
TERÖRLE MÜCADELEDE İNGİLTERE TECRÜBESİ… DTP, BİR GERRY ADAMS BULABİLİR Mİ?
Acaba TBMM'de yemin etmek onlar için bir şey ifade etmiyor ve bu yeminin ne anlama geldiğini idrakten çok mu uzaklar? Oysa bir siyasal parti olarak hem yaklaşık yirmi beş yıllık devam eden terörün önüne geçebilir hem de onları Parlamento'ya gönderen seçmenlerinin taleplerini TBMM'de dile getirerek bölgede var olduğu iddia edilen sorunlara çözüm bulabilirler. DTP bölge insanını siyasete katarak onları hem çözümün hem de sorumluluğun bir parçası haline getirebilir. Tarihte başarılı bir örneğinin İngiltere'de uygulandığı bir yöntem (Sinn Féin Yöntemi) DTP tarafından Türkiye'de hayata taşınabilir. Farklı bir açıdan bakıldığında İngiltere ile Türkiye'de yaşanan etnik terör birbirine benzemektedir. Bu benzerliği hem tarihî süreçte hem kullandıkları ideolojide hem de terör eylemlerinde görebiliriz. Sinn Féin ile DTP arasında benzerlikler ve farklılıklar mutlaka var. Fakat benim üzerinde durmaya çalıştığım konu Sinn Féin'in bir siyasal parti olarak Kuzey İrlanda'da asıl olarak İngiltere adasında tali olarak 30 yıldan fazla bir döneme damgasını vuran terör olaylarının önlenmesine sağladığı katkı olacaktır. Buradan da "acaba DTP benzer katkıyı sağlayabilir mi?" sorusuna cevap arayacağım.
Başta belirtelim ki, DTP ne tarihî geçmişi olarak ne de mevcut durumu olarak Sinn Féin'e tıpatıp benzemiyor elbette. Benzer noktalar ise her ikisi de siyasetin solunda yer alıyorlar, her ikisi de belli bir etnik grubu siyasetlerine merkez yapmaktadırlar ve organik olarak ispat etmek ilk bakışta zor da olsa her ikisinin de terör örgütleri ile irtibatları mevcut. İngiltere, özellikle 1970'lerde başlayan PIRA (Provisional Ireland Republican Army) eylemlerine karşı 'terörle mücadele' hareketini başlattı. Irish Republican Army (IRA) (İrlanda Cumhuriyetçi Ordusu), 1919 yılında varlığı kabul edilen İrlanda Gönüllülerinin devamıdır. 1922'den 1969'a kadar bu adı kullanmıştır. (IRA'nın 1920'lerdeki durumu ile daha sonraki durumu farklılık arz etmektedir. Özellikle Serbest İrlanda Cumhuriyeti'nin İngiltere'den ayrılmasından sonra, 1920'de birçok İrlandalı için IRA vazifesini tamamlamış bir organizasyondur. Bu örgütü devam ettirenler Kuzey İrlanda'nın da Güney İrlanda ile birleşmesini savunanlardır.) 1960'a kadar dikkate değer bir eylemi görülmez örgütün. 1960'larda IRA'nın hak ve özgürlükler hareketini başlattığını görüyoruz ki bu 1969'a kadar devam etmiştir. Öncelikle taleplerini "demokratik" diyebileceğimiz yollarla dile getirdiler. Taleplerinin bazıları karşılandı bazıları karşılanmadı. Bunun neticesi olarak da yürüyüşler düzenlediler. Bu yürüyüşler provoke edildi. Sonuçta insanlar barışçıl yollarla hak aramaktan vazgeçtiler ve şiddet tekrardan bir seçenek oldu. Fakat bu durum IRA'nın 1969'da ikiye ayrılmasına yol açtı. Şiddete karşı olanlar ki, birincisi Official IRA (Resmi İrlanda Cumhuriyet Askeri), şiddete taraftar olanlar da, ikincisi PIRA'dır. Her ikisi de günümüze kadar devam etmektedir.
Şiddet yanlıları yalnızlaştı ve marjinalleşti
1969'a kadar IRA'nın 1969'dan sonra PIRA'nın istediği, Kuzey İrlanda'nın Güney İrlanda ile birleşerek İrlanda'nın bir bütün olarak bağımsız bir devlet olmasıdır. Bunu da şiddet kullanarak, başka bir ifade ile terörle sağlamaya çalışmaktadırlar. Özellikle 1970'ten sonra PIRA terör eylemlerini artırmıştır. Buna karşılık Resmi IRA, şiddetin çözüm olmayacağını, şiddetsiz de İngilizlerin Kuzey İrlanda'dan askerlerini çekmesinin mümkün olduğunu, bunun için terörün gereksiz olduğunu savunmaktadır. Bu insanlar, bu dönemde Sinn Féin siyasi partisi şemsiyesi altında görüş ve düşüncelerini açıklamakta ve genel ve yerel seçimlere katılmaktadırlar. İngiliz hükümetleri aradan 20 yıldan fazla geçtikten sonra, "teröristle mücadele"nin terörü önleyemeyeceğini anlayınca, başka çareler aramaya başladılar. Çünkü terör, siyasal sistemin bir ürünüdür. Çözümü de bunu ortaya çıkaran sistemde aranmalıdır ilkesini kabul ettiler. Bu kabul ediş Sinn Féin'e yeni bir rol vermekle sonuçlanacak bir yolu açtı.
Özellikle 1980'den sonra Gerry Adams ismi öne çıkmaya başladı. Gerry Adams 1948 yılında Batı Belfast'ta Katolik ve milliyetçi bir ailenin çocuğu olarak doğmuştur. Dedesi de İrlanda Kardeşleri üyesidir. Amcaları İrlanda hükümetinde yer almış ve amcalarından biri IRA'nın askerî kanadının başkanlığını yapmıştır. Adams 1964 yılında Sinn Féin'e üye oldu. 1971 yılının Mart ayında tutuklandı ve Londra'dan gelen direktifler sonucu haziranda serbest bırakıldı. Daha sonra IRA delegesi olarak İngiliz yetkililerle barış görüşmesine katıldı. Fakat 1973'te yaşanan terör olaylarından sonra tekrar tutuklandı ve belli bir süre hapis yattı. Hapisten çıktıktan sonra Adams ismi şiddet taraftarı olmayanlar arasında öne çıktı. Bundan sonra İngiliz İstihbarat Servisi de bu kişiyi korumaya aldı ve 1978'de 'eşbaşkan'lığa getirilen Adams, 1983 İngiltere genel seçimlerinde 1950'den beri ilk defa parlamentoya seçilen Sinn Féin üyesi oldu. Fakat parlamentoda yemin etmemek için parlamentoya gelmeme kararı aldı. 1983'te de parti başkanlığına seçildi. 1984'te suikasta uğradı ve yaralandı. Hiçbir zaman IRA üyesi olduğunu kabul etmedi, fakat başkaları aksini iddia etmeye devam etmektedirler.
Hem kendisi hem de arkadaşları şu andaki barış sürecine ciddi katkı sağladılar. Görünüşe göre terör İngiltere'de artık şiddet kullanmıyor ve bir anlamda terör bitti. Adams, siyasete başladığından itibaren şiddetin bir çözüm olmadığını ifade eden ve günün şartlarına göre partiyi değiştiren ve modernleştiren bir liderdir.
Adams, öncelikle mahalli olarak siyasal faaliyetlerin artırılmasını istedi. Bu yolla PIRA içinde aktif faaliyette olanları Sinn Féin'e çekti. Dolayısı ile terörist olmalarının önünü tıkamış oldu. İçinde bulundukları durumdan şiddetle değil, sandıkla çıkacaklarını savundu ve 1979'da ilk defa Avrupa Parlamentosu seçimlerine partisinden aday gösterdi. 1981 Güney İrlanda seçimlerine dört bölgede katıldı ve ikisini kazandı. Bu şekilde mahalli düzeyde siyasi bilinç aşıladı. Her geçen gün partisi büyüdü, İrlandalıların siyasal bilinci gelişti. Bu da ister istemez Sinn Féin'i, bir örgütün sözcüsü olmak yerine bir siyasal partiye dönüştürdü. Bu aşamada Sinn Féin hem Kuzey İrlanda siyasal parti liderleri hem Londra hem de Dublin tarafından muhatap alındı ve Good Friday (Güzel Cuma) anlaşması ile siyasal çözüme ulaşıldı. Son olarak 2007 yılında yapılan seçimlerde Sinn Féin en çok oyu alan milliyetçi parti olarak koalisyon ortağı oldu.
Eğer Sinn Féin, Adams ve arkadaşları olmasalardı, bugün terör İngiltere'de devam eden bir problem olacaktı. Adams hep barış taraftarı oldu, PIRA ile ilişkilerinde hep mesafeli durdu. Bununla birlikte, terörün nasıl önleneceğine dair öneriler sundu ve hükümetlerin bölgeye yönelik yanlış politikalarına karşı çıktı. Başka bir ifade ile bölgeye yönelik hükümet politikaların bir siyasal çözüme endeksli olması konusunda ısrarcı oldu. Bölgedeki yanlış uygulamaları yargıya, basına ve kamuoyuna taşıdı. Bütün bunları yaparken de bir terör örgütünün sözcüsü olarak değil, onları siyasal olarak destekleyen İrlandalıların sözcüsü olarak davrandı. Seçmenleri ile ciddi iletişim kurdu. Seçmenleri onu İngiliz Parlamentosu'na seçtiklerinde, kavganın bir parçası olmamak için parlamento çalışmalarına katılmadı. Şiddet yanlısı arkadaşlarına karşı çıktı ve onları ikna etti. Sonuçta arzuladığı siyasal çözüme ulaştı.
Şiddet yanlıları, ikna edilemeyenler kan dökmeye devam ettiler. Çünkü, arzuladıkları kendi elleri ile gerçekleşmedi. Şu anda şiddet yanlılarının sesi çıkmıyor, fakat bu hiç çıkmayacak anlamına gelmemeli. Çünkü kandan beslenenler, ikna ettikleri üç beş insanla kan içmeyi her zaman deneyeceklerdir. Fakat, belli bir siyasal bilincin oluştuğu ve insanların problemin kaynağının siyasal sistem olduğunun farkına vardıkları bir süreçte, şiddet taraftarlarının başarı şansları yoktur.
Siyasallaşmaya İngiliz kamuoyunun tepkisi
Bir taraftan Adams ve arkadaşları bunu yaparlarken diğer taraftan da yukarıda da ifade edildiği gibi, İngiliz güvenlik güçleri bu insanları hem PIRA'dan hem de olası"derin devlet"ten korumaya devam etti. Sonuçta hem İngiltere terörden kurtulmuş, hem de Adams ve arkadaşları iktidarın bir parçası olarak 1916 (bazı tarihçiler için bu tarih 1906'dır) yılından beri siyasal bir parti olan Sinn Féin'i Kuzey İrlanda'nın en çok oy alan milliyetçi partisi yaptılar. Artık Kuzey İrlanda Parlementosu'nda Kuzey İrlandalılar için eğitimde, sağlıkta ve mahalli hizmetlerde en güzel hizmet nasıl verilir konusunda Sinn Féin söz sahibi. Çünkü partinin ikinci adamı Martin McGuinness Kuzey İrlanda başbakan yardımcısı. Bütün bu gelişmeler olurken, İngiltere kamuoyu ne yaptı? İngiliz halkı demokratik kültürü özümsemiş bir halktır. Bu nedenle seçtiklerine güvenmektedirler. Seçilenler de kendilerini seçenlere hesap vermek zorunda oldukları için kamuoyunu mevcut duruma ve sürece iyi hazırladılar. Sürekli teröristler ve temsilcileri ile görüşmelerinin ve pazarlık yapmalarının mümkün olmadığını beyan ettiler. Diğer taraftan da gizlice Adams ve arkadaşlarını desteklediler. Buna ek olarak da Kuzey İrlanda'da şiddetin bitirilmesinin şart olduğu, bunun için bir bedel ödenmesi gerektiğini kamuoyunu hazırlamak için sürekli tekrar ettiler. Bu şekilde kamuoyu hükümeti destekledi ve hükümet de rahat hareket etti.
Bu gelişmeler bize şunu net olarak göstermektedir ki, terör siyasal sistemin bir ürünüdür. Terörün çözümü de siyasal sistem içinde bulunmalıdır. Asıl olan teröristle mücadele değildir. Asıl olan terörle mücadeledir. Akademik araştırmalar göstermiştir ki, ne ekonomik nedenler ne sosyal nedenler, ne dinî nedenler ne de eğitim, terörü ortaya çıkaran sebepler arasında yer almamaktadır. Fakat, bunlar terörü besleyen ve gelişmesi için kullanılan argümanlara kaynaklık etmektedir. Bu nedenle önemlidirler. İngiltere örneği, DTP ya da başka bir partinin var olmasını gerekli kılmaktadır. Çünkü, zamanla şiddet taraftarlarını ikna edebilecek mekanizmaya ihtiyaç vardır. Şüphesiz şiddete taraftar olanları zamanla marjinalleştirecektir. Sonuçta teröre mevcut siyasal sistem içinde çözüm olacaktır. Bu nedenle DTP kesinlikle kapatılmamalıdır. Bazı milletvekili ve sözcülerine siyaset yapma yasağı konabilir. Bu şekilde terör örgütü ile arasına mesafe koyamayan, siyasal çözümün dışında çözüm arayanlar siyasetten uzaklaştırılmış olacaktır. Bunların yerine seçmenine kulak veren, onun isteklerini siyasal olarak ifade edeceklere yer açılmış olacaktır.
Siyasete katılım teşvik edilmelidir. Çok genç yaşta insanların siyasete katılması sağlanmalı, insanların dağa çıkması yerine siyasal partilerde enerjilerini kullanmalarına fırsat tanınmalıdır. Eğer insanımızı siyasal sürece tam katamaz, onları hem çözümün bir parçası hem de sorumlulukta pay sahibi yapamazsak, farklı etnik gruplara mensup insanlar terörü bir seçenek olarak kullanacaklardır. Şimdiden bunun önüne geçmenin yolu, bu kapının hemen açılmasıdır. Demokratikleşen Türkiye sadece siyasal partileri ve parlamentosu ile değil, bütün kurum ve kuruluşları ile demokratikleşmek zorundadır. Bütünü demokratikleşememiş bir siyasal sistem, terör üretmeye devam edecektir. Tıpkı bugün olduğu gibi. Belki PKK terörü biter; fakat tam demokratikleşemeyen Türkiye farklı terörlerle yüzleşebilir. Bu nedenle bir an önce Türkiye tam demokratikleşmelidir ki bu farklı fikirlerin ifadesine de imkân sağlayan, siyasal partileri de içinde barındıran parti kapatmayı değil, kanunda suç sayılan fiilleri işleyenlere siyaseti yasaklayan bir hukuk sistemi egemen olsun.
Türkiye bölünmez, bölünemez. Çünkü bunun kimseye faydası yok. Bu nedenle, bölünme sendromu ile yaşamak yerine siyasal sistemin eksiklerini gidermek ve yanlışlıklarını düzeltmek asıl olmalı. En az kusurlu bir siyasal sistem en az problem üreten sistemdir ki, terör bu sistemde barınamaz. Buna ulaşmaya çalışmak lazım.
(DR. BEKİR ÇINAR-GÜVENLİK UZMANI)
Güncellenme Tarihi : 24.3.2016 15:30