TAHA KIVANÇ: BU MUAMMAYI ÇÖZSE ÇÖZSE ERTUĞRUL ÖZKÖK ÇÖZER
Son zamanlarda önemli haberlere imza atan bir gazeteci var: Hürriyet’in Amerika muhabiri Defne Barak... Önce, Irak’taki Ebu Gureyb Cezaevi’ndeki ‘işkenceci kadın asker’ Lyndee England ile konuştu. Defne Barak, ardından Ürdün’e gidip Saddam Hüseyin’in kızı Raghad Hüseyin’le... Hürriyet, “Muhabirimiz görüştü” diye günlerce manşetinden duyurdu bu iki söyleşiyi...
O kadar zamandır ABD’ye yolum düşer, şimdiye kadar kendini “Hürriyet muhabiri” diye tanıtan Defne Barak diye biriyle tanıştığımı hatırlamıyorum. Hürriyet’teki fotoğraflarına baktığımda da, sapsarı saçlarıyla Defne Barak hiç tanıdık bir sima olarak gelmiyor bana. Hürriyet’in yayın yönetmeni Ertuğrul Özkök’le Hillary Clinton onuruna verilen bir dâvete katıldığını, Bn. Clinton’un, “Bu kadının Amerika’da tanımadığı insan yok” demesinden sonra, Özkök’ün, “Gerçekten de Defne’nin inanılmaz bir popülearitesi ve ikna ediciliği var; ABD’de ikna etmediği insan yok” diye yazdığını da hatırlıyorum.
‘Defne’ adlı gazetecimiz göğsümü kabartıyor...
Hani, Belkahve’deki efe, “Bunu bize yapmayaceğidin Paşam” demiş ya, geçen gün, İsrail’de çıkan Maariv gazetesine göz gezdirirken, “Bunu bize yapmayacaktın Hürriyet” sözleri dilimden dökülüverdi. Maariv gazetesi Raghad Saddam Hüseyin röportajından söz ettiği haberine şu başlığı uygun görmüş: “İsrailli gazeteci Saddam’ın kızıyla mülâkat yaptı.” Haberde röportajı yapan gazetecinin adı da var: Daphna Barak...
Önce iki ayrı muhabirin aynı günlerde aynı kişiyle görüşmüş olabileceğini düşündüm... Hatta, Hürriyet muhabiri Defne Barak ve İsrailli gazeteci Daphna Barak’ın soyadı aynılığı ve isim benzerliğine rağmen ayrı ayrı kişiler olduğu kanaatindeydim de... Gazeteyi uzattığım bir dostum, “Yahu, aynı kişi bu, görmüyor musun?” demese ‘Bir Demet Tiyatro’ dizisindeki Laz Bakkal Amca saflığım sürecekti...
Maariv mülâkattan önemli bulduğu bazı bölümleri aktarmış: Barak’ın, röportajı internet aracılığıyla ilişki kurduğu Raghad Hüseyin’in Saddam adlı oğlunu ikna ederek yaptığı ayrıntısı sözgelimi. Hürriyet’te “Röportajı nasıl yaptık?” diye bir başlık var, ama o başlık altında Maariv’in verdiği ayrıntı yer almıyor...
“Gördün mü?” diyorum, “Aynı kişi” iddiasıyla karşıma dikilen dostuma.
“İsrailli gazeteci Daphna Barak Saddam’ın kızıyla görüştü” haberini veren İsrail gazetesinin söyleşide en önem verdiği bölüm Saddam’ın avukatları konusundaki ayrıntı. Babasının avukatları çok para istiyormuş; o yüzden bir Amerikalı avukat bulma arzusundaymış Raghad. Daphna Barak birkaç isim teklif etmiş kadına, birinin Musevi soyadı varmış... “Mükemmel, ama Musevi’yse, olmaz” demiş Raghad ve eklemiş: “Babamın böyle bir şeye izin vermeyeceğini anlamalısın. Ben insanları yargılamıyorum, ama Museviler’le işbirliği de yapamam...”
Hürriyet’in yayımladığı röportajda, “Yahudi avukat olmaz” başlıklı bir bölüm var. Maariv’in ‘İsrailli gazeteci’ dediği Daphna Barak’tan aktardığını andırıyor:
“YAHUDİ AVUKAT OLMAZ- ‘En az üç kere mektup yazdığı söylendi bize, ama hepsi elimize geçmedi.’ Avukatlarının da onu görme izinleri yok. ‘Onlara söyledim,’ diyor, ‘Amerikalı bir avukata ihtiyacımızın olduğunu. Sen bana yardımcı olabilir misin?’
“Yardım edebilmemin tek yolunun televizyon veya yazılı basın röportajı aracılığıyla olabileceğini söylüyorum. Ama Raghad, Amerikalı bir avukatın şimdiki avukatlarından daha çok yardımcı olacağı konusunda ısrar ediyor. Biraz daha konuşmadan sonra, deneyebileceği birkaç isim söylüyorum. İlk söylediğim isme (çok ünlü biri) ‘Çok iyi, ama Yahudi mi?’ diyor.
“Evet...’ diye cevap veriyorum, ‘Ne olmuş ki?’
“Oh hayır, Defne. Anlamalısın. Babam buna asla izin vermezdi. Asla!.. Ben insanları yargılamıyorum, ama Yahudilerle başa çıkamam... „
Gelip burada tıkandım işte. Maariv “İsrailli gazeteci” diye söz ediyor Daphna Barak’tan ve Saddam’ın kızıyla görüşmesini haberleştiriyor. Haberde, Daphna Barak ile Raghad Hüseyin arasında geçtiği bildirilen konuşma, Hürriyet’in ‘muhabirimiz’ dediği Defne Barak’ın söyleşisinde de var. Maariv’in İngilizce haberindeki “Musevilerle işbirliği yapamam” anlamı taşıyan cümlenin, Hürriyet’te “Ben Yahudilerle başa çıkamam” biçimini alması dışında iki metin arasında neredeyse tam tamına bir benzerlik var...
Ben hâlâ Laz Bakkal saflığımı koruyacağım, ama bu kadar benzerlik bana biraz fazla geldi. Bu arada, kafamı karıştıran bir başka ayrıntıyla daha karşılaşmayayım mı? Hürriyet’in “Muhabirim” diye tanıttığı, Maariv’in “İsrailli gazeteci” dediği Daphna/Defne Barak’ın Saddam’ın kızıyla yaptığı röportaj için, “Bugün Londra’da çıkan Arapça Şark-ul Evsat (ŞE) gazetesinde yayınlanacak” bilgisi de var İsrail gazetesinde. Üşenmeyip baktığımda, evet, orada da aynı röportaj yer almıyor mu?
Ben bu işin içinden çıkamadım: Defne mi Daphna mı? Daphna ise, Hürriyet neden Defne diye yazıp duruyor? Hürriyet muhabiri mi, Şark’ul Evsat muhabiri mi? Türk mü, İsrailli mi, yoksa Arap mı? Tek bir kişi mi söz konusu, yoksa birden fazla kişi ve koca bir tesadüfle mi karşı karşıyayız? Hani, çok çalışkan tek bir kişi ise rahatlayacağım, ama böylesine karmaşık bir tablo benim Laz Bakkal Amca aklıma zarar...
Bu muammayı çözse çözse Ertuğrul Özkök çözer...
Taha Kıvanç
Yeni şafak
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 22:42