büyük engeli oluşturuyor. Ancak bazı güçler, Türkiye'nin 'Terörle ikna' yöntemi sonunda yumuşayabileceği görüşünde. Son terör olayı da bu doğrultuda bir girişim olarak yorumlanıyor.
VE KIBRIS...
BÜTÜN bu sarmalın içindeki en büyük düğümlerden birisi de Kıbrıs. Zira Türkiye, Kıbrıs sorununu 1974'de çözmüş olduğu konusunda iç kamuoyu dışında komşuları dahil kimseyi ikna edemedi. Şimdi bu düğüm Avrupa Birliği kılıcıyla çözülmeye çalışılıyor. Bu konuda gerek devletin zirvesinde, gerekse kamuoyunda ciddi tartışmalar yaşanıyor. Uğradığı terör saldırısı nedeniyle Türkiye için 'Timsah gözyaşı döken' ülkeler, Kıbrıs konusunda Türkiye'yi açmaza sokmaya çalışıyor.
Bütün çabalar bu yönde. Özellikle Avrupa Birliği'ne ne pahasına olursa olsun girmekten yana olanlar, Kıbrıs sorununu zaten sürekli ön plana çıkartıyorlar. Türkiye'ye yönelik bu terör olayını da özellikle İslamcı örgütlerin üzerine yıkarak, Avrupa Birliği'ne ve ABD'nin bilinen stratejisine daha çok yanaşılması isteniyor. Bu konuda önlerindeki en büyük engel de Türk kamuoyu. Türk kamuoyunu ikna etmeseler bile, kararsız hale getirmeleri kendi planlarını uygulama açısından büyük başarı olacak gibi görünüyor.
AKP'YE GÖZDAĞI
BU gerekçelerin sonuncusu ve en önemlisi ise, işbaşındaki AKP iktidarını yakından ilgilendiriyor. Zaman zaman icraatlarında İslami kimliğini ön plana çıkartan AKP'yi 'yola getirme'nin yöntemi olarak bu tür saldırıların İslami bir terör örgütüyle ilişkilendirilmesi, bu yolla mesaj verilmesi amaçlanıyor. Buna göre, belli güçler hükümete, 'Biz istediğimiz an seni çökertebiliriz. Seni istediğimiz an zora sokabiliriz' demeye getiriyor. Bunun için de El Kaide gibi terör örgütlerinin ismi kullanılıyor.
(STAR)
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 21:05