
TAHA AKYOL, 'ADNAN HOCA' GERÇEĞİNİ YAZDI...
ADNAN Hoca kazandı elbette!
Şu "hukuk savaşı"na bakın: 10 Ocak 2000 günü Adnan Oktar ve 33 kişi hakkında "tehditle menfaat sağlamak" ve "çıkar amaçlı suç örgütü kurmak" suçundan dolayı DGM'de dava açılıyor.
'Hukuk savaşı' başlıyor!
Oktar'ın adamları ve avukatları hâkimleri yıldırmak için sürekli "reddi hâkim" talebinde bulunuyorlar, hâkimlere bu yolla baskı yapıyorlar. Bazı hâkimler davadan çekiliyor! Dava dosyası üç ayrı DGM'de dolaşıyor!
Sonra DGM'ler kaldırılıyor; İstanbul'daki bu tür davalara 7. Ağır Ceza Mahkemesi bakıyor.
'Hukuk savaşı'nın bir taktiği "reddi hâkim" ise, öteki taktiği "yetki kargaşası" yaratmak.
Adnan Oktar'ın avukatları bu defa "yetki" taktiğine başvurarak mahkemelere yetki itirazlarında bulunuyorlar. 7. Ağır Ceza yetkisizlik kararı veriyor! Dava Bakırköy Ağır Ceza'ya, oradan Beykoz Ağır Ceza'ya, oradan Üsküdar Ağır Ceza'ya gidiyor!
Yetki kargaşasını çözmek için dosya Yargıtay'a gidiyor. Yargıtay, ilk baştaki 7. Ağır Ceza'nın yetkili olduğuna karar veriyor!
Bu defa tekrar "reddi hâkim" taktiğini uygulamaya koyuluyorlar, dava 2. Ağır Ceza'ya gidiyor ve zamanaşımı süreci doluyor, dava düşüyor!
Başka örneği yok!
Hukuk fakültelerinde ders olarak okutulması lazım! "Reddi hâkim" ve "yetki itirazı" gibi hukuki yolları kullanarak bir ceza davasını zamanaşımına uğratmanın dünyada başka bir örneği yok!
Hukuk yollarını kullanarak hukukun yıldırılması, hukukun mağlup düşürülmesidir bu!
Prof. Erdener Yurtcan, "sık sık mahkeme değiştirmek" yoluyla davayı zamanaşımına uğratmanın pek görülen durum olmadığını, bu yüzden kanunda bunu önleyecek bir hükmün bulunmadığını söylüyor.
Böyle bir 'cinlik' kimsenin aklına gelmemiş ki kanunu yazsınlar!
Bildiğim kadarıyla başka ülkelerin kanunlarında da yok.
Hukukun temel bir ilkesidir: "Kanun kötü niyeti himaye etmez"
Bu davada etmiş oldu! Hukukun yolları kötüye kullanılarak zamanaşımı sağlandı!
Prof. Yurtcan'ın dediği gibi "Dava bitmiştir", yapacak bir şey yok artık!
Çalınmış gençler
Adnan Hoca'nın Rasputin benzeri 'karizması'na kapılmış çocuklar... Çalınmış, ailesinden, arkadaşlarından, sosyal çevrelerinden ve kendi istikballerinden koparılmış, çalınmış gençler...
Okullarını bırakanlar, ailelerinden servet aktaranlar, okuyup da iş tutmayıp hayatını mahvedenler, kararmış gelecekler!
Nice ailenin, nice ana babanın, nice gencin yaşadığı facialar!
Ebru Şimşek bunların şantaj ağına düştü. 7 yıl mücadele etti. Onu yıldırmak için aleyhine 300 dava açtılar, bin kadar duruşmaya katıldı! Ve, çaresiz, pes etti! Devletin hukuku yenik düşerse bu kızcağız ne yapsın?! "Türkiye Cumhuriyeti devletinde hakkını aramak kadar aptalca bir şey yok" diye inliyor.
Acılı annelerden biri, Mağfire Vanioğlu... Evladını kurtarmak için çırpındı, gençlerin nasıl bir ağa düşürüldüklerini mahkemede anlattı! Sen misin bunu yapan! Onun yıldırmak için aleyhine, İstanbul'un ayrı semtlerinde 50'ye yakın dava açtılar! Hangi birine yetişsin! Hangi birine avukat tutsun! 'Örgüt' değil ki kadıncağız!
Hukuk mu? "Zamanaşımına uğramıştır!.. Dava bitmiştir!.."
(MİLLİYET)
Güncellenme Tarihi : 25.3.2016 10:30